KULÜP

Yöneticimiz Fethi Pekin, Futbolda Sözde Şike Kumpası Davası’nın sona erişinin 1. yıl dönümünde Fenerbahçe TV’de sürece dair önemli açıklamalar yaptı

27 Aralık 2022 Salı 11:24

Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Fethi Pekin, Fenerbahçe Televizyonu’nda yayınlanan Gündem Özel programına konuk oldu ve 3 Temmuz 2011’de başlayan Futbolda Sözde Şike Kumpası Davası’nın ceza yargılaması sürecinin sona erişinin 1. yıl dönümünde açıklamalar yaptı.

3 Temmuz süreci, yargı kararı ve Kulübümüzün açtığı davalarla ilgili konuşan Yöneticimiz Fethi Pekin’in açıklamalarından derlediklerimiz şöyle:

“3 Temmuz Sözde Şike Operasyonu, adı üstünde bu bir operasyon. Bunun bir operasyon, tuzak ve kumpas olduğu birinci gününden beri belliydi ama aradan çok uzun yıllar geçtikten sonra geçen yıl, 27 Aralık 2021 tarihinde Sayın Aziz Yıldırım, Sayın Şekip Mosturoğlu, Sayın İlhan Ekşioğlu’nun beraat kararı Yargıtay 5. Dairesi tarafından onandı ve kesinleşti. Bu kadar uzun yıllardır çekilen zorlukların bir sonucu olarak hak ettiğimiz birinci günden beri söylediğimiz karar en nihayetinde Yargıtay tarafından da onandı ve kesinleşti. Bu çok önemli bir kazanımdır. Aslında tüm bu konuyla ilgili davalarımızın en önemlilerinden birisidir. Neticelenmiş olması da son derece mutlu edicidir. Her ne kadar çok uzun yıllar sürmüş olsa bile. Orada biliyorsunuz işin başlangıcında bir polis fezlekesi, sonrasında tutuklamalar, sonrasında bir yargılama neticesinde hüküm, mahkûm olma. Daha sonrasında yeniden yargılanma süreci ve onun neticesinde de Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği beraat kararıyla ve ondan sonra geçen sene bugün Yargıtay’ın bu kararı onaması neticesinde çıkan beraat kararları. Her zaman dedik ki Fenerbahçe, ne Fenerbahçe yöneticileri ne Fenerbahçe Başkanı, ne Fenerbahçe bu eylemleri yapmadı, yapmamıştır. Ve bu söylediklerimizin de hepsi bir yargı kararıyla ne kadar haklı olduğumuzu göstermiştir.

BU DAVADA HAKLILIĞIMIZI BAŞINDAN BERİ İFADE ETTİK

Kulübümüzün yaptığı açıklama kendi içerisinde her şeyi net bir şekilde ifade ediyor. Bu gerçekten bizim camiamızı, bizleri derinden üzen, yaralayan bir süreç ama biraz önce de dediğim gibi başından beri haklılığımızı ifade ettik. Başta Sayın Aziz Yıldırım olmak üzere bunun arkasında çok kuvvetli bir şekilde durdular. Ve bu süreç tüm camiamızın da kenetlenmesiyle geçen yıl sonuca vardı. Bu dava çok çok önemliydi. Bu dava biz ilk yönetime geldiğimizde 2018 yılının haziran ayından sonra Kulübümüzün en önemli davası olarak karşımıza çıkmıştı. O günden itibaren başta Sayın Şekip Mosturoğlu olmak üzere her daim birbirimizle istişare ettik. Stratejiler belirledik. Çokça düşündük, taşındık. Siz belki belli başlı yüzleri ekranlarda görüyorsunuz ama bizlerin yanında çok büyük, çok sağlam hukukçu ekibi de var. Hem Şekip beyin takip ettiği davalarda olsun, hem Naim beyin takip ettiği davalarda olsun, hem bizim takip ettiğimiz davalarda olsun… Bu arada bunlar birbirilerinden ayrı değil. Bunların hepsi etle tırnak gibi birbirileriyle ilintili, birbirleriyle son derece yakinen ilişkili davalar. Bu davaların da en önemli kazanımı da bugün birinci yıl dönümünü yaşadığımız beraat kararının onanması. 

