Fenerbahçe Dergisi Kasım 2010 sayısı no:93'de yayınlanmıştır.Kimisine göre hala "Genç Semih" ama o 11 yıldır Fenerbahçe'nin içinde olan bir isim olarak takımın en kıdemlisi
"Kimler geldi, kimler geçti? diyebilecek konumda. Kariyeri boyunca çoğunlukla oyuna sonradan dahil olan ve maça anında ısınarak gol yollarında takımı ayağa kaldıran 27 yaşındaki oyuncumuz, favori sezonunu, üzüldüğü olayları, yedek golcü lakabına yeni bir anlam yüklemesini, bu sene için takım olarak taraftara vaad ettiklerini, milli takım değerlendirmesini ve altyapıda gençlerin neler yapması gerektiğini Fenerbahçe Dergisi'ne anlattı. - Semih dile kolay 1999 yılından bu yana Fenerbahçe'desin. Bir zamanlar takımın en küçüklerindenken şimdi en kıdemlisisin
Uzun yıllar Fenerbahçe'de olmanın sana neler kattığını, neler kazandırdığını düşünüyorsun? Evet, 11 yıldır Fenerbahçe'deyim. Bu süre içinde hocalarımdan ve takım arkadaşlarımdan her gün bir şeyler öğrenerek bugünlere geldiğimi düşünüyorum. Sabırlı olmamın bana çok şeyler kattığını düşünüyorum. Ben başka takıma da gidebilirdim ama oynayacağıma inandım ve sabırlı oldum. Fenerbahçe'de Dünya çapında üst düzey futbolcularla bir arada oynama fırsatı buldum. R. Carlos, Kezman, Anelka, Ortega, Kenneth Anderson, Rapaiç, Revivo, Baliç gibi
20'ye aşkın futbolcu sayabilirim. - Futbol yaşantınla ilgili olarak üzüldüğün bir şey veya pişmanlık duyduğun bir karar oldu mu?Geçtiğimiz sezon sözleşme şartlarımla ilgili olarak Kulübümle aramda geçenlerin, bazı kesimler tarafından yanlış değerlendirilmesi beni çok üzdü ve rahatsız etti. - Mustafa Denizli, Werner Lorant, Oğuz Çetin, Tamer Güney, Daum, Zico, Aragones, tekrar Daum ve son olarak Aykut Kocaman
Altyapıda da olduğun yılları da katarsak saydığım teknik direktörlerle çalışma şansı yakaladın. Bu sezon henüz yeni başladığı için Aykut Hoca'yı ayrı tutarak Fenerbahçe'ye en çok çıkış yaşatan hoca hangisidir sence bize söyler misin? Ve hangi sezon senin için en iyisiydi? Neden?Bu hocaların hepsi ayrı ayrı çok değerli ve hepsi bana bir şeyler katan hocalardır. Aralarında, benim en çok verim yaşadığım dönem ve Fenerbahçe'nin en çok çıkış yaptığı dönem Zico dönemidir. 34 maçın 17'sinde ilk 11'de oyuna başladığım sezondu ve gol kralı olduğum seneydi. Zico ve ekibi Fenerbahçe'ye çok çıkış yaşattı. - Bu sezon geçtiğimiz sene sportif direktör görevini yürüten Aykut Kocaman, teknik direktör olarak da takımın başında. Ligde de 9. haftayı geride bıraktık. Sence hocamız sizlere nasıl bir takım anlayışı ve ruh taşıyor?Aykut Hoca; genç, dinamik ve disiplini seven bir hoca. Takımı bu anlamda çok iyi motive ediyor ve toparlıyor. Sezona iyi başlayamadık. Avrupa'da istediğimiz yolda ilerleyemedik. Fenerbahçe, Avrupa'da mutlaka sözü olan bir takımdır. 5-6 yıl sonra ilk kez Avrupa'da kupalara katılamadık. Lige bunun üzüntüsüyle başladık. Geçtiğimiz sezonlarda derbileri kazanıp Anadolu'dan sıkıntı çekiyorduk. Anadolu takımlarıyla kaybettiğimiz puanlar yüzünden şampiyon olamıyorduk. Bu sezon bu takımlara karşı iyi gidiyoruz ancak derbilerde puan kayıpları yaşadık. Yinede sezonun başındayız. Özlenilen Fenerbahçe'yi Aykut Hoca'nın istediği Fenerbahçe'yi yani önde baskı kuran, top yapan, çabuk oynayan Fenerbahçe'yi taraftara izletmek istiyoruz. - Üst üste sakatlıklar yaşanıyor. Bu durum içeride sizi nasıl etkiliyor, takımın morali nasıl bize bahsedebilir misin?Sakatlık futbolun içinde olan bir durum. Allah uzun süreli sakatlıklardan bizi korusun. Takımın full kadro yapısının bozulması takımın moralini tabi ki etkiliyor. Yeri geliyor; 6-7 eksikle yola devam ediyoruz ama Fenerbahçe'de her oyuncu önemlidir. - Sen sonradan oyuna dahil olarak yeri geldi mucizeler yarattın. Vaktinde yedek golcü dendi. Bu lakaba aldırış etmedin çünkü Fenerbahçe'yi her zaman kendi benliğin üzerinde tutmayı başardın. Bu erdemli davranışını neye borçlusun?Aslında bu mucize değil ben sürekli kendimi hazır tutuyorum. Yedek