YÜKSEK DİVAN KURULU

Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu Başkan adaylarından Prof. Dr. Nail Kır ve Sait Yılmaz ile mevcut Başkan ve Başkan adayı Vefa Küçük, Fenerbahçe TV’de yayınlanan “Yüksek Divan Kurulu Seçim Özel” programının konuğu oldu

24 Mart 2022 Perşembe 17:35

Kulübümüzün 9 Nisan Cumartesi günü Fenerbahçe Spor Kulübü Faruk Ilgaz Tesisleri’nde yapılacak Seçimli Yüksek Divan Kurulu toplantısı öncesi Başkan adayları Prof. Dr. Nail Kır ve Sait Yılmaz ile mevcut Başkan ve Başkan adayı Vefa Küçük, Fenerbahçe TV’de yayınlanan Yüksek Divan Kurulu Seçim Özel programında açıklamalarda bulundu. Adaylar, Kulübümüz tarafından Yüksek Divan Kurulu seçimleri için sağlanan bu demokratik ortama ve üçlü yayına ilişkin düşüncelerini ifade ettikten sonra sırayla söz aldılar. Açıklamalardan derlediklerimiz şöyle:

YDK Başkan Adayı Prof. Dr. Nail. Kır:

"Tek başımıza yaptığımız televizyon yayınında fikirlerimi, ne için buraya geldiğimizi, projelerimizin neler olduğunu altlarını doldurmamak kaydıyla paragraf başlıkları olarak ilettim. Bunlara söyleyecek fazla bir şeyim yok. Sadece bir değişim için burada olduğumuzu söyledim. Birlik ve beraberlik içinde olmamızın sağlanması için burada olduğumuzu söyledim. Birlik ve beraberliği muhtemelen bu yayınlar sonrasında başlamış olduk. Kulüp içinde bazı birliktelikler tekrar ortaya çıktı. Bu birlikteliklerin kulübümüze hayırlı olmasını diliyorum."

YDK Başkan Adayı Sait Yılmaz:

"Bu toplantıyı projelerimizle ilgili eksik kaldığımız yönlerimizle ilgili yapacağız. Benim için en önemli gelişme, aday olduğum günden beri ifade ettiğim şeyin teyit olmasıdır. Ben kimsenin adayı olmadığımı, birilerinin gözüne bakarak Divan Başkanlığı yapmayacağım tezinin bugün doğrulanmış olmasını büyük hassasiyet ve sevinçle karşılıyorum. Programın akışına göre düşüncelerimizi ifade edeceğiz."

YDK Başkan Adayı ve mevcut Başkan Vefa Küçük:

"Her iki başkan adayım çok ana başlık söylediler. Benim ana başlığım 8 senedir yaptığım Yüksek Divan Kurulu Başkanlığı sırasındaki faaliyetlerim, yönetim tarzım. Kısaca onlara değineceğim ancak Nail Bey’in de Sait Bey’in de tekli yaptıkları programlarda Divan Başkanı olarak benim yaptığım yönetim tarzına dönük tenkitleri oldu. Tabii ki demokrasi yarışında illaki methiyeler olmayacak, tenkitler de olacak. Bu tenkitlere katıldığım noktalar olabilir, katılmadığım konularda da neden katılmadığımı izah etmem gerekir. Her türlü sevabı ve günahıyla 8 senedir bu şerefli görevi ifa ediyorum. 9 Nisan’da sandıkta divan başkanlığı seçimi sonuçlanana kadar da bu görevi iftiharla devam ettireceğim. Ancak dördüncü adayla ilgili daha sonra düşüncelerimi ifade etmem gerekecek. Bu iki kıymetli başkan adayımla hiçbir zaman ve bundan sonra da kişisel bir çekişmemiz olamaz. Ben ve iki değerli arkadaşım Fenerbahçe’ye daha iyi hizmet etmek için, Fenerbahçe’yi daha da yüceltmek için, Yüksek Divan Kurulu’nu daha iyi temsil edebilmek ve kulüp yönetimiyle daha iyi irtibat sağlayabilmek için aday olduklarını ifade ettiler. Ben de aynı şeyleri düşünüyorum ve iki başkan adayımın bu düşüncelerine saygı duyuyorum. İlerleyen dakikalarda her iki arkadaşım mutlaka yapacakları hedefleri, programları açıklarken biraz da bana tenkitler sıralayacaklar. Ben buna hazırlıklıyım ve saygıyla karşılayacağım. Demokrasi ortamı içerisinde birbirimize tabii ki eleştiri getireceğiz. Herhangi bir başkan adayının bana veya benim onlara bir saygısızlığı bilmeden yapma durumunda kalırsak o zaman bana da arkadaşlarıma da söz hakkı doğar."

YDK Başkan Adayı Prof. Dr. Nail. Kır:

"Uzun zaman önce aday olduğumu açıkladım. Pandemi öncesinde yapılacak normal seçim zamanında, pandemi olmasaydı olacak olan seçimde adaylığımı deklare edecektim ancak pandemi olunca ve toplantılar yapılamayınca temmuzdaki toplantıda deklare ettim. Yani Sayın Başkanımız Vefa Küçük Bey’in görevi devam ederken adaylığını açıklayan ilk benim. İlk aday olan kişinin yıpranma ihtimalinin fazla olduğunu bilerek ne yaptık? Şartlar normale döndüğünde bu seçimlerin yapılması için çaba gösterdik. Kimseyi kırmadan, üzmeden, kimseye saygısızlık etmeden bu işi devam ettirdik ama Yönetim Kurulumuzun uygun görmesi ve de şartların oluşmaması nedeniyle bu seçimlerin 1 yıl sonraya ertelenmiş zamanda, normal zamanda yapılmasını arzuladılar. Bu ocak ayında alınan kararla bu sürece geldik. Normal bir Yüksek Divan Kurulu Başkanlık ve üyelerinin seçimi değil, bu Olağanüstü Yüksek Divan Kurulu seçimi. Normal zamanda nisanda bu toplantı yapılacak. O toplantı değil, bunun olağanüstü seçim olduğu Yönetim Kurulumuz da deklare etti ve bizlere bildirildi. Bu nedenle şartlar biraz daha değişik durum arz etti. Sayın Başkanım da söylediler, ‘Tenkit edecekler.’ dedi. Yapılan tenkitlerin kulübün geleceğini ilgilendirecekse, yüksek değerlerini önde tutmak üzere yapılacaksa her zaman saygı duyulması gerekir. Sayın Başkanımda bunu bilirler, takdir ederler. Burada mühim olan Fenerbahçe’dir. Biz kişiler gelip gidiciyiz ama Fenerbahçe Spor Kulübü 1907’den beri var. 1907’den bu yana kimler geldi, geçti ama Fenerbahçe Spor Kulübü her daim bayrağı yukarıda tutmak üzere hareketlilik göstermektedir. Yani değişim devam etmektedir. Biz bu değişimle ilgili son yıllarda çeşitli nedenlerle –sırf şahıslarla ilgili olmamak kaydıyla- biraz aksamalar olduğunu gördük. Bu da bizim biraz daha aktif hale geçmemizi düşündüren bir değişim tablosunun şart olduğunu düşündürdü. Ben ve arkadaşlarım bunun normal şartlarda yapılabilmesinin zor olduğunu kabullendik, bu nedenle yola çıktık. Ben hekimim, yıllarca hastanelerde hekimlik yaptım, hastanenin işleyiş düzeninde dışarıdan gelen bir hasta veya hasta yakını gözlemi kadar klinikleri gözlemleyebilirim. Nitekim öyle olmuştur. Bize eleştiriler geldiği zaman derhal olaya el koyup düzeltmişizdir. Bu her gün içinde olduğunuz durumda insanın gözünün önüne mutlaka bir görünmezlik perdesi çekilir. Biz bunun önüne geçmek istiyoruz. Yıpranmış kişiler olabiliriz. Bu nedenle yıpranmadan bu işleri aktif durumdayken yapmanın yarar olduğunu söylüyoruz. Başkanım da bunları daha önce söylemişti.

