KULÜP

Başkanımız Ali Koç'un açıklamaları

02 Temmuz 2020 Perşembe 01:59

Başkanımız Ali Koç, Habertürk’te Türkiye’nin Nabzı programına konuk oldu. Başkanımız Ali Koç’un açıklamaları ve sorulara cevapları şöyle:
 
“Öncelikle herkese iyi akşamlar, sevgiler, saygılar. Bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Umarım seyircileriniz için de zevkli, renkli, hızlı akan 2 saat olur. Bizi izleyen herkesi de sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Mümkün olduğu kadar konuştuğum her yerde şöyle başlıyorum; öncelikle devletimize, kamu kuruluşlarına, özel sektöre ve her şeyden önemlisi bu süreçte inanılmaz bir performans gösteren, bizlerin sağlığı için canlarını riske eden tüm sağlık çalışanlarına ve hayatımızın da mümkün olduğu kadar devam edebilmesini sağlayacak diğer sektörlerdeki kahramanlara teşekkür ediyorum, alkışlıyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar ve Allah’a emanet olsunlar. Hayatlarını kaybeden herkese başsağlığı, ailelerine sabır, hasta olan herkesin de en kısa zamanda sağlıklarına kavuşmasını diliyorum. Ulus olarak da alkışı hak ediyoruz çünkü başka ülkelere baktığımız zaman bu süreci bizim ne kadar daha iyi yönettiğimizi, minimum hasarla atlatma yoluna gittiğimizi görüyoruz. İnşallah böyle devam eder, inşallah da ikinci dalga dediğimiz konuyla da karşı karşıya kalmayız. Herkese de güzel bir yaz dönemi diliyorum.
 
İki sene çok hızlı geçti. Dolu dolu geçti. Sancılarıyla, acılarıyla, başarılarıyla, başarısızlıklarıyla… Bazı yapabildiğimiz şeyler oldu, bazılarında başarılı olduk bazılarında arzu ettiğimiz başarıyı yakalayamadık, bazılarında başarısız olduk. Bilhassa amiral gemimiz futbol olduğu zaman diğer alanlardaki başarılar, yapılan işler göz ardı edilebiliyor. Bununla beraber sadece sportif açıdan bakmamak lazım, bir de yapısal açıdan konuları ele almak lazım. Yapısal açıdan da yaptığımız güzel işler var, bunlar zamanla daha da fazla çıkacak. Biz kendimizi çok parlatan, yapılan işleri çok fazla paylaşan bir yaklaşımımız yok. Buna ‘iletişim zaafı’ diyebilirsiniz, ‘iletişim tarzı’ diyebilirsiniz.
 
Sportif açıdan baktığımız zaman futbola gelmeden önce diğer branşlara bakalım. Biliyorum, bazı kesim taraftarlarımız var, futboldan başka bir şey duymak istemiyorlar. Dediğim gibi futbolda başarı olmayınca diğer yapılan tüm işler göz ardı edilebiliyor ama sonuçta Fenerbahçe bir spor kulübü. Futbolla beraber 8 branşımız daha var idare etmemiz gereken. Oraya baktığımız zaman son 2 senede nispeten güzel işler oldu. Masa tenisinden, küreğinden, yüzmesinden, boksundan her yerde Türkiye şampiyonlukları, madalyalar, rekorlar kırarak 2 sene geçirdik.
 
Kadın Basketbol Takımımız olağanüstü başarılı oldu, girdiği tüm kupaları aldı. Bu sene de liderdi, aynı şekilde devam edecekti. EuroLeague’i bu sene alabileceğimize inanıyorduk. Biliyorsunuz 5 kere finale kaldık, alamadık ama pandemi dolayısıyla o hayallerimiz bir sonraki sezona bırakıldı.
 
Bununla beraber Erkek Voleybolda yine geçen sene şampiyon olduk, Türkiye Kupası’nı aldık, bu sene de aynı yolda gidiyorduk, liderdik, yine ligler iptal oldu.
 
Kadın Voleybol hem maddi açıdan hem de sportif açıdan çok kuvvetli iki rakibe rağmen başa baş mücadeleler etti. Geçen sene üçüncü oldu bu seneyi üçüncü bitirdik. CEV Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finaldeydik. Nispeten bize göre zayıf bir rakibimiz vardı yanı yarı finale kalma ihtimalimiz yüksekti. Bunları yaşarken başta Brankica ve Melissa olmak üzere en iyi oyuncularımızın sakatlığına rağmen başa baş mücadele ettik. Onların dönmesiyle de kendimizi bu iki rakibe rağmen kuvvetli görüyorduk.
 
Erkek Basketbolda Türkiye Kupaları aldık. Geçen sene EuroLeague’de üç ayrı kategoride rekorlar kırarak Final Four’a kaldık ama ne hikmetse şubat ayından sonra inanılmaz derecede sakatlıklar, hocamız Obradovic’in de ifade ettiği gibi ben hayatımda böyle bir şeye ilk defa rastlıyorum. Ondan sonra basketbolda şansımız ne yazık ki yaver gitmedi. Bu sene hocamızın da ifadesiyle geldiğinden beri en kuvvetli takımı kurmamıza rağmen sezona sıkıntılı başladık. EuroLeague’de garip bir fikstürümüz vardı. İlk 10 maçın 7’si deplasmandaydı. Geçen seneden kalan sakatlıklar da devam ediyordu. Çoğunlukla ilk maçlarda Joffrey ile Vesely oynayamadılar. Çok sıkıntılı bir dönem geçirdik ama çıkışa başlamıştık. Tek kupa vardı, onu da biz aldık ama belki de EuroLeague’de tarihin en önemli ‘come back’ini yapabilecektik.
 
Bireysel sporlara bakarsanız 2008, 2012, 2016 olimpiyatlarına 16 sporcu yollayarak en yüksek sayıda sporcuyu Fenerbahçe yolladı. Bu sene 11 sporcumuz kota aldı, 31 sporcumuz da kota almak üzere bekliyorlar tarih ertelendiği için. O müsabakalar devam ediyor.
Dolayısıyla böyle baktığımız zaman burada iyi şeyler oldu. Belki biz yeterince anlatmadık, belki futbolda yaşadıklarımızdan dolayı anlatabilecek ortamı bulamadık. İnşallah bu program vesile olur.
 
Futbola gelirsek ilk sezon başımıza ne gelebilecekse geldi. Pek çok hatalarımız oldu. Başarısız bir sezondu. Hedeflerimizden uzak kaldık. İkinci sezona iyi başladık. İyi de bir planlama yaptığımızı düşünüyorum. İkinci yarının ikinci haftasına kadar yani Başakşehir maçını 2-0 kazandık, o hafta bahis şirketlerine göre şampiyonluğun en favori adayı bizdik. Ama ne olduysa ondan sonraki 7 haftada belki de tarihimizde çok ender rastlanacak bir döneme girdik. Aynı oyuncular, aynı takım 7 haftada 21 puanın 18’ini kaybettik. Bununla beraber yarışın dışında kaldık.
 
FENERBAHÇE HAKEM ATAMALARINDAN BÜYÜK SIKINTI ÇEKTİ
 
Evet, bunun nedenleri var. Bizden kaynaklanan nedenler var, eskiden gelen nedenler var, bizim dışımızda nedenler var… Bizden kaynaklanan nedenler; futbolcu transferleri, tercihleri, arzu ettiğimiz kadar takım ruhunu yansıtamamak, yaşatamamak. Futbolda işler iyi giderken, kazandığınız zaman her şey güzeldir, esas karakter işler kötü giderken ortaya çıkar. Karakterli bir gruba sahip olduğumuzu daha önce de ifade etmiştim ama bu dönem ciddi sıkıntılar yaşadık. Bununla beraber geçmişten kalan finansal konular, Financial Fair Play’in manevra alanımızı azaltması da etken oldu. Bir de bizim dışımızdaki nedenler. Artık sadece biz değil, sporda otorite olduğunu söyleyen, pek çok yerin de ifade ettiği gibi Fenerbahçe çok ciddi hakem hataları, hakem atamalarından büyük sıkıntı çekti. Harcama limitleri bahanesiyle devre arasında eksiklerimizi gidermemiz engellendi. Bütün takımlar transfer yaparken bizimki engellendi. Bir Başakşehir yapamamış, bugün öğrendim. Bunların hepsini daha evvel detaylı anlattım, o yüzden detaya girmeyeceğim.
 
Ama şunun bilinmesini istiyoruz ki bizler aramızda objektif, cesur, şeffaf bir şekilde nerede nasıl yanlış yaptık, nereyi daha iyi yapabilirdik, birbirimizi tenkit edercesine, eleştiri seviyelerini yüksek tutarak gözden geçirdik. İleriye dönük olarak da biz geçmişte kalmadan önümüzdeki sezonun planlamalarını çok daha büyük bir titizlikle, çok daha detaylı bir şekilde, yoğun mesai harcayarak, çok ümitli bir şekilde şu noktada yani ligler bitmeden, genelde ligler biter transfer sezonu başlar bizim gibi kulüpler FFP’den dolayı daha çok bonservissiz oyunculara ve kiralamaya yöneldiği için transfer döneminin sonuna kalır. Bugün baktığınız zaman ileriye dönük olarak ben ve arkadaşlarım şu an hazırlık aşamasında son derece umutluyuz, heyecanlıyız.
 
Biz bunların değerlendirmelerini yaptık. Muhakeme yaptık, çok büyük dersler aldık. İnanıyorum ki bunlar meyvelerini verecektir.
Şeffaflık konusunda bana sorarsanız son derece şeffafız. Bazı kesimler tarafından böyle görülmeyebilir ama şeffaflığımızın en güzel örneği de tenkit edildiğimiz konulardan bir tanesi Fenerbahçe TV’de biz hiçbir şekilde sansür koymuyoruz. Futbol takımı kötü giderken kendi televizyonumuzda en ağır eleştirilere muhatap oluyoruz. Hatta pek çok kez kongre üyelerinden neden bunlara müsaade ettiğimize dair sorular geliyor. Karakter olarak da şeffaf bir insanım. İçi dışı bir, düşündüğünü söyleyen, zaman zaman düşündüğünü söylediği için sıkıntıya giren, hiç olmazsa içimde tutmadığım için içi rahat olan bir karaktere sahibim. Dolayısıyla ben dikkat ederseniz pek çok yerde başkalarının değinmediği konuları eldivensiz şekilde anlatıyorum. Finansal konularımızı anlatıyorum ama bugünkü spor medyasıyla alışık olduğu şekilde çok fazla içli dışlı olmuyoruz. İçimize çok fazla medyayı sokmaya çalışmıyoruz. Gerektiğinde iletişim yapmaya çalışıyoruz. Her konuya cevap vermemeye, her konuda polemiğe girmemeye dikkat ediyoruz.
 
