Zico: Fenerbahçe Yönetimi kumar oynamamıştır

19 Şubat 2007 Pazartesi 00:00

Teknik direktörümüz Zico, FBTV'de Yasir Kaya'nın sunduğu "Stüdyo Futbol" programına konuk oldu. Zico, sezon başından bu yana yaşanan gelişmelerin yanı sıra güncel konulardaki soruları da içtenlikle yanıtladı. Teknik direktörümüz Zico'ya yöneltilen sorular ve teknik direktörümüz Zico'nun cevapları şöyle: - Zico, dünyanın en iyi oyuncularından biri ve şimdi ünlü bir teknik adam. Zico Türkiye'de mutlu mu?- Ben Türkiye'de ve Fenerbahçe'de olmaktan çok mutluyum. Bana bu ülkede, böyle bir takımda çalışma fırsatı verdiği için Fenerbahçe yönetimine teşekkür ediyorum. Avrupa Futbolu'ndaki ilk tecrübem. Ve önümüzdeki zamanlarda da çok büyük başarılara birlikte imza atacağımıza inanıyorum. - Zico Türkiye'de ne bekliyordu, kendisini şaşırtan bir şey oldu mu?- Türkiye'ye gelmeden önce elimde Fenerbahçe ile ilgili bilgiler ve bende oluşan bir imaj vardı. Daha önce Türkiye'de ve Fenerbahçe'de çalışan Brezilyalılarla da görüşmüş ve takımla, camia ile ilgili bilgi sahibi olmuştum. Takımın kapasitesi, takımla ilgili beklentiler ve Türk futbolundaki yeri hakkında bilgiye sahiptim. Tek tanımadığım şehirdi ve İstanbul'u tanıdıktan sonra da bu şehre de hayran oldum. - Türk Futbolu oldukça stresli. Zico, bu yoğun tempo için ne düşünüyor?- Türkiye'deki 7 ayımda sadece günlerin beni yaşlandırdığını söyleyebilirim. Çünkü futbol içerisinde stres her zaman vardır. Bir teknik direktörün sorumluluğu futbolculardan bir kat daha fazla. Brezilyada Flamengo'da oynadığım dönemde de müthiş bir taraftar vardı ve bu destek baskı ve stresi artırıyordu. İtalya'da Udinese'de oynadığım dönemde de taraftarın bağlılığı ve baskısı çok büyüktü. Türkiye'de de taraftarın baskısı ve bağlılığı çok büyük Fenerbahçe'ye . Biz de bunu görüyoruz. Bize baskı oluyor ama futbol içerisindeki herkes bu baskıya hazırdır, biz de hazırlıklıyız. Baskılara direnme noktasında Japonya'da geçirdiğim 15 senenin bana büyük katkısı oluyor. Ben bunun avantajlarını görüyorum. Japonya'daki son 4 yılım Japon mili takımı ile geçti. Milli takım teknik direktörü olmak, bir ülkenin sorumluluğunu almış olmak, daha farklı bir sorumluluk getiriyor. Bu sorumluluğu taşımak, kariyerimin geleceği konusunda bana büyük katkılar sağladı. Japonya'ya gittiğimde, ilk ayak bastığımda futbol amatör bir spordu. Hiç alt yapısı yoktu. Saha içi haricinde, tesisleşme ve futbolcuların durumu, futbolla ilgili her şeyle ben ilgileniyordum. Japonya'da futbola büyük katkılarım oldu. Tesis camia, futbolun alt yapısıyla ilgili her şeyle ilgilendim. Bu büyük bir tecrübe oldu. Bu konuda bana Avrupa'daki ilk tecrübem olması dolayısıyla 'stajer teknik adam' yakıştırmaları oldu. Fenerbahçe Televizyonu sayesinde taraftarlara bu konuda biraz daha açık bilgiler vermek istiyorum. Kashima takımına geldiğimde hem futbolcu, hem teknik direktör olarak görev yapıyordum. Bazen öyle durumlar oluyordu ki; kendimin takıma katkı sağlayamadığını görüp, kendimi oyundan çıkarıyor ve başkasını oyuna dahil ediyordum. Bu bakımdan teknik direktörlük kariyerim böyle başladı. Daha sonra profesyonel oldum. Sadece Teknik Direktör olarak çalışmaya başladım. Amatör olarak çalışan bu takım, katkılarımla Japonya'da büyük bir güç haline geldi. 