Sistem kurma meselesi. Özellikle bu kadar büyük bir camiada, katı çizgileri olan bir kurumda çok kolay değil, yerleşik düzende bunları değiştirmek zordur. Bunu bilerek yola çıktık. Ne zaman? Adım adım. Yan bir inşaata çatıdan değil temelden başlıyoruz. Önce kazıyoruz, demirleri döşüyoruz, betonları döküyoruz… Biz de bu sistemde bir adım atılarak bunların yavaş yavaş yerleştirilmesine çalışacağız. Bu hedefler içinde ana başlıkta birkaç madde söyleyeceğim. Birincisi her divan toplantısında üyelerin kulüp, sosyal tesisler ve işletmelerle ilgili talepleri olmaktadır. Bu da olağandır. Bu toplantılarda bunların dile getirilmesinden ziyade, daha önce Vefa Bey’de bunu denediler, ‘İsteklerinizi bana dilekçeyle bildirin, burada zamandan kazanalım.’ dediler. Çok kişi fikrini beyan etsin, bir birlikteliğe gidelim diye konuşuldu. Bunun mutlak çözümünün Yüksek Divan Kurulu Başkanlığına verilecek, iletişim yolları artık çok kolay; mail atmalar, mesaj atmalar veya bizzat gelerek. Sayın Başkanımız da her gün geliyor zaten. Bu çalışmalar için üyelerimizle temas kuracağız. Deklare edeceğiz, hepinizin fikrini beyan etmesi için bu zamanı iyi kullanalım. Tenkitler yapıyorsanız, yapıcı ve kırıcı olmamak kaydıyla tenkitlerin başımızın üstünde yeri var. Vefa başkanın da söylediği bu. Yönetici olan kişiler bunlara alışacak. Özellikle kamuoyunun önünde olan kişiler, bu durumu kendileri üzerinde mutlaka frenli bir şekilde yani fazla hırsa kapılmadan, sinirlenmeden olağan şartlar durumunda cevap vereceğiz. Neticelerini de üyelerimize diğer toplantıda toplu halde bildireceğiz

Bir toplantıda divan başkanlığına iletilen isteklerin ne kadarının yapılıp yapılmadığını, yapılmasının zorlukları varsa nedenlerini bir sonraki toplantıda mutlaka üyelerimize izah edeceğiz. Üyelerimiz tatmin olacaklar. Geçen dönemde olağan kongrede olan tatsızlığı sevmediğimiz, başkanımın da sevmediği olayı şu aidat meselelerinin birdenbire yükseltilmesi üyelerimizin arasında bir tatsızlık yarattı. Vefa Başkanım izah ettiler ama o kalabalığın içinde o izahatın amiyane tabirle ‘güme’ gittiğini hepimiz gördük. Böyle durumlarda Yönetim Kuruluyla yakın temas kurup üyelerin geleceğiyle ilgili kararları önceden oturup, bir toplantıda hatırlatıp, fikirlerini alıp ortalama bir denge politikası bizim için çok önemli. Kimsenin kalbini kırmadan. Zaten Yüksek Divan Kurulu üyelerimiz 25 sene bu kulübe hizmet etmiş kişiler. Bunların yaşları da şayet üye çocukları değilse, sporculuktan gelmiyorsa 18 yaşında sonra buraya geliyorlar. 18 yaşında hemen üye olma şansları da bizim zamanımızda pek mümkün değildi. Şimdi mümkün. Sağ olsunlar bir üye giriş aidatını ödedikten sonra hemen üyeliği başlatabiliyorlar. Bizler önce üye adayı olduk, 5 sene bekledik. Ondan sonra üyeliğimiz devam etmeye başladı, bu nedenle gecikmiş yaşlarda üye olundu. Yüksek Divan Kurulunda benim durumumda olan üyelerimiz halihazırda var. Bu nedenle bazı şeyleri onlara danışarak yapmakta her zaman yarar olduğunu düşünüyorum.

Fenerbahçeli olarak kulübün tüm branşlarında amatör veya profesyonel olarak görev yapmış olan oyuncu, yönetici, görevlilerden (mesela futbol okullarında) üyelik varsa istifade edelim. Nerelerde? Mesela Akademimiz kuruldu. Orada ne kadar cevherler var. Psikolojilerinden tutun kitap okumalarına kadar sporculara bir eğitim verilmekte. Bunları teknik direktörden duyunca gözlerim yaşardı. Biz her zaman için eğitimden, öğrenmeden ve öğretmeden yanayız. Ben bir eğitimciyim. Okuldan mezun olduktan sonra asistanlığa başladım ve emekli oluncaya kadar hizmete devam ettim ve hep eğitimde kaldım. Eğitimin atılım yapacağına inanıyorum. Daha önce adımlar atılmadı mı? Atıldı ama akim kaldı.

Yüksek Divan Kurulu üyeleri arasında farklı konularda bilgi ve tecrübeye sahip insanlarımız da var. Antrenör veya futbolcu olması da şart değil. Bunların fikir ve düşüncelerinin kulübe katkı sağlayacaklarına inanıyoruz. Üyeler arasında kendi branşlarında kalifiye olan elemanlar kendi aralarında toplanıp onlardan kulübümüze hangi konularda… Mesela atletizm branşında futbol antrenörünün bulunmasına gerek yok ama bir atletizm antrenörünün futbol akademisinde görev yapması mümkün. Atletik performansını yükseltmek için atletizm antrenörüne ihtiyacınız var. Bir basketbolcu için halter antrenörüne de ihtiyaç var. Ben kulüp içinde sağlık pozisyonlarında doktor olarak da, kulüp üyesi olarak da bulunduğum için nasıl şartlarda çalıştıklarını biliyorum. Hatta psikologlarımıza büyük ihtiyacımız var. Kadıköy’de hiç mağlubiyet almayan takım bir kere mağlubiyet aldı, arkasından deplasmana gitti galip geldi, buraya geldi tekrar mağlup… Demek ki bir eksikliğimiz var. Psikolojik destek lazım. Milli takımın da sağlık kurulundayken bu sistemleri yerleştirmeye çalıştık. Bu futbolcuları farklı ülkelerden, farklı kültürlerden getiriyoruz. Onların kültürlerini bilen insan psikolojisini, fizyolojisini ve yaşam tarzlarını bilenler lazım. Beslenmeleri bile normal insanlardan farklı. Bunlardan istifade etmek lazım. 1907’den beri bu kulüpte çok insanlar geldi, geçti. Çok hizmetler verdiler."

YDK Başkan Adayı Sait Yılmaz:

"Öncelikle Yüksek Divan Kurulunun asli görevini tarif etmemiz lazım. Biz kulübü yönetmeye talip değiliz. Yüksek Divan Kurulunun asli görevi bana göre kulübün geleceğini, yol haritasını hazırlamaktır. Asıl görevi budur. Yüksek Divan Kurulu Fenerbahçe kulübünün geleceğine dair çalışma yapmaktır, bir anlamda da lobisidir. Bir başka önemli görevi daha vardır o da yeri ve zamanı geldiğinde, ihtiyaç hissedildiğinde Fenerbahçe kulübünün kalkanı olmasıdır. Gerektiği zaman aktif olacak ve Fenerbahçe’ye kalkan olacak. Ben böyle bakıyorum. Biz üst akıl dediğimiz limitleri kullanmak durumundayız. Günlük hayatın içerisinde Fenerbahçe’nin zaten yönetimi var, yöneticileri var, başkanı var. Bunların aktif olmasını, destek ve katkı sağlayacak projeler, fikirler üretme zorunluluğumuz var. Yani divanın asıl görevi bu. Bunun dışındaki şeyler biraz hamasete girebilir.
YDK üyeleri gün geçtikçe artıyor. Dereağzı’nda yapılan divan kurullarında 5 kişi gelir, oy verir, divan kurulu seçilirdi, çocuktum. Şimdi 4 bin kişiye ulaştık. Her geçen sene de artacak. Bu büyük bir güç. İnanılmaz bir güç o kadar kişinin aynı hedefte, aynı paydaşta buluşması. Yüksek Divan Kurulu üyelerinin kulübe katkı sağlayabilmeleri için rahat bir ortam sağlamamız lazım. Mesela Faruk Ilgaz Tesislerini Yüksek Divan Kurulu üyelerinin kullanmasını yönetimle ciddi şekilde tartışacağız ve oranın mutlaka YDK üyelerinin etkinlik alanına açmaya çalışacağız. Bunu çok önemsiyorum çünkü çok güçlü bir akım var YDK katılımında. Fenerbahçe’nin iki ayrı hayatı var. Biri 3 Temmuz öncesi, biri 3 Temmuz sonrası. 3 Temmuz öncesi Fenerbahçe, kulüp anlamında söylemiyorum, yapısal anlamda söylüyorum. Biz Kuva-yi Milliyeyiz, ‘yarar geçeriz’ anlayışıyla geldik, 3 Temmuz’a. 3 Temmuz sonrası hayatın öyle olmadığını gördük. 3 Temmuz sonrası tespit ettiğimiz eksiklikler var. 3 Temmuz öncesi için asla yanlış anlaşılmasın, öyle bir sorunu hiçbirimiz bilmiyorduk. Yaşayarak gördük. Birincisi Fenerbahçe’de lobicilik faaliyetlerinin olmadığını gördük. İkincisi 117 yıllık tarihinin yeni baştan tanımlanması gerekir. Buna da ekol ve ekolleşme diyoruz. Neden gerektiğini, bunlara neden ihtiyacımız olduğunu tek tek anlatacağız. Fenerbahçe Spor Kulübü bu eksikleri kulübün tek ayak üzerinden yaşamasından dolayı yaşıyor. Eksiklerimizi tamamladığımızda yani lobi faaliyetlerini hareketlendirdiğimizde bu heyetleri oluşturup bu çalışmaları başlattığımızda, ekolü şöyle anlayabiliyorlar; yani bu bir modelleşme. 3 Temmuz öncesi ve sonrası yeni modelleşme. Kimisi şirket ekolü gibi kimisi farklı yere bağlıyor. Fenerbahçe gibi toplumsal değeri hareketli alanlarda yaşayan kulüplerin ekolleşmesi farklı geçmişe dayanır. Onu süzmek gerekir. İçinde destanı olan, kültürü olan, direnişi ve direnci olan, Kuva-yi Milliyesi olan müthiş bir geçmiş zenginliği var içinde barındırdığı. Bunları bir araya getirip, bir kürsüyle bunları anlatacağız. Asıl hedef anlatmak değil, bununla Fenerbahçe’nin gelecek haritasını belirleyeceğiz. Divan’ın bizim eleştirdiğimi tarafı bu değil. Divan bunları görebilir yapabilirdi. Yüksek Divan Kurulu böyle bir işlev üstlenmemiş. Oysa divanın bunu üstlenmesi lazım. Benim de misyonum bu iki ana konuyu Fenerbahçe’nin tarihine kazınmasıdır. Katkı anlamında buna benim imzam gibi diyelim. Diğer alanda bazı eksiklerimizi görüyoruz. Fenerbahçe’ye saldırı oluyor, cevap veren yok, sahiplenen yok kulübü. Divan’ın ortaya çıkıp ‘Ne diyorsun kardeşim bu stat yıkılır mı? Yapıldığından bu yana yaşayan insan yok.’ Birisi çıkıyor stadın yıkılmasını istiyor, birileri çıkıyor, transfer limitlerini düşürüyor. Tepki yok. Fenerbahçe yönetimine kalkan olacak dediğim bunlar. Eleştiri anlamında söylemiyorum, yapılması gerekenler işler. Fenerbahçe son bir yılda 4-5 ağır saldırıya uğradı. Başkan adayı değildim ama dilimin döndüğü kadar, gücümün yettiği kadar ben bunlara cevap verdim. Kulübümün yanında oldum. Başkana saldırdılar çıktım, başkanın arkasında durdum. Fenerbahçe’nin bekçisine bile saldıramazsın, saldırırsan da karşısında dururum. Bu divanın illa silah alıp karşısına çıkması gerekmiyor. Bir duruş sergilemesi lazım. Divanın oluşum anlamı bu. Kulübüne sahip çıkmak, yol göstermek, belirleyici olmak, yönetimle ikna yoluyla Fenerbahçe’nin geleceğini  masaya yatırmak. İkna yolunu kullanacak. Yeterli iseniz ikna yolunu kullanabilirsiniz. Güçlü iseniz kullanabilirsiniz. Çalışırsanız Fenerbahçe’yi, bu ikna yolunu kullanabilirsiniz. Ama birilerinin gözüne bakarsanız, birilerinin adayı olursanız, birilerinin ofisinden aday olarak çıkarsanız, Fenerbahçe yönetimine de bir şey anlatamazsınız. Derdinizi de anlatamazsınız. Sorunlara da çözüm getiremezsiniz. Israrla dediğimiz budur.

