Fenerbahçe Dergisi’nin 98 no’lu Nisan 2011 sayısı; TT Arena’daki galibiyet gecesinin başrollerini paylaşan Alex de Souza ile Semih Şentürk’ün gol sevinci görseli ve "Gittik, Yendik, Döndük" başlıklı kapağıyla bayilerdeki yerini alıyor. Derginiz, bu sayısında da sizlere 50 x 70 cm. ebatlarında poster armağan ediyor. Bu ayki posteriniz kendisiyle röportaj yaptığımız ve iddialı açıklamalar yapan oyuncumuz Özer Hurmacı’ya ait. Gururla asacaksınız. Fenerbahçe Dergisi’nin taklitlerinden sakının, derginizi ekleriyle birlikte tükenmeden alın. Ayrıca Fenerbahçe Dergisi’ne abone olup, avantajlardan yararlanabilirsiniz. Ayrıntılı bilgi için 444 19 75’i arayın. Hepinizin müptelası olduğu Fenerbahçe Dergisi’nin son sayısından çarpıcı başlıklar: Artık gerçek Özer’i görme zamanı
Bu röportajdan o kadar çok başlık çıktı ki biz bu başlığı seçtik; diğerlerini ise ara başlık yaptık. Bu başlığı attık çünkü atmalıydık. Geçtiğimiz yıl Fenerbahçemize gelen ancak yaşadığı sakatlıklardan dolayı sahayla arası açılan Özer Hurmacı’nın kanayan bu yarası hakkında taraftarımıza ne kadar çok mesaj göndermek istediğini fark ettik. Fenerbahçe’yi bu sezon şampiyon görmek kadar, bu sezonu sakat olmadan tamamlamak ve iki sezondur katılamadığı sezon başı hazırlık kampına katılmak da profesyonel ve beklentilerin yüksek tutulduğu bir futbolcu olarak kendisi için önemli bir hedef
Süper Lig’de daha üst düzey futbol oynanması için gözlemlerini de açıklayan Özer’in bize göre gerçekçi ve samimi; kimisine sert gelebilecek düşünceleriyle sizi baş başa bırakıyoruz. Röportajdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: Gerçekten de o atmosferden etkilendik. Etkilenmedik desek yalan olur. Çünkü ilk yarıdaki oyunumuz önceki haftalara nazaran biraz düşüktü. İkinci yarıda durumu tersine çevirebildik. Devre arasında hocamız, bize, oyunumuzu sabırlı bir şekilde oynamamız gerektiğini hatırlattı. Kırılma noktası, hocamızın bu tavrı ve bu hatırlatma oldu bence. 02: Orada sadece Volkan ağabeyi değil, birçoğumuz tehlike altındaydık. Benim de kafama gelebilirdi. Hatta Galatasaraylı forvet Baros’un da kafasına isabet gelebilirdi. O şişe içimizden birine isabet etse, beyin kanaması geçirip felç bile kalabilirdik. Böyle bir sonuç olsa, atan kişi, ömür boyu o vicdana nasıl katlanacaktı acaba, bunu kendine sorması gerekiyor. Nasıl rahat uyuyabilecekti? 03: Bu yılki Fenerbahçe’ye baktığımız zaman; yüzde yüz ligin şampiyonluğuna doğru gidiyoruz. Ligin favori takımıyız. Takım olarak psikolojimizi maçtan maça olarak ayarladık. Hep bir sonraki maça konsantre oluyoruz. Bir de bir yapmak hep en mantıklısı. Bence galibiyet serisi de böyle oluştu. 04: Hakeme birazcık dokunmak onun nasıl zoruna gidiyorsa, benim de her maç 10-15 tane tekme yemek o kadar zoruma gidiyor. Özellikle bu konuda daha dikkatli olsalar benim adıma da sevindirici olacak. Ben henüz 24 yaşındayım ve 4 tane ameliyat geçirmişim. Demek ki bazı şeyler bu kadar sert oluyor ki bu kadar çok futbolcu sakatlanıyor. 