Fenerbahçe Futbol A Takımının Türkiye genelinde kazandığı 28 Şampiyonluk içinde yer alan 1959 öncesi 9 şampiyonluğun öykülerini bu sayfada anlattık. 3'ü Türkiye Futbol Şampiyonası (Birinciliği) ve 6'sı Milli Küme olmak üzere 9 şampiyonluğumuzun nasıl büyük mücadelelerle kazanıldığını Müze Müdürümüz Alp Bacıoğlu'nun Fenerbahçe Dergisi yazılarından derlediğimiz bu bölümde okuyacaksınız. 1924-1951 arasında TFF nezdinde resmi olarak düzenlenen Türkiye Şampiyonluklarının ne derece zorlu ve çekişmeli maçlara sahne olduğunu kamuoyuna göstermiş olmayı umuyoruz.
- 1933 Şampiyonluğumuz
- 1935 Şampiyonluğumuz
- 1937 Şampiyonluğumuz
- 1940 Şampiyonluğumuz
- 1943 Şampiyonluğumuz
- 1944 Şampiyonluğumuz
- 1945 Şampiyonluğumuz
- 1946 Şampiyonluğumuz
- 1950 Şampiyonluğumuz
FENERBAHÇE’NİN 1933'TEKİ İLK TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
8-0'lık final
1924’te genç Türkiye Cumhuriyeti’nin o dönemdeki yetkili kurumu Türkiye Futbol Federasyonu’nun üst organı olan “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı”ydı. Bu kurum 1924 yılının sonuna doğru çeşitli dallarda “Türkiye Şampiyonlukları” düzenleme kararı aldı. Bu branşların içinde de en önemlisi futbol dalıydı. 1924 yılında başlayan ‘Türkiye Futbol Şampiyonası’ (Türkiye Futbol Birinciliği de denir) 1951’e dek dönemin zor koşullarına rağmen 16 kez düzenlendi. Fenerbahçe, İstanbul Ligi şampiyonu olarak “Türkiye Futbol Şampiyonluğu’na” katılma hakkını ilk kez 1933 yılında kazandı. İstanbul Ligi’nde şampiyon olan sarı-lacivertlilerin Ankara’da yapılacak olan Türkiye Şampiyonası finallerine katılabilmesi için önce Bursa Grubu aşamasında birinci olması gerekiyordu. Türkiye futbolu; Bursa, Balıkesir, Ankara ve Trabzon olmak üzere 4 bölgeye ayrılmıştı. Toplamda 16 farklı şehrin takımları bu organizasyonda yarıştı. Bu şehirler şunlardır: Adapazarı, Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Eskişehir, Giresun, İstanbul, İzmir, Konya, Mersin, Samsun, Trabzon ve Uşak.
İstanbul Ligi'ni kazanıp bölge birincisi oluyoruz
19 Ekim 1933 Perşembe günü Bursa’ya giden Fenerbahçe, bir gün sonra Adapazarı İdman Yurdu’nu 12-0 yendi. Ertesi günkü rakip Bursa şampiyonu Sanatkarlargücü takımıydı. Bursa şampiyonu, Fenerbahçe maçına hükmen yenilgiyi kabul edip çıkmadı. Böylece takımımız Ankara’da yapılacak finallere kalmıştı. Bu şampiyona Ankara’da büyük bir ilgi uyandırdı. Bunun baş nedeni ise 1933 yılının aynı zamanda Genç Cumhuriyetimizin onuncu yıl dönümü olmasıydı. Fenerbahçe, 22 Ekim akşamı Ankara’ya hareket etti. Başkent Ankara tarihinin en kalabalık, en muazzam günlerini yaşıyordu. Ülkenin her yanından akın eden olağanüstü kalabalıklar, izci ve sporcular başkente ayrı bir heyecan ve coşku katıyorlardı. Bu mutlu günlerin havası “Türkiye Futbol Şampiyonası” finallerine de yansıdı.
Ankara ve Trabzon grubu şampiyonlarını yenerek finale çıkıyoruz
Fenerbahçe takımı 24 Ekim 1933 Salı günü ilk karşılaşmasını hakem Nuri Basot’un yönetiminde Ankara Grubu şampiyonu Gençlerbirliği’ne karşı oynadı. Karşılaşmayı takımımız 4-1 kazandı. 1936’da açılacak olan 19 Mayıs Stadı henüz olmadığından Gazi Eğitim Enstitüsü sahasında oynanan maçı büyük bir kalabalık izlemiştir. Takımımız ikinci maçını 26 Ekim Perşembe günü aynı hakemin yönetiminde Trabzon Grubu şampiyonu Trabzon İdman Ocağı’na karşı yaptı. Bu maçı da 3-0’lık skorla rahat bir şekilde zorlanmadan kazanan Fenerbahçe, Balıkesir Grubu şampiyonu İzmirspor’la finale kaldı. İzmirspor finale kalırken Diyarbakır Ayspor takımını 7-0 yenmişti.
Türkiye Futbol Şampiyonası'nın finali Cumhuriyet'in 10'uncu yıldönümünde
Final maçı 29 Ekim 1933 Pazar günü oynanacaktı. Milli Mücadele’nin lideri ve ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğumuz en büyük bayramdır. Kutlu olsun!” diye başlayan ünlü 10.yıl söylevini dinleyen ve resmi geçidi övünçle izleyen halkın, büyükçe bir bölümü bu kez Ankara’daki Gazi Terbiye Ensitüsü’nün, o kumlu sahasına taşınmıştı. Final maçı olağanüstü kalabalık bir taraftar topluluğu önünde ve Kemal Halim’in (Gürgen) yönetiminde başladı. Karşılamanın favorisi Fenerbahçe idi. Her an bir Fenerbahçe golü beklenirken 20. dakikada solhaf Esat’ın (Kaner) ceza çizgisi köşesinden rahat bir geri pası o sırada Hüsamettin ileri çıkmış bulunduğu için sol direk dibinden kaleye girdi. Bu beklenmedik hatalı olay ve gol İzmirsporluları olağanüstü motive etti. Hızlı ve gayretli oynuyorlardı. Devre 0-1 bitti. İkinci yarı başında hakemin ayağına kramp girdiğinden maçı kura ile seçilen Kemal Rıfat (Kalpakçıoğlu) yönetmeye başladı. O olay da şöyle gelişti:
Tartışmalar çıkınca maç erteleniyor
Maçın hakemi sakatlanınca hakemlik görevini devralan federasyon temsilcisi Kemal Rıfat bu olayı şöyle anlatıyor:
“Hakemin kasığına kramp girdiğinden maçı sürdüremeyince halk, yönetici ve sporcular, sahada aralarında ‘hakem şu olsun ya da bu olsun’ diye uzun ve sinirleri yıpratan bir tartışma başlıyor. Sahada küme küme toplanan seyirci, oyuncu ve yöneticiler hep birden konuşuyorlar. Her kafadan bir ses çıkıyor. İzmirliler, İstanbullu hakem kabul etmek istemiyor. Ankara’dan Kamil Bey gösteriliyor. İzmir bunu ilk anda kabul ediyor. Fakat Kamil Bey bir türlü seyirciler arasından gelemiyor ve bir türlü hakemliği kabul etmek istemiyor. Bu ara İzmir’in kongre delegelerinden kısa bir zat İzmirspor takım kaptanının yanına sokuluyor. Bu zatın sesi biraz kalın ve yüksektir. Sözde kaptanın kulağına söylediği şu sözleri benimle birlikte en az yirmi kişi duyuyor.: ‘Sen ne yapıyorsun… Sakın ha… Kamil’i kabul etme… O eski bir Fenerlidir.’ Aslında oyunda sinirleri gerilmiş olan İzmirspor kaptanının bu sözlere kapılmaması imkan haricinde… İzmirliler önce kabul ettikleri bu hakeme de yeniden itiraz ediyorlar. Tartışmanın sonunun gelmeyeceği anlaşılıyor. Nihayet kura ile hakem tayinine karar veriliyor. İzmirspor, Trabzonlu hakem “Fenerbahçe beni aday gösteriyor. Para atılıyor. Fenerbahçe kazanıyor ve ben hakem olarak sahaya çıkıyorum. Böyle bir maçın hakemliğini bu hava içerisinde kabul etmek doğru bir şey değildi. Eğer ben de arkadaşım Kamil Bey gibi yalnız oyun seyretmek için orada bulunsaydım kesinlikle ret yanıtı verecektim. Fakat ben Ankara’da federasyon temsilcisi olarak bulunuyor ve bu kurumun bana teklif edeceği en güç görevi bile hiç duraksamadan kabul etme durumunda bulunuyordum. Saha boşaltılıp oyun başladığı zaman saat beşe beş vardı. Oysaki daha 35 dakikalık bir oyun oynanacaktı. Oyun tekrar başladığı zaman Fenerbahçe takımı daha canlı idi. Sağ ve sol açıklarla yapılan akınlar İzmir kalesini tehdite başlamıştı. Oyun çok seri olduğu için fazla koşmak zorunda kalıyordum. Bu arada İzmirsporlu bir oyuncunun ceza sahası içinde topu göğsüyle stop etmek istediğini, ancak topu kaçırmak üzereyken eliyle topa dokunarak vaziyet verdiğini gördüm. Derhal düdüğü çaldım. Penaltıyı benim gibi de herkes görmüştü. Düdükten sonra seyirciler penaltı diye bağırmaya başlamışlardı.”