Birincisi divan yönetimini kendi yüksek divan kurulu üyelerinin inisiyatifine, görüşlerine, değerlerine, bırakmak zorunluluğumuz vardır. Bu nedenle sürekli söylediğim gibi birilerinin gözüne bakarak orada divan başkanlığı yapmam. Kimse alınmasın. Kimseyi kastetmiyorum. Yapısı böyle. Ben Osman Kavrakoğlu döneninden beri hatırlarım. 3-4 kişi bir araya gelir.,Divan Başkanı seçilirdi. Lobiyi Avrupa’da yaptığım çeşitli temaslarda görmüşümdür. KASİAD başkanlığı döneminde. O zaman dünyayı devletlerin hukuku yönettiğini zannediyorduk. İş temasları sırasında Türkiye adına da bazı lobicilik faaliyetlerinde bulunuyorduk. Orada gördük ki dünyayı devletler hukuku değil, lobilerin hukuku yönetiyor. Bugünkü dünya gerçekleri bunun üzerine kurulu. Küreselleşmenin olduğu bir dünyada farklı düşünemezsiniz, bunun içerisinde yerinizi almak zorunluluğunuz vardır. Fenerbahçe gibi 20-30 milyona yakın taraftarı olan bir kulübü yönetmek, bu faaliyetlerden eksik kalmak Fenerbahçe’nin geleceği açısından son derece tehlikelidir. Fenerbahçe’nin bu adımları atabilmesi içinde kendini yeni baştan tarif etmesi lazım. Fenerbahçe’nin iki tane çok önemli misyonu var. Kuruluş itibariyle ve 3 Temmuz itibariyle. Birincisi Kuva-yi Milliye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bu değişmez, kural, kaide ve yasa. İkincisi Fenerbahçe üstlendiği misyonla artık Cumhuriyetin Misak-ı Milliyesi’dir. Bugün Türkiye’de Cumhuriyetten bahsediyorsak bunun büyük oranda sebebi Fenerbahçe Spor Kulübü’dür. O direnişi, o direnci göstermemiş olsa bugün Türkiye’de belki de farklı şeylere gidilecekti. 3 Temmuz’da bedel ödeyen, direnç gösteren öncelikle tabii bu kulübün tek kahramanı taraftarlarıdır. Benim söylediklerimin taraftarla, kulübün yönetimi ile hiçbir ilgisi yok. Onları kastederek tek kelamım yoktur. Fenerbahçe taraftarı yeryüzünde eşi olmayan bir kahramanlık destanı yazmıştır. Bir dönem Kurtuluş Savaşı’nda bir dönem 3 Temmuz sürecinde."

YDK Başkan Adayı ve mevcut Başkan Vefa Küçük:

"Öncelikle her iki arkadaşıma da teşekkür ediyorum. Fenerbahçe için ideal olan, gelecekle yapılması gereken neler varsa onları ifade etmek istediler. Her iki arkadaşımın da geleceğe dönük birleştiği noktalar var, hedefler var. Benim de hedeflerim var. Son senede yaptığım Yüksek Divan Kurulu başkanlığım sırasında zaten bu arkadaşlarımın dileklerinin çoğunu yerine getirdim, bazılarını getiremedim. Sebeplerini de şimdi söylemek isterim. Fenerbahçe Divan Başkanlığı çok ulvi bir görev. Ben o şerefi halen taşıyorum. İki değerli arkadaşım da bu şerefe nail olmak için adaylıklarını koydular. Yüksek Divan Kurulu, diğer büyük kulüplerde de var. Ama sadece Fenerbahçe’deki unvan Yüksek Divan Kurulu’dur, diğer kulüplerde divan kuruludur. Divan Kurulu faaliyetlerinde belirli tüzük kuralları çerçevesinde yapamadığımız noktalar var, yapmak isteyip uygulayamadığımız noktalar var. Bu gerçekleri de birilerinin ifade etmesi lazım. O kişi de benim. Fenerbahçe tüzüğü 1987 yılından kademe kademe, 1996-2005-2014 yılında ve şimdi uygulaması devam eden 2016 yılında yapılan değişikliklerle yönetilen bir kulüptür.

Kulübümüzün anayasası Fenerbahçe tüzüğüdür. Fenerbahçe tüzüğünde iki arkadaşımın ve benim işaret ettiğimiz nokta Fenerbahçe Divan Kurulu çok önemli bir makamdır, en az 25 yıllık üyelerin toplandığı ve fikirlerini söylediği bir kuruldur. Ancak bizim tüzüğümüzde sadece 3 madde de tarif edilen bir kuruldur. Diğer büyük kulüplerin tüzüklerine baktığımız zaman o kulüplerin tüzüklerinde Divan Başkanlığı daha geniş şekilde yetkilendirilmiş hali ile 7-8 madde, hatta bazısında 10 madde şeklinde yer alacak şekilde Yüksek Divan Kurulu’na geniş yetkiler verilmiştir. 2005 yılında yapılan tüzük kongresinde, 2004 yılında dernekler kanunu değiştiği için bu değişen kanunun hükümlerine uyum sağlamak adına kulübün tüzüğü bazı konularda kısıtlamaya gitme mecburiyeti ortaya çıkmıştır. Dernekler Kanununa ve Medeni Kanuna göre 3 tane yasal dernek organı vardır. Birincisi Genel Kurul, ikincisi Yönetim Kurulu, üçüncüsü Denetim Kurulu. Bu üç mecburi kurulu teşkil etmeyen, kuruluşunda tüzüğünde bunlar yazmayan hiçbir dernek yasal şekilde izin alarak faaliyet gösteremez. Öncelikle bu gerekir. Yine Dernekler Kanunu’nda bu üç kurulun yanında eğer o kulüp arzı ediyorsa istişari maiyette başka kurullarda kurabilir, der. Bizim şu anda başkanın dışında 8 tane organımız var. Ama başkandan sonraki iki organ mecburidir. Ondan sonrakiler ihtiyaridir. Kanunda üç asli organ olan Genel Kurul yetkisini Yönetim Kurulu’na devredemez, Yönetim ve Denetim Kurulu da yetkilerini sonradan ihtas edilen istişari mahiyetteki o kulübün istediği diğer organlara devredemez, der. 2004 yılında bu kanuni değişiklik yapıldığı için Fenerbahçe’nin 2005 yılında yaptığı tüzük buna uygun hale getirilmiştir. O güne kadar YDK’nın belli karar alma yetkisi ve YDK’nın gücü bu uygulamayla yarının altına inmiştir. Kanuni mecburiyetten dolayı. Tüzükteki maddelere harfiyen riayet edersek biz YDK’nın sadece danışma kurulu olduğu ortaya çıkar. Ama biz kulübün ikinci önemli organıyız. Tabii amatör branşları saymıyoruz. Genel kurulun seçtiği diğer kurulları küçümsüyoruz anlamına değil onları bir an yok kabul ediyoruz. Kulüpte söz sahibi olan ve sandıktan çıkıp gelen başkana ve yönetime en büyük yardımcı olması gereken Yüksek Divan Kurulu olarak tüzüğünde kısıtlamasına rağmen görev yaptığımız sürede başkana yönetime faydalı olacak, onların elini rahatlatacak, onlara yol gösterecek foksiyonlar yaptık.

