"Kocaman, hem hocamız, hem de babamız"

04 Şubat 2012 Cumartesi 00:00

Fenerbahçe Gazetesi’nin 98. sayısı Cristian Baroni ile yapılmış özel röportajı ile yine ses getirecek. İşte Atila Bartın’ın Cristian Baroni ile yaptığı ve Fenerbahçe Gazetesi’nde yer alan röportaj: "Futbolun doğası gereği "bencilliğe" yer vermediği, hemen hemen herkes tarafından bilinir bir şeydir.. Yani futbol demek; hırs, mücadele, zekâ ve yeteneğin yanına takım olma bilincinin de eklenmesiyle "organize olmak" demek…Organize olmak demişken, Fenerbahçe’nin yeri geldiğinde orta sahanın yükünü sırtlayan ismi olan Cristian Baroni tam da bu konuya değiniyor.. Kendisine "Daha önce oynadığı takımlar ile Fenerbahçe arasındaki farkı" sorduğumuzda, Baroni’nin cevabı ise, "Fenerbahçe’nin farkı; organize olan, takım olabilmeyi başarabilen bir kulüp olmasıdır" şeklinde oluyor.,Bir takım düşünün 104 yıllık tarihine, Fenerbahçe’yi Fenerbahçe yapan efsanelerine sahip çıkan, onları yaşatmaya çalışan… Lefter Küçükandonyadis’de bunlardan bir tanesi.. 13 Ocak 2012 Cuma günü bu efsane oyuncuyu ebediyete uğurlamıştık ve Fenerbahçe Spor Kulübü’ de Lefter’ e yakışır bir tören düzenlemiş, onun için binlerce taraftarını Şükrü Saracoğlu’na toplamış idi.. Cristian Baroni’ de, kulüp tarafından organize edilen bu törenden etkilenmiş olsa gerek, bize o anki duygularını şöyle anlatıyor: "Brezilya’da yaşayan biri olarak bir kulübün; bir insana, bir eski oyuncusuna bu kadar taptığını ve sevgisini göstermek için ne yapacağını bilemediği anları gerçekten hayatımda hiç görmemiştim. Buna da şahit olduğum için çok mutluyum." Baroni’nin yaptığı bu özel açıklamaların ardından, konuşmalarımız arasına takım kaptanı ve aynı zamanda vatandaşı da olan Alex de Souza’nın "Nasıl bir kaptan" olduğunu sıkıştırıyoruz. Cristian’da, "Küçükken tam bir Alex de Souza hayranıydım. Onunla takım arkadaşı olmak, benim çocukken kurduğum bir rüyanın gerçekleşmesi gibi… Onunla oynuyor olmak gerçekten gurur verici" şekilde samimi bir itirafta bulunuyor… İşte Cristian Baroni’nin bu ve buna benzer yaptığı çok özel ve samimi açıklamalar.. -Futbola nasıl ve hangi takımda başladın?"Futbola ilk başta doğduğum şehrin kulübü olan Cruezeiro’nun alt yapısında başladım. Daha sonrasında kariyerim şekillendi. Bildiğiniz gibi son iki sezondur da Fenerbahçe’deyim." -Daha önce oynadığın takımlar ile Fenerbahçe arasındaki fark var mı? Eğer var ise bize birkaç örnek verir misin?"Bana göre bu kulübün en büyük farkı, kulüp içi organizasyonudur. Takımın içerisinde çalışan sporcuların, spora ve işlerine en iyi şekilde odaklanabilmelerini sağlayan bir organizasyon var. Çok düzenli bir kulüp ve bence en büyük farkı da burada yaratıyor." -Buraya gelen her oyuncu Türkiye Ligi’nin zorluğundan bahsediyor. Sence de Türkiye Ligi zor mu?"Katılıyorum. Türkiye Ligi çok zorlu bir lig, özellikle diğer oynadığım ve takip ettiğim liglere baktığım zaman en çekişmeli liglerden bir tanesi olduğunu söyleyebilirim. Çünkü zor takım, kolay takım kavramı yok. Maçlar arasındaki farklılıklar çok fazla değil. Her oynadığınız rakip aynı zorlukta size karşılık veriyor. Kendilerini