HAYALİM FUTBOL A TAKIMI İLE ALTYAPISININ AYNI TESİSTE OLMASI
 
İkinci konu altyapı konusu. Altyapı konusunda futbol tarafındaki sportif sıkıntılar dolayısıyla arzuladığımız derecede ki bazı şeyleri iyi yaptığımızı bazısını yeterince iyi yapamadığımızı söyledim. Bu da yeterince iyi yapamadıklarımızdan bir tanesi ama arzuladığımız yapısal değişikliği sağlayamasak da bugün bizim altyapımızda meyve verecek konuma gelmek üzere adımlar atılıyor. Bugünden yarına olacak bir şey değil. Bir ıstakoz bile beş senede yetişiyor. Doğru işleri yapsanız da kulübe hem sportif anlamda hem de ekonomin anlamda maliyetler ve getireceği gelir olarak katkı sağlayacak, meyve verecek hale gelene kadar 3-4 sene sürecek bir yolculuk bu. Orada da sıkıntılı değiliz. Yalnız bizim Fenerbahçe’de şöyle bir sıkıntımız var. Bizim A takım tesisleriyle altyapıların olduğu yer fiziken tamamen ayrı. Büyük bir kopukluk var. Bazen tenkit ediliyoruz ya Merih Demirallar nasıl kaçırıldı diye belki de bu kopukluktan dolayı biz geleceğin parlayan yıldızlarını kaçırabiliyoruz. Benim en büyük hayalim, gerekli izinleri alabilirsek eğer Fenerbahçe Spor Kulübü A Takımı ile altyapısının aynı tesiste olması. A Takım antrenörünün idmanın ardından 15-20 dakika gidip altyapıdaki çocukları izleyeceği, kaynaşacağı, oradaki hocalardan rapor alabileceği, altyapının birebir A takımın kullandığı teknolojiyi kullanabildiği, onlarla ilgili üretilen dataların altyapıyla ilgili de üretilebileceği, benzer sağlık hizmetlerine ulaşabileceği bir şey hayal ediyorum. Yani A takım neyi soluyorsa, neyi yiyip içiyorsa benzer ortamda olabilecek bir akademi hayalim var. Bunun için arazi alabilecek imkanımız yok. Fakat bununla birlikte hamlelerimiz meyve verebilirse, önümüzdeki seçim döneminde hazır olmasa dahi dönüşü olmayan yere gidecek bir projemiz var. Bununla ilgili finansman sağlayabilecek iş insanları da var. Bu ‘Fener Ol’ kampanyası için kapı kapı dolaştığımızda böyle kişiler de oldu. ‘Öyle bir şey veriyim ki babamın ismini, dedemin ismini yaşatayım. Öyle bir projeyle gelin, 3 milyon, 4 milyon, 10 milyon verelim.’ diyenler var. Bahsettiğim proje 10-12 milyon. Bunun için kaynak bulabileceğimizi düşünüyorum.
Gelelim A takıma. Dediniz ki sportif direktör, Hollanda, bir sürü futbolcu aldınız, sattınız ettiniz, hedefler tutmadı. Evet, tutmadı. Bugün tekrar o güne dönersek aynı kriterlerde yine hoca arıyoruz. Belki baktığımız hocada o kriterlere yine en çok Cocu uyardı. Belki Cocu ileride çok büyük hoca olacak ama bize nasip olmadı. Löw’ün burada yaşadıklarını biliyorsunuz. Şu an dünyanın en önemli hocalarından biri. Bazen maya tutmadığı zaman tutmuyor. Sportif direktör konusuna hala inancım sonsuz. Damien Comolli’yi getirdik ama tutmadı. Bir sürü önemli oyuncu getirdik. Getirdiğimiz zaman büyük ses getirdi. Camiada büyük memnuniyetle ve sevinçle karşılandı ama bunlar sahaya beklediğimiz performansı yansıtamadılar. Bunların bazıları başka ülkelere gittiler ve müthiş performanslar sergilediler. Ben hiçbir zaman şampiyonluk vadetmedim. İlk yıl çok kötü geçince belki ikinci yıl daha arzulu bir yapı gösterdik ama ben dedim ki ‘Bu bir dönüşüm projesidir. Değişim projesidir. Bir sistemin yerleşmesi lazım. Sistem bir geceden bir geceye yerleşmiyor’ İlk yıl yaşadıklarımız sistemin yerleşmesini de geciktirdi ama her türlü dönüşümün ve değişimin sisli dönemleri vardır. Biz o sisli dönemlerden geçtik; geçiyoruz. Çok da iyi dersler aldık. İnşallah aldığımız dersler katma değer yaratmamızı sağlayacaktır.
 
TÜRK FUTBOLU BÖYLE GİTMEZ
 
Büyük ölçüde aynı çizgide devam ediyoruz ama bir yerde de kulübümüzün ve camiamızın çıkarlarını korumak, menfaatlerine sahip çıkmak, hakkını korumak doğrultusunda da ister istemez bazı yerlerle ve kişilerle kafa kafaya geldiğimiz oluyor. Sorunlarımız ortak, çıkarlarımız ortak. Sahada kora kor mücadele olmalı ama saha dışında da asgari müşterekte birleşip Türk futbolunu sorunlarını çözmemiz lazım. Türk futbolu böyle gitmez. Kimse de memnun değil. Kimse futbolda adil rekabetin olduğuna inanmıyor. Türk futbolunda rekabet artmıyor. Zaten mali açıdan batık durumdayız. Bunun değişiminin sağlanması için de sadece Ali Koç ve Fenerbahçe ile olmaz. Sadece bütün kulüplerin dayanışmasıyla da olmaz. Bütün paydaşların dönüşüm içinden geçmesi gerekiyor. Spor dünyası da buna dahil.

Öncelikle bir sene daha beklerdim, bir sonraki seçime girerdim. Çünkü benim bir lafım vardı. ‘Bazen kazanınca kaybediyorsun, bazen kaybedince kazanıyorsun’  gerçekler daha iyi ortaya çıkar. Gerçekler bizim üzerimize kaldı. Neyi devraldığımızı değerlerimizden dolayı tam da anlatmadık. Bugün bu tabloya sebebiyet verenler bugünkü davrandıkları gibi davranamazlardı. Zamanlama çok önemli. Neyi yapmazdın sorusuna, şunu söyleyeyim. Biz çok fazla değişimi aynı anda yapmaya çalıştık. Başkan değişti, hoca değişti. Takım menajeri değişti. Sportif direktör değişti. Bu çok fazla değişimi aynı anda yaptık. Bir numaralı söyleyeceğim oydu. İki, frene orada basıp çok daha fazla  mali konulara, yapısal konulara eğilip, bir nevi feda dönemi diyelim; onun aciliyetini daha fazla gündeme oturturdum.  Tekrar neyi yapardınız diyorsanız? Sportif direktör konusunda yine aynı şeyi yapardım. Bu Damien olur, Ahmet olur başkası olur. O pozisyona kesinlikle inanıyorum. Futbol federasyonu ile haşır neşir olmamayı, kurulları etkilememeyi,  seçim olduğu zaman aday göstermemeyi yine aynı şeyi yapardım. Bu bize zarar verse dahi. Tenkit edildiğimiz konulardan bir tanesi de; federasyonun içinde lobi, ağırlık, yok. Olmaması lazım. Adil rekabet ortamı olacaksa kimsenin ağırlığı olmaması lazım. Liyakatla seçilmiş bir sistem, yapabileceğinin en iyisini yapması lazım. Böyle devam etmez. Sayın Ahmet Nur Çebi’nin dediği gibi Türkiye’de hiçbir iş adamı yok bu sistemi döndürecek. Forbes’in bahsettiği ( 370 milyon dolar) finansal borç.
 
FİNANSAL BORÇLARIMIZI 347 MİLYON EURO’DAN 308 MİLYONA İNDİRDİK
 
Finansal borçların dışında da borçlarımız var. Muhasebe teknikleri değişik kullanarak evvelden de borç olarak  görülmemiş. Led panaolar ve sponsorluklar dışında bütün gelirlerimiz bankaya gidiyor. Tekrar ediyorum gelirimizin %80’ı direkt bankalara gidiyor. Bu gelirlerden yararlanmadan iki seneyi çevirdik. Finansal borçlarımızı da 347 milyondan 308 milyon Euro’ya indirdik. Arttırmadık, indirdik. Bunu yaparken gelirlerimizin %80’ kulübe gelmiyor. Biz bunu devam ettiremeyiz. Yeniden yapılandırmayı kesinlikle yapmak zorundayız. Devletimiz inisiyatif kullandı, biz dedik ki; çok iyi niyet ama sonuç vermeyecek. Aradan bir yıl geçti sonuç vermediği ortada. Tekrar yapılandırmalar gerekiyor. İnşallah biz de bu sefer yapabiliriz. Birkaç sene borç ana para ödememek, 10 seneye gelindi. 2-3 sene ana faiz para ödemeden. Bu ne demek, gelirlerin kulübe akması. Bunları yaparken de eski alışkanlıklardan uzaklaşmalıyız. Çok ciddi mal düşüşler yapmalıyız. Hem kulübün genel işleyişinde hem de Futbol a takımının maaş bütçelerinde. 92 milyon euro’dan , (Bütün her şey. Operasyonel giderler, teknik kadro, )  70’lere indirdik. Bu rakamın 45-50’ye inmesi gerekiyor. Bu bir günden bir güne inmiyor. Devam eden kontratlar var. Bu sene ne kadar düşecek göreceğiz. Düşüş yolundayız. O konularda doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum.

Burada devletimize teşekkür etmemiz lazım.  Yardım elini uzattı. Birinci günden model yanlış olduğu için biz FBSK olarak imzaladığımız zaman temerrüde düşüyoruz. Temerrütte düşmenin çok ağır yaptırımları var. Hem başkan hem de kulüp üzerinde. Bununla birlikte bir nevi Yönetim kurulunun sorumlulukları da bankalara devrediliyor. Bunu bir genel kuruldan geçirmek ihtiyacı var Dediğim gibi düğme başından yanlış iliklendiği için sonunda kadar yanlış iliklenecek.  Bir Bankanın Yönetim Kurulu Başkanı olarak her yerde söylüyorum nasıl diğer sektörlerde yapılandırma oluyor, faizler düşürülüyor, şartlar değiştiriliyor ki müşteri bunu ödeyebilsin, banka verdiğini geri alsın. Futbolunda da bunun hiçbir farkı yok. Futbol kamuoyu dikkati çektiği için siyasal malzeme de yapılabiliyor. Biz futbol kulüpleri olarak konuşuyoruz da acilen muhalefete de gidip, iktidarın yaptığı yardımların olmazsa olmaz olduğunu bunun siyasi malzeme haline getirilmemesi gerektiğini, onların da desteklemesi gerektiğini anlatmamız lazım. Başka türlü kurtulma imkanımız yok. Biz yapılandırma yapmadığımız için harcama limitlerinde ceza yedik. Yapılandırma yapsak ta yapmasak da ana parayı ödeyemiyoruz. Orada bize büyük sıkıntılar yaşattılar, inşallah bu yaz çıkmaz.
 
TÜRK SPOR TARİHİNDE HİÇBİR BAŞKAN GELENEKSEL MEDYA TARAFINDAN BU KADAR SALDIRIYA UĞRAMAMIŞTIR
 
Futbolda hiçbir şey tescil olana kadar olmuş değildir. Biz 102 günü nasıl hoca bulmadan geçirmişiz gibi tenkit ediliyoruz. Her şeyde tenkit ediliyoruz. Belki de Türk spor tarihinde hiç bir başkan bu kadar bilhassa geleneksel medya tarafından saldırıya uğramamıştır. Sadece Fenerbahçe değil, burada başka konularda söz konusu. Çok çalıştık. 8 hafta kala yeni hoca getirelim hoca takımı tanısın. Önümüzdeki  sezonun planlamasını işin başındayken yapsın. İki tür hoca vardır. Tecrübeli olgun yaşı ileri belirli bir marka sizin hikayenizi satın alacak. Veya genç hoca dinamik başarıya aç. Kariyer merdivenlerini çıkmak isteyen FB’yi kariyer fırsatı olarak görecek, Bizim iki tarz hocayla da görüşme fırsatımız oldu. 40-50 diyoruz ama bir de ülkenin finansal gerçekleri var. Bugün gittiği kulüplerde istediği oyuncuyu almış, finansal sorunlar görmemiş, ne kadar başarılı olursa olsun burada sıkıntı yaşayabilir. Bizim belirlediğimiz alternatifler pandemi sürecinde gelebilecek alternatifler değildi. Sınırlar her şey kapalıydı. Birine odaklandık doğrudur. Sezon bittiğinde açıklayacağız. Ligler biter bitmez açıklayacağız. Dolayısıyla Fb taraftarı beğenir beğenmez, uygun bulur bulmaz ama İbrahim Bey biraz evvel bir şey söyledi. ‘Taraftarın baskısıyla hoca getirdiniz.’ Tam doğru değil. Yani biz sosyal medya baskısıyla işler yapacaksak benim 30 kere bırakmış olmam lazımdı ya da bu sakinliğimi koruyamamam lazımdı.
 
EMRE BELÖZOĞLU’NUN FENERBAHÇE’NİN FUTBOL AKLINDA ÖNEMLİ BİR ROLÜ OLACAK
 
(Teknik direktör yabancı mı yerli mi sorusu üzerine) “O detaya artık girmeyelim”
 
(Emre Belözoğlu’nun sportif direktör olup olmayacağı sorusu üzerine) “Emre Belözoğlu benim için önemli bir kişilik. Niye önemli? Futbol açısından bakalım. Müthiş bir kariyeri var yurtiçi, yurtdışı. 5 ligin 3’ünde oynamış. Ciddi uluslararası bağlantıları var futbolda. Müthiş bir Fenerbahçe aidiyet duygusu var. Lider. Bu devirde ne yazık ki, arma için mücadele eden futbolcu sayısının her geçen gün azaldığı bir ortamdan bahsediyoruz. Bir Luis Gustavo. Daha dün geldi. Zannedersiniz Kadıköy’de doğmuş büyümüş. Herşeyini veriyor. 40 yıllık Fenerbahçeli gibi. Biz Gustavo’yu alırken, bize teklif edildiği zaman aklımızın ucundan geçmemişti ama bizim almamızın en önemli nedenlerinden biri karakteriydi.
 
Emre lider bir karakter var. Zeki, çok çalışkan. Artılarını sayıyorum, eksilerini saymıyorum bugün. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin futbol aklında önemli bir rolü olacaktır. O rolün ne olacağını da, hepsini beraber açıklayacağız, sezon sonunda karar vereceğiz. Fenerbahçe’nin futbol operasyonunun yürütülmesinde önemli rolünün ne olacağını hocamızla beraber açıklayacağız.
 