05: İki hedefim ve arzum var: Fenerbahçe’nin şampiyon olması ve bu sezonu sakat olmadan tamamlayarak önümüzdeki sezon başı kampına katılmak. İyi hazırlanıp bir dahaki sezona hazır bir şeklide girmek istiyorum. Sakatlıklarımdan dolayı taraftarımıza gerçek Özer Hurmacı’yı gösteremedim. Çok sayıda pas hatası, top kaybı yaptım. Tek eksiğimin daha çok maç süresi almak olduğunu biliyorum. Oynadıkça atacağım gollerle ve yapacağım asistlerle özgüvenimi yakalayacağım. Taraftarımızın da beni gözden çıkarmaması ve bana olan inançları beni çok mutlu ediyor. 06: Farklı mevkilerde oynamak tabii ki kolay değil. Beni geriye itmiyor çünkü ben her koşulda göze hoş gelen bir futbol sergilemek istiyorum. Sağ açıkta oynadığım sürece elimden gelenin en iyisini, sol açıkta oynadığım zaman da elimden gelenin en iyisini yapmak için çalışıyorum. Ben profesyonel futbolcuyum hocam beni hangi mevkiiye koyarsa oynamak, elimden geleni yapmak benim görevim. Tabii ki benim de sabırlı olmam gerekiyor ama ben doğuştan 10 numarayım. Çocukluğumda bile 10 numarayı giymediğim zaman ağlayan birisiydim. 07: Bence Türkiye’de futbol sanıldığı kadar üst düzey değil. Bu gerçeği görüp bunu üst düzeye çıkarmak için biraz daha fazla top oynamaya çalışmamız gerekiyor. Daha çok futbol oynamaya çalışan daha çok topu hızlandırmaya çalışan futbol oynamamız gerekiyor. Futbolumuz çok duruyor. Sürekli faul, sürekli bir duran top ön plana çıkıyor. Çok gereksiz fauller yapılıyor. Bunlar, oyun tempomuzu etkiliyor. Faullerle durmaktan ziyade, topu oyuna sokarak biraz daha teknik becerimiz üst düzeye çıkarak bunu dengelememiz gerekir. İspanya ve İngiltere Liglerindeki hızlılık sadece bundan geliyor. Oyuncular, bir an önce topu oyuna sokmaya gayret içindeler. 08: Kendi internet sayfamda ve twitter’da gelen mesajları cevaplamaya çalışıyordum ama artık özel şeylerimi paylaşmayacağım. Ülkemizde 70 milyon teknik direktörün olmasına tahammülüm yok, herkesin düşüncesini de bilmek istemiyorum. Haddini aşan ve saygısızca reply’lar geliyor. 09: Ben, gurbetçi bir vatandaş olarak Almanya’da büyüdüm. Irkçılık falan değil ama bir Türk olarak 2. planda oluyorsun. Ve Türkiye’ye geldiğim 7 yıldan bu yana en çok dikkatimi çeken şey de; toplum içinde gurbetçi olarak da gerçek bir Türk olarak görünmüyorsun. İkincisi de ülkemizde yabancı hayranlığı potansiyeli var. Türk futbolcuların bu anlamda gurbette olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe ile bir zaman-mekan yolculuğu Fenerbahçe Dergisi’nden arkadaşlarla zorlu, ilginç ve maceralı gidiş-dönüş yolculuklarıyla, ezeli rakibimiz Galatasaray’ın yeni mekanı TT Arena’daki ilk Galatasaray-Fenerbahçe maçını tribünden izleyip Kadıköy’e geri döndük ve bu yolculuklar ile maç esnasında yaşadıklarımızı da sizlerle paylaşmak istedik. Çünkü bu maç, 102 yıllık zaman dilimi içindeki alışılageldik sonucuna rağmen, bazı ilkleri yine de bünyesinde barındırıyordu. Sonuçta ezeli rakibimiz büyük uğraşlarla mekanını da değiştirmişti ama zaman içindeki akıbetleri hiç değişmiyordu. Yazıdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: Galatasaraylılar, marşlar ve anti Fenerbahçe sloganlarıyla (Bildiğiniz aleni küfür) akın akın yeni statlarına, Fenerbahçe’yi perişan etmeye gidiyorlardı.(!) 02: Stadı ilk gördüğümüzde iç geçirdik. Kapasitesi, Saracoğlu ile hemen hemen aynı olsa da hacim olarak daha büyük ve modern bir yapıyla karşı karşıyaydık. Ama sonra bir de şöyle düşündük: En azından onlar statlarının bir yerine ’Miras değil alın teri’ veya ’Nazar etme ne olur çalış senin de olur’ yazamayacaklardı. Yazsa yazsalar ’Devlet Babamız sağ olsun’ yazabilirlerdi. 