Ankara'da yarım kalan final İzmir'de tekrarlandı
Bu penaltıya İzmirsporlular itiraz ettiler. İtirazlar uzadı. Hatta genel kaptan ve santrhaf Nazmi topun üzerine oturdu. Hava da kararmaya başlamıştı. Bu arada halk da sahaya dolmuştu. Sonunda havanın da kararmaya başlaması maçın oynanma olanağını ortadan kaldırdı. Olaylardan sonra TBMM Başkanı Kazım Özalp Paşa’nın çağırması üzerine Belvü Palas Oteli’nde toplanıldı. Burada maçın yinelenmesi konusunda karara varıldı. Çekilen kurada İzmir kentimizin ismi çıktığından karşılaşma İzmir’de oynanacaktı. Maçtaki gişe hasılatının tümünü ise İzmirspor Kulübü alacaktı. Bu yarım kalma olayı 30 Ekim’den itibaren İzmir basınında çok fazla yorumlara ve yayınlara neden oldu. Herkes İzmirspor’a övgüler yağdırıyordu. Ankara Vapuru ile İzmir’e gelen Fenerbahçe’yi rıhtımda büyük bir kalabalık karşılıyordu. Ancak bu karşılamanın aynı vapurla gelen İzmirsporlulara olduğu az sonra anlaşıldı. Halk, İzmirli futbolcuları bağırlarına basarken Fenerbahçe kafilesine kimse bir “Şehrimize hoş geldiniz” bile demiyordu. İzmir takımı omuzlarda olarak vilayet konağına getirildi. Burada bir gün önce İzmir’in onursal hemşehriliği verilmiş olan Rus Mareşali Voroşilov, vilayet konağında futbolcular kendisine takdim olununca onlara şu konuşmayı yaptı: “Hemşehrisi olmakla şereflendiğim güzel İzmir şehrinin şampiyon futbolcularıyla tanışmaktan ayrıca bahtiyarlık duyuyorum. Sizleri büyük başarılarınızdan dolayı hararetle kutlarım. Cuma günü yapacağınız maçla “Türkiye Şampiyonluğu” unvanının yeniden ve bir kez daha belirleneceğine kuşkum yoktur! Bunu yüzlerinizde şimdiden görüyorum ve okurken tebriklerimi de peşin sunuyorum”. İşte Ankara’daki maçın tekrarı böyle tablolar ve görülmemiş atmosfer içinde 10 Kasım 1933 tarihinde oynandı. Alsancak Stadı’nda görülmemiş bir kalabalık önünde oynanan bu maçı ülke futbolumuzda ilk kez olarak yabancı bir hakemin resmi olarak çağrılması sonucu Avusturyalı Hakem Viyanalı Mietz yönetmiştir.
8-0 kazanıyoruz
Fenerbahçe bu tarihsel maça şu kadrosu ile çıktı: Hüsamettin (Böke), Yaşar Alpaslan, Cevat Sayit, Esat Kaner, Ziya Atamer, Niyazi Sel, Muzaffer Çizer, Zeki Rıza Sporel, Şaban Topkanlı ve Fikret Arıcan.
Fenerbahçe takımı olağanüstü bir maç çıkardı. Maçı 8-0 kazanan Fenerbahçe, ilk Türkiye şampiyonluğunu kazanmış oldu. Güzel oyunla gelen ezici galibiyeti sonrası Fenerbahçe, İzmir halkını da yanına çekti. Bu maç, İzmir’de Fenerbahçe sevgisinin başladığı maç olarak da bilinir. Maç sonrası geç saatlere kadar İzmir’de kutlamalar yapıldı. İstanbul’dan da yaklaşık 100 Fenerbahçe taraftarı bu maç için İzmir’e gelmişti.
FENERBAHÇE'NİN 1935'TEKİ 2. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1934 - 1935 sezonu İstanbul Şampiyonluğu’nu kazanan Fenerbahçe takımı ikinci kez Türkiye Futbol Şampiyonası’na (Birinciliği’ne) katılma hakkı kazandı. Bu kez ülke futbolu 5 bölgeye ayrılmıştı.
Bu bölgeler Aydın, Eskişehir, Çukurova, Balıkesir ve Karadeniz idiler. Bu şampiyonada şu takımlar vardı:
Çukurova Grubu: Adana Torosspor, Diyarbakır Yıldız, Konya İdman Yurdu.
Aydın Grubu: Uşak Gençlerbirliği, Aydın SK, Manisa Sakarya, Muğla Yaylaspor, Denizli’den
Çivril, İzmir’den Altınordu.
Balıkesir Grubu: Fenerbahçe, Gönen İdman Yurdu, Bursa Sanatkarangücü, Balıkesir
İdman Yurdu, Çanakkale Türk Gücü.
Eskişehir Grubu: Eskişehir Demirspor, Afyon SK, Ankara Gençlerbirliği, Ispartaspor.
Karadeniz Grubu: Trabzon İdman Ocağı, Samsunspor, Zonguldakspor, Giresunspor.
İstanbul Şampiyonu Fenerbahçe 1935 yılının Ağustos ayında grup birincisini saptamak üzere Balıkesir’e gitti. Takımımızın gruptaki rakipleri Bandırma, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale liglerinin birincileriydiler. Bu takımlar 1935 yılının Ağustos ayında birinci olacak takımı belirlediler. Bu bağlamda Fenerbahçe 25 Ağustos’ta Çanakkale kentimizin şampiyonu Türk Gücü takımını 8-0 yenerek finale kaldı. Final maçında ise Gönen İdman Yurdu’nu 5-1, Bursa Sanatkarangücünü de 2-0 ‘la eleyen Balıkesir İdman Yurdu ile karşılaştı. 29 Ağustos’ta bu maçı da 5-1 kazanan Fenerbahçe grup birincisi olarak finallere katılmaya hak kazandı.