Futbolda başarı için bazı şeyler lazım. Bunlardan bir tanesi de hoca, takım menajeri ve sportif direktörün kapalı kapılar ardında ne kadar tartışırsa tartışsın futbolcuların önünde, camianın önünde, kamuoyunun önünde, tek vücut, birbirini destekleyen, aynı şarkıyı söyleyen, harmoni içinde çalışan bir ekip oluşması lazım. Buna çok önem veriyoruz bu sefer.
 
(Aykut Kocaman kalsa Fenerbahçe o kadar kötü bir sezon yaşamazdı şeklindeki yorum üzerine) Olabilir. Bunu hesaplamak, ispatlamak mümkün değil. Dedim ki çok fazla değişiklik yaptık, belki orada değil başka yerde değişiklik yapabilirdik. Hem yabancı hoca hem yabancı sportif direktör yanlış oldu. Biri Türk, biri yabancı olmalıydı.
 
Samandıra’yı güçlendirmemiz lazım. Samandıra’da aidiyet duygusu, bağlılık, ruh, birimiz hepimiz hepimiz birimiz için ruhunu yapamadık. Hala arzu ettiğim seviyeye getiremedik. Tabi işler kötü gidince bunu yapmak daha zorlaşıyor.
 
(Futbolcu grubuyla mı ilgili soru üzerine) Biz biziz. Biz bir camiayız. Biz bir aileyiz. Ailenin içindeki fertler. En başındaki kişi ben olarak da en sorumlu kişi benim.
 
(Hocaya karar veren mekanizmada kim var sorusu üzerine) Ben varım. Yönetim Kurulu arkadaşlarım var.
 
(Emre Belözoğlu da var mı?) Tabi, tabi.
 
(Karar verilmiş hocayla ilgili fikri var yani Emre Belözoğlu’nun) Var.
 
(Futbolcu transferleri ile ilgili soru ve Juan Jesus iddiaları üzerine) Juan Jesus benim bilgim dahilinde değil. Geçen sene bakmıştık. İsimleri bir yere koyalım, profile koyalım.  Eksiklerimize bakalım. Sol bek eksiğimiz ortada. 2 sezondur stopere istediğimiz kaliteyi koyamadık. 4 oyuncumuzun kontratı bitiyor, biri gitti zaten, Isla. Kruse gitti ama kontratı bitmiyordu. 2 tane net hızlım kanat oyuncusuna ihtiyacımız var. Diğerleri de kim gidecek, kim geleceğe bağlı. Sonuçta maaş yükünü de azaltmamız lazım. Fazla maaşlar veriyoruz. Daha fazla kaliteyi daha az maaşla sağlayabileceğimiz imkanlar olacak. Pandemi fırsatı olacak. Pandemi transferlerde kesinlikle bir fırsat yaratacak. Altyapıya transferlerimizde baştan aşağı altyapı konusunda harıl harıl çalışma var.
 
(Vedat Muriqi gidecek mi sorusu üzerine) İlgilenenler var. Her oyuncunun bir değeri vardır. Ben Vedat’ın gitmesini şahsen istemiyorum. Her futbolcu bir yatırımdır. Vedat da sağolsun karakter gösteren oyuncularımızdan, her şeyini veren. Zaten çocukluktan Fenerbahçeli. Ben kupalar kaldırarak gitmesini tercih ederim ama öyle bir rakam gelir ki geri çeviremeyeceğiniz.
 
(Altyapı sorusu üzerine) Mevcut yapılanmayı güçlendirerek devam ediyoruz. Orada bir sıkıntı yok. Aldığınız bir malzeme var, o malzemeyi geliştirmek, o malzemenin üzerine koymak ve o malzemenin meyve vermesi, bu 1-2 sene de olacak işler değil. Bizde çok iyi oyuncular olurdu geldiğimizde çat diye koyabileceğiniz, yok.
 
(Kruse ile ilgili soru üzerine) Max Kruse hayatının pokerini oynadı. FIFA genelde futbolcunun yanında olur ama pandemi dönemiyle ilgili belirlediği net kriterler var. Bizim ona olan borcumuz pandemi dönemiyle alakalı. Anladığım kadarıyla değişik görüşler de almış bazı avukatlar riskli demiş, o da ben riski severim demiş, böyle bir karar vermiş. Bence bu ona pahalıya mal olacak. Diğer taraftan en önemli yatırımımızdı. Yatırımımızın karşılığını aldık mı deseniz, hayır. Belki de biz Almanya’nın yetenekli bir oyuncusunu aldık ama çok disiplinli bir oyuncusu değildi. Sonuçta ne diyoruz. Aidiyet duygusu. Fenerbahçe’nin istediği kadar oyuncunun da Fenerbahçe’yi istemesi lazım. Bir iki sene sürecek bir süreç. Bunu bir kenara koyalım.
 
Miha Zajc çok önemli bir ailevi sebeplerden dolayı rica etti. Kendisine de “aile herşeyden önce gelir, normal şartlarda gitmemen gerekir, sıkıntılı bir dönemdeyiz ama aile herşeyden önce gelir” dedim. Çocukcağız gitti, 1-2 gece kaldı, döndü. Yok efendim o da ayrılıyormuş.
 
Luis Gustavo’nun menajeri geldi, hem onunla görüşmeye hem başka işlerini yapmaya, gelmişken bir çay içtik. Yok efendim Luis Gustavo ayrılıyormuş. Bunların hepsine cevap veremeyiz, vermeyiz zaten, vaktimizi de buna ayırmayız.
 
Transferlere dönersek bizim finansal fair play dolayısıyla sattığımız kadar alma hakkımız var. O yüzden bonservissiz veya kiralayabileceğimiz oyunculara önem veriyoruz.
 
5-6 oyuncuyla belli noktalara geldik. Hepsi olursa bunların, eksiklerimizin hepsi tamam mı, değil. Birkaç yere daha oyuncu bakmamız lazım. Toplamda kaç kişi olacağı birkaç hafta içinde netleşir.
 
Biz Türk oyunculara ağırlık veriyoruz. Yabancı sayısında kısıtlamaya gidilecek. Bugün işte toplantı yapıldı. Türkiye’yi bilen yabancı oyunculara ağırlık veriyoruz. Genç-tecrübeli karışımını daha iyi yapmak istiyoruz.
 
(Oyuncuları kim seçti sorusu üzerine) Serdar Bey’in yazılarını okuyup onun tavsiyeleri üzerine hareket ediyoruz.
 
(Anlaştık dediğiniz teknik direktör mü seçti?) Konsorsiyum.
 
(Teknik direktör adayına da danıştınız mı?) Danışmadan olmaz.
 
(Yıldız transferi var mı) Şu an yok.
 
(FIFA’ya şikayet etmiş olan başka oyuncu var mı?) Tabi ki oluyor zaman zaman. Bu sene de oldu. Geçen sene biz yapılandırma yapacağız diye geçen senenin birkaç ayını dondurduk yapılandırma yapacağız diye yapamadık oradan bir iki dosya oldu. Hepsini temizledik.
 
(Yapılacak transferlerle ilgili) Kimi alırsan al bir şey diyecekler olacak. Biz herkes ne diyor diye hareket edemeyiz. Ben bu camianın başkanından önce taraftarıyım. Bu camia özel bir camia. Taraftardan laf açılmışken onlara teşekkür etmek istiyorum. Çok sıkıntılı günlerimizde sonuna kadar, dibine kadar arkamızda durdular. Hiçbir mecburiyetleri yoktu. Sahip çıktılar. Biz çok şanslıyız. Allah’ın şanslı kullarıyız ki Fenerbahçe’deyiz, Fenerbahçe yönetim kuruluyuz. Böyle taraftar her kulübe nasip olmaz. Onlara öncelikle çok teşekkür ediyorum. Taraftarla aramızı açmak için de gerek geleneksel medyada gerekse sosyal medyada çok uğraşanlar oldu, hala da uğraşıyorlar. Şimdilik başarılı olmadılar, zaman gösterecek bundan sonra ne olacağını. Aynı zamanda biz bu kulübün en büyük gücünün, gerçek sahibinin taraftarı olduğunu, kongre üyeleri de taraftar oldukları için kongre üyeleri. Ama sonuçta biz taraftarla, sosyal medyada yazılanlarla kulübü yönetemeyiz. Sonuçta doğru bildiğimiz kararları, doğru olduğuna inandığımız kararları da almak durumundayız. Tabii ki biz taraftarları dinliyoruz, nabız ölçüyoruz. Biraz sonra sosyal medya konularına girersek yaptığımız analizlerden çok enteresan şeyler çıkıyor. Şunu söylemek istiyorum; sisli günler geçecek, bulutlar dağılacak, inşallah hep beraber çok daha güzel günlere varacağız. Onlar bunu hak ediyor. Ben bu işe soyunurken gözüm kara soyundum. Kaybedeceğim çok şey olduğunu bilerek soyundum. Borç olsun, futbolun içindeki kokuşmuş düzen olsun, mali konularımız olsun… Bunların hepsine göğüs germeye hazırdım. Ben buraya büyük bir teveccühle, beklentiyle geldim. En büyük üzüntüm şu an o taraftara, o teveccühe henüz layık olamamak. Bir süreçte görecekler, zaman gösterecek ama şu an röntgenini çektiğiniz zaman tek korkum o. En büyük sabah kalktığım zaman arkadaşlarımla istişarelerde en büyük doping Fenerbahçeli çocukları, Fenerbahçe taraftarını mutlu etmek. Şu an onu yapamadık ama yapacağız.
 
Bugünün futbolu 10 sene evvelin futbolu değil. Bunu unutmamamız lazım. Bizim 8-10 sene evvel yaptığımız transferler; Anelka, Sow, Guiza… Bugün İspanya’nın, Fransa’nın gol kralını Türkiye’ye kimse getiremez. Rakamlar değişti, sektör değişti. Onlar arayı açtılar. Ara o kadar açıldı ki nasıl kapanacak? Bugün sizin bahsettiğiniz seviyede oyuncuların hiçbiri 3, 3.5 milyon Euro’nun altında para almıyorlar. Bizim gerçekçi davranmamız lazım. Diğer taraftan da bugün Salzburg’lara Leipzig’lere baktığınız zaman Almanya’da bir sürü takımda bugün beğendiğimiz oyuncuların aldığı maaşlarını görseniz biz parayı çöpe atıyoruz. Bizim artık son durak transfer yapan futbolculardan uzaklaşıp ayağımızı yorganımıza göre uzatıp onlar kadar, onlardan daha iyi performans sağlayacak yetenekleri tespit etmemiz lazım. Mecburuz. Tercihimizdi bu, şimdi mecburuz. Ben 2018 Ocak ayında yola çıktığımda ‘Türk futbolu battı, deniz bitti’ dediğim zaman çok az yer bunu konuşuyordu, bugün geldiğimiz noktada herkes aynı şeyi söylüyor. İnşallah hayallerimizi, planlarımızı bir şekilde gerçekleştiririz. İyi örnekler bulaşıcıdır. Türk futbolunda topyekün bir silkelenmeye ihtiyaç var. Bizim de bu silkelenmede katkımız olursa ne ala bize.
 
Bence pandemi fırsatlar doğuracak. Tabii bunu görmemiz için ağustos ayının başlaması gerekiyor. Pandemi futbolda ileriye dönük olarak çok şeyi değiştirecek. Bana sorarsanız pandemi yayıncı kuruluşlara büyük katkı sağlayacak. Bugün yayıncı kuruluşlar sıkıntı yaşıyoruz diyorlar, indirimler istiyorlar ama... Bizi nasıl etkileyecek? Seyircilerimizi etkileyecek, kombine satışlarını etkileyecek, loca satışlarını etkileyecek, sponsorları etkileyecek ama göreceksiniz aynı zamanda çok yaratıcı alanlardan gelir yaratma konusunda da insanları etkileyecek. Dijital dünyadan, kripto dünyasından çok yeni gelir kaynakları yaratma imkanınız var. Bunlarla ilgili de ne yaptığımızı seçim yaklaşsın anlatacağız.
 
(Tekrar aday mısınız sorusu üzerine) Zamanı gelince göreceğiz. Bu değişiklikleri yapmak için ne dedim? İki dönem lazım dedim. Fayda sağlamayacağıma inanırsam aday olmam. Sağlayacağıma inanırsam aday olurum.
 
(Fenerbahçe Başkanlığı seçiminin erkene alınıp alınmayacağı sorusu üzerine) Ben bu konuda net konuştum. Burası bizim babamızın malı değil. Varsa bir aday hemen seçime gidelim. Bir aday varsa çıksın. Bu saatten sonra seçim yapmanın kıymeti harbiyesi yok. Tüzüğe göre mayısta bir daha seçim yapmak zorundasınız. O yüzden tekrar ediyorum. Aday olacak varsa tek görevimiz onların önünü açmak. Ben aday olduğum zaman bunu yaşamadım. Önümü kapamak için hem camia içi bilhassa camia dışı her şey yapıldı. Bugün seçime gittiğimiz zaman birden fazla aday varsa Fenerbahçe Televizyonu’na çıkacak, projelerini anlatacak. Gerekirse bizi eleştirecek. Faruk Ilgaz’ı kullanacak, tesislerimizi, kullanacak. O günkü Başkanın ne imkanı varsa adaylar da aynı imkanlara sahip olacak.
 
