Futbol Akademimizin Spor ve Egzersiz Psikoloğu Duygu Gürleyik Karataş, Fenerbahçe TV’de yayınlanan ‘Akademiden Geleceğe’ programının konuğu oldu ve önemli açıklamalarda bulundu.
Spor psikoloğu olarak akademimizdeki misyonu hakkında bilgiler vererek sözlerine başlayan Futbol Akademimizin Spor Psikoloğu Duygu Gürleyik Karataş, “Bizim spor psikolojisi olarak buradaki nihai amacımız, sporcuları sahada zihinsel olarak dayanıklı ve güçlü hale getirmek. Bunun için de yapmamız gerekenlerden bir tanesi saha içerisinde ve saha dışında performanslarını etkileyecek psikolojik bariyerleri aşmalarını sağlamak için bazı baş etme mekanizmaları göstermek ve öğretmek diyebilirim. Hiçbir zaman psikolojik bariyerleri yok etmeye çalışmıyoruz; psikolojik bariyerleri, bu olumsuz duyguları mevcut halde baş etmelerini istiyoruz. Çünkü bazı zamanlarda olumsuz duygular da performansı olumlu etkileyebiliyor; kaygı, stres, baskı gibi. Biz bunları avantaj olarak kullanmasını, bunları nasıl yönetmesi gerektiği konusunda eğitimler verip, onları bu konuda yetiştirmeye çalışıyoruz.” dedi.
Spor ve egzersiz psikolojisinin psikolojinin alt dalları arasında yer aldığını ve klinik psikolojiden farklı olduğunu dile getiren Duygu Gürleyik Karataş, konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Psikolog deyince insanın aklına ilk başta ‘klinik psikologlar’ geliyor. Açıkçası burada alanda farklılıklar söz konusu. Psikoloji çatısının altında birçok alt branş var: Klinik psikoloji, sosyal psikoloji, bilişsel psikoloji, spor ve egzersiz psikolojisi… Tabii ki bunların kesişen noktaları var ama klinik psikolog ve spor psikolojisi ayrı alt alanlar, alt branşlar. Bu önemli çünkü klinik psikoloji, daha çok zihinsel, davranışsal, duygusal bozuklukların teşhisi, tespiti ve tedavisiyle ilgilenirken; spor ve egzersiz psikolojisi daha çok sahadaki psikolojik bariyerleri aşma, ‘daha iyiyim ama en iyi nasıl olabilirim?’ potansiyeline varma, potansiyelini gerçekleştirme anlamında bir sorun, bir bozukluk olmasını gerektirmeyen bir şey. Ancak biz burada her zaman şunu aşılamaya çalışıyoruz; bir psikoloğa gitmekte, destek almakta hiçbir sorun yok ama burada yaptığımız daha çok zihinsel koordinasyon gibi. Nasıl ki sahada daha dayanıklı olmak için fiziksel olarak kondisyon çalışıyorlarsa aslında ben de zihinsel antrenör olarak çalıştığımı söyleyebilirim. Sahada o 90 dakika boyunca ve saha öncesi ve sonrası çok faklı duygular var. Orada onları daha dayanıklı hale getirmek üzerine daha çok eğiliyorum ve odaklanıyorum. Bu anlamda farklılar.”
Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini ve bu etkilerin sporcuların gelişimine ne denli yansıdığına ilişkin de çalıştıklarını ifade eden Karataş, “Ben burada göreve başladıktan 6 ay sonra maalesef ki Covic-19 pandemisi başladı. Salgın süresince de burada çok sınırlı sayıda sporcumuz vardı ki neredeyse 18 aylık bir süreçten bahsediyoruz. Aslında bu da bizim için çok büyük bir deneyim oldu, çünkü bu pandemi ve üstesinden gelme konusunda da çok konuştuk, Zoom’dan toplantılar yaptık, buraya gelen sporcularla psikolojik bariyerlerin üstesinden gelme konusunda yardımcı olmaya çalıştık. Ama bir yandan da inanılmaz bir deneyim var. Sporcularla çalışıyorsunuz, temas ediyorsunuz ve onları sonrasında sahada izliyorsunuz. Bu sayede performanslarını görmeye çalışıyorsunuz. Bu noktada inanılmaz bir bağ da oluşuyor. Ancak bir psikolog olarak bu bağı da sınırlı tutmak gerekiyor. Bütün bunların yönetilmesi ve ayarlanması gerekiyor. Ama onların her türlü mutluluğu, hüznü ile bazı şeyleri aşıp yapabildiklerini gördüklerinde kazandıkları o özgüven ve bütün bunlara şahit olmak çok kıymetli ve değerli.” diye konuştu.