göstermek için mücadele ediyorlar. Bu da Türkiye Lig’ini en fazla zorlu kılan noktalardan bir tanesi." -Geçen sezon gol atamıyordun ama bu sene daha fazla sorumluluk aldın. Hatta goller atıyorsun bu değişim nasıl oldu?"Bunlar takımın kendine olan güveniyle alakalı bir değişim. Benim performansım eğer bu dönemde yükseliyorsa, bu aynı zamanda takımın da iyi olduğunu gösterir. Fırsat bulup oynadığınız zaman ve aynı anda takım ile birlikte kendinize güveniniz fazla ise doğal olarak bir oyuncunun veriminin artması ve gol yollarında etkili olması beklenebilir. Bu yüzden de ben hiçbir zaman ’Bu benim başarım’ demem. Takımımız iyi oldukça, kendine güveni arttıkça benim de ileri bölgelerde olan sorumluluğum ve etkim artıyor." -Sezon arasında transferin söz konusuydu ancak daha sonra vazgeçtin. Bunda Aykut Hocanın etkisi oldu mu?"Fenerbahçe ve aynı zamanda hocamız Aykut Kocaman’ın etkisi elbette ki çok fazla oldu. Çünkü ben buraya geldiğim günden beri Fenerbahçe’ye yararlı olmaya çalışıyorum. Bu kulübün bana verdiği imkanları, gösterdiği yakınlık ve aynı zamanda sağladığı bu iş ortamından dolayı da, her zaman için buna olumlu karşılık vermeye çalıştım. Elbette bazen sıkıntılı anlarınız oluyor. Bu sıkıntılı anlarda da insanların, özellikle de hocamız Aykut Kocaman’ın ve kulübün bana gösterdiği ilgi ve şefkat benim kafamda oluşturduğum düşünceleri daha da netleştirmeme yardımcı oldu. Bu bakımdan kulübüme ve aynı zamanda da Aykut Kocaman’a minnet borçluyum.O bizim hem hocamız hem de babamız gibi.." -Alex’in kaptanlığını nasıl buluyorsun? Bu soruyu duygusal olarak değil "gerçekçi" olarak cevaplamanı rica ediyorum."Hem kaptan olarak, hem de insan olarak yaptığı işte oldukça ciddi. Normal hayatında sorumluluk alan, etrafındaki insanlara yardımcı olmaya çalışan ve benim gözümde gerçek bir lider. Onunla birlikte oynamak, onun benim kaptanım olması benim için rüya diye adlandırabileceğim bir şey. Çünkü ben ufakken onu televizyondan hayranlıkla izliyordum. Onu izlemek benim için ayrı bir mutluluk iken, şu anda onunla birlikte oynuyor olmak da benim için çok ayrı bir gurur. Kaptan olarak da, insan olarak da bence mükemmel bir insan." - Bir ara saha içinde yaşanan olumsuzlukları basın çok abartmıştı. Oysaki sizler saha dışında çok iyi anlaşıyorsunuz. Bununla ilgili neler söylersin?"Bence futbolun içerisinde tartışmaların yaşanması, kavgaların olması abartılamaması gereken bir şeydir yani bunlar gayet doğal şeyler. Çünkü futbolun içerisinde sinirlerin gerildiği anlarda olabiliyor. Sinirlendiğiniz anlarda olabiliyor. Rakibinizden ya da kendi takım arkadaşınızdan bir şey rica ettiğinizde onu kibar bir şekilde söyleyemeyebiliyorsunuz. Bu yüzden de bazen tartışmaların olması çok normal oluyor. Çünkü hem nabzın çok yüksek olduğu, hem de sinirlerin gerildiği anlar olabiliyor. Bu yüzden insanların karıştırmaması gereken bir şey var. Futbol saha içerisinde oynanıyor ve saha içerisinde olan tartışmaların arkadaşlıkları etkilemeyeceğini bilmeleri gerekiyor. Bizim saha dışındaki dostluğumuz mükemmel. Saha içerisinde bazen tartışmalar yaşayabiliyoruz. İnsanlar şunu da bilmeliler ki, bazen tartışmalar bazı ilişkileri daha da ileriye götürebilir. O yüzden biz saha içerisinde yaşadığımız tartışmaları da dostluğumuzu daha ileri götürmek için kullanabiliyoruz." -Profesyonel kariyerin boyunca sadece 1 kez kırmızı kart gördün ve bu oldukça ilginç bir durum. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsun?"Evet, sadece bir kez gördüm. Ben her zaman müdahalelerimi topa yapmaya çalışan bir futbolcuyum. Rakiple ikili mücadelelerimde daha çok topa müdahale yaptığım için kırmızı karttan uzak duruyorum. Kırmızı karttan uzak durduğum zamanda takım arkadaşlarımı saha içinde yalnız bırakmamış oluyorum." -Real Madrid ile Barcelona arasında oynanan maç ile ilgili neler söylersin? Sen hangisini tutuyorsun? Real’in yenmesi için ne yapması lazım?."Şimdi Real Madrid’in Barcelona’ya karşı kazanması için vücutlarından ter yerine adeta ’kan terlemesi’ gerekiyor, ya da büyü veya sihir falan yapması gerekiyor!... Çünkü işin şakası bir yana, Barcelona şu anda yeryüzünde bir araya gelmiş en kaliteli oyunculara sahip olan ve aynı zamanda takım oyununu en iyi oynayan bir futbol takımıdır. Bu yüzden de Barcelona’yı yenmek, açıkçası sadece Real Madrid değil, dünya üzerindeki her hangi bir takım için çok zor olacaktır diye düşünüyorum. O nedenle de ben Barcelona’yı tutuyorum. Fakat Real Madrid’in de elbette çok kaliteli bir takımı var. Fakat şu gerçeği de unutmamak gerekir ki, Barcelona takım oyununu en iyi oynayan, futbolun gerçeklerini sahaya en iyi şekilde yansıtan takımdır. "-Fenerbahçe’nin efsane oyuncusu Lefter Küçükandonyadis, 13 Ocak 2012 tarihinde hayatını kaybetti. Bu acaba sende nasıl bir izlenim yarattı? Bunun ile ilgili yaşanan süreci nasıl değerlendirirsin?"Aslında bu benim için bir sürpriz oldu. Elbette ki duyuyordum- biliyordum; insanların Lefter’e olan sevgisini..Fakat kendisi vefat ettikten sonra insanların ve kulübünün ona olan bağlılığını, ona olan sevgisini daha yakından tanıma ve görme fırsatına eriştim. Brezilya’da yaşayan biri olarak bir kulübün; bir insana, bir eski oyuncusuna bu kadar taptığını ve sevgisini göstermek için ne yapacağını bilemediği anları gerçekten hayatımda hiç görmemiştim. Buna da şahit olduğum için çok mutluyum. Daha sonra araştırmalarım ve arkadaşlarımdan aldığım bilgiler sonucunda da onun bu kulüp için neler yaptığını ve ne kadar önemli olduğunu şu anda daha net bir şekilde biliyorum. Açıkçası o bu sevgiyi sonuna kadar hak etmiş ve kulüp de ona olan sevgisini saygısını vefat ettikten sonra bile göstermeye çalıştı. Bu yönden de gerçekten takdir edilesi bir durum.." -Fenerbahçe taraftarı için neler söylemek istersin onlara mesajın var mı?"Fenerbahçe taraftarı kendisine söylenecek kelimeler bırakmayan bir taraftar. Benim gözümde fantastik. Takımına olan tutkusu insanı duygusallaştıracak derecede fazla olan ve sevgisini, saygısını, tutkusunu her şartta takımına gösterebilen bir taraftar. Ben onlar gibi bir taraftar grubu görmedim. Onların tuttuğu takımda oynadığım için ve bu taraftar topluluğuna hitap ettiğim için gurur duyuyorum." Röportaj: Atila BARTINFotoğraflar:Mustafa SEVİLMİŞ Tercüme:Samet GÜZEL