Final maçları eylülün ilk haftasında başladı. Aydın Grubu birincisi İzmir şampiyonu Altınordu, Eskişehir Grubu birincisi Eskişehir Demirspor’u 3-2 ve Karadeniz Grubu şampiyonu Samsunspor’u da 4-2 yenip finale kaldı. Fenerbahçe ise İstanbul’da yapılan finallerde Çukurova Grubu birincisi Adana Torosspor’u 9-0 yendi. Böylece sarı-lacivertli takımımız da finale kaldı. Final maçı İstanbul’da Taksim Stadı’nda 8 Eylül 1935 tarihinde Aydın Grubu birincisi Altınordu’ya karşı oynandı. Maçı 3-1 kazanan Fenerbahçe ikinci kez Türkiye Şampiyonu oldu. Bu karşılaşmada iki takım aşağıdaki kadrolarıyla yer almışlardı:
Türkiye Şampiyonası Final Maçı I 08 Eylül 1935
Fenerbahçe 3-1 İzmir Altınordu
STAT: Taksim Stadı
HAKEM: Sadi Karsan
FENERBAHÇE: Hüsamettin Böke-Yaşar Alpaslan, Fazıl Arzık-Cevat Sayit, Esat Kaner, Mehmet Reşat Nayır-Niyazi Sel, Şaban Topkanlı, Ali Rıza Tansu, Naci Bastoncu, Fikret Arıcan.
ALTINORDU: Salahattin-Ziya, Cemil-Osman, Adil, Vedat-Hamdi, Muzaffer, Tevfik, Sait, Adil.
GOLLER: Dk.1 Şaban 1-0, Dk.45 Niyazi 2-0, Dk.70 Adil 2-1(pen), Dk.75 Naci 3-1
FENERBAHÇE'NİN 1937'DEKİ 3. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1936-1937 futbol sezonu sonunda İstanbul Ligi’nde İlk 4 sırayı alan takımlar Ankara ve İzmir liglerinden İkişer takım İle bu ilk ligi oluşturulacaktı. İşte 8 takım arasında oynanan çift devreli maçlar sonunda bu ligin şampiyonu Fenerbahçe oldu.
Milli Küme'nin başlaması
1924 yılında futbolda ilk kez bir Türkiye Şampiyonası düzenlenmeye başlamıştı. Takımımızın burada 1933 ve 1935 yıllarında kazandığı iki şampiyonluktan sonra yine 1937’de ülkemizde ilk kez ulusal bir deplasmanlı lig hayata geçirildi. Bu lige “Milli Küme” yani ulusal lig dendi. Bu ulusal organizasyon, Maarif Kupası, Milli Eğitim Mükâfatı ve Milli Eğitim Kupası olarak da adlandırılmıştır. 1950 yılında son kez düzenlenen bu ligde Fenerbahçemiz 6 kez, Beşiktaş 3 kez, Galatasaray 1 kez, Güneş de 1 kez şampiyon oldu. Böylece 14 yılın sadece üçünde çeşitli nedenlerle düzenlenemeyen “Milli Küme” 11 kez şampiyonunu belirledi. 1936-1937 futbol sezonu sonunda İstanbul Ligi’nde ilk 4 sırayı alan takımlar Ankara ve İzmir liglerinden ikişer takım ile bu ilk ligi oluşturacaktı. İşte 8 takım arasında oynanan çift devreli maçlar sonunda bu ligin şampiyonu Fenerbahçe oldu. Ülkemizin ilk şehirler arası deplasmanlı ligi olan bu şampiyona gerek spor kamuoyunda gerekse de taraftarlar arasında büyük ilgi gördü. İzmir kulüpleri kentlerini daha iyi temsil edebilmek adına Vali Fazlı Göleç’in girişimleri ile birleştiler. Buna göre 1937’de Altay Kulübü, Altınordu ve Buca’nın katılımıyla bu lige Üçok ismiyle, Göztepe de İzmirspor ve Egespor’un katılımıyla Doğanspor ismini alarak katıldı. Fenerbahçe, bu ligin tümünde 18 futbolcu kullandı.
Kadromuzda forma giyen futbolcular:
14 maç yapanlar: Lebip Elmas, Mehmet Reşat Nayır, Naci Bastoncu, Yorgo Angelidis.
13 maç yapan: Fikret Arıcan.
12 maç yapanlar: Hüsamettin Böke, Esat Kaner.
11 maç yapanlar: Yaşar Alpaslan, Niyazi Sel.
9 maç Yapan: Cevat Uzkes.
7 maç yapan: Ali Rıza Tansu.
6 maç Yapan: Şaban Topkanlı.
5 maç Yapan: Orhan Canpolat.
4 maç yapanlar: Namık Erbay, Bülent Büyükyüksel.
2 maç yapan: Necdet Erdem.
1 maç yapanlar: Sedat Bayur ve Muzaffer Çizer.
Bu ilk sezonda özellikle 4 büyük İstanbul takımının yaptığı maçlar on binlerce taraftarı heyecandan heyecana sürüklemiştir. Ligin sonunda Fenerbahçe 36 puan alırken, Galatasaray 34 puanda kalmıştı.
Fenerbahçe, ligde favori görüldüğü maçta Beşiktaş’a 2-1 yenilerek girdi. Sonraki hafta Ankara’da Ankaragücü’nü 4-1, Gençlerbirliği’ni 2-1 yenen Fenerbahçe; İstanbul’da Üçok’u da 1-0’la geçti. İlk maçta bizi yenen Beşiktaş, İzmir’de Üçok’a 1-0 yenildi. 5. haftada Galatasaray ile 0-0 berabere kalırken Gençlerbirliği, Beşiktaş’ı 2-1 yendi. Keza güçlü bir kadrosu olan Güneş takımı, İzmir’de Doğanspor’a 5-3 yenildi. Fenerbahçe ise aynı Doğanspor’u evinde 6-0 yenerken 1 hafta sonra İzmir’de oynanan rövanş maçını 4-3 kaybetti. Bu karşılaşmada Doğanspor çok sert oynamış tekmeler havada uçuşmuştur. Oyunun 15. dakikasında kaleci Hüsamettin, karnına yediği tekmeyle hastaneye kaldırıldı. O yıllarda oyuncu değiştirme kuralı yoktu. Kaleye forvetten Bülent Büyükyüksel geçmiştir. Önce 2-0 yenik duruma düşen Fenerbahçe 2-2’yi yakaladıysa da bunu koruyamayıp 2 gol daha yedi. Aynı Fenerbahçe ertesi günü Üçok ile de 3-3 berabere kaldı. Bu sürpriz yenilgi ve diğer puan kayıpları şampiyonluğu sıkıntıya sokar gibi olduysa da kalan 5 maçını da kazanan takımımız şampiyon oldu.
Galatasaray’ı, şampiyonluğunu belirleyecek maçta 2-1 yendik. Bu maçın arkasından ise Beşiktaş’ı 1-0 ve Güneş’i 3-1 yendik.
İşte 27 Haziran’daki Galatasaray maçının ayrıntıları ve takım kadroları:
Fenerbahçe - Galatasaray: (2-1)
27 Haziran 1937/Milli Küme
Stat: Şeref Stadı
Seyirci: 9 bin kişi
Hasılat: 3 bin 917 TL
Hakem: Nuri Bosut
Fenerbahçe: Hüsamettin Böke- Yaşar Alpaslan, Lebip Elmas-Mehmet Reşat Nayır, Yorgo Angelidis, Fikret Arıcan- Naci Bastoncu, Niyazi Sel, Ali Rıza Tansu, Esat Kaner, Orhan
Canpolat
Galatasaray: Avni Kurgan- Reşat Erkal, Lütfü Aksoy- Ekrem Kapman, Hüseyin Şakir, Süavi Atasagun - Necdet Cici, Eşfak Aykaç, Salim Şatıroğlu, Bülent Ediz, Haşim Birkan
Goller: dk. 53 Esat 1-0, dk. 85 Orhan 2-0, dk.89 Bülent 2-1
Bu karşılaşmada Fenerbahçe’nin ikinci golü ilginç oldu. Bunu 28 Haziran 1937 tarihli Cumhuriyet Gazetesi şöyle anlatıyor:
“85. dakikada Fenerbahçe’nin gene sola verdiği uzun bir pasa Orhan’la Ekrem beraberce ve aut çizgisinin üzerinde yetiştiler. Tam o aralık bir düdük sesi işitildi. Ekrem hakemin avut kararı vererek düdüğünü çaldığını zannederek mücadeleyi bıraktı. Orhan’la kale arasında bulunan Reşat da topun üstüne gitmeyerek durdu. Yalnız Orhan bu arada içeri kaçarak Avni ile burun buruna bir vaziyete geldikten sonra, düdük sesine ve rakiplerinin hareketsizliğine uyarak bir an için mütereddid vaziyette kaldı. Fakat arkadaşlarının “Ne duruyorsun?” gibi ikaz yollu sözleriyle topu kaleye soktu. Meğer bu hakemin düdüğü değil, saha kenarında halkın intizamını temin etmek(düzenini sağlamak) isteyen bir polisin çaldığı düdükmüş!”