CUMHURBAŞKANIMIZIN ZİYARETİNDEN SONRA İNANILMAZ SALDIRILAR OLDU
 
(Camia dışında kimler önünüzü kesti? sorusuna) Yani belki bu kadar yüksek oyla gelmemizi sağlayan sebeplerden bir tanesi de gelmemizi istemeyen unsurlardan doğmuş olabilir. Burada detaylara girmeye, geçmişi irdelemeye gerek yok. Sonuçta ileriye dönük bakmamız lazım. O günler geçti. Benim, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı’nın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne fayda sağlamak dışında hiçbir ekstra planım, gizli bir ajandam, hiçbir şeyim yok. Hayatımda yapabileceğim en akıllı işlerden biri değildi yaptığım. Hele bir de işler kötü gidince onun da hazzını alamıyorsunuz. Her türlü sıkıntı, uğursuzluk, şanssızlık başımıza geldi. Bu da yetmiyormuş gibi gerek geleneksel medyada –isimlerine girmeye gerek yok, hepiniz biliyorsunuz- gerekse sosyal medyada organize bir şekilde bilhassa Cumhurbaşkanımızın ziyaretinden sonra inanılmaz saldırılar oldu. Buna karşı herkes ayakta duramaz. Ama bu süreçte de gördük ki sandığımızdan daha sabırlı ve kuvvetliyiz.
 
Sistem sıkıntılı. Biz hatırlarsanız Türkiye Futbol Federasyonu seçimlerinde ‘Federasyonun emrindeyiz.’ dedik. Neden bunu söyledik? Sayın Özdemir’le yaptığımız istişarelerde, seçim öncesi her kulübe gittiği gibi bizimle de görüştü, bizim hiçbir talebimiz yok, tek bir talebimiz var, eski sistem devam etmemeli, bazı isimler olmamalı, adaletin sağlanması lazım, bu sorunları ancak hep beraber giderebiliriz ama siz eski dostlarınızla ters düşmemek adına bazı şeylerde imtina ederseniz o dönüşümü yakalayamazsınız. Biz inandık ve o konuşmayı yaptık. Çok eleştirilmeme rağmen hatta birkaç ay sonra kendisi çıktı dedi ki Başkan Vekiliyken ‘Fenerbahçe başarısızlığını örtmeye çalışıyor, TFF’ye kefilim’ gibi bir laf etti ki ondan 2-3 gün evvel tam tersini bize söylemişti. Allah’tan odada başkaları vardı. Youtube’da da görebilirisiniz, 13 dakikalık bir video var benim görüşlerimi ifade ettiğim. Ne oldu? İş başka yerlere gitti. Sezon başladı, gördük ki beklediğimiz gibi değil. Biraz daha bekledik, ondan sonra durumu soğukkanlılıkla sorguladık, dile getirdik, gittik birebir konuştuk, anlatmaya çalıştık. Ama gördük ki karşımızda duvar var. Ne kadar anlatmaya çalışsak karşı taraf daha da hırçınlaşıyor. Sonra sezon içinde bir sürü sıkıntılar yaşadık. Saha içinde de saha dışında da. Yani bunlarda baktığınız zaman hakem atamaları var. Düşünebiliyor musunuz, kazanıyorsun kazanıyorsun… Bunlara girmek istemiyorum ama hakem camiası öyle mesajlar veriyor ki… Siz bir hakemi hiç yollamadığınız bir takımın maçına 5 sene sonra yollarsanız, önemli bir maça, bu hakem camiasıyla barışma maçıdır. Size bunun gibi çok şey sayabilirim. Bunu Fenerbahçe tek başına değiştiremez. Ciddi hakem hataları yaşadık. Ciddi. Ben şubattaki YDK’da dedim ki, bakın ocak ayında Antalya’da bir konuşma yaptım, şubat ayında dedim ki, ‘Bakın biz yaşadık, sezon ilerleyince neler yaşayacağız görün.’ Ben ikaz ettim. Bir sürü kulüp bizim olduğumuz noktaya gelecek. Bugün olduğu gibi. Ciddi hakem hataları yaşadık. PFDK kararları bize gelince çok cömert sağ olsunlar. Harcama limitlerini zaten ifade etmiştim. Ve de TFF başkanlığı, bu mevkii, herkese eşit mesafede olunması gereken ve takımlar hakkında kişisel fikirler beyan edilmeyecek mevkiidir. Şunu soruyorum, TFF başkanının Fenerbahçe dışında herhangi bir kulüple ilgili ileri geri konuştuğunu gördünüz mü?
 
3 TEMMUZ ÇİZGİMİZİ KİM İHLAL EDERSE BÖYLE REAKSİYON VERİRİZ
 
(Nihat beyle) Kişisel meselemiz kesinlikle yok. Bizim meselemiz Fenerbahçe camiasının çıkarlarını ve menfaatlerini korumak. Aynı son polemikte olduğu gibi. 3 Temmuz bizim kırmızı çizgimizdir. Kim ihlal ederse etsin biz böyle bir reaksiyon veririz ve bizim camiamızın içinde barınamaz. Ağız sürçmesi olabilir. Kendini yanlış ifade etmiş olabilirsin. Düzeltmesi için yeterince süre verdik ama düzeltmedi. Bizim için konu kapandı. Geri gelir mi, gelmez mi bilmiyorum. Benim bildiğime göre şu anki tüzükte başvuru yapamıyorsun istifa ettikten sonra. Dolayısıyla son maça dönersek ki bu çok önemli çünkü bizim derdimiz kişisel değil. Bunun üstünden geçeceğim. Aslında bizim federasyonla sorun yaşamamız güven kaybı, artık sisteme güvenmememiz. Neden güvenmiyoruz? Çünkü ilkesizlik, eşitsizlik, çifte standart demeyeceğim çok standart var. PFDK kararları vardı. Vedat Muriqi’ye niyet okuyarak cezalandırma çabaları oldu ama yapamadılar. Dolayısıyla eşitsizlik bir norm haline geldi. Normalleştirildi. Bu da keyfi kararlar demek. Eşitsizliğin normalleştiği bir dönemden geçmek Türk futbolu için çok tehlikeli. Bizim emrinizdeyiz derken geçmişi aratmayacak, geçmişte yaşananları yaşatmayacak, daha farklı bir düzenin geleceğini düşündüğümüz için, arzuladığımız için ve inandığımız içindi. Ama sezon içinde inancımızı kaybettik. Şimdi tek tek bunlara girmeyeyim. Vaktimiz kısıtlı. Son maç oynandı. Benim, Semih Bey’in federasyonu hiç ilgilendirmeyen bir konuda nasıl cezalandırıldığımızı gördünüz. Geçen gün yaşanan olaya dönelim. Ben hiçbir kulübün başkanı, yöneticisi ceza alsın diye demiyorum ama işin içindeki standartsızlığı, eşitsizliği, kendi koydukları kuralları uygulamamayı, hukuksuzluğu anlatmaya çalışıyorum. Olaylar yaşandı. Maddeler ne diyor? Herkes izledi. 41. maddede ‘hakaret eden yöneticilere 60 gün hak mahrumiyeti, 35-150 bin lira; saldırıda bulunan yöneticiye 75-180 gün, 35-150 bin ceza; kavgaya karışan yöneticilere ki kavga oldu mu o maçta? Yöneticiler karıştı mı? Sahaya inildi mi? 60-200 gün hak mahrumiyeti, 26-130 bin lira. Bir de Covid-19 var. Onun için Covid-19 talimatı yayınlandı. Akreditasyona uymayan yani 8/3 maddesi uyarınca akredite bölgelerine bir yöneticinin girmesi minimum 60 gün; 100-300 bin TL ceza. Fiziksel saldırı oldu, hakaret oldu, küfür oldu, sahaya inme oldu. Maçtan sonraki demeçleri de saymıyorum. Düşünsenize Semih Bey veya Ali Koç bunları yapmış olsaydı kaç gün gazetelerde olurdu? Giyotin mi seçerdik, yoksa ip mi? Ben bunu dile getirmeye çalışıyorum. Epeydir dile getiriyorum. Getirdiğim zaman ceza yiyorum ama bugün Türk halkına ‘Futbolda adalet var mı? Adil rekabet var mı?’ diye bir anket yapsanız herhalde yüzde 90’ı yok der. Buna toplumda milyonların takip ettiği bir sporda inanmaması facia.
Bugün toplantıda Nihat Özdemir ile bir aradaydık. Konuşularak çözülemeyecek hiçbir şey olmaz. Ama bu 3 Temmuz konusunu çözemeyiz çünkü hala benim için bir akıl tutulması.  Bugün federasyona laf söylemek, hakem hatalarını söylemek ağır suç ama yöneticiler tekme tokat birbirine girsin, küfür kıyamet, sahaya dalalım suç değil. Tekme tokat giren arkadaş 30 gün yemiş, 15 gün var. Biri 45 gün almış. Geri kalanı 15-30 gün. Bunlar komik. Kendi kendine zarar vermek bu. Dışarıda olan komplo teorilerini, adil rekabet yoktur söylemlerini güçlendiren şeyler bunlar. Bu karar Türk futbolu için utanç vericidir.
 
NİHAT BEY İFADESİNİ BOL BOL FIRSATI VARKEN DÜZELTMEDİ
 
Başakşehir maçından sonraki süreçte çok ciddi hakem hataları yaşadık. Sadece hakem hatalarına sığınmamak lazım ama bizim önümüz kesildi. 9 kişilik Konya’ya 1-0 yenilmemiz de hakem hatalarına sığınılacak bir konu da değil. Ama burada bir yumurta tavuk durumu var. Sadece hakem hatalarından dolayı bu konuma geldiğimizi söylemiyorum fakat Serdar Bey’in ‘ağzınla kuş tutsan, onu getirsen, bunu getirsen sistem böyle devam ederse ne yapacaksın?’ sorusuna cevap veremiyorum. Bu sistem böyle devam etmeyecek.
Nihat Özdemir’in düzeltecek bol bol fırsatı varken; bunu düzeltmedi. Ben de bugün başlayan davada üçüncü gün konuşacağım. Bizim için bu kadar hassas bir konuda böyle bir şey söyleyip Ali Koç, Ahmet, Mehmet olayı değil bu. Bu Fenerbahçe. Ben çok dua ettim inşallah yanlışlıkla söylemiştir; düzeltsin ve konu kapansın diye. Niye söylediğini değil de neden düzeltmediğini anlamadım. Bizim için bu konu kapanmıştır ama camiamız için üzücü bir unsurdur. İnşallah bir daha yaşanmaz ama dediğim gibi bu kırmızı çizgiyi ihlal eden ister içimizden ister dışımızdan olsun reaksiyonumuz her zaman böyle olur.

Davanın 15. celsesi bugün başladı. Güzel bir konuşma yapmayı düşünüyorum. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün başkanı olarak orada gidip cezalandırılmalarını isteyeceğiz. Yaşadıklarımızı bir daha hatırlatacağız. Bizim yaşadıklarımızı şununla özetlemek istiyorum. Bir arkadaşım tavsiye etti ve çok da hoşuma gitti. Osmanlı’nın ilk kadısı Dursun Fakıh yazmış:
 
Ey oğul;
Öyle insanlar göreceksin ki
Koyunu yemek için
Tilkiyle plan yapacaklar
Kurtla birlikte öldürecekler
Çobanla birlikte yiyecekler
Sahibiyle birlikte yas tutacaklar
Hiç bir şey olmamış gibi davranacaklar
 
Bizim durumumuz da aynen bu. Bizim davalarımız bu konuda 15 Temmuz’dan önce başladı. Bu kadar uzun sürmesi; Fenerbahçelileri, Fenerbahçe camiasını ve o dönemde bu sürecin kahrını çekmiş, gaz yemiş, sokakta tartaklanmış, kulübünü korumak için gecesini gündüzüne katmış, okulda okul arkadaşları tarafından sıkıntı yaşamış çocuklar dahil olmak üzere bizim için çok önemli bir unsurdur. Mahkemelerin henüz karar vermemiş olması da bizleri derinden yaralamaktadır. Kim ne derse desin 17-25 diye çizgi çekiliyor ama 17-25 değildir. Bunun Ergenekon’u var, Balyoz’u var, 3Temmuz’u var. Bunlar yokmuş diye davranamayız. Bu mücadelenin, bu örgüte karşı direnişin fitilini biz ateşledik. O günleri unutmayın. Neler yaşadığımızı unutmayın. Bütün devletin gücü arkasında, polisi, savcısı, hakimi, medyası… Biz hakkımız koruyabilmek için tek tabanca mücadele ettik. Belki bugün daha iyi anlaşılıyor. Başkanımız çıktı ve ‘Ne şikesi? Memleket elden gidiyor’ dedi. ‘Fenerbahçe bu mücadeleyi vermeseydi, FETÖ ile mücadele bu noktada olur muydu?’ sorusunu cevaplaması zor. Ama sokağa biz indik. Hem de bütün rüzgar bize karşıyken yaptık. O yüzden bu camia, bu konuda saygı beklemektedir. Bundan dolayı Nihat Bey’e olan tepkimiz bu şekildedir. 9 senedir nelere maruz bırakıldık? Hala bunun sıkıntısını çekiyoruz. Adaletin en kısa zamanda vicdanen aklanmış olan camiamızı hukuken de son noktayı koymasını bekliyoruz.
 