BU KUMPASI KURANLARA AĞIR CEZALAR VERİLDİ. BAZILARINA DAHA AĞIR CEZALAR DA VERİLEBİLİRDİ

Tabii yine geçen sene 4 Haziran tarihinde bir de biliyorsunuz bu tuzağı bu kumpası kuran sanıkların yargılanması söz konusuydu. Kumpas Davası diye kamuoyunda bilinen davada 4 Haziran 2021’de de son derece ağır cezalar çıktı. O karar duruşmasıydı, 4 Haziran.  Orada da sanıklar aleyhine yüzlerce, binlerce yıl cezalar çıktı. O cezaların sebebi neydi; zincirleme iftiralar, zincirleme evrakta sahtecilikler, zincirleme haberleşmenin ihlali gibi gibi… Üst üste koyunca bunun açık ve net bir şekilde açık tuzak ve kumpas olduğu tam anlamıyla iki davaya bakınca görülüyor. Cezalar son derece ağır, daha ağır cezalar da verilebilirdi, bazılarına. Bizim de bu konuda itirazlarımız oldu. Konu artık İstinaf Mahkemesi’nde de kısmen onandığı için bunu artık Yargıtay’ın onanmasına kaldı. Orada da kısa bir zaman içerisinde bir sonuç bekliyoruz. Orada da aleyhte bir gelişme olacağını düşünmüyoruz, hesap etmiyoruz, olmasını da mümkün görmüyoruz.

BİZ GÖREVE GELDİĞİMİZDE BU DAVA DOSYASI ARŞİVE KALDIRILMIŞTI. BELKİ DE ZAMAN AŞIMINA UĞRAYABİLİRDİ. BUNLARIN DA ÖNÜNE GEÇİLDİ

(Davaların uzun sürmesi) En uzun süren dava Sözde Şike Davası, şu an itibarıyla. O kadar uzun sürmesinin sebeplerinden bir tanesi de biraz önce değindiğim gibi yeniden yargılama sürecinin de işin içinde olması. Yalnız şu da var. Biz yönetime geldiğimizde o dosya bir şekilde öncelik sıralamasının üstlerinde değildi.  Hatta ve hatta arşive kaldırılmıştı. Yine Şekip beyin benimle birlikte istişareler ettikten sonra bu dosyanın hızlandırılması için talepte bulunuldu. Belki de dosya halen devam ediyor, olabilirdi, belki de zaman aşımına uğrayabilirdi. Bunların da önüne geçildi. Bunlar da çok önemli gelişmelerdir. Zaten her dava da bu böyle ama özellikle bu gibi davalarda stratejiniz, ekibiniz, attığınız her adım, davayı takibiniz, devamlı dosyaya giren evraklar olsun, yeni bilgiler, belgeler olsun, bunlar son derece önemli. Biz her zaman bunların birebir takipçisi olduk. Olmaya çalıştık, olmaya da devam edeceğiz. Zaten bu sıkı takiplerin neticesinde de bu gelişme yaşandı. Allah korusun zaman aşımına da uğrayabilirdi ama böyle bir şey söz konusu olmadı. Dediğim gibi hem Şekip beyin, hem onun ekibinin hem de diğer meslektaşlarımızın bu davada ne kadar emeği geçen varsa onların gayreti ile bu noktaya gelindi ve bu olumlu sonuç çıktı. (Zaman aşımına uğratmak planın bir parçası mıydı?)  İnanın bilmiyorum onu ama olağan dışı bazı şeyler gördük, bu süreçte. Dolayısıyla öyledir veya böyledir demeyeyim. Onu kamuoyunun takdirine bırakayım ama neticede biraz önce bahsettiğim de bir gerçekti. O dosya arşivdeydi.