Akademimizdeki iletişimin temellerini veli-sporcu-antrenörü de içine alan üçayaklı bir sistem üzerine oturttuklarını dile getiren Futbol Akademimizin Spor Psikoloğu Duygu Gürleyik Karataş, “Spor psikolojisi deyince aklımıza ilk olarak sporcular geliyor ama sporcunun arkasında kocaman bir ekip var: Antrenörler, idari kadro ve Gelişim Ligi akademisinde olduğumuz için veliler. Sadece sporcularla görüşmüyoruz. Antrenörlerimizle düzenli olarak ayda iki kere yani 15 günde bir kez mutlaka toplantılar yapıyoruz. Karşılıklı bilgi alışverişi yapıyoruz. Onlar bazen, bazı konularda nasıl yaklaşacakları konusunda veya iletişim konusunda benden destek alabiliyorlar. Ancak bazen de sporcular, antrenörlerle benden çok daha fazla muhatap oluyor. Bazı noktalarda da benim antrenörlere danışmam gerekiyor. Gözlemlerinden veri almam gerekebiliyor. O nedenle antrenörlerle yaptığımız toplantılar da çok önemli olabiliyor. Karşılıklı alışveriş yapıp desteklemek amaçlı bir araya geliyor. Bazen de velilerden istek geliyor. Velilerle görüşmek ve onlara evde yaşadıkları sorunlar konusunda destek olmak ya da biz çocuklarda olağanüstü bir hal ve düşüş gözlemlediysek sebeplerini anlamak ve irdelemek için bizim de velilerle görüşmemiz çok önemli. Özetle üç ayaklı olduğunu söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Akademimizde sporcuların yaş gruplarına göre belirlenmiş çeşitli eğitimlere tabi tutulduklarına da değinen Karataş, “Spor psikolojisi adı altında her ay belirlediğimiz bir konu başlığı var ve bu konu başlığı altında bütün takımlara, yaşlarını da baz alarak kategorik olarak eğitimlerimiz var. Bunların da yararı oluyor geri dönüş açısından.. Bazen bana gelmekte çekinceleri olabiliyor. Bir psikoloğa gitmek bir önyargı oluşturuyor ve bunu kırmaya çalışıyoruz. Aylık olarak verdiğimiz eğitimler aslında buna yardımcı oldu. Örneğin motivasyon konusunda eğitim veriyoruz; hatada takılı kalma, öfke yönetme ya da odaklanma gibi konularda eğitim verdiğimizde onlar da diyor ki, ‘Ben bu konuda birazcık sorun yaşıyorum, bunu atlatmam gerekiyor. Duygu Hocam yanınıza gelebilir miyim?’ diye çok olumlu geri dönüşler oluyor. Bunun dışında antrenörlerle de bir araya geliyoruz. Geçen hafta başladığımız bir konu var, o da; Pedagojik Formasyon! Pedagojik formasyon dediğimiz şey aslında çok uzun ve üniversitelerde 1 yıl veriliyor. Biz bunu biraz damıttık. Daha hızlı, kısa ve öz bir şekilde 6 haftalık bir eğitime yayacağız. Bu konuda da antrenörlerden geri bildirimler alacağız ki şunun altını çizmeliyim ki antrenörlerimiz çok uyumlu ve istekliler. Açıkçası onlar da bizi teşvik etti. Bu eğitimler sırasında da bana yardımcı olan bir psikolog daha var.” diye konuştu.
Gerek bireysel gerekse takım halinde çeşitli yönlendirmelerde bulunduklarını da ifade eden Spor ve Egzersiz Psikoloğumuz Duygu Gürleyik Karataş, konu ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Eğitimleri takım bazında veriyoruz, her yaş grubuna göre. Ama ondan sonra farklı yönlendirmeler oluyor. O noktada da bireysel görüşmeler yapmam gerekiyor. Takıma eğitim vermeyip kişiye özel bir müdahale yapmam gerekiyorsa tek tek yapıyorum. Antrenörlerden yönlendirmeler gelebiliyor. Mentor ve Okul-Aile İlişkilerinden sorumlu Irmak Hoca (Odabaş) var, o da çocuklarla yakinen ilgileniyor. Bu anlamda onun desteği çok büyük ve bana çok fazla yönlendirmesi oluyor. Aynı şekilde idari kadrodan yönlendirme geliyor. Ama benim en çok önem verdiğim ve zamanla oturtmaya ve yavaş yavaş meyvesini almaya başladığımız ‘Duygu Hoca ben artık sana geleceğim’ ya da arkadaşlarından duymuşlar ‘Bu konuda yardımcı olmuşsunuz, ben de geleyim’ gibi bir süreç oluşuyor. Bunlar yeni yeni oluyor çünkü pandemiyi atlattığımız için bu çok kıymet verdiğim noktalar arasında.”