AZİZ YILDIRIM’A ULAŞAMADIM
 
Başkanımız Aziz Yıldırım’ın davası 16 Temmuz’da. Başkanımızla en son 2 Haziran 2018’de merhabalaştık statta. Ertesi gün seçimde konuşmadık. Konuşma imkanımız olmadı. Ondan beri bir daha görmedim. Belki bir cenazede uzaktan gördüm. Hemen biz göreve geldikten sonra basketbol takımının şampiyonluk maçına davet ettik. Can Bartu’nun cenaze törenine davet ettik. Cumhurbaşkanımızın katıldığı Yüksek Divan Kurulu Toplantımıza davet ettik. Aradım ama ulaşamadım. Sekreterine ulaştım. Sonra Birsel Vardarlı’nın jübilesine davet ettik. Hiçbirine cevap alamadım. Bu davalarla ilgili bir mektup yolladım ama açılmadan geri geldi. En azından bu 3 Temmuz davasında ortak hareket edebilsek çok iyi olurdu. Bizim büyüğümüz, liderimiz, o dönemin kahramanı olarak beraber strateji belirlesek ve hazırlık yapsak çok iyi olurdu ama olmadı.
Aziz Yıldırım ile kıyaslanmak rahatsız etmiyor. Kıyaslanan elmayla elma değil ki. 20 sene başkanlık yapmış. Ben 2 sene yaptım. Kıyaslanacaksa onun ilk iki senesiyle benim ilk senem kıyaslanabilir ama şu an bana sorarsanız beni rahatsız eden bir durum yok. Kıyaslama da doğal bir refleks olabilir ama kıyaslamanın şu aşamada çok doğru olduğuna inanmıyorum.
 
3 Temmuz bitmedi. Şenol Güneş ile görüşmemiz olmadı ama zaten medyada da sıkıntı bu. Bu program için söylemiyorum. Hararetli adamlar konuşuyorlar, bağırıyorlar, çağırıyorlar. Sonra çat telefona mesaj geliyor; böyle bir istihbarat var diyorlar. Doğru mu, yanlış mı, kimden gelmiş? Dolayısıyla insanlar etkilenmeye başlıyor. ‘Futbolcu fabrikası olalım, net ihracatçı olalım, yüksek bonservisi yaşlı oyunculara ödemeyelim, mali yapımızı düzeltelim, adil rekabet olsun, saha dışında omuz omuza dertlerimizi çözelim’ diyorum. Ancak medyanın ne katkısı var?
 
Gençlerin oynamamasına olan eleştirilere katılıyorum. Emre Belözoğlu bilhassa genç oyuncuları sahaya atmak istiyor. Şu anki teknik kadro istiyor ama unutmayın ki bir de UEFA hedefi var. Maç 2-0, 3-0 olduğunda sokmuyorsan, o zaman size katılıyorum. Maçlar da enteresan cereyan ediyor. Şunu da söyleyelim ki biz de çok fazla hemen atabileceğin oyuncu yok. Trabzon bunun en güzel örneklerinden biri.
 
3 Temmuz ile hesaplaşmamız lazım. Ben sizin gibi çok sosyal medya takip etmiyorum. Hesabım da yok ama 3 Temmuz’da Serdar Ali Bey’in bazı görüşleri oldu. Köprünün altından çok sular aktı ama nasıl herkesin düzeltme fırsatı varsa burada da ben bu fırsatı ona vermek istiyorum. Çünkü ismini dahi telaffuz etmediğimiz savcıları Türk futbolunun kurtarıcısı olarak ilan ediyorsun. Bunun bir temizlik olduğunu, Fenerbahçe’ye bir operasyon olmadığına ilişkin söylemler. Cemaat Fenerbahçe’yi niye ele geçirmek istesin gibi… Tam iki gün sonra 9 sene olacak. Bir pişmanlık var mı? Camiadan özür dilemek ister misiniz?
 
8 Temmuz var, 11 Temmuz’da bir gazeteciye köşenizi açtınız. Düzeltme imkanı önemli. Adam iki şey okuyor, önü nedir arkası nedir? Bunun operasyon olduğuna inanıyorsunuz. Programa gelirken neden bu adamla programa çıkıyorsunuz diye tepkiler aldım. Bence sizin de helalleşmeniz lazım. Ben buna inanmıyorum,  böyle yazılar yazdım diye. Bu Fenerbahçe’ye yapılmış bir kumpastır inanıyoruz dimi? Bu savcılar da Türk futbolunu kurtaran adamlar değildir.
 
(MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesine dair soru üzerine) Benim Devlet Bey’e çok büyük sevgim var, saygım vardır geçmişe dayanan. Hükümetle ilişkilerimiz nasıl? Devletle diyelim. Bu boyutta bir kulüpseniz, ister istemez devletle çok yoğun ilişkileriniz var. Ne gibi ilişkileriniz var? Spor bakanlığı ile var. Maliye bakanlığı ile var. Çevre bakanlığı ile var. Kenan Evren Lisesi’nden dolayı MEB ile var. Cumhurbaşkanımız çok iyi bir Fenerbahçeli. Kongre üyemiz Yüksek Divan Üyesi oldu. Geldi, bizi onore etti, şereflendirdi. Çok coşkulu bir gün yaşadık. Fenerbahçe tarihinin en önemli günlerinden biridir ama Cumhurbaşkanımız ifade ettiği gibi her takıma eşit mesafededir. Başka başkanlarla da görüşmeler, ziyaretler, forma almalar ama gönlündeki yatan Fenerbahçe’dir. Devletimizin genelinde ilişkilerimiz gayet iyi. Sağolsunlar, dertlerimize yardımcı olmaya çalışıyorlar. Bu konuda bir sıkıntımız yok. Genel sıkıntı belirli bir zümrenin benim Fenerbahçe Başkanlığım dışında başka emellerim niyetlerim olduğuna isteyerek veya tamamen hurafe olduğunu bilmelerine rağmen veya bilmeden ama inanarak etrafı etkilemeye çalışarak bir intiba yaratıldı. Fenerbahçe bir araç, başka bir şey için vesile gibisinden. Bu Cumhurbaşkanlığı mevkine saygısızlık etmek olur. Açıklamam var belediye encümeni bile olmam diye. Öyle bir şey olursa dünyanın en büyük yalancısıyım diye. Ne yazık ki ülkemizde fitne fesat gerçeklerin o kadar önündeki. Bu sadece bu konuda değil. Gazeteler bambaşka şeyler yazıyor aynı konuda. Bu sıkıntı yaratan bir durum. Bizi siyasete çekmeye çalışıyorlar. Örneğin ikinci seçim öncesi ‘Her şey güzel olacak’ diye slogan atıldı. Polisler stadımıza geldi. Pankartı indirin diye ‘Her şey güzel olacak’ pankartı varmış meğerse. Ama o pankart 21 maçtır orada. Eylül  2018’den beri o pankart orada. Emniyet de bunu biliyor. Ama biz bunu anlatamadık, bizim bu işle hiçbir alakamız yok. Kimler ne anlattıysa, bizi içine çekiyorlar. Bu bir örnek. Antalya’da iki üç laf ettim, adil rekabet diye, bir hafta 10 gün sonra ben ayaklanma organize ediyormuşum, taraftarı sokağa dökmeye çalışıyormuşum. Hakikaten akıl tutulması. Bizim tek alakamız Fenerbahçe’yi belli bir yerlere getirmek ve büyük resimde Türk futboluna katkı sağlamak. Türk sporuna katkı sağlamak. Bundan başka amacımız yok. Çok saldırı altındayız. Bunu herkes kolay kolay yönetemez. GS maçında bir olay yaşadım, yaşamamam gereken, bana yakışmayan bence nispeten küçük bir olaydı onu 6-7 gün nasıl işlediler. Geçen haftaki olaylar bizim maçtaki olaylardan bin kat daha kötüydü. 1  gün 1.5 gün ya gazetede vardı, yoktu. Bu olayla ilgili PFDK kararları şu kadardı.  Bu vatandaşı uyutmak, topluma zarar veriyor. Akılla dalga geçmek. Haberleri ele alış şekli. Biz yapsaydık demin söylediniz neler olacaklarını. Fenerbahçe taraftarlarının satır aralarını iyi okuduğunu biliyorum . İnşallah ilerleyen dönemelerde bu işlerle muhatap olmak zorunda kalmayız.
 
KENAN EVREN LİSESİ’Nİ BU AY DEVRALIYORUZ
 
Kenan Evren Lisesi protokole göre 30 Haziran’da okullar bitince, tabi pandemi hesaplanmıştı. Bunun için 6 milyon lira ödeme yapmamız gerekiyordu bunu yaptık. 4 tane okul, spor salonları, verdiğimiz sözden daha fazla derslikler. Bu ay devralıyoruz. 7-8 sene evvelin Türkiyesi’nde müthiş bir arazi orası. Burada birçok şey yapılabilir. Zamanında otel, rezidans, AVM, Kadıköy’ün otoparka çok ihtiyacı var ama altı kazı olduğunda maliyet pahalı olabiliyor. Bizim acil sıcak paraya ihtiyacımız var. Bizim bunu yapacak gücümüz yok. Bir ortak bulmamız lazım. İlgilenenler var. Biz burayı alır almaz, belediyeden gereken izinleri alacağız. Ne olacağı 1 sene içinde belli olacak. İlgilenenler var. Burası Fenerbahçe’ye çok büyük katkı sağlayacak. Sosyal medyada ve kamuoyunda bilhassa pozisyonlandığı gibi bu bize bir kıyak, bir iyilik, hayır değil. Aziz Başkanın başlattığı projede Fenerbahçe çok büyük fedakarlıklar yaptı. Hakkımızdı, nedenlerine girmemize gerek yok.
 
Ülker grubuyla beraber 34-35 dönümlük arazi var. Kulübümüzün Ülker grubuyla yapmış olduğu anlaşma çerçevesinde 30 Haziran 2020 yılına kadar orada bir proje yapamadığı takdirde ya belirli miktarda para (230 milyondu) verecekti, yahutta arazi Ülker’e devir olacaktı. Bu konjonktürde böyle bir şey yapmak mümkün değil. Murat Bey’den rica ettik. Sağolsun ona teşekkür edecek bir sürü konu var. O anlaşmayı iki sene uzattık. İki grupta kazan kazan hatta kazan kazan kazan bir imkan yaratacağız. Fenerbahçe Koleji’nin olduğu arazi var. Orası da çok değerli. Bu arazi projelerinin nasıl değerlendirdiği ileriye dönük çok önem arz etmektedir.
 
(Transferler konusunda) Bizim tarzımız tescil olmadan ne bir hoca ne bir sporcu transfer edilmiştir.  Hatalı ya da doğru transferlerde imzaya dökülmeden transfer ettik, edeceğiz demiyoruz. Biz gerilim yaşamadık Galatasaray’la. Zaman zaman gerilim yaşanır, her zaman dost kalınacaktır.  Sahadaki rekabet saha dışında da futbolcular için rekabet ediyorsunuz. Bu hayatın olağan akışında olağan şeyler. Biz bir yerin kontratlı oyuncusu ile o yerin izni ve bilgisi olmadan herhangi bir şekilde görüşme yapmadık.  Avrupa’da bu var. Türkiye’de henüz yok olması lazım. Kontratın bitmesine 6 ay kala her yerle görüşebilir. Avrupa’da imza attırabiliyorsun burada attıramıyorsun. 6 aydan fazla kontratı olan bir oyuncuyla veya bir sene sonra kontratı bitecek oyuncuyla görüşmedik, görüşmüyoruz. Öyle olmasının daha doğru olduğuna inanıyorum.
 
(Siyasetin bir takımı şampiyon yapma gücü var mı? sorusuna) Ben siyasetin futbolun içinde olmaması gerektiğini düşünüyorum ve bu içinde bulunduğumuz dönemde gereğinden fazla olduğuna inanıyorum. Bunun da ne futbola ne de siyasete fayda sağladığını düşünüyorum.
 