11 sene boyunca Japonya'daki bu çalışmalarım görüldüğü ve takdir edildiği için son 4 senede Japonya milli takımının başına geldim. Buradan şunu söylemeliyim ki; Fenerbahçe yönetimi, camiası riske girmemiştir, kumar oynamamıştır. Futbol bilgisi bakımından dünyada ünlü, dünyada etkili isimlerle çalışmış bir teknik direktörü göreve getirmiştir. - Bu noktada biraz Medya baskısından bahsedelim. Son basın toplantılarında sorular karşısında Zico sesini yükseltmeye, biraz sinirli davranmaya Bazı sorular aynen ve üst üste geldiğinde bazen yüz hatlarının sertleştiğini görüyoruz? Zico, Türkiye'de medya ve eleştirileri nasıl buluyor?- Elbetteki basında yer alan arkadaşlarımız istediklerini sormakta serbesttir. Sorular bazen tamamen alakasız noktadan veya çok tekrarlı bir şekilde gelince insanın bir şekilde tepki vermesi gerekebiliyor. Bana göre, gazeteci sorusunu sorduğu zaman, sorunun tamamen arkasında olması ve içeriğine hakim olması gerekiyor. Bazen sormak istediğinin cevabını vermek için soruya soruyla cevap verdiğimde; karşımdakinin cevapsız kalabildiğini görüyorum. Herkes soru sorabilir, istediğini söyleyebilir. Ama araştırıp bilgi sahibi olduktan sonra ve sorularını defaten sormadan. Maçlardan hemen sonra basın toplantısı yapılması ve maçın tansiyonunu hala üzerinizde hissederken, bazen siz de tansiyonlu ve stresli olup cevaplar verebiliyorsunuz. Sizin de tansiyonlu bir şekilde basın toplantısına, stresli girmesine neden olabiliyor. Stresli iki tane maç geçirdik, sakatlıktan dolayı sahada yolunda gitmeyen işler vardı. Yapmak isteyip yapamadıklarımız vardı. Bunlar tansiyonu artırıyor ve basın toplantılarını da etkiliyor. Ben sakinliğimi bundan sonra da devam ettireceğim. - Sakatlıklar ikinci yarıda sıkıntılar yaşattı. Önder Lugano, Kezman, Alex ve Önder… Antalya kampında aşırı bir yüklenme mi oldu, yoksa doğal sakatlıklar mıydı? Basında da bu yönde farklı iddialar gündeme geldi? - Sakatlıklar içerisinde baktığımızda bizim için yeni olan tek sakatlık Kezman'dı. Kezman antrenmanlarda sakatlandı ve takımdan bir süre ayrı kaldı. Önder, Alex ve Lugano'nun problemleri ligin ilk yarısından kalan problemlerdi. Baktığımızda Önder'in ayağında, Lugano'nun dizinde ve Alex'in kasığında problemleri vardı. Hatta Brezilya'ya bu yüzden erken gitti. Bu futbolcularımız 10-12 gün dinlendi. Eski formlarını yakalamaları ve takımın çalışmasındaki arayı kapatmak için ekstra çalışmalar yaptılar. Bu sırada kontrol altında tuttuğumuz sakatlıkları daha şiddetli hissettiler ve biz de bunları çözmeleri için tedaviye başladık. Uzun maratonda bizimle olabilmeleri için. Artık Önder ve Lugano takıma dahil oldu. Bütün oyuncularımız takımla çalışıyorlar ve artık bizimle olacaklar. Umarım bundan sonra da hiç sakatlık olmaz ve kalan süreyi bu konuda daha iyi geçiririz.İkinci yarıya başlarken, kullanabileceğimiz, belli sayıda futbolcu vardı. PAF takımındaki futbolcuları da kampa alarak profesyonel takımla çalışmaları, bunu hissetmeleri ve ileride katkı sağlamaları için kampa dahil ettik. Sakatlıklar sonucu 15-16 futbolcu kalmıştı kadroda. Şimdi ise futbolcularımız düzelmeye başladılar. Sakaryaspor maçına hazırlıklarımız sırasında kadroda 19-20 futbolcu vardı ve bu benim için ayrı bir mutluluktu. Selçuk ve Rüştü de umarım kısa sürede çalışır ve opsiyonumuz daha fazla olur. Benim amacım 11 futbolcuyu sahaya sürmek değil, onları maçlara göre, durumlarına göre sahaya sürmek. Takımdaki bütün oyuncular benim için önemli. -Zico göreve başladığından bu yana Fenerbahçe'de en çok üzüldüğü ve sevindiği maçlar hangileriydi?