03: Arena’da artık, stadın üst köşesine atılmış bir grup Fenerbahçe taraftarının sevinç çığlıkları yankılanıyordu. Galatasaray seyircisi ise bir türlü değiştiremediği makus kaderinin verdiği elemle o kadar içten bağırdı ki; maçın başından beri kırmaya çalıştığı ’Dünya Gürültü Çıkarma Rekoru’nu da böylelikle kırmış oldu. 04: Arena’nın dev ekranlarında da stadın açılış günlerinde ünlü komedyen Cem Yılmaz’ın oynadığı reklam filminin cıngılı dönüyordu. Bu meşhur reklam filmini televizyonlardan izlemeyen yoktur da; bu filmin aynı görüntüler üzerine ama farklı bir dublajla oluşturulan Fenerbahçe versiyonunu ise internet kullanıcıları dışında pek kimse bilmez. Bizim de aklımıza işte bu versiyon geldi. O anda sitemizden yayınlayacağımız mesajı bulduk: ’Fenerbahçe için zaman ve mekan fark etmedi. Türk Telekom Arena’nın tarihine geçtik’ Yok böyle bir tesis Kulübümüzün İstanbul’un en gözde mekanlarından biri olan Ataşehir’de yaptırdığı Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi’nin inşaatının bitimine artık sayılı ünler kaldı. Sponsorlarımızdan Ülker’in iş birliğiyle yaptırılan ve Fenerbahçe Ülker ile diğer salon branşlarının önümüzdeki sezondan itibaren maçlarını oynamaya başlayacakları tesisler, 20 bin metre karelik bir alanda, mühendislik ve çevresel anlamlarda son teknolojiler kullanılarak Fenerbahçe camiasına kazandırılıyor. Fenerbahçe Uluslararası Spor Kompleksi’nin son halinden kareler derginizde
Derbi galibiyetini 3 boyutlu izlediler, Digitürk hayalleri Alex’le sundu, Futbol oyun kuralları anlatıldı, Marşımızı ezbere söylediler, Anayasa Mahkemesi’ne Asr-ı Fener, Çanakkale geçilmez
, Derneklerin istek ve önerileri dinlendi, Hem poz verdiler hem eğlendiler, Fenerbahçe Sportif artık devlerin yanında, Arena galibiyeti bize çok yakışıyor, 2014 FIBA Kadınlar Dünya Şampiyonası Türkiye’de, FIFA U-20 Dünya Kupası 2013’te Türkiye’de, 8 Mart’ı Samiye Morkaya ile kutladılar, Ödüle doymuyoruz, Ülker ve Niang’dan Senegalliler için kampanya, Paşalı Birol da Çanakkale Şehitleri’ni unutmadı, Semih Şentürk’ün acı günü, Danimarkalılar da hayran kaldılar, Türkiye’nin en medyatiği Fenerbahçe, Fenerium’dan Anadolu’daki üreticilerin dikkatine
ve daha birçok haber "Haber Turu" sayfalarımızla Fenerbahçe gündeminden kopamayacaksınız. Fatih Özmen: "Yelken hayatı kolaylaştırıyor" Fatih Özmen, yelken şubemizin ve Türkiye’deki yelken sporunun sayılı antrenörlerinden
Kazandığı ve kazandırdığı başarılar yelken camiası tarafından da tescilli olan ve aynı zamanda milli takım antrenörlüğü de yapan Fatih Özmen, bu sayımızda bize yelken eğitiminin özellikle gruplar üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Yazıdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: İkinci teknemiz 10 metre boyunda, 6-7 kişi barındırabilen bir teknedir. Bu tekne öğrencilerimizin katıldığı yarışmalarda onlara eşlik edecek. Bu tekneden hem maddi bir kazancımız olacak hem de Fenerbahçe Spor Kulübü olarak öğrencilerimizi 2. bir tekne ile temsil etmiş olacağız. Bunun yanı sıra ise bu tekne, gezilerimizde ve şirketlere verdiğimiz yelken eğitimlerinde de işimize yarayacak. 