BU DURUŞUMUZDAN KİMSE ÖDÜN VERMEMİZİ BEKLEMESİN. BU YAPILANLARIN HESABI SORULACAK

Bu işin başlangıcında biliyorsunuz masumiyet karinesi bir tarafa bırakılmış, daha da kötüsü savunma haklarından da mahrum bırakılmış kişilerin bu kumpas tuzak sonucunda haksız yere hapis yatmaları da söz konusu. Biz bunlardan ötürü son derece kızgınız. Bu kızgınlığımız gitmeyecektir. Sonuna kadar da bunun takipçisi olacağımızı her daim ifade ettik ve takipçisi olmaya da devam ediyoruz. Hem hukuken hem idari olarak, hem camia olarak, duruşumuzdan hiçbir şey eksilmedi. Bu duruşumuzdan da kimse ödün vermemizi beklemesin. Bu yapılanların hesabı sorulacak. Onlar da bir noktada karara bağlanacak. O nokta da bizi kızdıran, üzen konular ortadan kaybolmayacak. Yargı kararları her ne kadar lehte çıkmış olsa da çıkacak olsa da bizlerin bu çektiklerinin telafisi mümkün değil.

Biliyorsunuz davada çokça sayıda sanık vardı. Aynı zamanda çokça sayıda şikâyetçi de vardı. Bu sayıların çok yüksek olmasından dolayı da bu dava uzun sürdü ancak sanıkların stratejisini de gözlemledik. Uzun uzun günlerce süren ifadeler, (bize bilgi belge gelmedi vs.vs.) gibi mazeretler. Bunlar da tabii davanın uzamasına sebep oldu ama dava kapsamlı bunun tabii bir etkisi var. Hem sanık sayısı itibarıyla hem de şikayet edenler sayısı itibariyle ve de yüksek sayıda kapsamlı bir dosya bu. Tekrar ifade ediyorum bu yöntemleri denediler. Onların da kendilerine göre bir stratejileri vardı.

Kumpas Davasıyla ilgili Fenerbahçe açısından bu bahsettiğimiz son derece önemli bir kazanımdır. İstinaf kararının gerekçesinde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ve iştirakleri, ilk kez suçtan zarar gören sıfatıyla mağdur olarak kabul edilmişlerdir. Bu gerçekten önemli bir kazanımdır. Bunun ileriki tarihlerde bizim dosyalarımızda ne gibi faydaları olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz. Bu gerçekten önemli.

O ZAMANKİ DURUŞUMUZUN ASLINDA TÜRKİYE’NİN BU DARBE GİRİŞİMİNDEN HIZLICA KURTULMASI, BU DARBE GİRİŞİMİNİ BERTARAF ETMESİNE DE ÇOK BÜYÜK ETKİLERİNİN OLDUĞUNU BİLİYORUZ. BİR GERÇEK BU

Fenerbahçe’nin, başta da Sayın Aziz Yıldırım’ın dik duruşu, söylemleri darbe girişiminden çok önce… O zamanki duruşumuzun aslında Türkiye’nin bu darbe girişiminden hızlıca kurtulması, bu darbe girişimini bertaraf etmesine de çok büyük etkilerinin olduğunu biliyoruz ve bu bir gerçek! Keza Cumhurbaşkanlığı’nın FETÖ ile ilgili web sitesinden yayınladığı ‘soru-cevaplar’ kısmında özellikle Fenerbahçe ile ilgili bir bölüm var. Keza kamuoyunda Ergenekon Davası olarak geçen davanın gerekçeli kararında yaklaşık 15-20 sayfaya yakın sadece Fenerbahçe ile ilgili bir bölüm var. En son Kumpas Davası’nın karar duruşmasında da sonrasındaki gerekçeli kararda da heyet şu konuya üzerine basarak değiniyor. Orada kısaca diyor ki, ‘Bu silahlı terör örgütü FETÖ ile sadece Cumhurbaşkanımızın ve Fenerbahçe camiasının mücadele etmesi yetmez.’ Topyekûn, milletçe kenetlenip tüm ülke olarak bu illegal yapıyla mücadele edilmesi gerektiğinin üzerine basa basa gerekçeli karara bu ifadeleri koymak suretiyle yazılmıştır. Bunlar çok önemli şeylerdir, göz ardı edilemeyecek son derece ciddi, olduğu yerde ağır olan neticelerdir. Onun için ‘Fenerbahçe haklıdır’, ‘Fenerbahçe bu suçları işlememiştir’ gibi ifadelerden ziyade bunlara da bakılması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni etkileyen bir ihtilal girişimiydi. Dolayısıyla burada Fenerbahçe’nin yeri ve önemini kimsenin göz ardı etmemesi, kimsenin küçük görmemesi gerektiğini ifade ediyorum.