2014 yılında Divan Başkanı oldum. 8. senem. Bunun 4 yılını Aziz Başkan döneminde, 4 yılını da Ali Başkan döneminde ifa ettim. Sait arkadaşımız güzel noktalara temas ediyor ama bir yerde de YDK’yı açıkça söylemese de pasiflikle ifade ediyor. İstenilen işleri, ‘şunları, şunları’ yapmadı diyor. Fenerbahçe Divan Başkanı ve ekibinin görevi , biz 5 kişiyiz. Çıkıp ortada konuşmak değil, çıkıp kulüp başkanına veya yönetimine ‘biz şöyle akıl verdik, şöyle yol gösterdik, onlar böyle dedi, biz şöyle yaptık’  tarzında bir uygulamayı ben hem kendi şahsıma yakıştırmadığım için hem de kulübümüze çok büyük zarar olacağına inandığım için dillendirmedim. Aziz başkan döneminde neredeyse her gün olmasa da birkaç gün içerisinde sık sık görüştük. Aziz başkanın varsa yanlışları yüzüne ifade ettik, sonrada Ali başkanın yüzüne ifade etmeye devam ettim. Ama çıkıp ‘ben Aziz başkana böyle dedim, o bana böyle dedi. İşte Ali başkana şöyle yol gösterdim, o bana şöyle cevap verdi.’ Ben bunun reklamını yapmadım. Yine herkesin bildiği gibi bizim emsalimiz olan diğer kulüplerin Divan başkanları ile Kulüp başkanları belli tarihlerde iki ayrı makam gibi o kulüpte iki ayrı başlılık var gibi aralarındaki görüş ayrılıklarını yaptıkları divan toplantılarında açıkladıkları gibi herkes kulüp başkanı ve divan başkanı ayrı ayrı medyada kulübün kendi iç meselesini konuşarak kendi kulüplerine zarar vereceklerini bildikleri halde bunun kavgasını sürdürdüler. Şimdi beni bu yönüyle bu arkadaşlarım ve camia suçluyorsa ben bu yönüyle bu suçlamayı hak etmiyorum. Kol kırılır yen içinde kalır misali, gerek Aziz başkan gerek Ali başkanla ve ekipleriyle yaptığım mücadeleleri onlarla olan dayanışmalarımı hiç dile getirmedim.

Sait arkadaşımız, lobicilikten bahsetti. Tabii ki Fenerbahçe’nin Divan Başkanlığı sadece kulüp içindeki Divan Başkanlığı olarak faaliyet yapmayı gerektirmez. Onun da dışında biz 8 senedir Divan Başkanlığı olan kulüplerin Divan Başkanlığıyla senede birkaç kere buluşuyoruz ve bu buluşmalarda her kulüp başkanı kendi lobiciliğini bizlere yapıyor, biz de onlara yapıyoruz. Ama çıkıp kulübün resmi temsilcisi olan ve kulübün yasal temsilcisi olan Başkan ve Yönetim Kurulu dururken bizler YDK üyelerinin seçtiği bir başkanlık divanı olarak, onların önüne geçip bir lobicilik yaptığımız takdirde kulüpte iki başlılık olduğunu sergilemiş oluruz. Buna dikkat etmemiz lazım. Bu dikkatten dolayı da ben 8 senedir bu hassasiyete son derece riayet ediyorum.

Nail arkadaşımızın konuşmasının bazı yerlerinde eksik olmasın bana yaptıklarıma dair iltifatlarda bulundular. Teşekkür ediyorum. Tabii ki tenkitlerde de bulundular. Bunlardan bir tanesi meşhur aidatın 500 TL’ye çıkarılma meselesi.  Daha önceden de söyledim. Biz 500 liranın çok olduğuna inandığımız için Sayın Ali Koç’a, Sayın Erol Bilecik’e ve Sayın Burak Kızılhan’a kongre öncesi 500 liranın fazla olduğunu söyledim, ikaz ettim ama buna rağmen Ali Başkan kongrede 500 lirayı teklif etti. Ben de Genel kurulu yönetin kişi sıfatıyla o teklifi oyladım. 500 liranın yüksek olduğunu burada da söylüyorum. Ama beni tenkit etmek adına bunu sık sık gündeme getirilmesine de karşıyım. 500 lirayı ben değil Ali başkan ve yönetimi aidat olarak tespit ettiler. Varsa günahı ve sevabı Ali başkana aittir. Vefa Küçük sadece oylama yapmıştır. Hiçbir dahlim yoktur. Öncesinde de 500 liranın fazla olduğunu Başkana ve Yönetim Kuruluna kongre öncesi söylemiştim. Bu konuyu burada kapatmak istiyorum. 500 liraya benim dahlim olduğuna inananlar inanmaya devam etsin, benim bu izahımdan sonra bir dahlim olmadığını da inanlara da şimdiden teşekkür ediyorum.

Nail bey eğitime ağırlık verilmesi lazım dedi. Aynen katılıyorum. Fenerbahçe’nin zaten eğitim kurumları var. Son zamanda kolej meselesi var. Herhalde sandığa gidene kadar kolej konusunu da bana ihale edecekler. Beni suçlayacaklar. Camia içinde bana suçlamalar gelecek. Bilinsin ki benim o konuda da suçum ve kabahatim yok. Eğitim kurumlarımızın devam etmesinden yanayım. Zaten Fenerbahçe Üniversitesi’nde de 2017 yılından bu yana Mütevelli Heyet Başkan yardımcılığını yapıyorum ve kulübümüze temsilen yapıyorum. Eğitim ağırlık verilmesi konusunda Nail bey teklifine ben de iştirak ediyorum.

Fenerbahçe’de Divan Kurulu’nu daha aktif hale getirmek için neler yapılması gerektiğine dair bizim pandemiden önce hazırlıklarımız vardı. Pandemiden dolayı 2 senedir yeteri kadar bir araya gelemedik. Başarılı olamadık. 2 sene içerisinde 4’erden 8 defa Divan Kurulu toplantısı yapmamız gerekirken biz bunun 5’ini online olarak yapabildik. Diğer üçünü de fiziken bir araya gelip yapabildik. Son senemi ifa edebilseydim, 2021 yılına görev sürem bitiyordu. Görev sürem bittiğinde de bırakacağımı söylemiştim. Maalesef son sene covidden dolayı görevimi tamamlayamadığım için ve eksik kalan projelerimi de yapabilmem için yeniden aday oldum. İki seneliğine yapılacak, bu seçim. 2 sene sonra arasanızda, yalvarsanız da ben yokum.  İnşallah bu iki arkadaşımdan birisi başkan olur, ben de bundan mutluluk duyarım."

YDK Başkan Adayı Prof. Dr. Nail. Kır:

“Şimdi eksik kalan şeyler, bizim Fenerbahçeliliğimizi burada herkes görsün istiyorum. Bir aradayız ve kimsenin kalbini kırmadan yarışa gireceğiz, girdik. Sonumuz ne olacak onu göreceğiz. Mesela benim düşüncem; bizim Fenerbahçe Spor Kulübü’nde, şunu da söylemek istiyorum, biz yönetime talip değiliz, Sait Bey geçen toplantıda bunu vurguladı, ben de vurgulamıştım. Biz, hiçbir zaman yönetime talip değiliz. Tüzüğün 45. ve 46. maddelerinin bize verdiği yetki var ve o yetkinin kullanılması için biz buradayız. Vefa Bey de söyledi, zaten yönetimin içinde olmaması, biz, ayrı bir seçimle geliyoruz. Yüksek Divan Kurulu Başkanı ve Üyeleri ayrı seçiliyor. Yani 3 yılda bir yapılıyor, genel kurullardan 1 ay önce yapılıyor. Böyle başka organ da yok zaten. O nedenle biz, istişare kurulu, kulübün geleceğiyle ilgili -mali, sosyal, idari, kültürel durumlarda- yol gösterici olması hasebiyle ve ben de aynı şeyin, bunun eğitim yoluyla devam ettirilmesi taraftarıyım. Bizim bir Etik Kurulumuz yok! Her kurumun bir etik kurulu vardır. Biz, bu Etik Kurul tüzükte kurulmamış. Bu tüzükte değişiklik, yeni yönetim kurulumuz sağ olsun onlar da tüzükte bir tadilat düşünüyorlar, Başkanımın da haberi bundan var. Bu yeni tüzük hazırlanması sırasında Divan Kurulu’na bağlı mı olabilir, yoksa Yönetim Kurulu’na mı bağlı olabilir, bilemiyorum onu hukukçular değerlendireceklerdir. Bir, Etik Kurulun kurulması taraftarıyım. Fenerbahçe Spor Kulübü, sayılı ve bir numaralı bir kulüptür, Türkiye için. Bu Etik Kurul’un kurulması mutlaka şart.

Bir de benim şahsi görüşüm bir başkanın yani Divan Kurulu Başkanı ve üyelerinin iki dönemden fazla koltuklarda kalmamasını arzu ediyorum. Bu benim şahsi fikrim, ekibimdeki arkadaşlarımın bir kısmını ekseriyetle kabul ettiler, ‘Bu öyle olması lazım’ diye. Koltuk çünkü, zehirli bir yer. Başkanım da biliyor bunu(Vefa Bey’e dönerek) ki 2018’de bu nedenle ‘ben yoruldum artık bırakacağım’ demesinin nedeni de buydu.