Biraz evvel anlattığım voleybol, basketbol ve diğer branşlardaki başarıları çok küçük bütçelerle yaptık. Zaten her yerde bütçeleri küçültüyoruz. Obradovic Fenerbahçe’ye gönül vermiş, Fenerbahçe için kalbi atan herkesin gönlünde taht kurmuş bir insan, bir hoca, bir lider, bir figür, bir karakter. Obradovic Fenerbahçe’nin basketbol seviyesini çok yükseklere çıkardı. Kupalar getirdi, Final Four’a abone olduk. Çok önemli işlere imza attı. Fenerbahçe’nin bir efsanesidir. İnşallah bir gün geri gelir ama Fenerbahçe’nin efsanesidir. Kimse bunu tartışamaz. Ne şanslıyız ki Fenerbahçeli olarak Obradovic gibi bir hocamız olmuş. Seçim zamanında keşke Obradovic gibi biri futbolda da olsa, anahtar teslim demiştim. Dolayısıyla bir kere lafı açılmışken çok iyi bir Fenerbahçeli, aidiyet duygusu yüksek, Fenerbahçe’yi, kulübü benimsemiş, lider, karizmatik ve bu camiaya büyük hizmetleri olmuş, Fenerbahçe markasını başka bir seviyeye getirmiş. O yüzden ona müteşekkiriz. Biliyorsunuz bu sene kontratı bitiyordu. Bu da diğer pek çok konuda olduğu gibi bize saldırılan konulardan bir tanesi. Biz gitmesini istiyormuşuz, mobbing yapmışız, yeterince ilgilenmemişiz, Semih Bey’le hocamızın arası açıkmış… En son gece yaptığımız açıklamaya kadar. Şimdi bu konulara açıklık getirmeden önce şunu söylemek istiyorum: Böyle bir karakteri, böyle bir başarıyı, böyle bir sembolü bile bile göndermek hangi kulüp başkanının ve yönetimin işine gelir. Bir de seçim arefesindeyse. Dolayısıyla kendi kendini sabote etmek gibi bir şeydir. Buna inananlar için söylüyorum. Dolayısıyla biz kalmasını istedik. Başından beri kalmasını istedik. Sizle 3 tane örnek paylaşmak istiyorum.
 
OBRADOVİC’LE SEZON İÇİNDE BİRKAÇ KEZ YENİ SÖZLEŞME YAPMAK İSTEDİK
 
Geçen sezon içinde Semih Bey basketbolla ilgileniyor. Basketbol aslında anahtar teslim bir şubedir. Biz ihtiyaç duyuldukça devreye gireriz. Bir şey istendiği zaman, transfer döneminde devreye gireriz. Birkaç kez yeni sözleşme yapmak istedik sezon içinde. Sıkıntılı bir dönemden geçiyorduk. Demin de bahsettiğim gibi EuroLeague’e kötü başlangıç yapmıştık. Kendisi hep dedi ki, ‘Şu an konuşmayalım, sezon sonu konuşalım.’
İkincisi, aralık civarıydı. Bir maç sonrası yine beklenmedik bir mağlubiyet. O da artık bunalmıştı ne yapsak meyve vermiyor diye. İstifasını sunmuştu. Dedik ki, ‘Bu camiaya vazgeçmemeyi sen öğrettin. Vazgeçemezsin.’ Velev ki kötü bir sezon geçirdik. Ne olacak. Öyle kredin var. Her sezon başarılı olacaksın diye de bir şey yok. Biz senin sonuna kadar arkandayız.’ Ben nereye çıktıysam dedim ki, ‘Hocamız istediği müddetçe bu kulüpte kalabilir.’ Hatta ‘Belki de EuroLeague tarihinin en büyük geri dönüş yapma fırsatımız olacak.’ dedik. Belki de olacaktı. ‘İstiyorsan transfer yapalım.’ dedik, 2 tane daha transfer yaptık. Ama onu da anlayışla karşılıyorum. Bazen ne deneseniz olmuyor. Ondan sonra bize teşekkür etti ‘Arkamda durdunuz’ diye. Sonra biz bütün planlamamızı hocamızla devam etmek üzerine yaptık. Yoksa niye Vesely’le 3 sene, başka oyuncularla 2 sene uzatalım? Dolayısıyla hem yeni transferlerimizi hem de eski oyuncularımızı uzatmalarını devam edeceğiz diye yaptık. Dolayısıyla verdiğim 3 örnek; sözleşme uzatma talebimiz, istifadan döndürme talebimiz, kontratları uzatmamız gösteriyor. Biz hep bu yönde hareket ettik.
 
Sonra pandemi araya girdi. O dönem Semih Bey kendisiyle görüşüyordu. Sınırlar açılır açılmaz kendisi İstanbul’a geldi. 3-4 görüşme yaptık. Biz kendi bütçemiz çerçevesinde ne yapabileceğimizi, 30’u 20’ye çekebileceğimizi en fazla 20 yapabileceğimizi anlattık. Sağ olsun ona da olumlu baktı. Hatta burada 3-4 gün kaldığı sürede kendisi de ifade ettiği gibi yeni sezon planlamaları üzerine çalıştı arkadaşlarıyla. Ve bütün bunları yaparken ‘Aileme sorma ihtiyacım var.’ dedi.
 
(O sırada maaş teklifi yapıldı mı sorusu üzerine) Teklif tabii yapıldı, maaş aşamasına hiçbir zaman gelmedik. Beraber devam edeceğimizi, bu bütçelerle neler yapabileceğimizi, sezon açılış tarihini bile istişare ettiler. Ama demin de dediğim gibi her şeyden önce aile gelir. Bir insan ailesiyle istişare edip 1 sene off oluyorum derse buna saygı duymaktan başka hiçbir şey yapamazsınız. Ve üzüldük. Herkesten daha çok üzüldüm. İstemiyoruz ya, mobbing yapıyoruz gitsin diye… Her Fenerbahçeli nasıl duygular hissettiyse biz de aynı şeyleri hissettik. Hatta bu bütçeyle onun için böyle engelleri, kısıtlamaların onu daha motive edeceğini falan anlattık. Olsun, sağlık olsun. Her şey için bir kez daha teşekkür ediyoruz. Hoca bu sene çalışmıyorum diyorsa çalışmayacaktır. Bu seneden sonra çalışmıyorum diyorsa çalışmayacaktır. Bu seneden sonra ne olur? Kim bilir. İnşallah demin ifade ettiğim gibi Fenerbahçe’ye döner. Biz olalım, olmayalım.
 
Tabii hocamızın ayrılıyor olması bazı yerleri çok sevindirdi. Hatta bir eski yöneticimiz var, çıkıyor, konuşuyor. Ödeme sıkıntımız vardı, evet. Özellikle bu sene yaşadıklarımızdan dolayı. Ama ödeme sıkıntısı ilk defa yaşanmıyor. Bu görevi devraldığımızda ilk yaptığımız iş, 10 milyon dolar basketbol şubesinin ödemelerini yaptık. 2-3 ay geriden geliyordu. EuroLeague Final Four biletleri ödenmemişti. Dolayısıyla sanki o dönemde her şey vaktinde ödeniyormuş, bu dönemde ödenmiyormuş gibi intiba yaratıyorlar. Bunu son derece yakışıksız buluyorum. Neyse sağlık olsun.
 
Bir de gece açıklaması. Orada da yerden yere vurulduk. Sanki biz gece açıklaması yapacağız, ertesi gün küçük çıksın, ertesi gün, bir sonraki gün zaman aşımına uğrayacak, haberi yapılmayacak. O salı günü saat 4, 4 buçuk gibi kendisiyle konuştuğumuz zaman kararını iletti. Üzüntülerimi ilettim, saygı duyduğumu söyledim. O zaman yarın sen, ben, Semih Bey, Maurizio istişare toplantısı yapalım, açıklayalım. ‘Ben de çalışma arkadaşlarıma ifade etmem lazım.’ dedi. ‘Eş zamanlı yapalım.’ dedim. Anlaştık. Akşam 9 sularında, ‘Sabahı beklemeyelim, arkadaşlarıma aktarmaya başladım. Açıklamam budur.’ dedi. Hemen tercüme ettik. Sabah yayınlamayı düşündüğümüz üzücü açıklamayı gece 11’de yayınlayabildik. Bundan dolayı da yerden yere vurulduk ama madalyonun bir de diğer yüzü var. Keşke Obradovic burada olsa. Keşke bizde kalmış olsa. Olmadı. Bu hayatın içinde olan beklenmedik virajlar.
 
(20 milyon Euro’nun basketbol bütçesi için fazla olup olmadığı yönündeki soru üzerine) Bu seviyede 30’dan 10’a inilemez. Nasıl futbolda 90’dan 50’ye bir seferde inemiyorsun. Bizim inancımız 20’yle de başarılı bir takım yaratabileceğimiz. Maurizio Gherardini kaldı. O da başarımızın temel direklerinden biridir. Hummalı bir çalışma yapıyor. Bu işi kafasına koymuş. İleriye dönük olarak konuştuğumuz kişiler var. Açıklamalarımız çok yakında olabilir. Šarūnas Jasikevičius gelecek vaat eden hocalardan biri Avrupa’da. O olur, başkası olur ama kim olursa olsun çok iyi bir isim olacak. Bazı oyuncularımız kontratı bittiği için ayrıldı; Williams, Thomas, Nunnally gibi. Datome, Obradovic kadar olmasa da yakın derecede sevilen biri. Tam bir karakter. Fenerbahçe’yi benimsemiş, her şeyini veren, bir lider. Ama o da, ‘Anlayışla karşılayın beni.’ dedi. 3 sene kontrat almış. Yaşı belli bir seviyede. Orada yeniden bir yapılandırma yapılacak. Pandemi fırsattır. Biz, yine Final Four hedefi olan bir takım olarak yapılanabileceğimize inanıyoruz bilhassa son birkaç gündür aldığımız haberler çerçevesinde.
 
Her sezon gelen olur, giden olur. Bizim NBA’a kaptırdığımız başka gençlerimiz de var. O yüzden ben isterdim ki ‘altyapı’ diyorsunuz, ‘genç’ oyuncu diyorsunuz da basketbolda da keşke birkaç tane olsa…
Aynı kalitede biri yok. Obradovic’e haksızlık, saygısızlık olur. Kim gelirse gelsin ondan sonra işi kolay değil. Hocamızın ayrıldığı kulüplerde hoca ayrıldıktan sonraki dönemlerde sıkıntılar yaşanmış, inşallah biz o sıkıntıları yaşamayacağız. Basketbol altyapısından oyuncu çıkma ihtimali kesinlikle var. Bizim DNAmızda genç yıldızlar çıkarabilecek, her türlü meyveyi yaratabilecek unsur var. Sistemin buna müsaade etmesi gerekiyor. Sadece erkek basketbolda değil; kadın basketbolda da voleybolda da alttan gelen çok iyi oyuncular var ama dediğim gibi biraz cesaret bulup onları oynatmamız lazım.
 
Bizler kurulurken genç bir cumhuriyetin sporu yayma sorumluluğuyla pek çok spor branşında faaliyet gösterme yükümlülüğü verilmiş. Kurulduğumuzdan beri de bu aynen devam ediyor. Üç büyük takım bilhassa Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş buralara çok büyük yatırımlar yaptılar. Bunları taşımakta sıkıntı çekiyor. Onlarda bizim gibi bütçeler de yok erkek basketbolda. Üstüne üstelik büyük şirketlerin kurduğu takımlarla da rekabet etmemiz bekleniyor. O rekabet eskiden çok kolaydı ama şimdi o ara da açılıyor. Çünkü onların imkanları artık bizlerde yok. 2018 mayıs-haziranı devrimsel bir karar verildi. Bizim için devrimsel. Stopaj ödemeleri 7 günde kulüplere iade ediliyordu ve bunları amatör şubelerde kullanıyorduk. Bu çok rahatlattı. Bazı kulüplerin bütün ihtiyaçlarını karşılıyordu. İyi işleyen sistem bozuldu. O da devlet açısından baktığımız zaman hak da verebilirsiniz. Herkes bunları amatörlere harcamıyor diye. Böyle bir sistemi kökünden değiştireceğinize oraya denetimler konabilir, farklı mekanizmalar konabilir. Ona göre de bu sistemin daha sağlıklı çalışması sağlanabilirdi. Yöneticiler de bu parayı cebine atmıyor. Kulübün nakit ihtiyacını karşılamak için gerektiği zaman buradan buraya koyuyor ama yerine telafi ediyor. Dolayısıyla 2018 ile ilgili denetimden geçtik. 90 küsür milyonluk iadenin harcamasında sadece 20-25 bin liralık yanlış harcama çıktı. 90 küsür milyonda 20-25 bin diyorum. Yeni yönetmelikte de ne olacağı çok belli değil ama eskisi gibi olmayacağı belli ve şu an içinde bulunduğumuz konjonktürde çok ihtiyacımız olan bir kaynak. İnşallah devletimiz bu imkanı bizden almaz. Amatör şubeleri kapatamazsın. Tamamen Türklere geçersin, tamamen gençlere geçersin, küme düşme riski alırsın.
 