Sayın Aziz Yıldırım, ‘Ne şikesi bu bir memleket meselesi’ dedi. O günden bu tehlikeye işaret etti. İşaret ettiği tehlike de amacına ulaşmak için bu ülkede bir darbe girişiminde bulundu.

TÜM CAMİAMIZ HEP DİK DURDUK, HEP DESTEK OLMAYA ÇALIŞTIK. HEP BİR ŞEKİLDE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK İSTEDİK Kİ HAFIZALARDAN SİLİNMESİN

Yönetim Kurulu Üyelerimiz de tüm Fenerbahçe camiası gibi aynı hisleri paylaşıyorlar. Onların destekleri hiçbir zaman eksik olmadı. Başta Başkanımız Sayın Ali Koç, bir önceki görev dönemimizdeki Yönetim Kurulu Üyelerimiz, şu anki Yönetim Kurulu Üyelerimiz, tüm çalışanlarımız, tüm camiamız hep dik durduk, hep destek olmaya çalıştık. Hep bir şekilde göz önünde bulundurmak istedik ki hafızalardan silinmesin. Her daim bu konunun takipçisi olduk, olmaya da devam edeceğiz.

BU SÜREÇTE GÖREV ALAN HAKİM VE SAVCILAR AYRI BİR USULE TABİİ. YARGITAY’DA YARGILANIYORLAR HAKİM VE SAVCI OLDUKLARI İÇİN. BİZ DE KULÜP OLARAK BU DAVAYA DAHİL OLDUK, İLK DURUŞMASINA KATILDIK

(3 Temmuz Kumpası’nda rol alan hakim ve savcıların yargılandığı dava) Bu da son derece önemli. Bu süreçte görev alan hakim ve savcılar ayrı bir usule tabii. Yargıtay’da yargılanıyorlar hakim ve savcı oldukları için. Sayın Aziz Yıldırım ve Sayın İlhan Ekşioğlu’nun şikayeti sonrasında bu dava başladı. Sayın Şekip Mosturoğlu da kendilerinin avukatlığını yapıyor. Biz de kulüp olarak bu davaya dahil olduk, ilk duruşmasına katıldık. Bir sonraki duruşma 16 Mart’ta görülecek. Daha işin başındayız. Burada da yeni başlayan bir süreç var. Bu sürecin sonunda da göreceksiniz ki yine Fenerbahçe’nin haklılığı ortaya çıkacak. Burada yargılanan kişiler örgüt üyeliğinden değil; görevi kötüye kullanma, evrakta sahtecilik gibi diğer bazı suçlardan yargılanıyorlar. Oradaki süreçte bir zorluk var. Sanıklar farklı farklı yerlerde. İfadelerinin alınması vs. süreci uzatan şeyler. Hemen hemen her gün dosyada yeni bir bilgi, belge mevcut oluyor. Sıkı bir şekilde takip ediliyor ve edilmeye devam edecek. Daha başındayız. Neticede davayı açanın bir stratejisi var, bir de karşı tarafın stratejisi var. Kendi stratejilerini bilmiyorum ama orada da davayı geciktirmeye çalıştıkları bir strateji uyguluyor olabilirler. Göreceğiz.