Sporcularımızın her koşulda ortaya çıkabilecek sorunlarla başa çıkmaları ve bir seviyeye gelmelerine adına destek verdiklerini altını çizen Karataş, “Duruma, oyuncunun mizacına ve düşüncesine göre destek verme şeklimiz değişiyor. Bir varsayım yaparsak üstün bir performans sergilemiş bir oyuncu ilk başta çok mutlu, sevinçli ve gururlu. Ama daha sonra şuna dönüşebiliyor; bu üstün performansı tekrarlamak ve hep bunu korumak istediği için bu bir baskı yaratmaya başlayabiliyor. Bu da performans kaygısı, korkusu ile birlikte ‘Acaba tekrarlayabilecek miyim?’ gibi sorunlara yol açabiliyor. Burada benim genelde söylemeye çalıştığım ve altını çizmek istediğim ‘Nasıl başarılı oldun, biliyor musun?’. Yani oyuncu bana bunun sebeplerini sıralayabiliyor mu, burada bunu anlamam çok önemli. Çünkü sebeplerini sıralayabiliyorsa büyük bir ihtimalle tekrarlayabilmesi daha kolay. Ama nedenini bilmiyorsa, üstün performans sağladığının nedenini bilmiyorsa o zaman onu tekrarlamak daha zor. Genelde bunu irdelemeye çalışıyoruz. Bunun sebeplerini sıraladığın zaman aslında tekrarlamaya başlıyor, çünkü fragman gibi, demo gibi oluyor. Bir de hep şunu söylemeye çalışıyorum; kontrol edebileceklerini kontrol et! Çünkü sahada o kadar çok kontrol edemeyeceği şey var ki yani sahada her anlamda hazır olabilir ama o performansı sergilemek için belirli bir zemin yaratılmamış olabilir. Bu bir takım sporu. O yüzden kontrol edebileceklerini kontrol etmesini sağlamaya çalışıyorum. Mesela hakemin kararını kontrol edemez, seyircinin bağırmasını kontrol edemez ama onlara karşı tepkisini kontrol edebilir. Birazcık bu yönlerde eğitimler vermeye çalışıyoruz. Sadece şunu söylemeye çalışıyoruz; ‘Hazır olduğunda sen hazır ol!’. Yani o zemin hazırlandığında sen o performansı sergileyebil. Ama bu her noktada gelemeyebilir. Buna hazırlık da, bunu aşılamak da mental dayanıklılık bir noktada.” dedi.
Aldığı eğitim ve alanında uzmanlaşma çabasıyla ilgili kısaca bilgiler de veren Duygu Gürleyik Karataş, “Spor ve egzersiz psikoloğu deyince birazcık bunun eğitim sürecinden bahsedeyim. Öncelikle 4 yıllık bir psikoloji lisans programından mezun olmamız gerekiyor. Bunun sonunda da herkes uzmanlaşıyor ve bazı dallara ayrılıyor. Aynen Tıp gibi diyebilirim. Ben de Koç Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezunum. Ancak Spor ve Egzersiz Psikoloji de o zamanlar Türkiye’de mevcut değildi, şu anda ufak ufak başlıyor. O nedenle Amerika’ya gidip Yüksek Lisans ve Doktoramı Spor ve Egzersiz Psikolojisi üzerine tamamladım. Şimdi de Özyeğin Üniversitesi’nde Psikoloji departmanında Öğretim Üyesiyim. Eş zamanlı olarak da Fenerbahçe Futbol Akademisinin Spor ve Egzersiz Psikoloğuyum. Biz burada bilimsel dayanıklı uygulamalar yapmaya çalışıyoruz. Bir üniversite desteği olmasının bu uygulamalarda kolaylığı büyük oluyor. Teori ve pratiğin kesiştiği nokta diyebilirim. Bu beni zenginleştirdiği gibi yani iki tarafı da görmek, işin mutfağına girmek ama bir yandan da hem eğitim hayatımda hem de buradaki müdahalelerimde çocuklara zenginlik kazandırdığını düşünüyorum.” şeklinde bir açıklama yaptı.