Beinsports kendi ifadelerine göre burada daha uzun kalmak istiyorlar. Yayıncı kuruluş konusunda Fenerbahçe’nin görüşünden daha önemlisi kulüplerin görüşü nedir? Önemli olan o. Bugün toplantıda da görüşüldü. Tabii ben Kulüpler Birliği’nin sözcüsü değilim. Başkanımız yapar, federasyon sözcüsü yapar. Ben büyük resme bakayım. Sıkıntı var. Olağanüstü dönemden geçiyoruz. Tüm işletmeler sıkıntı yaşıyor ama bir sene geriye gidersek de bize bir indirimle geldiler. Daha doğrusu federasyona geldiler; onlar da bize getirdi. Dolar seviyesinde aşağı yukarı yüzde 13 indirim, kuru da 5.80’de sabitlemek tabii 5.80 üstüne çıktıkça kaybımız arttı. Biz bunu bir seferlik indirim olarak algılamıştık zamanında. Geldiğimiz noktada karşı tarafta bir seferlik indirim olarak algılanmıyor. Fakat burada hepimiz aynı gemideyiz. Onlar başarılı olacak ki Türk futbolunun iştahı devam edecek. Ödemeleri vaktinde yapacak. Kulüpler o kaynakla doğru yatırımlar yapacak. Futbolu daha renklendirecek, daha rekabetçi hale getirecek. Hepimiz o döngünün içindeyiz. Fakat ciddi bir güven sorunu var. Benim düşüncem bu; Kulüpler Birliği olarak söylemiyorum. Bizle yayıncı kuruluştan çok; federasyonla ilgili bir güven sorunu olduğunu düşünüyorum. Biz sürecin istendiği zaman, gerekli görüldüğümüz zaman içine çekiliyoruz. Yoksa genelde bu sürecin dışındayız. Ne yazışmalar yapılıyor; toplantıda neler konuşuluyor vs. Biz bütün resme hakim değiliz. Dolayısıyla zaman zaman da yayıncı kuruluşa tepkilerimiz oluyor. Biz de ‘kulüpler olarak hukuken muhatap olmasak dahi buradaki en önemli paydaşız ve bundan sonraki bütün görüşmelerde, müzakerelerde bulunmalıyız’ dedik. Federasyon da sağ olsun sıcak bakıyor. Bugün bir toplantı yapıldı. Birkaç gün daha toplantılar yapılacak. Bir yere vardık mı? Hayır. Bana sorarsanız yayıncı kuruluş da bu işten fayda sağlayacak bu pandemi döneminde. Bence ortak yerlerde, statlarda seyirciler de az olacağı için satışları artacak. Bunu da zaman gösterecek. Evet, nisan ve mayıs ayında sıkıntı yaşadılar. Maçlar yoktu ama haziran ve temmuzda da normalde maçlar olmazdı. Şimdi maçlar var. Bütünsel olarak bakmak gerekirse bu sezon ödemeler açısından nasıl bitecek? Onlar da doğal olarak maçlar oynandıkça ödeyebiliyor. Haklı çünkü ödeme yapar, maçlar oynanmaz. Önümüzdeki sezonun netleşmesi lazım. Geçen sezon bir seferlik indirim yaptık. Geçen senenin rakamları olması lazım. Bir de ileriye dönük olarak daha büyük bir resim konuşabilmeliyiz. Üç ayrı konu var. Bizim de sürecin içinde olmamız lazım çünkü dışında kaldıkça bir nebze karar süreçlerinde ihtiyaç duyuldukça kullanılan bir konuma geldik. Biz bundan çok rahatsızız. Mümkün olduğu kadar şeffaflık istiyoruz. Mümkün olduğu kadar olup biteni bilmek istiyoruz. Geçen senede indirimler yüzde 13 falan diyoruz ya o bütün paketti. Biz paketin hepsini almıyoruz. Bizim aldığımız porsiyona baktığımız zaman indirim daha da yüksek çıkıyor. Öyle bir dönemde geçiyoruz ki yayıncı kuruluş gelirleri iniyor, kurlar artıyor, stopaj iadelerimizin ne olacağı belli değil, vergi 20’den 40’a çıktı. 20’de 40’a çıkması demek de 100 liralık oyuncunun 166 liraya denk gelmesi demek. Bunda da devletimizden anlayış bekliyoruz. Kaldırmasın ama bir nebze ertelesin çünkü hali hazırda kaotik olan finansal durumu daha da kaotik hale getirecek. O yüzden futbolun sorunlarını bütünsel olarak ele almamız gerek. O yüzden ‘çıkarlarımız ortak. Masanın etrafında buluşup çözüm üretmeliyiz’ diyorum. İnşallah Bein konusunda kazan-kazan-kazan olacak bir şekilde sonuçlandıracağız. Çünkü hatırı sayılır yatırımlar yapıyorlar. Onların da bize ‘bunu fırsat olarak kullanmıyor. Ciddi sıkıntıları var’ bunu göstermesi gerekiyor. O sıkıntıların ne kadarını biz, ne kadarını onlar karşılayabilir? Pastayı beraber büyütmeliyiz. Bein’e şu konuda yardımcı olmamız lazım. Korsan yayın konusunda büyük kayıpları var. Kendileri gerekli mevzuatları yapamıyor. Bizim kulüpler olarak onlara lobi yapmamız lazım. Fakat haklarımızı korumamız gerektiği zamanda da yumruğu masaya vurabilmeliyiz. Bunun için de sürecin içinde olmamız gerekiyor.
 
Nihat Özdemir ile toplantıda yapılan konuşmalar dışında konuşmadık. Zaten Nihat Bey erken ayrılmak zorundaydı. Uçağı vardı. O yüzden 15-20 dakika erken ayrıldı ama kendisiyle merhabalaşmadık.
 
LİGLERİN 15-21 AĞUSTOS’TA BAŞLAMASINA 17 KULÜP SICAK BAKMIYOR
 
Liglerin başlamasına yönelik 15 Ağustos diye çılgın bir öneriyle geldiler. Federasyon bu öneride bulundu. Bunun için gerekçeler de milli maçlar ve yayıncı kuruluş. Yayıncı kuruluş sağ olsun esnek. Tercihim Ağustos ayının son haftasında da olabilir ama Eylül de olabilir. 26 Temmuz’da inşallah lig bitecek. 15’inde ligi açtığın zaman oyuncu ne zaman tatil yapacak? Takımlar ne zaman kampa girecek? Çok sakat bir durum. Avrupa Kulüpler Birliği’nde ele alınan bir konu. Biliyorsunuz ki bir oyuncunuzu milli takıma yollamazsanız 5 gün ceza yiyor. Bazı kulüpler o 5 gün ceza yemeyi tercih ediyorlar. Çünkü sezon öncesi kampında oyuncularını tutmak istiyorlar. Oyuncuların dinlenmelerini istiyorlar. Şu anki durumda ne yazık ki milli maçların eylül penceresi bir sıkıntı. Kulüpler için bir angarya. Federasyon için tabii ki önemli. Çünkü Katar’a gitmek için iki tür yol var. Biri grubunda 1. ya da 2. olmak veya burada alacağınız puanlar. Dolayısıyla onları da anlayışla karşılıyorum ama sonuçta oyuncu sağlığı, kulüplerin yeni sezona doğru hazırlanması ve yeni sezonun da diğer liglerde olduğu gibi eylül ortasında başlaması bence çok çok daha önemli. 15 Ağustos- 21 Ağustos tarihlerine biz kulüpler olarak sıcak bakmıyoruz. 17 kulüp sıcak bakmıyor. Dolayısıyla bugüne kadar paydaş olarak ne kadar dinleniyoruz? Bilmiyorum ama bu konuda dinleniyoruz. Federasyon açıklayacaktı. Onay veren kulübün argümanları da mantıklı. O da sporcu sağlığı çerçevesinde. Dur kalk dur kalk değil; buna 34 hafta yerine 42 haftalık sezon olarak başlayıp devam edelimi savunuyorlar. Ama genele baktığınız zaman, Avrupa’daki takvime baktığınız zaman bu takvim gerçekçi değil. Yayıncı kuruluş doğal olarak hafta içi maç vermek istemiyor. O da haklı. Bir şekilde orta yol bulunacak.
 
ŞAMPİYONLAR LİGİ FİNALİ’NİN ÜLKEMİZDEN ALINMASINA ÇOK ÜZÜLÜYORUM
 
Şampiyonlar Ligi’nin finalinin ülkemizden alınmasına çok üzülüyorum. Önümüzdeki sene tek maç ve 80 bin taraftar geliyor diyelim. Bir gün gelip gidecekler. İki üç gün gelip gidecekler. İki üç gün dünyanın gözü bizde olacak. Ama şampiyonlar ligi tarihinde ilk defa ve belki de son defa 8’li bir final yapılacak. 8 takım bir şehirde üç hafta boyunca kalacak. Düşünebiliyor musunuz? Bu 8 takıma da Türk Hava Yolları özel uçak yolluyor. Ülkemize getiriyor. THY için müthiş bir marka pazarlama fırsatı. Bu takımlar İstanbul’un en güzel otellerinde iki-üç hafta konaklıyorlar. Her gün otellerde yayınlar yapılıyor. Maç oynanmadığı günde de medya kuruluşları yayın yapacak. İstanbul’u, Türkiye’yi anlatacak. Dolayısıyla futbol açısından baktığımız zaman 8 takımın üç hafta boyunca burada kalması, 1000, 1200, 1500 uluslararası medya mensubunun gözünün tamamen Türkiye üzerinde olması mı daha faydalı? Yoksa seneye 1 günlük maç; iki-üç gün ziyaret ve 80 bin kişi mi? Ben bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bunun bir zafermiş gibi bayram havasına çevrilmesini de yine algı yönetimine bağlıyorum. Kaçmış büyük bir fırsat olarak bakıyorum. Gelelim işin turizm tarafına. Biz ülke olarak, ulus olarak, devlet ve millet olarak bu süreci Avrupa’da en iyi yöneten ülkelerden biriyiz ya da başındayız.
Allah korusun olmadı ama şu rakamların iki misli bile olsa büyük resimde çok iyi durumdayız. Finalin buradan alınarak başka bir yere verilmesi ister istemez insanların kafasında ‘Türkiye’de sıkıntı devam mı ediyor? Türkiye, turizm ve seyahat için güvenilir değil’ intibası da yaratır. Turizmin bizim için ne kadar önemli olduğunu söylememe gerek de yok. Şakşakçı bir ekiple bunu halkımıza büyük bir başarı ve zafer olarak sunduk. anlamakta güçlük çekiyorum.
 
(De Colo, Vesely ve Sloukas kalıyor mu? sorusuna ilişkin) Kim bilir.
(Luiz Gustavo kalıyor mu?) Gelir çılgın bir rakam verirler ama öyle bir durum yok.
 
Bugün toplantıda şöyle bir ricada bulundum. Bizim federasyonun şöyle bir tarzı var. Bir konuyu sızdırıyorlar, kamuoyunu yokluyorlar, altyapısını yapıyorlar sonra açıklıyorlar. Biz harcama limitimizi bilmeden devre arasında gazetede çıktı. Dedim ki ne olur, istişare edelim. Mutabık kalalım sonra limitleri açıklayın. Devre arasındaki yaşadıklarımızı yaşamak istemiyoruz. Sadece bankacı gözüyle değil, futbol gözüyle de ele alınmalı. Geçen sene çok oyuncu alınıyor, 11 oyuncunun sözleşmesi bitiyor. Basında çıkan haberlere bakıyorlar, olmayan miktarlar biçiliyor. Bankacılar rakamlara bakınca haklı olarak ne yapılandırması diyor. Bu harcama limit süreci, hem finansçı hem de futboldan anlayan ortak yaklaşımla yapılmalı. Rakamları indirmeliyiz. Orta yolu bulmanın harcama limitlerinin doğru işleyeceği, yapılandırmanın meyve vereceği ortak yolu bulmak mümkün. Yapılandırma yeterli olmayacak, harcama limiti şekli de doğru olmayacak. Ana parayı ödemeye başladığınız zaman rakamlar negatif çıkacak.  Bunu söylediğimiz zaman sonra bakarız. Düğmeyi başında doğru ilikleyelim. Herkesin ihtiyacını karşılayabilecek ve borcunu ödeyebileceği gerçekçi model yapalım. Faiz oranları kat ve kat üstünde. Biz 18 kulüp federasyonumuza mart ayında yapısal sıkıntıları önerilerimiz yolladık. Bir kulübün bir konuda farklı düşüncesi vardı onu da not ettik. İnşallah orta yol buluruz.
 
