FUTBOL

Yönetim Kurulu Üyemiz Mustafa Kemal Danabaş’tan açıklamalar

26 Şubat 2020 Çarşamba 13:53

Yönetim Kurulu Üyemiz Mustafa Kemal Danabaş, 23 Şubat Pazar günü oynanan Galatasaray derbisi sonrası konuşulanlara ilişkin açıklamalarda bulundu. Yöneticimiz Mustafa Kemal Danabaş’ın açıklamaları şu şekilde:
 
“Ülkemizdeki tüm stadyumlarda giren pankartlar öncelikle emniyet güçlerimizin denetiminden geçer, onay alır ve bu işlemlerin ardından tribüne asılır. Derbide de aynı işlemler uygulandı. Konuyla ilgili olarak da emniyet birimlerinden onaylar alınmış ve o pankart asılmıştır.
 
PFDK sevkleri açıklandı. Dikkat ederseniz pankart sebebiyle kulübümüzün herhangi bir sevki olmamıştır.  Zaten izinsiz veya sıkıntılı bir pankartla çıkmış olsaydık talimatlar gereğince sevkler yapılırdı. Ayrıca ben bu pankartta toplumu ayrıştırıcı, birbirine düşürücü, düşmanlık ve nefret içeren bir söylem görmüyorum. Taraftarlar kendi samimi duygularını açıklıyorlar. Futbolun içinde olan herkes de bu pankartın ne anlama geldiğini gayet iyi biliyor.
Yıllardır mottoları "Seni sevmeyen ölsün" olan, bunu pankartlarına, marşlarına yansıtanlar; sadece kendilerini sevmediklerini söyleyen insanlara nasıl böyle bir suçlamada bulunabiliyorlar gerçekten hayret ediyorum.
 
Söylediğim gibi pankartla ilgili olarak gerekli mercilerden tüm izinler alınmıştır ve bu prosedürlerin ardından pankart tribüne asılmıştır. Bizim amacımız kimseye hakaret etmek değil. Burada bazı konuları hatırlatmak gerekiyor. Kimse kimseyi balık hafızalı zannetmesin. Geçen sezon kendi sahalarında oynadığımız karşılaşmada camiamızın evladı sevgili Koray Şener’i kalp krizi sebebiyle talihsiz bir şekilde kaybettik.  Koray’ın aramızdan ayrıldığı haberinin yayılması ile tribündeki tüm taraftarlarımız maçın ikinci yarısında stattan ayrılmıştı. Olayın tüm sıcaklığının yaşandığı anda yine “Seni sevmeyen ölsün" diye tezahürat yapanların, yaptıranların bugün bir pankart üzerinden yaptıkları algı operasyonu hayret edici boyutlardadır. Tüm yaşananları görmezden gelip, bu pankarta hangi akılla tepki gösterip suç duyurusunda bulunuyorlar buna şaşırıyorum ben.
 
Stadımızın fiziki şartları bu, yıllardır aynı şekildedir. Hiçbir değişiklik yok. Sabah eşgüdüm toplantısından sonra özellikle ben talimat verdim bütün turnikelerin açık olması için. Deplasman tribününe en insani şartlarda, en hızlı şekilde girilmesi adına bütün turnikeler açıktı. Bu bizim de menfaatimize zaten. Deplasman taraftarı içeri giremediğinde, yollar çok geniş bölgede kesiliyor. O yüzden bizim de taraftarımızın rahat bir şekilde stadımıza gelmeleri için deplasman taraftarının en seri şekilde içeri girmesi lazım. Biz de tüm imkanları kullanarak en uygun ve en hızlı şekilde içeri girmelerini sağladık.
 
Ben her sezon kendi taraftarımızın her deplasman maçında yaşadıklarını kontrol ediyorum.  Görüyorum ki 6-8 tane turnike var sadece 1-2 tanesi çalıştırılıyor. Yeri geliyor 2300 taraftarımızı 1-2 kapıdan tribüne sokmaya çalışıyorlar. Taraftarlara eziyet yaşatılıyor. Biz tüm bunlar olmasın diye elimizden geleni yaptık, dediğim gibi bizzat ben talimat verdim sorun yaşanmaması adına.
 
Ülkemizde maalesef kötü tezahürat olmayan stadyum yok. Biz, göreve geldiğimiz günden itibaren başkanımızın liderliği ve vizyonuyla tribünlerde küfürlü tezahürat olmaması için büyük çaba gösterdik. Devre arasında anons yaptırdık. Başkanla birlikte izliyorduk maçı 2 defa merdivenden indi küfür konusunda gerekli uyarıları yaptı. Küfür için elbette hiçbir gerekçe öne sürülemez. Ancak bu açıklamaları yapanlar, kendi statlarındaki küfürleri duymuyor mu?
 
Geçtiğimiz yıllarda oynanan derbide Fenerbahçeli oyuncuların üzerine tonlarca su atan, yüzlerce koltuk fırlatıp futbol sahalarında hiç görülmemiş bir şekilde içki şişesi atanların, bu çirkinliklere imza atanların, şu son maçta sahaya gelen 3-5 tane yabancı maddeye tepki göstermesini hayretle karşılıyorum.
 
Tabii bu bir savunma değil. Atılmaması gerek. Türkiye'de hiçbir sahada olmaması gerekiyor. Ama Fenerbahçeli oyunculara içki şişesi, tonlarca su, binlerce koltuk atanlar; çakılar bıçaklar atılırken görmedim, işitmedim oynayanların bugün bu kadar hassas olmasını anlayışla karşılayamayız.
 
İstanbul’daki deplasmanlarda taraftarımızın yaşadığı en büyük sorunlardan biri yüksek sesli müziğe maruz kalmalarıydı. Ben bunu çocuklarımla yaşadım. Türk Telekom Stadı'ndan geldiklerinde kaç kere işitme kaybına uğramışlardı. Biz, göreve geldikten sonra bize yapılmamasını istemediğimiz şeyi başkasına yapmama kararı aldık insani olarak. Deplasman takımlarının şartlarının iyileştirilmesi konusunda ilk adımı atan kulüp de bizleriz.
 
Geçen sene de Beşiktaş taraftarları teşekkür yayınladı. Hatta bir Beşiktaş yöneticisi bizzat arayıp insan gibi karşılanıp insan gibi ağırlanıp gönderildiği için teşekkür etti.
 
Galatasaray Başkanı maçtan önce yaptığı açıklamada geçtiğimiz sezon oynanan müsabakada 500-600 taraftarın işitme kaybına uğradığını söyledi. Tamamen asılsızdır. Hiç yüksek sesle müzik çalmadık. Hiçbir şekilde ekstra müzik sistemi yoktu.
 
Galatasaray taraftarına hangi ses seviyesinde müzik gidiyorsa Fenerbahçe taraftarına da aynı gidiyor. Ne maç öncesi ne de sonrası rahatsız edici ses seviyesinde müzik olmadı. Yapılmayan bir şeyi yapılmış gibi göstermek garip geliyor. Önümüzdeki sene yapmak istediklerine altyapı hazırlamak istiyorlar sanırım başka bir şey olamaz.
 
Stadımızda tuvaletler 2011 yılında değiştirilmiş, Avrupa’da sık sık bulunan sisteme geçilmiştir. 9 yıldır gündeme gelmeyen bu konunun bugün gündeme gelmesi yine anlam veremediğimiz bir durumdur.
 
Bu değişikliğin sebebi pisuvarların kırılıp sahaya atılmasıdır. 9 yıldır bu şekilde zaten. Herhalde bir şeyler arıyorlar. Bunların hepsi boş çabalardır.”