Ayrıca az önce de konuştuk, yapılan her toplantıya 300’e yakın kişi geliyor, 4 toplantıda senede 1200 kişi yapar gelecek olan kişiler. Bunların da biraz önünü açmak gerek. Biz gelen kişiler hep orada oturursak 10 sene, 12 sene daha öncekilerde olduğu gibi, sizi (Vefa Bey’e dönerek) tenzih ederim, siz zaten 6 senede toparlamak istiyordunuz, o 8’e çıktı o ayrı ama.. Ben bunun taraftarıyım. Yani gençlerin önü açılsın, genç dediğim tabii en az 25 sene bu kulübe hizmet etmiş. Genç deyince fikri genç olan, anatomik olarak yaşınız yüksek olabilir ama fikriniz genç olacaktır. Burada hem fikri genç hem de anatomik yaşı fizyolojik yaşına uygun olan kişiler, 25 yılını dolduranlar. Mutlaka bunların bu şekilde olmasını düşünüyorum. Çünkü bizim tüzüğümüzde böyle bir sınırlama konmamış, konmadığı için de böyle devam etmiş.

Sosyal tesisler deyince, ben şahsen ben o sosyal tesislerin ilk halini biliyorum. Basketbolcu Calvin Roberts girerken o tesise başını eğip, o kapıdan girdiğini ben gördüm, biliyorum. Oradan bugünkü muhteşem hale gelmesi bizim kulübün en büyük başarılardan biridir. Bu, kulübümüzün kişilere verdiği değerden dolayıdır, üyelerine verdiği değerden dolayıdır. Ancak şimdi bu Dereağzı’nda ve Faruk Ilgaz Tesisleri’nde toplantı odalarında üyelerin oturup sohbet edeceği yerler kalmadı. Bunun mutlaka geri gelmesini istiyorum. Nedeni de yeni tesislerimizi açıyoruz, ismini vermek istemiyorum, işletmesi de bizde, kulübümüzde olan yer ama biz orada idaresine ortak olmak istemiyoruz diyorlar, sporcu ağabeylerimiz, kardeşlerimiz, benim yaşıtım olanlar da buna dahil. ‘Orada görülmek istemiyoruz. Sosyal tesislerde biz, kahvemizi içelim, çayımızı içelim, sohbetimizi yapalım, büyüklerimizle bir araya gelelim..’ diyorlar. Biz, birlik ve beraberliği buradan başlatırız. Bunun mutlaka Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilmesini arzu ediyorum. Şayet seçilirsek de mutlaka bunun üzerine hasseten gideceğim.

Bu projeleri gerçekleştirdiğimizde aktif, katılımcı ve Fenerbahçe’ye aidiyet duygusu yüksek kişilerin, Yüksek Divan Kurulu üyelerinin bu hırs ve azimle her türlü aktiviteye katılmasını sağlamamız mümkün olacağına inanıyorum.

Diğer bir konu ise; bağımsızlık. Atatürk ne demiş; ‘Bağımsızlık benim karakteridir’. Biz, Atatürkçü bir cumhuriyetin, ben birinci kuşak değilim babam birinci kuşaktı, biz dördüncü kuşak oluyoruz, bağımsızlık hakikaten bizim de karakterimizdir. Ben, Hipokrat yemini etmiş bir hekim olarak hiçbir tesir altında kalmadan dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun insana yardım etmeye yemin etmiş bir kişiyim. Bu nedenle burada da Atatürkçülükten bir adım geriye adım atmadan, sağa sola sapmadan daima mefküremiz yönünde ilerlemesini, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bu şartlarda olmasını istiyorum. Aynı şeyi Sait Bey de istedi, teşekkür ediyorum. Bizim Fenerbahçelilik ruhunun böyle olması lazım.

Yüksek Divan Kurulu, kulübümüzün en yüksek istişare organıdır. Zaten 45. maddemizde bu böyle yazıyor. Bizler normalde kulübün olması gereken akil insanlarıyız. Yol gösterici olacağız, bu yol göstericilik illaki yönetim kuruluna şunu yapalım, bunu yapalım’ diye değil, kendi üyelerimiz arasında da yol göstereceğiz. 25 yılını dolduran bir üyemiz geldiğinde ne yapıyoruz biz? Orada isimlerini okuyoruz, bir belge veriyoruz ve ’25 yılınızı doldurdunuz, hoş geldiniz’ diyoruz. Anayasamız olan Tüzük kitabını ben sarı lacivert kurdeleye sarılarak üyelerimize ya orada veya Kongre üyesi olduğu anda takdimini mutlaka olmasını istiyorum. Yani bir insan bir yere girdiği zaman ne yapabilir? Hakları nelerdir? Kime karşı saygı gösterecek? Disiplin cezası nedir? Nasıl yapacağım? Davranışlarımızı ona göre organize etmeliyiz. Sayın Başkan (Vefa Beye dönerek) siz avukatsınız biliyorsunuz, bir kanunu ‘ben bilmiyordum kardeşim’ deme hakkımız yok bizlerin. Kanun çıktığında herkes eşit olacağına göre biz de tüzüğümüze uygun hareket etmek zorundayız. Bu Tüzük kitapçığının mutlaka verilmesi gerekir, her üyenin elinde bir cep kitapçığı tarzında olmalıdır. Ben de bunun böyle olmasını arzu ediyorum.

Yüksek Divan Kurulu, kulüp başkanının daima yanında olacaktır. Başkanıyla, ekibiyle beraber.. Ama hiçbir zaman onun emrinde olmayacaktır. Başkanım söyledi, ‘gerektiğinde bazen fikirlerimizde çatıştık, olduğu oldu, olmadığı olmadı’ dedi. Yüksek Divan Kurulu üyelerinin bunları mutlaka bilmesi lazım. Bunu bilebilmesi için de alınan kararların Yüksek Divan Kurulu toplantılarında üyelere arz edilmesinin çok uygun olacağı kanaatindeyim.

İcazet meselesi.. Biz, kimsenin icazetiyle bir yere gelmedik. Ben ömrüm boyunca kazandığım tüm haklarımı, titrimi tırnaklarımla kazıyarak belli yerlere geldim. Nasıl diyeyim, benim bir hanedanlığım yok. Sülalemin de yok. Bu nedenle ben kendi başıma bir yerlere geldim. İstanbul şehrinde olmam belki bana bütün bu avantajları sağlamıştır. Bu cumhuriyet bize bir çok şey kazandırdı, biz de bundan istifade etmişizdir.

Telefonda bize ulaşanlar var. ‘Yüksek Divan Kurulu Başkanlığına siz aday oluyorsunuz ama başkandan izin aldınız mı?’ diyenler oldu. Temel fıkrası vardır, bilirsiniz ‘Dursun diyor ki, Temel bir yere başkan olmak istiyor. Ama diyorlar ki Temek deli misin sen? Temel de cevap veriyor, şart midur?’ Biz de öyle dedik. Adaylığımızı bildirdikten sonra Başkan bizi davet ettiğinde, ‘biz kimiz ve neyiz?’ diye tanımak istediğinde gittik. Davete icabet etmek benim asli görevimdir. Başkanımdır, ne zaman ve nereye çağırırsa gideriz, hepimiz aynı şartlardayız. Onun için gittik, kendileriyle tanıştık. Ardından kim olduğumuzun bilgisini verdik. Kimseden izin, icazet alarak bellli bir yere gelmiyoruz, zaten gelmem de.. Şahıs olarak da gelmem, grup olarak da gelmem, arkadaşlarımla da gelmem. Ben, Fenerbahçe’nin hizmetkarıyım. Yani ben, kulübün içinde yönetimdeyken de hizmet ettim, yönetim kurulu üyesiyken de sporcu sağlığı ile ilgilendim, tek tek onlarla ilgilendim. Onların kamplarına gittim, hatta yurt dışı kamplarında bir ayımı geçirdim. Basketbol takımıyla gitmiştim ve onlardan bir fotoğraf da dün bana bir antrenör tarafından gönderildi, ‘hocam siz de buradaydınız, beraberdik’ diyerek.. Ben de oralarda hizmet ettim diye iftihar ettim.

Diğer bir konu; bizler bu koltuğa birilerinin itmesiyle gelmiyoruz. Birini itmesiyle gelip oturacaksak bu koltuğa oturmayalım. Bu bize seçim kaybettirecekse kaybettirsin, bu benim fikrim. Biz, vicdanı hür, fikri hür, aynı zamanda ben kendime göre ahlaklı bir kişiliğe sahibim, bu nedenle Atatürk’ün bu sözünü daima önüme koyar, hep onu düşünürüm.