- Maçları teker teker ayırmak aslında zor. Çünkü her maçın kendine ait hikayesi var. Beni üzen maçı özellikle söyleyebilirim ki; Kiev'de oynadığımız Dinamo Kiev maçı. Ben açıkçası o maçı kaybetmememiz gerektiğini düşünüyorum. Hakem hatalarından dolayı biz o maçta mağlup olduk. Sayılmayan bir golümüz vardı, Serkan'ın yanlış verilen kırmızı kartı vardı. İnsan işleri düzgün yapıp iyi oynayıp kaybedince üzülüyor. O maç beni çok etkiledi. Maçları ayırt edemiyorum ama o maçın o şekilde bitmesi beni çok üzmüştü. En fazla sevindiğim maçlardan biri Galatasaray maçı diyebilirim. Fenerbahçe'nin başında Türkiye'deki en büyük derbiyi oyuncularımla birlikte kazanmak, beni çok mutlu etti. Bu tip maçlarda kazanmak çok önemlidir. İlk derbilerimden birini, Dünya'nın en büyük derbilerinden birini kazanmak, teknik direktör ve insan olarak beni çok mutlu etti. Bir de Eintracht Frankfurt ile berabere kaldığımız, UEFA Kupası'nda üst tura çıktığımız maçtı. Bu maçtaki istek, hırs, azim beni çok mutlu etmişti. İyi başlamış, iyi oynamış ama iki gol yemiştik. Fakat sahadaki futbolcularımız kaybetmeye değil, kazanmaya inanıyordu. Yaptığımız çalışmalar ve konuşmaların sahada işe yaradığını görünce maçın 2-2'ye gelmesi, futbolcularımızın isteği ve istediklerini başarmaları beni çok mutlu etti. -AZ Alkmaar ile oynanan ilk maç öncesi rakibin yeterince analiz edilmediği ve futbolculara bilgi aktarılmadığı yönünde iddialar yer aldı basında. Sayın Zico, bunu nasıl değerlendiriyor? - Biz Alkmaar maçı ile ilgili analizlerimizi yaptık ve onların hangi bakımlardandan güçlü, ne bakımdan zayıf olduklarını konuştuk, futbolcularımıza aktardık. Şöyle bir şey var ki; Fenerbahçe sahada yalnız değil, rakiple oynuyor. Rakip kadroda da belli zamandır oynayan futbolcular var, kaliteli ve ne yaptığını bilen futbolcular. Biz bu bilgileri de oyuncularımıza aktardık. Bu takım PSV'yi kendi sahasında 3-2 yenmiş, Sevilla'yı yenmiş bir ekip. Fenerbahçe saha da tek başına oynasa herkesi yenerdi. Rakip takımlar da kazanmak istiyorlar. Onların futbolcuları kadar bizim oyuncularımız da kaliteli. İlk maçta rakibin kaliteli futbolcuları kaleye şut konusunda daha iyi günlerindeydi ve şansları da iyiydi. Bizim oyuncularımız da iyiydi. Alkmaar'ı Hollanda'da yenecek gücümüz var. Kaliteli futbolcuları kadrosunda barındıran kulüplerin ne zaman ne yapacaklarının belli olmadığını görürüz. Martins, Dembele gibi kaliteli futbolcuları vardı rakibin. Tam tersine baktığımızda bizim de örneğin Alex gibi, ne yaptığı ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan, skora bir anda etki edecek futbolcularımız var. Futbolda daha az hata yapan kazanıyor. Analizler her zaman sahada karşılığını bulamayabiliyor. Fenerbahçe her zaman kazanmak zorundaymış gibi gösteriliyor. Fenerbahçe'de kaliteli ama her zaman kazanamayabilir." - İlk maçtaki 3-3'lük skor Hollanda ekibi için büyük bir avantaj? Zico'ya göre üst tur için yüzde kaç şansımız var?- Yüzde 49 bizim, yüzde 51 onların şansı var diyebiliriz. Bizim alacağımız galibiyet bizi üst tura çıkaracak. 