BU DOSYADA ÇALIŞAN, EMEK VEREN TÜM HUKUKÇULAR OLARAK GÖRÜŞÜMÜZ BU DAVANIN OLUMLU NETİCELENECEĞİ YÖNÜNDE

(Türkiye Futbol Federasyonu’na açılan tazminat davası) Bu davalara ilişkin önemli bir delilimiz var. Sayın Şekip Mosturoğlu ile Sayın İlhan Ekşioğlu’nun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürdükleri bir hak ihlali iddiası neticesinde bir dava var ve bu davanın da sonucunda bu hak ihlalinin bir kararı mevcut. Bu karar çok önemli bir belge. Bu tazminat davasında da bunu kullanıyoruz. Lehte bir gelişme. Neticede ne diyor orada: Disiplin yargılamasının yapılmadan önce ceza yargılamasının bitmesi gerektiğine hükmetmiş. Bu karar destekleyici bir unsur. Bizim de açtığımız tazminat davalarında hep diyoruz ki; masumiyet karinesi, hak ihlali, savunmasının bile alınmamış olması… Zaten bizim de kurduğumuz asıl çerçevenin dayanağı bunlar. Çok detaylara giremiyorum çünkü yargılamalar devam ediyor. Yönetici şapkamla kısa da olsa bilgilendirme yapayım. TFF’ye 2011-2012 sezonunda Fenerbahçe’yi, Şampiyonlar Ligi’ne gönderilmesini men etmesi kararı neticesinde uğradığı zararın tazmini davası. Bu rakamsal olarak fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla 23 milyon 862 bin Euro ve 20 milyon TL tazminat talebi. Bir sezonluk menle ilgili. Biz yönetime geldiğimizde de hatta bizden önce de bu muhtemel davalarla ilgili birçok çalışma yapılmış. Biz de göreve geldikten sonra bu çalışmaların üstünde kafamızı yorduk, Şekip Beylerle sık sık istişare ettik, kendi aramızda bir strateji koyduk ve çalışmalarımıza yönetime geldikten hemen sonra muhtemel tazminat davalarıyla ilgili çalışmalarımıza o günlerden başladık. Bunların arkasında çok değerli hukukçular, akademisyenler, ayrı ayrı konularda ihtisas sahibi olan kişiler var ve bunun neticesinde 4 Haziran 2021’de de Kumpas kararı çıktıktan hemen sonra… Biliyorsunuz bu davada da dünyanın her ülkesinde, Türkiye’de de olduğu gibi yargıda, hukukta bir takım zaman aşımı süreleri vardır. Sözleşmeye dayalı bir hakkın ihlali olarak davamızı açtık. Orada da genel zaman aşımı 10 yıl. Dolayısıyla zaman içinde açıldı. O da geçen sene ağustos ayında, 2021’de bu tazminat davasını açtık. Sonrasında bu dosyanın ön inceleme duruşması geçtiğimiz yıl 9 Mart 2021 tarihinde görüldü. Burada bizim dava dilekçemize karşı tabii ki karşı taraf vekillerinin de bir takım itirazları vardı ama ilk aşamada o itirazlara geçilmeden karşı taraf vekillerinin Reddi Hakim talepleri vardı. Bu talebi mahkeme bir üst merciye sevk etti. Bir üst merci bu talebi reddetti, karşı taraf vekilleri bunu istinafa götürdüler. İstinafta da ret kararı kesinleşti. 9 Mart’ta başlaması gereken süreç araya adli tatilin de girmesiyle birlikte eylül ayının sonlarına gitti. Yanılmıyorsam 22 Eylül’dü. O duruşmada son derece önemli bir kazanımımız var. Bu davayla ilgili her zaman ‘Numune davadır, Türkiye’de eşi, benzeri yok’ dedim. Karşı taraf vekillerinin usule itirazı vardı; ‘Bunun yargı mercii tahkimdir, hukuk mahkemelerine taşıyamazsınız.’ Bu davalarda evvela usule itirazlar değerlendirilir. Mahkeme bu itirazlarını reddetti. Bu son derece önemli bir kazanımdır. Dolayısıyla bu dava Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmeye devam ediyor. Yine karşı taraf vekilleri bu seferde başka bir sebepten dolayı Reddi Hakim talebinde bulundular. Ancak bu sefer mahkeme bu talebin davayı geciktirmeye yönelik olduğuna kanaat getirdiği için reddetti. Davanın hakimi davayla ilgili bazı kişi ve kurumdan istediği bir takım bilgi ve belgeler var. Bu belgeler dosyaya henüz intikal etmediği için davayı erteledi. 14 Şubat 2023 tarihine ertelendi. O duruşmada ilk önce karşı tarafın yine bu konuyla ilgili de zaman aşımı itirazı var. Evvela mahkeme bunu karara bağlayacak ve sonrasında dava süreci devam edecek. Bu dosyada çalışan, emek veren tüm hukukçular olarak görüşümüz bu davanın olumlu neticeleneceği yönünde. Davamızı sıkı bir şekilde takip ederek olumlu gelişmelere günbegün şahit olacağız.