Yaptıkları işte sabrın anahtar kelime olduğuna da değinen Spor ve Egzersiz Psikoloğumuz, “Tahir Hoca da ‘Akademi sevgi, sabır işidir’ diye vurgular. Sabır kısmı çok önemli, bunu ben de vurgulamak istiyorum. Bir yandan da çok çelişiyor çünkü sabretmek sporun doğasına ters. Çok dinamik ve her şeyin hemen olması gereken bir alan ama biz şu an Gelişim Ligi’ndeyiz. Gelişim Ligi’nde sabır anahtar kelime diyebilirim. Eğer burada çalışacaksanız ve sabredeceğinizi düşünmüyorsanız aslında bu çok da size göre bir iş olmayabilir. Şöyle düşünelim; tohum ekiyoruz ve yeşermesini bekliyoruz. Beklerken de verimli toprak, verimli su… hepsini bir yandan da katmaya devam etmeniz gerekiyor. Beklemek ve sabretmek çok önemli. Ancak sabrettiğinizde ve size olumlu geri dönüşler olduğunda o temas ettiğimiz sporculardan o da apayrı bir tatmin diyebilirim.” ifadelerini kullandı.
Futbol Akademimizin Spor ve Egzersiz Psikoloğu Duygu Gürleyik Karataş, şöyle devam etti:
“Biz şu ana kadar konuşurken performansı artırmak, dolaylı yönden kazanmayı öğretmek… hep bunların üzerine gittik. Ama atladığımız bir bölüm daha var ki önemli olan aslında bizim Gelişim Ligi’nde kaybetmeyi de öğretmemiz gerekiyor. Kaybetmeyi öğretmekten kastım şu; eğer sportmence bir davranış sergilemiyorlarsa çünkü bu yaşta oluşuyor bunlar, adil bir şekilde kazanmıyorlarsa o kazanmanın o kadar da değerli olmadığını bir taraftan aşılamamız çok önemli. Birçok duyguyu barındırıyor, çok dinamik bir spor; hüzün, öfke, sevinç, mutluluk, kıskançlık… bunların hepsi yoğun bir şekilde tüm sporcularımızda bazen de aynı anda yaşanıyor ve çok küçükler, bütün bu duygularla nasıl baş edeceklerini şaşırıyorlar. Hepsinin de bunlarla baş etme yöntemi farklı: Kimi içine kapanıyor, kimi bağırıp çağırıyor, kimi ortalığı yıkıyor… Burada o duygu yönetimini yapıp nasıl avantaj olarak kullanabilir bunu aşılamaya çalışıyoruz.”
Sporculardan kendisine gelen şikayetleri dört ana bağlıkta açıklayan Karataş, “Geçmiş kayıtlarıma şöyle bir baktığımda tahmin edebileceğiniz gibi en sık performans kaygısı şikayetleri geliyor. Ama bir o kadar da hatada takılı kalma. Bazen hatada takılıp kalıp orada vakit kaybetme, o yüzden tekrar bir hatanın gelmesi. Bir başka şey ise sakatlık! Sakatlık süreci ve sakatlık sonrası korkular, stres ve öfke yönetimi de diyebilirim. Bu dördü çok sık ve temel olarak gelen şikayetlerden bazıları.” diyerek konu ile ilgili bilgiler verdi.
Futbol Akademimizin Spor ve Egzersiz Psikoloğu Duygu Gürleyik Karataş, sözlerini şu şekilde noktaladı:
“Şunun altını çizmek istiyorum: Psikolog dendiğinde önyargılı bakılmaması gerektiğini, aslında bunun kendimize yaptığımız en iyi yatırımlardan bir tanesi olduğunu ve hiçbir zaman hiçbir duyguyu yok etmemenin önemli olduğunu söylemek istiyorum. Bazı sporcular gelip ‘ben artık stres olmak istemiyorum’ der ya, hayır o stres yararlı. Mevcut olanla baş etmeyi, onu yönetmeyi, onu kullanmayı, öğrenmek için bile her zaman yardım ve destek almayı, bir ekip olarak çalışmayı tavsiye ediyor ve öneriyorum. Biz de burada bunu aşılamaya çalışıyoruz.”
Basın Fotoğrafları