1-1,2-2,3-3'lük eşitlik onlara yarıyor. Baktığımızda Hollanda'da kazanacak bir kadromuz var, oyuncularımız var. AZ Alkmaar'ın kendi sahasında maç kaybetmeyeceğinin de garantisi yok. Bizim Newcastle ve Palermo maçında sergilediğimiz performans çok iyiydi. Sadece final bölümünde iyi değildik. Ve şans eksikliğini de eklediğimizde istediğimiz skorları alamadığımızı görüyoruz. İstediğimiz oyunu sergileyebilirsek ve bitirici vuruşları başarabilirsek Alkmaar maçından galibiyetle ayrılacağımızı düşünüyorum. Buradaki maçta ilk başta öne geçen taraf onlardı ve de bundan sonra bizim oyuncularımızın saha içerisindeki reaksiyon farklı oldu. Skoru 1-1'e getirdik. Deivid'in direkten dönen topu gol olsaydı, Devid'in pozisyonunda penaltı verilseydi, ilk başlarda Alex'in kafayla girdiği pozisyon gol olsaydı, Tuncay'ın şutu gol olsaydı, kaleci kötü gününde olsaydı kazanabilirdik. Onların attığı ilk gollerinde ofsayt olduğunu düşünüyorum. Kaybedilen maçlarda bahane gibi olabilir ama bir iki pozisyon maçın skorunu değiştiren söz sahibi olan pozisyonlar oluyor. Son maçta da böyle iki pozisyon olduğunu düşünüyorum. Alkmaar'da biz öne geçersek, ondan sonra onların futbolcularının reaksiyonları nasıl olur bilmiyorum. Bizim futbolcularımız gol yemelerine rağmen maçı bırakmadılar. Hollanda'da umarım öne geçen biz olur ve galip bitiren biz oluruz. - Sakatların durumu iyileşti? Forvet olarak Kezman oynayabilecek? Deivid'in form durumunu nasıl görüyorsunuz? Kezman'a kartlar konusunda bir uyarınız oldu mu?- Deivid biraz şansı eksik diye düşünüyorum. Kendisine verilmeyen bir penaltı vardı, direkten dönen topu vardı. Maçlarda şanssız bir oyuncu ama daha iyi olacağını düşünüyorum. Kezman ise saha içerisinde bazı pozisyonları kafasına takıp, bir sonraki pozisyona bunları taşıyor ve kart görebiliyor. Bu başımıza iki kere geldi. Kezman saha içerisinde biraz daha sakin ve sabırlı olmalı. Sinirini durdurmayı başarırsa çok daha iyi olacak. Takıma dönmek için çok çalıştığını, formayı ne kadar özlediğini ve hırsını antrenmanlarda görüyoruz. Sadece sabrını geliştirmeli. - Zico'nun hakemler konusundaki yorumu nedir? Mesela Fenerbahçe bu sezon hiç penaltı kullanamadı?- Bizim hakemler hakkında konuşmamız çok doğru değil. Aslında konuşmak istemiyorum. Ama hakem hatalarından puan kaybedildiğinde emeklere üzülüyoruz. Sezonun ilk maçında Sakarya'da Tuncay'ın sayılmayan golü, Sakarya'nın ofsayt olan ilk golü, son kaybettiğimiz Rize maçında hatalı kararlar. Mesela Deniz'in pozisyonunda yan hakemin ikazıyla hakemin yanlış penaltı kararı. Alex'in kaleciyi geçmesine rağmen kendini attığı iddiasıyla kart verilmesi, Deivid'in iptal edilen golleri. Bunların nasıl olduğunu düşününce, insan üzülüyor. Aslında çok fazla yorum yapmaya gerek yok. Bizim lehimize verilen hakem hatasıyla kazandığımız hiçbir maç yok ama hakem hatasıyla kaybettiğimiz maçlar var. Herkes işini biraz daha düzgün yaparsa her şey daha iyi olur. Ben hiçbir hakemin Fenerbahçe'ye karşı olduğuna, Fenerbahçe aleyhine karar vermek için sahaya indiğine inanmıyorum ve inanmak istemiyorum. Her hakem iki takıma da eşit mesafede olmalı ve bu böyledir. Ancak hatalar hep bizim aleyhimize olmaya başladı. İnsanın canını sıkan noktada bu açıkçası. Sahada verilen kararlar daha dikkatli verilirse olayların daha iyi olacağına inanıyorum. - Basında sık sık speküle edilen konulardan biri de Sayın Başkan'ın Zico'nun işlerine müdahale ettiği yönünde? Kadro tercihleri ve diğer konularda başkan veya yönetimin müdahalesi oluyor mu?