İstenilen bilgi ve belgeler her iki kurumda da (TFF ve Trabzonspor) kaldı ki başka kurumlardan da bilgi ve belgeler istendi ve dosyaya girdi, sadece bu ikisi eksik. Hiç zaman almayacak, süratli bir şekilde dosyaya konulabilecek bilgi ve belgeler bunlar. Takdiri kamuoyuna bırakıyorum.

FETÖ MENSUPLARI O DÖNEMDE İÇİŞLERİ BAKANLIĞI MEMURLARI OLDUĞU İÇİN İLK ÖNCE SULH YOLUNA BAŞVURARAK BİR DİLEKÇE SUNDUK, SULH YOLU BAŞVURUMUZA RET KARARI ALDIKTAN SONRA DAVAMIZI AÇMAK ZORUNDA KALDIK

(İçişleri Bakanlığı’na açılan dava) 2011-2012 Şampiyonlar Ligi’nden men edilme kararına ilaveten bir de UEFA’nın verdiği men kararı vardı. Önce 2 yıllık verilen sonra 1 yıla inen bir karar. Bu FETÖ mensupları o dönemde İçişleri Bakanlığı memurları olduğu için ilk önce sulh yoluna başvurarak bir dilekçe sunduk, sulh yolu başvurumuza ret kararı aldıktan sonra Yönetim Kurulu olarak sorumluluğumuzu gerektiren bir husus olduğu için davamızı açmak zorunda kaldık. Bugüne kadar, ‘Devletimizle karşı karşıya gelmek istemiyoruz, helalleşmek istiyoruz.’ dedik ancak sulh başvurumuza olumsuz yanıt aldıktan sonra Yönetim Kurulunun sorumlulukları da belli, bu çerçevede bu davayı ikame etme zorunluluğu doğdu. Her iki men kararıyla ilgili tazminat talebi var. Yani hem TFF’nin aldığı kararın verdiği zararlar hem de UEFA’nın verdiği kararın doğurduğu zararlar. Dolayısıyla başta söylediğim rakamları iki misli olarak düşünebilirsiniz. Tabii onun manevi boyutu da var. Burada daha da önemlisi itibarımızın iade edilmesi söz konusu. Dilekçemizde bu da var. Maddi zararın giderilmesinden ziyade hak ettiğimiz itibarımızın iade edilmesi bence bu davanın en önemli konusu. Dava devam ediyor, erken safhalarında. Biz de onu çok yakın bir şekilde takip ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz.