Çok tartışılan bir konu. Son 10 senede yabancı konusu kaç kere değişti. Bu modelle gidemeyiz ama bu oyuncu sayısını indirmek mi yoksa başka kriterler getirmek mi bilmiyorum. Bugün federasyonumuzun yaptığı çalışmayı ifade ettiler. Özel bir toplantı olduğu için detaylara girmek istemiyorum. İnşallah sürecin içine bizi daha fazla skorlar ama önemli olan sayıdan çok yaşlı yabancı oyuncu çöplüğü olmaması. 1-2 lira alanların 4-5 lira olması. Özkaynağa itilmesi. İhracatçı olabilmemiz. Yabancılar için nitelik getirebilir, altyapıdan oyuncu oynatma mecburiyeti getirilebilir. Azaltılması Fenerbahçe’nin işine gelir. Kontratı olan takımlar var. Ligin başlamasına 6-8 hafta kala yeni bir sistem getirilmez. Kimseyi mağdur etmeden kademe kademe ilerlemeleri. Hepimiz aynı gemideyiz, herkesin ihtiyacını karşılayacak model olması ve doğru zamanlamada olması.
 
Şu anda 3 milyonun üzerinde alan oyuncu yok. Daha da aşağıya çekmemiz lazım. KAP bildirimi belirli seviyenin üzerindeyse yapmak zorundasın. Yapmak zorunda olduklarımızı yapıyoruz. Menajer ücretleri açıklanmış. Geçen sene ‘Menajerler bunları söğüşlemiş’ diyorlardı. Rakamlar aşağı yukarı belli noktaya gelmiş.
 
(Ersun Yanal’la ilgili bir soru üzerine) Ersun hocaya selamlar, eminim denizlere açılmıştır. Hoca iyi bir Fenerbahçeli. Ne gelirken ne giderken para konuştu. Önüne ne koyduysak imzaladı. Dikkat edin; ender rastlanan bir olaydı. Ayrıldıktan sonra tek kelime etmedi. Büyük hedeflerimiz vardı. İnsan olarak mükemmel bir insan. Kendi istifa etti, biz onu görevden almadık. Sağolsun kamptan ayrılsın istemedik. O da kabul etti. Son maçına çıksın istedik. Ondan dolayı da tenkit edildik. Olmadı, beraber başaramadık. Hizmetleri için teşekkür ediyorum.
 
(Emre Belözoğlu’ndan beklentiniz nedir sorusuna) Sportif Direktör konumuna yakın bir görevde olacaksa veya sportif direktör olacaksa normal bir sportif direktörden ne bekliyorsanız onu. Özelikle altyapıda ki onun çok inandığı müessese, onu. Maliyetlerin düşürülmesinde  çok önemli rolü var. Transferler ve pazarlıkları. Teknoloji, Fenerlab’ı getirdi. Bizde olmayan sistemleri getirdi. Sakatlıkları önceden mesela Falette büyük sakatlık riski olur diye oynamadık. Fark ve ruh getirmesi. Samandıra’yı daha iyi çekip çevirmesi. Futbol akıllarımızın da biri olması. Bunları yaparken futbolcu olmadığını bilmesi. Bambaşka kulvara girdiğini ona göre değişik beceri ce yetenekleri, sakinliğe ulaşması gerektiğini bilmesi gerekir.
 
Bir tek aptallarla ölüler değişmiyor. Emre’nin saha dışında nasıl biri olduğunu söylememe gerek yok. Geçen sezon sahada son derece kontrollüydü.Bir iki maç yaşananlar dışında.  Lider ve kaptan gibi duruş sergiledi. Ben inanıyorum ki yeni görevinde aynı değişimi yapacaktır.
 
Altay’a çok güveniyor, beğeniyor ve önünün çok açık olduğunu düşünüyorum.
 
(Yönetim Kurulu ile ilgili soru üzerine) Prensip olarak bu konuya cevap vermeyecektim bugün. Serdar Ali Çelikler’in çok yakışıksız, terbiye sınırını aşacak benzetmeleri olduğu için. Bu karara sağdık kalacağım. Yönetim Kurulunda bu kadar çok fedakarlık yapan bu kadar çok mesai harcayan kendi alanlarında belirli bir konumda olan insanların yaptıklarını belki biz fazla parlatmıyoruz ama tarzımız olmadığı için ama herkes elinden geleni yapıyor. Bunun bir eğitimi yok. Daha işler yapabiliriz. Herkes elinden en iyisini yapmaya çalışıyor.
 
SOSYAL MEDYADA BİZE SALDIRMAK DIŞINDA SPORLA İLGİSİ OLMAYAN HESAPLAR VAR
 
Biz TT olduğumuzda organik oluyoruz. Samimi ve gerçek insanların. Dijital dünya bambaşka bir dünya. Cumhurbaşkanımızı bizi ziyaret ettikten sonra 27 kere kasım başı ekim sonu 10 ocak arası üç dört günde bir beni, bilhassa beni ve yönetimi kötü anlamda Trend Topic yaptılar. Bunu inceledik, incelettik. Çok iyi Fenerbahçeli şirketler var. Üç aşağı beş yukarı trol hesapları biliyoruz. Dijital dünyanın olumsuz yanları. Enteresan verilere ulaştık. Fenerbahçe'ye, Ali Koç ve yönetime, gördük ki bize saldıran hesapların yüzde 50'sine yakını biz seçildikten sonra açılmış. Bunların yüzde 25’i 2019’un sonlarına doğru açılmış. Bu kişilerin değişik sosyal medya aktivitelerinden, ideolojisinden, hangi takımı takip etmesi incelendi. Mesela bir grup var bize saldırmak dışında sporla hiçbir aktiviteleri yok. Bir ekip var, Fenerbahçe aktivitesi sosyal medyada takip edenler yorum yapanlar paylaşanlar diğer takımlara göre açık ara önde. Fenerbahçe'ye en çok negatif yorum yapan, sistematik bir şekilde özellikle bir takım ama diğer takım taraftarları diyelim. Fenerbahçelilerde o davranışı görmüyorsun. Negatif yorumları biraz daha analiz ettiğiniz zaman burada gerçek samimi, bizim başarıları olmamızı istiyor, saygı çerçevesinde eleştiriler, biz onları kaale almak istiyoruz. İki tane şeyimiz var. Niye saldırıya uğruyoruz? Bir de gerçek Fenerbahçe taraftarı benim mahçup olduğum, mutlu etmek istediğim Fenerbahçe'nin gerçek sahibi olan taraftarların düşünceleri bizim için çok önemli. Sosyal medyadan kulüp yönetiyor olsaydık çok farklı şeyler yapmamız gerekirdi. Hayret ettiğimiz nokta, Fenerbahçe'ye saldırı bir ise Ali Koç ve yönetime saldırı 2-3. Futbolla alakası olmayan hesaplardan saldırı çok. Belli bir ideolojik görüştün saldırı var bir de diğer takımların taraftarlarından saldırı var. Bu enteresan. İyi analiz etmeye çalışıyoruz. Geçen bir gün gazete manşet attı. ‘Yanlış Koç gitti’ diye. Galatasaray maçından sonra uğradığımız saldırı şahsen. Kötülerin çok öne çıkartılması. 33 bin koli futbolcularımız bağışlıyor. Bir medya gurubunun gazetesinde pandemi sürecinde kulüplerin yardımı diye listelemiş. Fenerbahçe’nin adı yok. Ben size onlarca örnek verebilirim. Başka hangi takımın yöneticilerine saldırılıyor, isimlerine saldırılıyor. 
 
(Kulübe yaptığı maddi destekle ilgili soru için) Bence buranın malzemesi değil.
 
VAR sistemini çok önemsiyorum. Bebeklik aşamasında, çocukluk aşamasında, sıkıntılar giderilebilir. Sonuçta VAR'ın içinde insan var. Bence VAR, Türkiye'de iyi kullanılamıyor. Bir standart yakalanamadı. Ve ne yazık ki VAR’la hiç olmazsa futbola güven duygusunun artması gerekirken daha fazla azalıyorsa, suç VAR’dadır demiyorum bütün sistem ama VAR’a sahip çıkmalıyız. Yararlı olduğunu düşünüyorum.
 
(Mesut Özil sorusu üzerine) Acun çıkardı galiba. Ona sormak lazım. Mesut Özil’e ne bizim paramız yeter… Çok iyi Fenerbahçeli’yse, sembolik bir rakama gelecekse o zaman bakarız. Bugüne kadar hiç Mesut Özil girişimimiz olmadı. Mesut Özil yanılmıyorsam 12 milyon Euro net para alıyor. Hadi indirim yaptı, 6 aldı. Hadi oradan da indirim yaptı 4 aldı. Artık bu paralar Türkiye’de yok.
 
(Nuri Şahin sorusu üzerine) Şu an bana gelmiş bir öneri yok.
 
(Adidas’la forma anlaşması) Bu sene son senemiz Adidas’la. Dolayısıyla her kulübün yaptığı gibi son senesi olan kulüp olarak diğer üreticilerle de konuşuyoruz. Teklifler var. Temmuz ayı içerisinde nihai kararımızı vereceğiz.
 
(En çok üzüldüğünüz maç, Galatasaray’a kaybetmek miydi?). Evet. En çok o mu üzdü diye baktığınız zaman üzüldüğümüz başka maçlar da oldu. O hafta zor bir haftaydı.
 
(Taraftar Ali Koç, Başkan Ali Koç’u nasıl buluyor?) Taraftar Ali olarak Başkan Ali Koç’un iyi niyetinden hiçbir şüphem yok. Seviyorum. Hatalarından da ders aldığına inanıyorum.
 
7 sene değil, 5 senede olsa 4 sene de olsa, üstümüzdeki baskı yüksek. Şampiyonlukla ilgili hiçbir zaman mesaj vermiyorum. Şampiyonluğa ulaşabilecek ve son viraja kadar mücadele edebilecek kadro yu son iki sezona göre daha iyi kuracağımıza  şüphem yok. Daha iyi bir sinerji yakalayacağımızdan şüphem yok. Bahsettiğiniz 6 senenin 2 senesinden ben mesulüm. Öyle bir yansıtılıyor ki, hepsinden mesulmüşüz gibi. İnşallah seneye bu zamanlarda başka şeyler konuşuyor oluruz.
 
Ağustos sonuna doğru Mali Genel Kurulumuz olacak. Her yıl yaptığımız. Burada mali konulara girmemeye özen gösterdim. Çünkü her şeyi anlatacağız. Bazı kesimler şöyle bir hava yaratmaya çalışıyor. Bunlar ne muhasebe anlayan insanlar, ne de Fenerbahçe’nin borcunun ne olduğu umurunda olan insanlar değil. Bunların derdi sistematik bir merkezden yönetilerek, bizi taca atmak. Söylemediğimiz çok şey var. Bunu da bir konuşsam ne konuşurum anlamında söylemiyorum ama kol kırılsın yen içinde kalsın şeyi bitti. Biz bu kadar sıkıntı yaşarken, bu kadar üstümüze gelinirken, bazı kesimlerin son derece keyif alır şekilde toplantılar düzenleyip, kendilerine göre çabalar sarf edip,  bir eylem içinde olurlarsa, olurlarsa değil, oluyorlar; onlara da hak ettikleri cevabı vermenin zamanı geldi. İşine geldiği zaman öyle, işine geldiği zaman böyle. Kim Fenerbahçe için ne yapmış, daha iyi anlatmanın zamanı geldi. O yüzden onu da burada söylemek istiyorum. Fenerbahçe’nin borcu nedir, ne değildir. Ne kadarı banka borcu ne kadarı, toplam borç. Tekrar anlatmamız gerekiyor. Yinze bazı açıklamalarımız başka yerlere çekiyorlar. Sağlık olsun. Dimdik ayaktayız.   Sonuna kadar mücadeleyi vereceğiz. İstenmediğimizi hissettiğimiz anda inanın bir dakika dahi durmayız.
 
(Taraftar Ali Koç, Başkan Ali Koç’a ne sorardı?) Bu futbolun kokuşmuş düzenin sürdürülemeyeceğini ve bir dönüşümün mecbur olduğunu, bu dönüşümde de medyanın nasıl bir rol oynaması gerektiğini sorardım. Sizin mesleğiniz hem güzel hem de zor bir meslek. Yaptığınız hataların genellikle hiçbir şekilde –senin başına gelmiş, işten ayrılma, o da hata değil doğruyu söylediğin için- bir şeye yanlış bilgi vermek, ithamda bulunmanın bir bedeli yok. Ama nasıl biz şirketler kazandıklarımızın bir kısmını sosyal sorumluluğa harcıyoruz. Oraya hem maddi hem manevi mesai harcıyoruz. Bence spor medyası bilhassa önde gelenleri büyük resmi nasıl düzeltirize mesai harcaması bence doğru olur.