Bir başka şey ise, kulübümüzün lokomotifi futboldur! Futbol, kitleleri etkileyen en önemli araçtır. Popüler bir sporumuzdur, dünyada da böyledir. Kitleleri etkileme ve hareket geçirme gücünü elinde bulunduran futbol, bu özellikleri nedeniyle politikanın yakından ilgisini çekmektedir. Bu zamana görülmüş siyasi figürlerin futbolla ilgilenmelerinin tek sebebi, destek vermek veya katkı sağlamak değildir ki bunu da çok gördük. Futbol kulüplerinin toplum üzerindeki etkisini ve önemini propaganda aracı olarak kullanmaya çalışmaktır. Fenerbahçe, geçmişte bu konulardan çok çekmiştir. Bu kulüp, siyasi bir görüşün temsilcisi olamaz, olmamıştır, olmamalıdır. Bu şahsi fikrim olduğu gibi ekibimin fikri de budur. Çünkü ülkenin temel direği, cumhuriyetin savunucusudur. Siyasetin üstündedir. Fenerbahçe’de ekip arkadaşlarımızı belirlerken bu hususlara çok dikkat ettik. Hepimizin bir siyasi görüşü var ama bizim siyasi kimliğimiz yok. Bu koltuğa bir zaman harcamak için gelmek istiyoruz. Yani hizmette zaman harcamak için gelmek istiyoruz. Bu koltuktan güç kazanmak için gelmek istemiyoruz. Bizim gücümüz varsa belli bir gücümüz vardır, o gücümüzü Fenerbahçe için kullanmak istiyoruz.

Sonuç olarak hayatımın her aşamasında Fenerbahçe’nin hizmetinde oldum, bağımsız olarak değişim için adayım. Her şeyden önce Fenerbahçe’nin aktif bir çalışanı olmak istiyorum. Ben böylece sözlerimi şu anlık tamamlayayım, teşekkür ederim.”

YDK Başkan Adayı Sait Yılmaz:

“Öncelikle Sayın Vefa Bey, benim söylediklerimi yanlış anlamış. Ben, ‘başkanla kavga et’ demedim, ayrıca Divan’ın görevleri bunların arasında ‘Divan Kurulu’nu çalışırsanız, Fenerbahçe’yi çalışırsanız Fenerbahçe’nin eksiklerini, gediklerini görür ve önünüze koyarsanız bunları başkanla oturup, tartışırsınız, biz böyle düşünüyoruz’ dedim. Benim kişisel fikrimin mutlaka bir değeri varsa da Divan Başkanına benim dediklerim olsun gibi bir anlamda değil. Fenerbahçe Spor Kulübü’nü çalışacaksınız. Ben, Fenerbahçe Spor Kulübü’nü çalıştım. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eksiklerini tespit ettim, adaylık sürecim zaten bununla geçti. Adaylığa kolay karar vermedik, biz bunu daha önce de anlattım, benim aday olma gerekçem bu.  Yoksa Divan Kurulu, doğru yapıyor, eğri yapıyor dilimiz döndüğünce gidip orada konuşuyorduk zaten ama kulüp yürümüyor, yalnız, yönetim yalnız. Bu, iki başlılık değil. Kaldı ki Fenerbahçe kültürü kucaklaşmayı, yan yana gelmeyi gerektirir. Yüksek Divan Kurulu, kulübün organların bir tanesi, başka organ yok ki. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eksiklerini, hatalarını, geleceğini organize edecek, yani bu yönetimin işi değil, Fenerbahçe Spor Kulübü 24 saat yaşıyor. Yalnızlık dedim şey bu. 24 saat yaşayan bir kulübün Başkanı, Yöneticisi oturup masa başı işlerle uğraşamaz. Lobi faaliyeti yapamaz, destek verir. Kaldı ki bugünkü mevcut başkan da bu kültürden geliyor. Bu, çok da büyük bir şans. Sayın Ali Koç, bu kulüp için çok da büyük bir şans. O kültürü özümsemesi, o kültürde yetişmesi, o anlayıştan gelmesi bu yapabileceklerimiz için de büyük bir şans. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün eksiklerini söylemek birilerini eleştirmek anlamında değil ki bunu defalarca söyledim. Heyet kurmaya tüzük mani değil, benim söylediklerimin hiçbirinin tüzükte manisi yok. Kaldı ki destekleyici şeyi de vardır. Çalıştaylar yapabilir, masalar kurabilir, heyetler kurabilir… Bizim derdimiz de ‘gönüllülük esasına göre’ ki bu çok önemlidir. Fenerbahçe Spor Kulübü, gönüllülük esasına göre dizayn edilmiş, yaşamış ve yaşayan bir kulüptür. Gönüllülük esasına göre Fenerbahçe Spor Kulübü’nde heyetler kuracağız, çünkü bu eksikleri başka türlü gideremeyiz. Bunların içinde liyakat, donanım, kalibre olarak müthiş bir hazine var, Fenerbahçe’nin müthiş bir insan kaynağı var. Bunların arasında inanılmaz derecede yetkin insanlar var ve bunlardan heyetler kurulacak. Öncelikle ‘kriz masası heyeti’, o heyet de belirleyici olacak. Ekol heyeti, Lobi heyeti… bu organizasyonları yapacak heyetler bunlar. Lobi yapacak diye bir şeyi yok, onlar lobi yapmayacak. Lobi yapacak alanları, kişileri, oraları ya da her neresiyse ihtiyaç olan, kulübün ihtiyacı olan alanlarda lobi faaliyeti yapmak zorunluluğunuz vardır. O heyetler bunu çalışacak. Şimdi bunu başkanın önüne koyup da ‘Başkan böyle böyle bir şey var’ dediğinizde Başkan buna ne diyebilir ki? Oturacak bakacaktır. Fenerbahçe’nin çıkarlarına, yararlarına hangisi uygunsa ona ‘evet’ diyecek ya da ‘bu yanlıştır’ diyecek. Ben ‘doğru’ diyeceğim, o ‘yanlış’ diyecek. Çalışırsanız başarırsınız, mücadele ederseniz kazanırsınız. Bu Divan’ı aktif hale getirmekten kastım o. Divan’ı yönetmek, orada oturup yine Vefa Bey’i tenzih ediyorum, o koltukta oturup da ‘sen konuş, sen yat, sen git, sen fazla konuştun, sen çabuk aşağıya in’ yani Divan bu değildir. Divan’da, Fenerbahçe’nin günlük sorunları, yapılsa bile kapalı ortamda yapılması lazım.

Günlük sorunları var: aidat sorunu!  Vefa Bey’i eleştirdikleri 500 TL değil, 250 TL’yi oylatmamasına eleştiri var! 250 TL’yi oylatmadığı için eleştiri geliyor. Bana da gelen eleştiri buradan. Yoksa kimse Vefa Bey’e, ‘siz burayı 500 TL yaptınız’ demiyor. O 250 TL’ye ben de imza verdim. 500 lira değil, 250 lira olsun dedik. Fenerbahçe’nin YDK’sının yapısı itibarıyla biraz ağır bir şey. O nedenle seçim için çıktığımızda da dedik ki, ‘İhtiyacı olanların, aidatını ödemekte zorluk çekenlerin Divan’a müracaat etmeleri halinde refüze rencide kimsenin haberi olmadan aidatlarına Divan katkı sağlayacak’ dedik. Bu sorun geliyor önümüze ve en çok gelen sorunlardan bir tanesi bu! 250 lira olsaydı bu şeyi yaşamayabilirdik. Kulüp, öyle düşünmüş olabilir ama delege öyle düşünmüyordu. Delege imza toplamış, yaklaşık 300-400’e yakın imza toplanmıştı. O oylanmadığı için tepki var. Belki oylansaydı yine bu kazanacaktı, yani 500 liraya geçecekti. O zaman Vefa Bey, bu suçlamalarla karşı karşıya kalmayacaktı.
 
Bir başka konu ise Tüzüğe ihtiyaç hissetmeyen Kulübe de maliyet getirmeyen benim düşündüğüm, düşündüğümüz heyetlerin kulübe herhangi bir maliyeti yok. Bunların arasında YDK Üyelerinin çoğu emekli ve geçmişi gereği kendilerini yalnız hissederler. Bunların çoğu yalnız insanlardır. İhtiyaçları, sorunları, talepleri olduğu zaman bunlar kulüpte kendilerini yalnız hissediyorlar. Bir yerleri aramak, bir yerlere danışmak, bir yerlere ulaşmak istiyorlar. Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’nun bir heyeti oluşursa ki oluşturacağız onu, onun içerisinde hocalar, doktorlar, avukatlar, hekimler vs. kim varsa ihtiyaç halinde bir danışma kurulu ve destek grubu oluşacak, 24 saat de bunlara destek vermeleri gerekir. Hastanede işi varsa hangi hastaneye, ne yapması gerektiği, hangi doktora müracaat edeceğini, çünkü yanında bir destek arar, hepsine bir destek paketimiz olması lazım. Bu insanların çoğu emekli ve kendilerini çoğu zaman yalnız hissederler. Arkalarında böyle bir güç olması lazım. Divan’ın bu hizmeti vermesi lazım. Bunun için de bir danışma heyeti oluşturacağız. Bütün branşlardan insanlarımız olacak; akademisyenlerimiz, hukukçularımız, sporcularımız vs. gibi.

Başkana kişisel sorunlarınızla giderseniz ki Başkanın derdi birilerinin kişisel sorunlarını çözmek değil, onun derdi Fenerbahçe Spor Kulübü’nün sorunlarını çözmek.