Değerli okurlar, dostlar; ülkemizde ilk kez karşılıklı ve deplasmanlı düzenlenen ülke tarihimizin bu ilk deplasmanlı ligini sarı-lacivert formalı Fenerbahçeliler, Galatasaray’ın iki puan önünde kazandılar.
Not: Puanlama sistemi o yıllarda; galibiyete 3, beraberliğe 2 ve yenilgiye 1 puan olarak hesaplanıyordu. Hükmen yenilen takımlar ise 0 puan alıyorlardı.
FENERBAHÇE’NİN 1940'DAKİ 4. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1933 ve 1935 Türkiye Futbol Şampiyonası ile 1937 yılı Milli Küme’sinden sonra 1940 yılındaki Milli Küme'yi kazandık. 1938’de Türkiye'nin ilk ulusal deplasmanlı ligi olan Milli Küme'yi Güneş kazandı. Bu sezon federasyonla anlaşmazlığa düştüğünden Fenerbahçe bu şampiyonadan çıkartıldı.1939 yılında ise Galatasaray ilk ve son kez şampiyon olmayı başardı.
1940 yılı Milli Küme Şampiyonluğu
1940 sezonunda Milli Küme dördüncü kez düzenleniyordu. Yine kendi liglerinde sıralamada İstanbul’dan ilk 4 takım, Ankara ve İzmir’den de ikişer takım bu lige katıldılar. Yapılan maçlar sonucu Fenerbahçe 38 puanla ikinci kez şampiyonluğa ulaştı. Sözü geçen bu sezon deplasman niteliğinde bir değişikliğe gidildi. Deplasmanlara ikişer takımla çıkılmaya başlandı. Bu bağlamda İstanbul Şampiyonu Beşiktaş, ligi dördüncü bitiren Vefa ile ikinci, Galatasaray ise üçüncü Fenerbahçe ile seyahat ettiler. Milli Küme 31 Mart’ta başladı. İlk hafta Taksim Stadı’nda oynanan maçlarda Beşiktaş, Vefa ile 2-2, Fenerbahçe de Galatasaray ile 1-1 berabere kaldı. Arka arkaya oynanan bu iki maç da; 8 bin 200 biletli seyirci ve 5 bin 800 lira gişe geliri her iki kategoride de yerli maçlar tarihinde o güne dek ülkemizde yaşanmamış rekorlardı. İkinci hafta maçlarında Fenerbahçe, İzmir’de Altay ve Altınordu’yu yenerken; Galatasaray her iki rakibine de yenildi. Galatasaray’ın Altay’a karşı maçın 65. dakikasında 4-0 galipken arka arkaya 5 gol yiyip maçı kaybetmesi de Türk futbol tarihine geçen ilginç bir sonuç oldu. Ligin ikinci yarısında Fenerbahçe-Galatasaray takımları karması Mısır’a ikinci kez turneye çıktılar. Bu nedenle lige ara verilmek zorunda kalındı ve maçlar geç başladı. Lig ancak temmuz ayı başında bitebildi. Fenerbahçe ikinci yarının son 7 maçını da kazanınca Galatasaray’ın 4 puan önünde 1940 yılı “Milli Küme’sini” şampiyon bitirdi. Şampiyonluk düğümünü çözen karşılaşma 9 Haziran 1940 tarihinde oynanan Galatasaray maçı oldu. Bu maçtan önce Galatasaray’ın 15 puanı vardı. Ezeli rakibimizi 3-2 yenince 1 puan öne geçtik.
İşte bu tarihsel maçın kadroları:
Fenerbahçe-Galatasaray: (3-2)
09 Haziran 1940 Milli Küme
STAT: Fenerbahçe Stadı
HAKEM: Şazi Tezcan
FENERBAHÇE: Cihat Arman, Lebip Elmas, Orhan Menemencioğlu-Ömer Boncuk, Esat Kaner, Fikret Arıcan,
Fikret Kırcan, Yaşar Yalçınpınar, Melih Kotanca, Naci Bastoncu, Rebii Erkal.
GALATASARAY: Osman İncili, Adnan İncirman, Faruk Barlas, Musa Sezer, Enver Arslanalp, Eşfak Aykaç, Salim Şatıroğlu, Selahattin Almay, Süleyman Tekil, Gündüz Kılıç, Sarafim
Madenli.
GOLLER: Dk.22 Naci 1-0, Dk.23 Fikret Arıcan 2-0, Dk.26
Selahattin 2-1, Dk.50 Sarafim 2-2, Dk.70 Naci 3-2
Bu sezonun Fenerbahçe kadrosu oyunun hem ofansif hem defansif yönünü oynayabilen oyunculardan kurulu ciddi anlamda çok güçlü bir kadroydu. Tüm kadro iyiydi. Ancak özellikle Ömer Boncuk, Esat Kaner ve Fikret Kırcan takımı sırtlayan üçlü olmuşlardır. Takımın golcüsü Melih Kotanca’nın top kontrolü ve tekniği güçlü değildi. Ancak aynı zamanda milli atlet olan Melih, olağanüstü enerjik ve hızlı idi. Takım arkadaşları onu iyi bir şekilde önüne attıkları derinlemesine toplarla besleyince Melih, Milli Küme’de 25 gol attı.
Bu şampiyonlukta 19 futbolcu forma giydi.
13 maç yapanlar: Cihat Arman, Esat Kaner (K), Melih Kotanca, Fikret Kırcan;
12 maç yapan: Ömer Boncuk
11 maç yapan: Naci Bastoncu
10 maç yapanlar: Fikret Arıcan, Basri Taşkavak, Orhan Menemencioğlu
9 maç yapan: Yaşar Yalçınpınar
8 maç yapanlar: Lebip Elmas, Rebii Erkal
6 maç yapanlar: Faruk Hızel, Mehmet Reşat Nayır
5 maç yapan: Ali Rıza Tansu
3maç yapan: Muzaffer Ateşci
2 maç yapan: Hayati Öney
1 maç yapanlar: Bülent Büyükyüksel, Nuri Pekesen
Fenerbahçe’nin attığı 49 golü şu futbolcular paylaştı:
25 gol atan: Melih Kotanca
11 gol atan: Fikret Kırcan
4 gol atanlar: Basri Taşkavak, Naci Bastoncu
2 gol atanlar: Yaşar Yalçınpınar, Esat Kaner
1 gol atan: Fikret Arıcan
Atatürk'e gelen biblo...
Takvim yaprakları 4 Eylül 1936’yı gösterirken İngiltere Kralı VIII. Edward, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü Dolmabahçe Sarayı’nda ziyaret eder. İki gün sonraysa yani 6 Eylül 1936 günü Moda’da yapılan deniz yarışlarını Mustafa Kemal Atatürk, İngiltere Kralı’yla birlikte izler. Tabii bu ziyareti Kulübümüz açısından ‘önemli’ ve ‘özel’ kılan şeyse; bu ziyaret sonrasında VIII. Edward tarafından Mustafa Kemal Atatürk’e hediye olarak gönderilen değerli gümüş biblodur.
İşte o biblo, Fenerbahçe Müzesi’nde yer alır. Neden mi? Çünkü 1937 yılında düzenlenen Türkiye’nin ilk ulusal deplasmanlı ligi Milli Küme’nin ilk şampiyon takımı Fenerbahçemize herhangi bir kupa sunulmamıştı. 1940 yılındaki ikinci şampiyonlukta ise bu iki başarının ödülü olarak Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, İngiltere Kralı VIII. Edward tarafından gönderilen 4 kilo ağırlığındaki o biblo verilmiştir. Üzerinde 1857 tarihi yazan bu biblonun diğer yüzündeyse 1937 ve 1940 seneleri “Türkiye Milli Küme Birincisi Fenerbahçe Kulübü’ne” yazmaktadır.