- Bu konuda açıkçası ben çok netim. Bu soruyu daha önce birkaç kez daha cevaplamıştım. Başkanımızın hiçbir zaman işime karışma gibi girişimi olmadı ve olmayacağını da biliyorum. Bu olduğu zaman ben olmayacağım, ben giderim. Ne başkanımız ne de herhangi biri işime karışmadı. Herkesin sorumluluğunu ben biliyorum, onlar da benim sorumluluğumu biliyor. Teknik konularda sorumluluk benimdir. İdari konularda sorumluluk başkanımızın ve yönetimindir. Onlar işlerini çok iyi yapıyor. Bana da güveniyorlar. Benim de işimi yapacak tecrübem ve kendime, ekibime, oyuncularıma güvenim var. Zaman zaman fikir alışverişi yapıyoruz, görüşlerimizi paylaşıyoruz ama sadece o kadar. - Alex konusunda Alkmaar maçı sonrası neler yaşandı? Alex ile ilgili gelişmeleri, yaşanan konuşmaları direk sizden alabilir miyiz?- Alex'in neler yapabileceğini, neler yaptığını, kapasitesini taraftarlarda izleyenleri de çok iyi biliyor. Taraftarın her şeye hakkı olsa da, ben Alex'in yapılanı hak etmediğini düşünüyorum. O'nun Fenerbahçe'ye kazandırdıkları açıkça ortada. Ben protestonun taraftara bir şey kazandırmayacağını düşünüyorum. Bu noktada Alex'e sabırlı olmak düşüyor. Saha içerisinde sakatlıktan yeni çıktı ve halen sakatlık dönemini tamamen atlatma dönemini sürdürüyor. Bu her futbolcu için böyle. Bir futbolcuya hassas davranıp, desteği ihtiyaç duyduğunda destek vermek gerekiyor. - Zico, basın toplantısında, "Sakat olmadığı sürece Alex 11'imde her zaman oynar" açıklamasını yaptı. Dünya'da da tüm yıldızlar dinlendirilebiliyor? - Elbette her futbolcu yedek kulübesine oturabilir, dinlendirilebilir. Alex'in de ilk 11'de sahaya çıkıp daha sonra kulübeye alındığı çok maç oldu. Alex'in oynaması gereken bir dönem. Takıma ve taraftara çok şey verebileceği bir dönem var. Onun sakatlık olmadığı sürece sahada olmasını doğru buluyorum. Doktorlarımızın verdiği olumlu rapor doğrultusunda sürekli sahada tutacağım. Alex, Perşembe günü de güzel oynayacak ve maçı kazanmamıza yardımcı olacak. - Futbol dışından da konuşalım biraz.. Türk yemeklerini nasıl buluyorsunuz?- Yemek konusunda problemim yok. Bazı yemekleri fazla baharatlı, acı buluyorum fakat problemim olmuyor. Futbolcularımız buna alışkın, futbolcular alışkın. Değişik yerlerde değişik yemekler rahatlıkla yeniyor. Türk yemeklerini seviyorum. - Türkiye'ye geldiğinizde çok şaşırdığınız, ilginizi çeken, görünce şaşırdığınız bir durum var mı?- Çok şaşırtan, alışkın olmadığım bir şey olmadı. O kadar fazla yolculuk yaptım ki, artık değişik şeyler beni çok fazla şaşırtmamaya başladı. Burada da çok etkileyen bir şey olmadı. Önemli olan bulunduğunuz yerin kültürünü tanımak. Bunun daha iyi olacağını düşünüyorum. Kitaptan okuduğumuz, televizyonda gördüğümüz şeyleri yaşamak, o kültürün bir parçası olmak güzel bir duygu. Futbolun bana verdiği şanslardan biri de bu. Türkiye'ye dair her şeye dahil oluyor ve bir parçası oluyorum. Gezdiğim yerlerin fotoğraflarını çekerek sitemde de bu ülkeye katkıda bulunmaya çalışıyorum. Futbol hayatım boyunca, teknik direktörlük hayatımda çeşitli kıtalar ülkeler dolaştım. Buralardan kendime bir şeyler kattım. İnsanlara bunları anlatıyorum ki, onlar da bu güzellikleri görsünler ve yaşasınlar. - Dünya'daki bütün Brezilyalılar bu dönemlerde Rio Karnavalı dolayısıyla ülkelerinde olmak ister? Bu konuda Zico neler söylemek ister?