Eleştirel konuşmamak için biraz kendimi kasıyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu, aktif ve güçlü değil, dinamik değil. Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’nun aktif, güçlü ve dinamik olması lazım! Benim bahsettiğim Vefa Bey’in diğer Divan Başkanlarıyla yaptığı toplantıyı Başkanla tartışması değil. Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’nun, Fenerbahçe’ye karşı bir kalkan oluşturma geleneğini başlatması lazım, geleneği olması lazım. Tek çıktığım konuşmamda söyledim, en çok durduğum tarafı da orasıdır. 3 Temmuz sabahı İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gittim, oralar biraz yalnızdı. Sonra Yüksek Divan Kurulu’na döndüm. Yalçın diye bir arkadaşım da yanımda ve iki başkan adayımız da tanır kendilerini, onunla geldik. Nail Bey’in de en yakınında duran Taka Mehmet bu olayın da canlı şahididir. Kulübe geldim, Divan kapalı ve kulübün ışıkları yanmıyor. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanı emniyete alınmış ve herkes perdenin arkasından izliyor gibi. Hareketlendirmek lazım, kulübe geldim kulübün ışıkları yanmıyor, Divan kapalı, Dereağzı’na geldim, Dereağzı’nda Taka Mehmet, Divan Başkanını arattım, ‘kulüpte Divan’a geldim ve hemen olağanüstü toplantı yapın, kriz masası kuralım, en azından Fenerbahçelileri ve kamuoyunu doğru bilgilendirelim, bir heyet oluşsun orada. Çünkü telefonu eline alan Fenerbahçe’ye, ona buna sallıyor, ne yaptığı da belli değil, ortada bir kargaşa var ve bunu ortadan kaldıralım, bilgi kirliliğini, deformasyonu ortadan kaldıralım, normal bir şekilde bilgilendirelim’ dedim. Benim Divan ile şeyim de burada çıktı ortaya ve ‘yapamam’ dedi. ‘Divan’ı toplayamam’ dedi. Ne zaman toplanacak bu Divan? O gün toplanmıyorsa bu Divan, ne zaman toplanacak? Neye lazım bu Divan? Buradan başladı ve eksikleri, sorunları da burada gördük, burada tespit ettik ve bunu da yıllardır çalışıyoruz, anlatıyoruz. Divan Kurulu Toplantılarında ki Başkan da şahittir, ben bunları Divan’da da söyledim ama 3-5 dakikanın içerisinde bunların hepsini kimi hamaset olarak algıladı kimi ‘ne diyor?’ anlamında algılandı. Bütünselleştirip kamuoyunun önüne koyduğunuz zaman olay farklı bir boyuta gitti ve bizi adaylık sürecine götüren de budur. Fenerbahçe içinde bunun bir kamuoyu çalışması yapıldı, arkadaşlarımız yaptılar. 300’e yakın bir temas kuruldu, birebir yani el yordamıyla yapılan, tanıdıklarla yapılan bu manifestoya, bizim manifestomuza 317-320 kişi gibi bir çalışma yaptılar, 300’e yakın onay geldi buna. Bizim adaylık sürecimiz de böyle başlamıştı.
 
Aslında isterdim ki bir başka başkan adayımız daha var, isterdim ki Sayın Dündar burada olsun. Yine aynı dostluk çerçevesi içerisinde kendisiyle konuşalım. Ne diyor, neden aday oldu, bazı sorularımız var mesela.. Buraya davet ediliyor, katılmıyor. Ya bizi beğenmiyor, zaten 15 gün kala yapılan adaylık hem bize büyük haksızlık hatta saygısızlık hem de Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’na ‘ben ceketimi asarım, Divan Başkanı olurum’ anlamı taşıyan bir adaylık açıklaması gibi geldi bana. Bunun için kendisine sorular sormamız lazımdı. Yüksek Divan Kurulu’na kaç sefer katıldınız 3 Temmuz’dan sonra? Soru soruyorum, eleştirmiyorum. Niye aday olduğunu soramıyorum çünkü burada yok! Neden aday oldu? Birleştirici(!) Kutuplu bir yerden gelip nereyi birleştireceksiniz? Kutuplu bir yerden geliyorsunuz. Neyi birleştireceksiniz? Yüksek Divan Kurulu Toplantılarına kaç sefer katıldınız, 3 Temmuz boyunca, 3 Temmuz’dan bu yana?  Siz gazetecisiniz, 3 Temmuz’dan sonra Fenerbahçe’yle ilgili kaç yazı yazdınız. Ben çok merak ediyorum. Sayın Uğur Dündar’a sevgiyle ve saygıyla buradan ki izliyordur bizi, buraya kadar gelseydi bu soruları sorardık. Ama şimdi buradan kendilerine soruyorum, bu 3 soruma lütfen cevap versin. Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu’na aday olmak için Fenerbahçe’nin bağrından gelmek lazım, bağrından çıkmak lazım. Ofislerden, oradan buradan çıkmaz aday. Teşekkür ederim.”

YDK Başkan Adayı ve mevcut Başkan Vefa Küçük:

“Burada iki arkadaşımla birlikteyiz. Her türlü teklifleri, temennileri varsa tenkitlerini canlı olarak burada karşılayacağım ancak sizden bir ricam var, lütfen beni 9 veya 10. dakikada ikaz edin, kalan süremi dördündü aday ile ilgili güzel şeyler söyleyeceğim. Beni izleyenler çok dikkatli dinlesinler. Güzel cümlelerle, Sait Bey güze cümlelerle yaptı, onun güzel cümlelerine ben ilaveler yapacağım.
 
Son konuşmalarda iki değerli arkadaşım belli konulara temas ettiler. Ben, iki değerli arkadaşımın görüşlerinin büyük kısmı benim de düşündüğüm görüşler. Mesela işte bir tanesi Divan Kurulu’nu daha aktif hale getirmek, heyetler teşkil etmek ve Yüksek Divan Kurulu üyeleriyle yönetim arasında köprü görevi görmek. Benim şansızlığım şurada, normal sürede görevimi bitirebilseydim zaten aday olmayacaktım. O dönemde ve pandeminin devam ettiği, online yaptığımız dönemlerde şimdiki Kulüp Başkanımız Sayın Ali Koç ile belli konularda Divan Kurulu’nun işleviyle ilgili düşüncelerimi söylemiştim ve o düşüncelerin büyük kısmında da fikir birliğine varmıştık. Bunlardan en önemlisi, Yüksek Divan Kurulu üyeleri arasında biz zaten 5 kişi Yüksek Divan Kurulu Üyelerini temsilen görev yapıyoruz. Kulüpte başkana bağlı veya herhangi bir gruba bağlı olarak görev yapmadığımız için biz bütünü temsil ediyoruz. O bütünlük içerisinde tabii ki kendi görüşlerimizin yanında YDK üyelerini çoğunluğunun görüşlerini de dikkate almak suretiyle Kulüp Başkanına ve yöneticilerine takdim ediyorduk. Bunlardan bir tanesi; bizim YDK üyelerinden 20 veya 25 kişilik bir heyet seçip, içlerinde Divan Kurulu’na yeni katılan genç arkadaşlarımız, tecrübeli daha ileriki yaştaki arkadaşlarımız, spordan gelen tecrübeli arkadaşlarımız ve kadın üyesi arkadaşlarımız olmak üzere 20-25 kişilik bir heyet teşkil edecektik. Biz, 5 Divan Kurulu Başkanlık Divanı üyeleriyle toplam 30 kişiye ulaşan bir heyet teşkil edecektik. Bu görüşlerimizi Sayın Ali Koç’a ilettiğim zaman o da böyle bir düşünceye yatkın olduğunu hatta desteklediğini söylemişti. Ama maalesef hep aynı kelimeleri kullanıyoruz, pandemi bunların hepsine engel oldu. Şimdi bundan sonra inşallah iki arkadaşım da seçilirse zaten aynı şeyleri yapmayı düşündüklerini ifade ettiler, onların bu görüşüne katılıyorum. Ben de görevimi sürdürmek gibi bir şerefe inşallah 9 Nisan’da kavuşursam bu düşüncemizi, arkadaşlarımın görüşlerini de içerecek şekilde çünkü her şeyi biz icat etmedik, bütün kongre üyelerimiz, YDK üyelerimiz ve iki değerli başkan adayımız tabii ki bunları düşünüyorlar. Onların da düşüncelerini kendi düşüncemiz gibi işleme koyacağız, tatbikata koyacağız.
 
Şimdi şu 500 liraya dönmek istemiyorum da bir usul hatası var. 300 imza toplanmadı, 125 imza toplandı. Maalesef bunu açıklamak için zaman da kaybediyorum ama bilgi eksikliğini tamamlamak istiyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Tüzüğünün 22. maddesine göre Gündemi, Yönetim Kurulu belirler. Gündemin içine bir madde ilave edilmesi veya maddenin çıkarılmasını o anda kongreye katılan üyelerin %10’nunun teklif etmesi lazım. Birinci toplantıda, geçen sene yapılan Başkanlık seçiminin birinci toplantısında 4500’e yakın katılan üyemiz vardı. 4500’ü baz alırsak 450 kişinin imzasını taşıması lazım. Onun altında bir imza, gündem değişikliğini kapsamayacağı için Genel Kurulu yöneten Divan Başkanı olarak benim oylamam mümkün değil. Herkes beni yanlış biliyor ve bana haksızlık ediyorlar; biraz önce ifade ettiğim gibi seçimden birkaç gün önce Ali Koç Başkanla ve Yönetici arkadaşlarımıza bunun fazla olduğunu izah etmiştim. Bunun onlar biliyorlardı. Her ne kadar gündemi değiştirecek o çoğunluk olmasa dahi, o 125 kişi bir tepki talebiydi yani 250 lira olmasını istiyordu. Maalesef Sayın Başkan ve Yönetim, bunu dikkate almadı, dolayısıyla bunun faturası benim üzerime kaldı. Benim hiçbir suçum, günahım yok. Varsa bir suç, günah Ali Koç Başkan ve Yönetime aittir. Burada kesiyorum bu kelimeyi.
 