FENERBAHÇE'NİN 1943'DEKİ 5. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1943 yılı Milli Küme şampiyonluğu
Fenerbahçemizin “Süper Lig” öncesi kazandığı Türkiye şampiyonluklarını anlatmaya devam ediyoruz. 1941 yılı Milli Kümesi’ni Beşiktaş kazandı. 1942’de yabancı takımlarla yapılan maçlar nedeniyle Milli Küme organize edilemedi. 1943 yılında ise ipi Fenerbahçe göğüsledi.
Farklı şehirlerden takımların katılımı açısından bugünkü Süper Lig’in ilk 8 sezonunun birebir aynısı olan Türkiye’nin ilk deplasmanlı ligi Milli Küme’nin bir diğer adı da Maarif Kupası’dır. 1943’deki Milli Küme’ye İstanbul’dan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Vefa; Ankara’dan Ankara Demirspor, Gençlerbirliği; İzmir’den Göztepe, Altınordu takımları katıldılar. Bu sezon Galatasaray ile kıyasıya bir çekişme yaşandı. Lig Galatasaray derbisi ile başladı. Maç 0-0 bitti ancak haftalar geçtikçe ligde çekişme ve heyecan arttı. Heyecan son haftaya dek sürdü.
Bu sezon ligde Fenerbahçe’de 15 futbolcu forma giydi.
14 maç yapanlar: Cihat Arman (Kaptan), Murat Alyüz, Ömer Boncuk, Esat Kaner, Fikret Kırcan, Naci Bastoncu.
13 maç yapanlar: Müzdat Yetkiner, Halit Deringör.
12 maç yapan: Aydın Bakanoğlu.
9 maç Yapan: Ali Rıza Tansu.
7 maç yapanlar: Melih Kotanca, Rebii Erkal.
5 maç yapan: Lebip Elmas.
3 maç yapan: Halil Köksalan.
1 maç yapan: Recep Nurcan.
Fenerbahçe’nin attığı 16 golü şu futbolcular paylaştı:
7 gol atanlar: Melih Kotanca, Müzdat Yetkiner.
6 gol atan: Naci Bastoncu.
2 gol atan: Rasih inkari.
1 gol atanlar: Ömer Boncuk, Halit Deringör, Erol Keskin Fikret
Kırcan.
1943 MİLLİ KÜMESİNDE YAPTIĞIMIZ MAÇLAR
14.03.1943 Galatasaray 0-0
20.03.1943 Gençlerbirliği (D) 1-0
21.03.1943 Ank. Demirspor (D) 2-2
04.04.1943 Vefa 2-0
11.04.1943 Beşiktaş 1-0
17.04.1943 Gençlerbirliği 3-0
18.04.1943 Ank. Demirspor 2-0
24.04.1943 Altınordu 5-0
25.04.1943 Göztepe 2-0
01.05.1943 Altınordu (D) 2-1
02.05.1943 Göztepe (D) 1-2
09.05.1943 Galatasaray 1-0
16.05.1943 Vefa 4-0
23.05.1943 Beşiktaş 4-1
Gerginlik sonrası galibiyet yemini
1943 yılı “Milli Küme” maçlarında Galatasaraylılar büyükçe bir gerginliğe de neden oldular. Kısaca değinelim:
Fenerbahçe ligin sonuna doğru İzmir’e, Galatasaray ile birlikte gitti. İlk gün maçlarından önce Fenerbahçe puan cetvelinde Galatasaray’ın 1 puan önünde idi. Biz, Altınordu’yu 2-1’le geçtik. Galatasaray ise Göztepe’yi 4-0’la geçti. Bir gün sonra ise Galatasaray, Altınordu’yu 4-2 yenerken, Fenerbahçe büyük bir sürprize imza atarak Göztepe’ye 2-1 yenildi. Böylece Galatasaray, İstanbul’a 19 puanla lider olarak döndü. Bir hafta sonra 9 Mayıs 1943’te Galatasaray ile derbi maçımız vardı. Orada alınacak bir beraberlikte bile Galatasaray avantajını sürdürecekti. Yenilen Fenerbahçe maçtan sonra Kordon’daki Deniz Restoran’a gitti. Karşıdaki masada Galatasaray kafilesi yemeğe gelmişti. Onlar alkol alıyor ve liderliklerini neşe içinde kutluyorlardı. Malum alkol şişede durduğu gibi durmaz. İlerleyen saatlerde Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe kafilesinin masasına laf atarak eğlenmeye başladılar. Bu hareketlerinde o kadar ileri gitmişlerdi ki bir futbolcu cazın önündeki mikrofona gelerek, Fenerbahçe ile alay eden bir şarkı söylemeye başladı.
Galatasaraylıların bu alaycı hareket ve şarkıları kafilemizdeki herkesin sinirlerini bozmuştu. O ana dek yapılan hareketlere büyük bir olgunlukla katlan ve sinirlerine hakim olan kafiledeki hemen herkes bir olay, tatsızlık çıkmaması için masada bulunan kulüp başkanı Ali Muhittin Hacıbekir’den masadan kalkmak ve otele dönmek için izin istediler. Başkan Hacıbekir, futbolculara şunları söyledi: “Futbolda yenmek de yenilmek de vardır. Bugün burada yenildik. Gelecek hafta İstanbul’da Galatasaray’ı yener ve şampiyonluğu alırız. Onun için üzülmeye sebep yoktur.” Sonra da garsona dönerek büyük bir bol getirmesini söyledi. Herkes bolu ilaç niyetine içerken Ünlü Şekerci Başkan Ali Muhiddin Hacıbekir’in de aslında sinirlerinin bozulduğu fark edildi. O futbolculara bu sözleri söylemesine karşın gözyaşlarının siyah gözlüğünün ardından yanaklarına doğru süzüldüğü görüldü.
Ertesi gün iki kafile de İstanbul’a aynı trenle dönmüş olmalarına karşın Fenerbahçeliler, Galatasaraylılarla hiç konuşmadılar. Tüm Fenerbahçe takımı 1 hafta sonraki Galatasaray maçına kilitlenmişti. Mayıs ayında stat tıklım tıklım doluydu. Tüm futbolcular 1 hafta boyunca özel hayatlarına dikkat etmişler. Antrenmanlarda ekstra çalışmışlardı. Soyunma odasında herkes motiveydi. Kimi futbolcular, “Bu maçta ölmek var, dönmek yok.” derken bazıları “Maçı kazanamazsak bu saha mezarımız olsun.” gibi sözler söylüyorlardı. Takım kaptanı “Uçan Kaleci” Cihat Arman ise tüm takımı çevresine toplayarak futbolculara maçın öneminden söz edip, kesinlikle kazanmak zorunda olduklarını anlatan ve motive edici bir konuşma yaptı. Daha odadan kimse çıkmadan kapının önünde duran Cihat Arman son olarak şunları söyledi: “Maçı şimdiden kazanmış sayarak hepinizi kutluyorum.” Bu konuşmanın ardından da tüm futbolcuları teker teker yanaklarından öperek soyunma odasından çıkarttı. Bu moralle oyuna hızlı başlayan Fenerbahçe daha 3’üncü dakikada Naci’nin ayağından bir gol buldu. Bundan sonra Galatasaray beraberliğe ulaşmak için fazlasıyla çabalasa da manevi gücü çok yerinde olan Fenerbahçe takımı maçı galibiyetle bitirmeyi başardı.
Böylece Fenerbahçe Mili Küme Ligi’nde 1937, 1940 sezonlarından sonra 1943’te de ligin zirvesinde yer alarak üçüncü kez şampiyon oldu.