BELKİ HEPSİ AYRI AYRI KENDİ ÇAPINA GÖRE NUMUNE DAVALAR. SABIRLI OLMAK GEREKİYOR. BİZ HAKLI OLDUĞUMUZU BİLDİĞİMİZ BU DAVALARIN SONUNA KADAR TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ

Hep dediler ki, ‘TFF’ye dava açılır mı? Delirdiniz mi siz?’ Böyle görüşler de var, kabul etmek lazım. Bizim baştan beri bir duruşumuz var. Bizim kimseye müdanamız yok. Biz Yönetim Kurulu Bakanı ve Üyeleri olarak sorumluluğumuz gereği ne yapmamız gerekiyorsa sonuna kadar yaparız, arkasında dururuz. Bu uzun bir süreç. Bakın 3 Temmuz sürecinden bugüne önümüzdeki yıl 12 yıl geçmiş olacak. Belki hepsi ayrı ayrı kendi çapına göre numune davalar. Sabırlı olmak gerekiyor. Her hukukçu aynı şeyi söyler. Bugünden yarına olacak şeyler değil. Biz haklı olduğumuzu bildiğimiz bu davaların sonuna kadar takipçisi olacağız. Benim güvenim tam. Yargılama belli bir süre alır ama neticede bu sürecin sonunda hep beraber güneşin ışığını göreceğiz.

BUNLARIN HEPSİ FENERBAHÇE’YE BÜYÜK ZARAR VERMEK İÇİN YAPILMIŞ, TENEZZÜL EDİLMİŞ, GİRİŞİMDE BULUNULMUŞ EYLEMLER. AMA BU KADAR ÖNEMLİ BİR KONUDA FENERBAHÇE’NİN FUTBOL TAKIMININ OTOBÜSÜNE KURŞUN ATMAK SURETİYLE ÖLÜMLERİNE KAST EDİLMESİNİN FAİLİ MEÇHUL OLARAK KALMASI VİCDANLARIMIZA, EMİNİM KİMSENİN VİCDANLARINA SIĞMAMAKTADIR. BİZ BURADA BİR SONUÇ ALINMASINI BEKLİYORUZ, İSTİYORUZ. YAKINDAN TAKİP EDİYORUZ

(Futbol Takımımızın otobüsünün kurşunlanması) Bu konu ve biber gazı olayları… Onunla ilgili herhangi bir soruşturma bir aşamaya varmadı ve dosya kapandı. Ben kurşunlanmayı şöyle ifade ediyorum, ‘Bir suikast girişimi.’ Eşi, benzeri dünya tarihinde olmayan bir şey. Hepsini üst üste koyunca herhangi biri Fenerbahçe’yi yok etmek için çaba sarf edildiğinin farkına varıyordur. Bunun aksini düşünmek hayatın olağan akışına aykırı. Bunların hepsi Fenerbahçe’ye büyük zarar vermek için yapılmış, tenezzül edilmiş, girişimde bulunulmuş eylemler. O dosyada maalesef pek bir gelişme olmadı. Dosya hala faili meçhul olarak kapatılmamasına rağmen herhangi bir gelişme olmadan duruyor. Bizim vicdanlarımız buna el vermiyor. Ülkemiz son derece kudretli bir ülkedir. Tabii ki her ülkede olduğu gibi bu ülkede de faili meçhul olaylar, eylemler olmuştur, ileride olacaktır. Ama bu kadar önemli bir konuda Fenerbahçe’nin futbol takımının otobüsüne kurşun atmak suretiyle ölümlerine kast edilmesinin faili meçhul olarak kalması vicdanlarımıza, eminim kimsenin vicdanlarına sığmamaktadır. Biz burada bir sonuç alınmasını bekliyoruz, istiyoruz. Yakından takip ediyoruz. Ümit ediyorum ki bir takım gelişmeler olacak ve bu dosya faili meçhul olarak kapanmayacak.

Fenerbahçe camiasının bu konularla ilgili ilk günden beri verdiği desteğe ne kadar müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bu desteğin devam edeceğine inancımız tam. Bizi her daim yalnız bırakmadıkları ve destek oldukları için sonsuz teşekkürlerimi, şükranlarımı sunuyorum.


Basın Fotoğrafları