- Herhangi bir Brezilyalının her zaman olmak ve katılmak isteyeceği bir organizasyon bu. Milyonlarca insan bu zamanı bekliyor ve güzel şovlar izliyor. Ben de fırsat bulduğum her sene karnavalın en güzel izlenen yerinden, locadan izliyorum. Çok zevkli oluyor. Her Brezilyalının her zaman görmek isteyeceği bir şey. Ailem şu an orada ve karnaval ateşine girmiş durumdalar. Ancak işimizi ve özel hayatımızı ayırmak zorundayız. Bir profesyonelim ve Avrupa'da ligler devam ediyor. Ben de işimin başında olmak zorundayım. Şu ana kadar bir sürü karnaval gördüm. Bunlardan birkaçını kaçırsam bir şey olmaz. Ancak şunu söylemeliyim; Samba okullarının bir yıl boyunca eğitimlerini sergiledikleri yarışmada, üyesi bulunduğum samba okulunun şampiyon olmasını isterim. - Sayın hocanın Brezilya ikinci liginde JFZ isimli bir kulübü var ve başkanlığını da siz yürütüyorsunuz ? Zico bir spor kulübü başkanı olarak hiç teknik direktör görevden aldı mı? - 10 senedir bu takımın sahibiyim ve başkanlığını yapıyorum. Bu süre içerisinde benim yapmam gereken bir başkan olarak teknik direktör ve futbolcularıma en iyi çalışma imkanını sunmak ve profesyonel ortamlarda çalışmalarını sağlamak. Tüm bu imkanlara rağmen eğer teknik direktör başarı getiremiyorsa görevden alınabilir.. Şu ana kadar yanılmıyorsam sezon ortasında 1 kere teknik direktör değişikliğine gittik. O zaman düşme tehlikemiz vardı, baktık ki; o teknik direktörle olmayacak. Yönetimimizle karar alıp görevden aldık ve başka teknik direktör getirdik. Bunun sonucunda da ligde kalmayı başardık. Sezon ortasında teknik direktör değişimi çok zorunlulukla olmadığı sürece tercihim değil. Profesyonel olarak çalışma imkanı verildiği halde başarılı olunmuyorsa tabii ki değişim yapılabilir. Elbetteki başkanlar her zaman söz sahibidirler kulüp içerisinde. Beraber çalıştığı insanlarla kararı alır, son söz ona aittir. Ben o kulübün başkanı olarak hiçbir zaman profesyonelin işine karışma taraftarı değilim. Burada teknik direktör olarak da, işime karışılmadığı sürece en iyisini yapmak için elimden geleni yaparım" -Sayın Zico Brezilya'da spor bakanlığı yaptığı dönemde futbol yasası çıkardı? Türkiye'de böyle bir yetkisi olsa şu an ilk hangi konuda böyle bir yasa çıkarırdı?- Böyle bir gücüm olsaydı ilk yapmak isteyeceğim şey, seyircisiz futbol oynama kararlarını tamamen ortadan kaldırmak olurdu. Seyircisiz futbolun tadı yok, olmaz. Seyircisiz futbol tanımlanamaz diye düşünüyorum. 5-10 kişi yüzünden 40-50 bin kişi cezalandırılıyor. Ben bunu büyük bir haksızlık olarak görüyorum. Her türlü önlem alınmalı olayların olmaması için ama diğer taraftarlar bunlar yüzünden cezalandırılmamalı. Olaylara sebep olanlar belirlenip cezalandırılmalı ama başkalarının haklarını yemeleri önlenebilir. Bundan ben de çok muzdaribim. - Zico'nun son mesajı nedir?- Fenerbahçe Televizyonu'na benim hakkımda taraftarlara bizi izleyenlere takım ve kendimi tanıtma ve anlatma fırsatına teşekkür ediyorum. Taraftarımız bizimle birlikte olduğu, destek verdiği sürece ve destek hissettirdikleri sürece daha faydalı olacaklardır. Futbolcularım bu desteğe en çok muhtaç kişiler. Onlar bunu hissettikçe daha güçlü oluyorlar. Biz tek hedef için birlik olmalıyız. Taraftar, yönetim, kulüp, futbol takımı çalışanları, televizyonumuz, tüm camia, hepimiz şampiyonluk ve başarı hedefi için birlikte olmalıyız. Hedefe ulaşınca yine beraber olacağız. Fenerbahçe taraftarı, sahadaki futbolcunun mücadelesi ve iyi niyetinden şüphe etmesin. Tüm oyuncular galibiyetler için çıkıyor sahaya. Onlar destek versinler, futbolcularımız da onlara galibiyetle cevap vereceklerdir.