FENERBAHÇE’NİN 1945'DEKİ 7. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1945 yılı Milli Küme şampiyonluğu
1944 yılı Türkiye Şampiyonası’nın ardından basında “Milli Küme” olarak isimlendirilen ligin adı, Milli Eğitim Bakanlığı sponsor olduğu için “Maarif Mükafatı” olarak değişti. Bu kez şampiyonaya “Milli Eğitim Kupası” dendi. Şampiyona; Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Beykoz, Uçaksavar, Ankara Demirspor, Altınordu ve Karşıyaka takımları arasında 11 Mart’ta başladı. ‘Mili Küme Ligi’ni bu sezon Fenerbahçe domine edememesine karşın Beşiktaş’la çekiştiği sezonu şampiyon bitirmesini bildi. Galatasaray ile önce 1-1 berabere kaldık ama ikinci yarı 3-2 yendik. Beşiktaş ile oynadığımız karşılaşmada ise ilk yarıyı 3-3’lük denk bir skorla tamamlarken, ikinci yarıda sahadan 4-3 mağlup ayrıldık. Karşıyaka ile de 2-2 berabere kaldık. Bu sezon tarihe not düşülmesi gereken bir olay yaşandı. Ligin ikinci yarısındaki Beşiktaş maçında Beşiktaş Kulübü yöneticileri Kaleci Ethem’le sol açık Şükrü(Gülesin)’nün lisanslarını hakeme sunamadı. Başlama saatinin üzerinden 40 dakika geçmişti. Fenerbahçeli iki yöneticiden yetkili konumda olanı diğer arkadaşının karşı çıkmasına karşın Fenerbahçe’nin itirazını geri çekti. Maç oynandı.
A takımımızın 1945 yılında Milli Küme’yi kazanması nedeniyle Yönetim Kurulumuz şampiyonluk anısına her biri 1945 yılının rayici ile 20’şer lira (yirmi lira) değerinde üzerinde kulübün logosu (arması) bulunan birer portföy armağan etmiştir.
Fenerbahçe’de Forma Giyen Futbolcular
1945 yılı Milli Kümesinde 18 Fenerbahçeli futbolcu forma giydi.
14 maç yapan: Halit Deringör.
13 maç yapanlar: Halil Köksalan, Naci Bastoncu ve Murat Alyüz.
12’şer maç yapanlar: Cihat Arman (K), Halil Özyazıcı, Selahattin Torkal.
11 maç yapan: Ömer Boncuk.
10 maç yapan: Melih Kotanca.
9 maç yapan: Adnan Tuncay.
8 maç yapan: Samim Var.
7’şer maç yapanlar: Erol Keskin, İbrahim İskeçe.
6 maç yapan: Şevket Demirtepe.
4 maç yapan: Fikret Kırcan.
1’er maç yapanlar: Rıfkı Pekşen, Sabri Kiraz, Nuri Pekesen.
FENERBAHÇE'NİN 1946'DAKİ 8. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
1946 yılı Milli Küme şampiyonluğu
Milli Küme Ligi’ne ülkemizin futbol başkenti sayılan İstanbul’dan genellikle dört takım alınıyordu. Diğer takımlar ise Ankara ve İzmir liglerinde ilk iki sırayı alan takımlar olarak belirleniyordu. Bugünkü Süper Lig'in ilk 8 sezonunun 7'sinde de lige sadece 3 büyük kentin (İstanbul, Ankara, İzmir) takımları katılmıştır. 1946 yılında ise bu ligin İstanbul, Ankara ve İzmir’den ikişer takımla yani 6 takım arasında yapılması kararı alınmıştı. Bunun üzerine önce İstanbul’dan katılacak iki takımı seçme kararı alındı. Bu amaçla İstanbul futbol liginde ilk dört sırayı alan Beşiktaş, Fenerbahçe, Vefa ve Galatasaray arasında bu ligin tarihinde ilk kez olarak iki devreli maçlar yapıldı. Bu karşılaşmalar sonunda İstanbul’u, Milli Küme’de temsil etme hakkını Beşiktaş ile Fenerbahçe elde ettiler. Ayrıca İzmir’den Göztepe, Kayagücü; Ankara’dan ise Muhafızgücü ve Gençlerbirliği bu lige katılma hakkı kazandılar.
İlginç bir maç...
Milli Küme şampiyonasını Fenerbahçe bu sezon fazla zorlanmadan kazanmasını bildi. Sonuç olarak Fenerbahçe futbol takımı oynadığı 10 maçtan 9’unu kazanıp sadece bir yenilgi aldı. Bu tek yenilgi ise şampiyon olunduktan sonra lige etki etmeyecek olan son maçta Beşiktaş’a karşı alındı. 12 Mayıs’ta oynanan Beşiktaş maçı, futbolumuzun bu dönemlerinin ilginç bir anısını barındırır. Şöyle ki; iş gereği Ankara’da görevli Fikret Arıcan, işini İstanbul’a naklettirmiş ve 1945 yılı Nisan ayında altyapısından yetiştiği Fenerbahçesinin antrenörü olmuştu. 12 Mayıs’ta Beşiktaş maçı için sahaya çıkacak on biri saptamış ve futbolculara bildirmişti. 12 Mayıs’ta Şeref Stadı’ndaki maça gelindiğinde bu saptanan kadrodan sadece 8 futbolcunun sahaya gelmiş oldukları görüldü. Üç futbolcu maça gelmedikleri gibi kulübe de haber vermemiş ya da bir mazeret bildirmemişlerdi. A takımdan bu üç futbolcunun yerine maçı izlemek için Şeref Stadı’na gelip oturmuş bulunan üç B takımı (Günümüzdeki U21 takımına denk) futbolcusu Numan Uzun, Rıfkı Pekşen ve Argun Nemli tribünlerden bulunup maça çıkarıldılar. Bir ayrıntı daha verelim. Hatta B takımımızın savunma oyuncusu Numan Uzun bu maçta zorunluluktan sağaçık oynatıldı. Gençlerle takviyeli bu Fenerbahçe kadrosu, hakim ve canlı bir oyun çıkarttı. Ancak buna karşın takım dağınıktı ve sonuç alamadı. Beşiktaş 2-1 galip geldi.
Fenerbahçe’de forma giyenler ve gollerimizi atanlar:
Fenerbahçe takımı “Milli Küme’nin” 1946 şampiyonasının 10 maçını 21 futbolcu ile oynadı.
10’ar maç yapanlar: Murat Alyüz, Ahmet Erol, Selahattin Torkal, Ömer Boncuk, Naci Bastoncu ve Melih Kotanca;
7 maç yapan: Müzdat Yetkiner; 6 maç yapan: Halil Özyazıcı;
5’er maç yapanlar: Sabri Kiraz, İbrahim İskece;
4’er maç yapanlar: Samim Var, Nuri Pekesen, Halil Köksalan;
3’er maç yapanlar: Erol Keskin, Fikret Arıcan ve Fikret Kırcan;
2 Maç yapan: Rıfkı Pekşen;
1’er maç yapanlar: Cihat Arman, Halit Deringör, Argun Nemli ve Numan Uzun.
Not: Fikret Arıcan antrenör futbolcuydu.
1946 yılının 30 golünü şu futbolcular filelere gönderdiler:
13 gol atan: Melih Kotanca; 7 gol atan: Müzdat Yetkiner;
2’şer gol atanlar: Halil Köksalan, Ömer Boncuk;
1’er gol atanlar: Fikret Kırcan, Halil Özyazıcı, Naci Bastoncu, Erol Keskin, Samim Var, Murat Alyüz.