Şimdi Sait Yılmaz arkadaşımızın 17 Mart’ta yaptığı gelip buradaki 45 dakikalık konuşmasında cevap vereceğim bir ki husus var. Bugünkülere yeteri kadar cevap verdiğimi zannediyorum. Dedi ki, ‘biz yaptıklarımızı söylemeye ar ederiz’ ve arkadan takip eden cümleleri de, bana isim söylemeden cümleler kurdu, dedi ki, ‘yaptıysa yaptı ettiyse etti, gelip bunu burada açıklamanın ne gereği var kardeşim. Ben işte önümde notlar aldım, ona bakarak da söylüyorum. Ben kendi yaptığım özel konuşmada çocukluğumdan başlayıp bugüne getirdim olayları. Fenerbahçe’den önce neler yaptığımı, hizmetlerimi anlattım. Fenerbahçe’deki hizmetlerimi de anlattım. Ben bu hizmetleri söylemekten iftihar ediyorum, beni dinleyenlerin de bahtiyar olduğuna inanıyorum.
 
Divan kurullarına katılma olayına gelirsek, iki kardeşim, arkadaşım da burada. Dördüncü adaya yönelik Sait arkadaşımızın güzel sözleri oldu, ben de onların affına sığınarak ikisine söylemek isterim. Benim 8 senelik divan başkanlığımda Nail Bey kaç kere katıldı? Sait Bey kaç kere katıldı? Bende esamesi var, biliyorum. Hepsine katılmadınız. Dördüncü adaya zaten sıra gelince her şeyi söyleyeceğim. Sizlerin üyelikte Nail Bey’in, Sait Bey’in tabii ki tecrübeleri var. Divan kuruluna katılmak, katılmamak ayrı bir konu, katılırlarsa çok büyük katkı yaparlardı. Fazla katılmadılar, onu söyleyeyim. Burada bizim seçildiğimiz takdirde yapacağımız, yarım kalan işlerimizi tamamlamak. Heyetler kurmak iki arkadaşımın da fikri. Biz onu daha önce başlatmıştık, uygulamaya koyamadık. Benim de o düşünceleri paylaştığımı ifade edebilirim. Faruk Ilgaz Tesislerinin divan kurulu üyelerine tahsisi veya daha uygun bir yerin tahsisi benim de dileğim. Onun muhatabı Fenerbahçe yönetimidir. Kazanan arkadaşlar ertesi gün gidip kulüp başkanına, yönetime bu dileklerini kuvvetli şekilde ifade etsinler. Ben o görüşe de katılırım. Fenerbahçe büyük bir dijital dönüşüme hazırlık yapıyor. YDK üyeleriyle kulüp arasında bu dijital dönüşüm döneminde de faydalı olacak değişikliklerin neler olması gerektiğini yönetimle konuşuyoruz. 2020 yılında tüzük değişikliği düşünüyorlardı ama olmadı. Zannediyorum bu sene tüzük değişikliği olacak, o çalışmalar var. Kimse kusura bakmasın, mütevazı da olmak istemiyorum, bu kulüpte tüzüğü en iyi bilen benim. İki arkadaşımı kastederek söylemiyorum, cümle alem kim varsa hepsini kastederek söylüyorum. Tüzüğü en iyi bilenlerden biriyim, iki kere de tüzük kongresi yönetmiş kişi olarak tüzüğün nasıl değişmesi gerektiğini, Fenerbahçe’nin yalnız YDK yetkilileri değil, tüzüğe göre hükümleri var, onların bugünün şartlarına nasıl uyması gerektiğini, Hukuktan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Fethi Pekin ve arkadaşlarıyla müzakereler yaptık. O görüşmelere katkıda bulundum.
 
Davet edildiği halde gelmeyen, bizimle, üç adayla konuşmaktan kaçan hatta tabiri yanlış olsa da söyleyeyim, konuşmaya tenezzül etmeyen Uğur Dündar’la ilgili söyleyeceklerim var. Uğur Dündar beni iyi dinle, seni düelloya davet ediyorum. Çünkü 1999 yılında Aziz başkan 18. ayda istifa ettiği için yeniden adaylığı koyması gerektiği bir dönemde benim ofisime 3 kere geldin, beni başkan adayı olmam için teşvik ettin, ikna etmeye çalıştın. Ben bu işlerin senin iknanla veya senin beni teşvikinle olmadığını, camianın büyük teveccüh göstermesi gerektiğini, 18 ay önce 1 oyla kaybettiğim için ve benim 70 kişilik listemin 65 kişisi benim listemden kazandığı için kendime bir hak saydığımı, bu şansımı yeniden denemek istediğimi ve kulübe 20 milyon dolar bağış yaparak Genel Kurulun önüne çıkmamız gerektiğini, bunun yarısı olan 10 milyon doları benim vereceğimi, diğer 10 milyon doları da yönetime alacağım arkadaşlarımdan sağlayacağımı ifade ettim. Sen madem beni bu kadar teşvik ediyorsun, yönetim kuruluna girmek için bu kadar heveslisin, senin de yönetme girmen halinde 1 milyon dolar hibe etmen gerekir dedim. O, vatan millet nutku attı, emeğiyle, alın teriyle kazandığından bahsetti ki sıkıştığında hep bunu söylüyor, ama 100 bin dolar bağış yapabileceğini ifade etti. Kendisinden şunu rica etmiştim; tavsiye edeceğin arkadaşların varsa onları da yönetime alalım demiştim. Bana 3 arkadaşını tavsiye etti. İkisi Kanal D’nin ve ATV’nin Genel Müdürüydü. Onlarla onun tavsiyesiyle görüştüm, onlar yönetime girmemi kabul etti fakat ne olduysa oldu, o seçimlere 1 hafta kala Uğur Dündar ortadan yok oldu. Benimle irtibatı kesti, ona ulaşamadım. Kendisinin neden beni bu kadar teşvik edip hatta aday gösterip ortadan kaybolduğunu merak ettim, sonunda öğrendim ki benim rakibim olan adayın listesine girdi. Bunun anlamı şu; bana ihanet etti, bana tavsiye ettiği arkadaşlara ihanet etti. Şimdi kendisi ısmarlama aday ve bir projenin adayı. Bu ısmarlama aday aynı zamanda sipariş aday. Kendisi, ‘Ayrıştırmaya değil, bu kulübün birlik ve bütünlüğe ihtiyacı var. YDK başkanı olursam birleştirmek için geliyorum, kişilerin değil, Fenerbahçelilerin adayıyım.’ diyor. Sen kişinin adayısın, Fenerbahçelilerin değil. Birleştirmeye gelmiyorsun, bölmek, parçalamak, karıştırmak ve bir yere, bir siyasi görüşe hizmet etmek için aday oldun. Benim karşıma çıkmanı istiyorum. İstersen teke tek, istersen bu arkadaşlarımda dahil olabilir. Benim seninle bir meselem, bir rövanşım var. Fenerbahçe TV başta olmak üzere istediğin kanalda seninle yüz yüze YDK’ya neden aday olduğunu, neden olamayacağını, neden layık olmadığını yüzüne baka baka açıklamak istiyorum. Lütfen bana bu imkanı tanı. Kaçma. Kaçarsan da seçim gününe kadar ensene yapışmak üzere peşindeyim. Sait Bey de bir takım sorular sordu, o da dahil, onlara cevap ver. Cesur Uğur Dündar, kahraman Uğur Dündar, Fenerbahçe’yi birleştirmeye geldiğini iddia eden Uğur Dündar, Fenerbahçe’yi karıştırmayı bırak, mikserliği bırak. Çık karşıma hesaplaşalım. Bizi izleyen, dinleyen bütün Fenerbahçelilere sevgimi, saygımı sunuyorum. Bu rövanş olursa da lütfen izleyin. Kimin ne olduğunu o zaman göreceksiniz. Bir projenin adayına da itibar etmeyin."
 
YDK Başkan Adayı Sait Yılmaz:

"Bir şey ilave edeyim. Söylediklerim kişisel yorumlanmasın sakın. Sadece adaylıkla ilgili süreci, merak ettiğim soruları soruyorum. Onun dışında Vefa Bey’le olan şey beni çok şey yapmaz.
 
YDK Başkan Adayı ve mevcut Başkan Vefa Küçük:

"Sait Bey rahat olun. Uğur Dündar’la kişisel hesabım var, onun için çok rahat konuştum. Senin de kendi görüşüne hak veriyorum. ‘Nereden çıktın, şunlara cevap ver.’ diyorsun. Yüreği yetiyorsa cevap versin."
 
YDK Başkan Adayı Prof. Dr. Nail. Kır:

"Bir tek Fenerbahçemiz var. Bu Fenerbahçemiz sonsuza kadar devam edecektir, var olacaktır. Var olması için elimizden gelen her türlü katkıyı sağlamaya ekibim ve ben hazırız."

Basın Fotoğrafları