kulübedeyken de bile maçın içinde gibiyim. Maçı iyi takip ediyorum; rakip defansın hatalarını iyi gözlemliyorum. Bu da benim maça girdiğim an ısınmamı sağlıyor. Ayrı bir hırslanıyorum ve golü bulduğum zamanlar oluyor. Sürekli oynayabilseydim; Türk futbolunda belki daha farklı anılırdım ama ben her türlü Fenerbahçe forması için iyi yönde alın teri döktüğüme inanıyorum. Bunu erdem olarak adlandıracaksak bu erdem de sabrımın ta kendisidir. - Milli takımın 2012 Avrupa Şampiyonası elemelerinde istenilen sonuçlara ulaşamaması Hollandalı teknik adam Hiddink'e bağlandı. Sen de milli bir oyuncusun; kendi çerçevende milli takımın yaşadığı sıkıntılardan bahseder misin? Euro 2008'e gittiğim için bu organizasyonların farkını ve zevkini biliyorum. Euro 2012'ye de gitmek hepimizin hayali. Hiddink ile iyi başladık ama son maçlarda istediğimi olunu sahaya yansıtamadık. Özellikle Azerbaycan maçında baya yara aldık. Daha 6 tane maçımız var ve çok kaliteli ve Avrupa tecrübesi olan bir ekibiz. "Oynamayan futbolculardan kurulu bir ekip" eleştirisine de katılmıyorum çünkü milli forma ile kulüp forma ile oynamak farklı mücadeleler gerektiriyor. Aldığımız yarayı bir an evvel iyileştirip canımızı dişimize katarak maç çıkarmamız gerekiyor. 2. olup, play off'lardan da Avrupa Şampiyonası'na gideceğimize inanıyorum. - Türkiye'de altyapıda ve amatör müsabakalarda kaliteli oyuncu olmayışı çıkış yapanların azlığı söz konusu. Kısacası altyapı hiç iç açıcı bir durumda değil. Kısa veya uzun vadede sence toparlanma için neler yapılmalıdır?Ben de İzmir amatör takımdan Fenerbahçe'ye geldiğim için o devreleri en iyi bilenlerden biriyim. Altyapıda iyi eğitim alıyoruz ama yukarı çıktığınızda size "genç" gözüyle bakıyorlar. Benim yaşım 27 oldu. Bana hala "Genç Semih" diyorlar. Türkiye'de "genç" kavramı "tecrübesiz" veya "üst düzey olmayan" kavramlarıyla özdeşleştiriliyor. Ben bunu yanlış buluyorum. Sonuçta Avrupa'da 18-20'den sonra genç kavramı bitiyor; tecrübeli futbolcu oluyorlar. Türkiye'de genç futbolculara zaten fazla şans tanınmıyor. Bu şans verilmediği için de çocuklar yetenekli de olsalar kayboluyorlar. Özellikle gençlerin mutlaka maçta dakika bulması ve bu dakikaları çoğaltmaları çok önemli. Hangi takımın onlara şans vereceğine inanıyorlarsa oraya gitmeli ve maç çıkarmalılar. Ben de 19 yaşında kiralık olarak bir yıllığına İzmirspor'a gitmiştim. O dönem benim çok yolumu açtı. Profesyonelliği, kazanma hırsını, sürekli oynama psikolojisini, sahada nasıl durulacağını öğreniyorsunuz. - Bu sezonun ilk yarısının tüm derbilerini yaşadık. Bir mağlubiyet ve iki beraberlikle yüzümüz pek gülmedi. Buna rağmen bir çıkış söz konusu. Sezonun geri kalanı için neler vaad edersin?Henüz 24 maç var. Bu da 72 puan eder. Bundan sonra ne kadar az hata yapıp ne kadar az puan kaybı yaşarsak şampiyonluğun en büyük adaylarından biriyiz. İyi futbolumuzun devamı gelecek. - Kızın Naz büyüdü. Nasıl bir çocuk? Fenerbahçe maçlarını seyrediyor mu? Senin maçta olduğunu fark ediyor mu? Ne tepkiler veriyor? Sporla arası nasıl?Kızım tam bir Fenerbahçe aşığı. Nerede amblem görse "Baba bak Fenerbahçe!" diyor. Benim maçlarda olduğumun farkında. Gol attığım zaman ona işaret yollamamı istiyor. Ben de bundan sonraki ilk golümü atıp kızıma yollayacağım. Ben yere düşersem ağlıyormuş. 3,5 yaşında. Ben ona hiç baskı yapmıyorum ama kızım takımını çoktan seçti. Futbolla da arası iyi bazen evde top oynuyoruz onunla. Erkek olsa namımızı yürütürdü. - Son olarak taraftara mesajını alabilir miyim?Geçen sezon son anda kaçan şampiyonluk ve Avrupa'da bu sezon Fenerbahçe'yi temsil edemediğimiz için onlardan özür diliyoruz. Ama onlar bizim inandığımızın farkındalar. Özlediğimiz Lig şampiyonluğunu ve 27 yıldır kavuşamadığımız Türkiye Kupası'nı onlara armağan etmek istiyoruz. Yönetim, Aykut Hoca ve biz bu sene çok inandık. Az hata yapıp bu iki Kupayı onlara hediye etmek istiyoruz. Röportaj: Şafak NeyişciFotoğraf: Tolga Ovalı