Milli Küme 6 Nisan’da başladı. Fenerbahçe ligde şu sonuçları aldı:
06.04.1946 Göztepe 5-1
07.04. 1946 Kayagücü 4-1
13.04.1946 Gençlerbirliği 3-0
13.04.1946 Muhafızgücü 4-0
20.04.1946 Kayagücü (d) 2-0
21.04.1946 Göztepe (d) 2-1
28.04.1946 Beşiktaş 3-1
05.05.1946 Gençlerbirliği (d) 2-1
06.05.1946 Muhafızgücü (d) 4-0
12.05.1946 Beşiktaş 1-2
Bu tabloda dikkat çeken ve ilgi uyandıran karşılaşma, 28 Nisan’daki Beşiktaş maçı oldu. Fenerbahçe ile Beşiktaş 1 hafta önce İzmir deplasmanına birlikte çıkmışlardı. 20 Nisan günü Fenerbahçe, Kayagücü’nü 2-0 yenerken, aynı gün Beşiktaş, Göztepe takımına gol atmayı başaramadı. Karşılaşma 0-0 sonuçlandı. Böylece Fenerbahçe puan cetvelinde öne geçti. Bir hafta sonraki Beşiktaş derbisinde bir beraberlik bile Fenerbahçe’nin avantajınaydı.
Beşiktaş ancak Fenerbahçe’yi yenerse lider olabilecekti. Beşiktaşlılar iddialı demeçler veriyorlardı. Fenerbahçe’yi yenme azminde idiler. Beşiktaş’ın ünlü golcüsü ve yıldızı Baba Hakkı Yeten şöyle bir demeç bile verdi: “Fenerbahçe’yi ben tek başıma yeneceğim.”
Kulüp Fikret Kırcan’la, Gelibolu’daki birliğinden özel izinle Halit Deringör’ü getirtip gizlice bu maça hazırladı. Spor dergileri ve gazetelere yansıyanlardan anlıyoruz ki, spor kamuoyu bu karşılaşmada kesin olarak Beşiktaş’ı favori görüyordu. Fenerbahçe Stadı’ndaki bu maç görülmemiş bir kalabalık önünde oynanmıştır. Fenerbahçe takımı kalesinde yine asker olan Cihat Arman, Küçük Fikret ve Halit Deringör’lü hücum hattıyla görülünce Fenerbahçe Stadı dakikalarca alkış ve tezahüratlar ile çalkalandı.
80 dakika 10 kişi oynayıp Beşiktaş'ı yendik
Maçın ilk 5 dakikasında savunmanın sinirli hareketlerinden Beşiktaş aleyhine 3 köşe vuruşu oldu. Maçın 10. dakikasında hakem Lütfü Aksoy, Halit Deringör’ü anlaşılmaz bir kararla oyundan attı. Kalan 80 dakikayı Fenerbahçe 10 kişi oynamak zorunda kaldı. Bu tüm sporseverleri şaşırtan kararın sonucu iki dakika sonra 12. dakikada alındı. Beşiktaşlı Sabri ayağına gelen topu 6 metreden Fenerbahçe ağlarına gönderdi. Bu sonuç baskı altında Fenerbahçe hakimiyetiyle giden maçta rakibe soluk aldırmıştır. 27. dakikada Melih Kotanca ile Ethem ceza alanı içine kesilen topa hamle yaptılar. Bu hamlede kaleci Ethem, ıska geçince Melih beraberlik golünü attı. İkinci yarının 76. dakikasında yine Melih iki omzunda iki Beşiktaşlı savunmacıyla atak yaparken, Yavuz 18 üzerinden kalecisine geri pas yapma ya da topu kornere atma çabasına girdi. Bir burun şutuyla topu kendi kalesine gönderdi. Ethem, beklemediği ve gafil avlandığı bu topu çıkartamadı. Bu gol Beşiktaş savunmasının o yıllarda aynı zamanda atlet olan Melih’ten ne denli yılgın olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. 10 kişilik Fenerbahçe bu beklenmedik golden sonra skoru koruma çabasına girerken stat Fenerbahçeli seyircilerin tezahüratları ile inliyordu. Maçın son dakikalarında Müzdat’ın sol üst köşeden sert bir şutla attığı 3. gol halkı tümden coşturmuştur. O güne dek oynanan hiçbir Beşiktaş maçı o derece coşku yaratmamış ve hiçbir gol bu denli gürültülü tezahüratlarla kutlanmamıştır. Bu saptamayı Fenerbahçe tarihçisi Rüştü Dağlaroğlu yapmış.
Basının yorumu: Fenerbahçe 6 atabilirdi
Maçla ilgili o yıllarda Vatan Gazetesi’nin yazı işleri müdürü “Con” lakaplı Kemal Onan gazetedeki maç yazısında şunları yazmış: “… Dünkü Fener- Beşiktaş maçı bize eski günleri hatırlattı. Mütareke yıllarının Fener’i gözlerimizin önünde canlandı. Biz sarı-lacivertlileri bu son yıllarda bu kadar azimli, bu kadar canlı görmedik dersek mübalağa etmemiş oluruz. Tam bir buçuk saat kazanma azmiyle oynadılar. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi her türlü manileri yendiler. Hem Beşiktaş’ı mağlup ettiler hem de hakemi…” “Şut” isimli spor dergisinde Kamuran Akter şunları yazmış; “… Fenerbahçe maçın başından sonuna kadar çok güzel oynadı ve galibiyeti tam manasıyla hak etti. Hakem Lütfü Aksoy ise maçı bitaraflıktan (tarafsızlıktan) tamamıyla uzak bir şekilde idare etmiştir.” Cumhuriyet Gazetesi’nden Galatasaraylı Eşref Şefik ise şöyle yazmış: “… 10 kişi ile dünkü kadar hakim oynaması, Fenerbahçe’nin son haftalardaki oyununun düzgünlüğünü ayrıca ispat eder. Yalnız şunu ilave etmeden geçemeyeceğim; Fener hücum elemanları daha yırtıcı ve daha derinlemesine oynamayı bilseydiler veyahut Melih kadar girgin oynayan iki muhacim (forvet) daha olsaydı, dünkü hakimiyete nazaran gollerin sayısı altıya kadar çıkabilirdi. …”
Bu karşılaşmada iki takımın kadroları aşağıdaki gibiydi:
Fenerbahçe-Beşiktaş: (3-1)
28 Nisan 1946 Milli Eğitim Kupası (Milli Küme)
STAT: Fenerbahçe
SEYİRCİ: 15.000 kişi
HAKEM: Lütfü Aksoy
FENERBAHÇE: Cihat Arman – Murat Alyüz, Ahmet Erol –Selahattin Torkal, Halil Özyazıcı, Ömer Boncuk – Fikret Kırcan, Naci Bastoncu, Melih Kotanca, Müzdat Yetkiner, Halit Deringör.
BEŞİKTAŞ: Ethem Karpat, Yavuz Üreten, Vedii Tosuncuk – Çaçi Tanaş, Ömer Doğan, Faruk Sağnak – Sabri Gençsoy, Hüseyin Saygun, Hakkı Yeten, Şeref Görkey, Şükrü Gülesin.
GOLLER: Dk.13 Sabri 0-1, Dk.27 Melih 1-1, Dk.76 Yavuz 2-1 (k.k.), Dk.89 Müzdat 3-1
Fenerbahçe bu maçtan sonra Ankara deplasmanındaki iki maçta galip gelince son maçta Beşiktaş’a yenilmemiz sıralamayı etkilememiştir.
FENERBAHÇE'NİN 1950'DEKİ 9. TÜRKİYE ŞAMPİYONLUĞU
Fenerbahçe yurtdışında turneye çıkmışken ligi öne çektiler
1950 Milli Küme'sinde futbol tarihimizin o güne dek yapılmış hiçbir şampiyonasında görülmemiş, yaşanmamış bir şekilde şampiyon son karşılaşmanın son dakikasının son saniyelerinde belli oldu. 18 Mart’ta 1950 Milli Küme maçları başladığında Fenerbahçe bir özel turne için İsrail’de bulunuyordu. Oysaki daha önce yapılan toplantılarda Milli Küme maçlarının Fenerbahçe İsrail’den döndükten sonra 24 Mart’ta başlayacağı kararı alınmıştı. Ancak Galatasaraylıların ağırlıkta olduğu 1.Küme düzenleme komitesi ve Galatasaraylı Bölge Müdürü Vahi Oktay’ın Fenerbahçe’nin düşüncesi alınmadan aldıkları, bu ligi öne çekme “oldu bittisi” Fenerbahçe camiasını kızdırdı. Ancak tarihi boyunca bu gibi ufak hesaplarla karşı karşıya kalmaya alışık olan Fenerbahçe bu olayı büyük bir dert etmemiştir. Burada güdülen amaç açıktı. İsrail turnesinden yorgun dönecek olan Fenerbahçe’ye hiç dinlenme fırsatı vermemekti. Fenerbahçe bu ayak oyunlarına yanıtı tarihinde çoğu kez yaptığı gibi bu kez de sahada vermek, davasını söke söke sahada halletmek zorunluluğunun bilinciyle şampiyonaya başladı. Sonunda ise ligi son saniyede de olsa attığı golle şampiyon olarak bitirmeyi başardı. Bu lige İstanbul’dan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Vefa; Ankara’dan Gençlerbirliği, Demirspor ve İzmir’den Göztepe ile Altay kulüpleri katıldı.
18 Mart’ta başlayan ligde ilk günden itibaren Galatasaray ligin birinci sırasına yerleşti. Bu sezon Fenerbahçe ligde büyük güçlüklerle karşılaştı. Bu sezon basketbolda yaşadığımız gibi sakatlıklar takımın peşini bırakmamıştır. Örneğin kaleci Cihat Arman’ın bir eli sakatken 2-0 galibiyetimizle biten Beşiktaş maçında bu kez diğer eli acımasız bir tekme ile sakatlanmıştı. Ertesi hafta yapılan Vefa maçında, Cihat kaleyi koruyamamış, aylardır sakat ve antrenmansız Erdal (Kocaçimen) kaleye geçmişti. Bu maç 2-1 kaybedildi. Ayrıca yedek subay olan Murat, Fikret ve Selahattin’e izin almak konusunda zorluklar yaşandı. Tüm bunların yanı sıra Galatasaray lobisi boş durmuyordu. Santrafor Cemal Uzkes’e verilen ceza önce 15 gün olarak bildirilmişken Galatasaray maçı günü bu ceza bölge müdürü tarafından 1 aya çıkartıldı. Tüm bu güçlüklerin yanında Fenerbahçe yeni yaptırdığı stat nedeniyle tarihinin o güne kadar ki en ağır borç yükü altındaydı. Tüm bu olumsuz güçlüklere karşın, Fenerbahçe takımı her maçta onur mücadelesi verip şampiyon oldu. Bu tüm övgülerin üzerinde olağanüstü bir başarıydı.
Takımımızda forma giyenler
Fenerbahçe takımında 1950 “Milli Küme” maçlarında 22 futbolcu forma giydi.
14 maç yapanlar: Ahmet Erol, Kamil Ekin, Müzdat Yetkiner,
Lefter Küçükandonyadis;
13’er maç yapanlar: Cihat Arman, Halit Deringör, Hilmi Ardağ, Erol Keskin;
11 maç yapan: Samim Var;
10 maç yapan: Mehmet Ali Has;
4’er maç yapanlar: Süleyman Köprülü, Cemal Uzkes;
3’er maç yapanlar: Murat Alyüz, Selahattin Torkal;
2’şer maç yapanlar: Cemal Şikkak, Turhan Akra, Niko Kinezoviç;
1’er maç yapanlar: Erdal Kocaçimen, Fikret Kırcan, Nusret Özmengü, Rafet Atamar.
Fenerbahçe’nin 35 golünü şu futbolcular paylaştı:
14 gol atan: Lefter Küçükandonyadis;
7 gol atan: Ahmet Erol;
5 gol atan: Halit Deringör;
2’şer gol atanlar: Kamil Ekin, Mehmet Ali Has, Samim Var;
1’er gol atanlar: Cemal Uzkes, Erol Keskin, Niko Kinezoviç.
1950 yılı “Milli Küme” ligi hep Galatasaray’ın liderliğinde sürüyordu. Galatasaray ile puan puana olunan ligin sondan dördüncü maçında talih Fenerbahçe’ye (29 Nisan 1950) güler gibi oldu. Galatasaray o gün İzmir deplasmanında Altay ile oynuyordu. Aynı saatlerde Fenerbahçe’nin İnönü’de Ankara Demirspor’la maçı vardı. İkinci yarının 20. dakikasında İzmir’deki Galatasaray-Altay maçının 0-0 bittiği stat hoparlörlerinden seyircilere duyurulurken; Fenerbahçe ilk devredeki 2-0’lık yenilgiden henüz kurtulmuş, beraberliği yakalamıştı. Ancak beklenen galibiyet golü bir türlü atılamadığından Galatasaray’ı liderlikten indirmek mümkün olmamıştı.
Sonunda Galatasaray maçlarını bitirdi. Fenerbahçe’nin alacağı sonuçları beklemeğe başladı. Fenerbahçe 6 ve 7 Mayıs’ta Göztepe ve Altay ile oynayacaktı. İki maçı kazanmamız halinde şampiyonu averaj belirleyecekti. O süreçteki averaj sistemi nedeniyle iki maçı da gol yemeden kazanmak gerekiyordu. Fenerbahçe iki maçı da kazanıp şampiyon oldu. Averaj sisteminde, attığın golü yediğine bölüyordun. Fenerbahçe dördüncü golü son saniye de atmasa 3-0’lık galibiyet Galatasaray’ı şampiyon yapacaktı.
Altaylılar son gole önce itiraz ediyor, sonra Fenerbahçe'nin hakkını teslim ediyorlar
Maçtan sonra Fenerbahçelilerin soyunma odası görülmeğe değerdi. Yaklaşık 1 saatin üzerinde odada hıçkırık sesleri çalkalandı. Hakem de raporunu yazmıştı. Rapor şöyle bitiyordu: “Fenerbahçe takımı karşılaşmanın nizami süresinin bitimine 10 kala 4. golünü attı.” Ancak rapordaki bu açık ifadelere karşın saha komiseri ve iki yan hakem sanki sözbirliği etmişlerdi. Yan hakemlerden biri adeta malum kulübün yani şampiyonluktaki rakibimizin sözcüsü gibi hareket ediyordu. “Gol maç bittikten sonra atıldı” diye yeminler ediyordu. Kavga ve tartışmalar iki saate yakın sürdü. En sonunda bu tiyatroya daha fazla direnemeyen Altay Kulübü genel kaptanı Cemal Şallı: “Beyler Fenerbahçe hakkıyla ve alın teriyle bir galibiyet kazandı ve şampiyon oldu. Ben ancak tebrik ederim. İtirazım yoktur. Geri alıyorum!” dedi. Rüştü Dağlaroğlu’nun elini sıkıp hızla toplantıyı terk etti. Gece Fenerbahçe camiası şampiyonluğu İzmir Palas Oteli’nde kutlamıştır. Gecenin içinde ilk kutlama telgrafı ezeli rakibinden geldi. Bu telgrafı merakla okuyan ve “Galatasaray Spor Kulübü” imzasını gören teşkilat gözlemcisi Servet Zengin, “Oh çok şükür. Benden günah gitti, kurtuldum. Yine beceriksizlik ve ihanetle suçlanmaktan korkuyordum. Hay Allah çekenlerden razı olsun.!” diye sevinmiştir. Galatasaraylılığı ile bilinen Servet Zengin’in bu rahatlaması bile Fenerbahçe’nin son milli Küme şampiyonluğunu hangi engelleri aşarak kazandığının bir başka kanıtıdır. Böylece 1937’de Fenerbahçe’nin şampiyonluğu ile başlanmış, Türk futbol tarihinin o ana kadarki en önemli şampiyonası deplasmanlı “MİLLİ KÜME” karşılaşmaları 14 yıl sonra yine takımımızın 6. Milli Küme zaferi olarak tarihin tozlu sayfalarındaki yerini almış bulundu. Bu şampiyonada Beşiktaş 3, Güneş 1, yine Galatasaray sadece 1 kez şampiyon olabildiler.