02: Çocuklar sizi kendilerine rol model olarak alıyorlar. Eğer bu işi yapıyorsanız alışkanlıklarınızdan yaşam tarzınıza kadar kendinize çok dikkat etmeniz gerekiyor. Sizin hatalarınız onların gözünde büyür; çünkü onların görüşüne göre sizin hata yapma şansınız yoktur. 03: Yelken ağırlıkla bireysel bir spor olmasına rağmen, sporcular birlikte zaman geçirdiklerinde ortaya çok güçlü bir takım ruhu çıkıyor, herkes birbiriyle yardımlaşma halindedir. Çünkü denizde rakip olmadan gelişilemez. Serkan Tutgun "Armamızı taşıyan sporcuları biz de başımızın üstünde taşıyoruz" Yıllarca kürekte başarılar kazanmış eski bir sporcumuz Serkan Tutgun
Şimdi ise Yüzme Şubemizin yeni kaptanı. Yıllarca Kürek Fedarasyonu’nda da görev alan Tutgun, kendisi için yeni sayılabilecek yüzme branşı için tasarladıklarını ve bugüne kadar yaptıklarını anlattı. Yazıdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: Yüzmenin başlangıç yaşı çok erken ve örneğin 6 yaşından bu yana, yani yaklaşık 12 sene boyunca bir çocuğun yüzme sporuna karşı duyduğu heyecanı, enerjiyi korumasına yardımcı olmak durumundasınız ki verimli olsun. Bizim esas noktamız da işte bu enerjinin korunmasını sağlayabilmek. Bizler 18 yaş üzerinde de, bilinçli ve hem bizi hem de ülkemizi olimpiyatlarda temsil edebilecek olan yüzücüler yetiştirmeyi hedefliyoruz. 02: Yüzme, kürek sporuna yakın bir branş. Bireysel olarak başarılıysanız takım olarak da başarılı oluyorsunuz. Burada şube kaptanı yani şube idareciliği görevindeyim. Birebir antrenörün ve sporcunun dilinden anlamak gerekiyor. Eğer bunu başarabilirseniz hem aileleri, hem sporcuları, hem kulübü, hem de kendinizi mutlu edebiliyorsunuz. Bunun haricinde tesisin işletmesinden sorumluyum. Tesisin bakımı çok önemli. Tesis içeriği bakımından kürektekinin aksine sabit bir yapı mevcut. 03: Buraya gelişimdeki en büyük etken Fenerbahçe’nin gücüdür. Uluslararası hedeflere giderken bazen, federasyonların içerisindeki organizasyonların yetersizliğini görüyorsunuz; ancak büyük bir kulübe gelmek bu durumu sizin için oldukça kolaylaştırıyor. Tek bir bayrak altında hizmet verebiliyorsunuz, Fenerbahçe ise amatör sporlara her zaman için destek veren bir kulüp. 04: İleriki yıllarda, burası bir sporcu üretim merkezi haline geldiğinde, ailelerin de içi rahat edecek çünkü çocukları mükemmel bir sporcu olamasalar dahi, sporcu olmanın temel gereklilikleri doğrultusundaki bir altyapı eğitiminden geçmiş olacaklar. Herkesin takdirini kazanan bir organizasyona ev sahipliği yaptık CEV Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonlar Ligi’ne bu yıl ülkemiz, Kulübümüzün katkılarıyla ev sahipliği yaptı. 19-20 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilen turnuvada takımımız Şampiyonlar Ligi üçüncüsü oldu. Geçtiğimiz yıl da aynı şampiyonada ikincilik ipini göğüsleyen kulübümüz iki senede üç kez dereceye girmiş oldu. Kupa ise bir başka Türk ekibinin Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom’un evine gitti. Büyük bir organizasyona ev sahipliği yapan kulübümüz her zaman olduğu gibi alnının akıyla bir organizasyondan daha çıkmış oldu. CEV yetkilileri ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen basın mensupları ise organizasyondan övgüyle söz ettiler. Dörtlü final, çok özel fotoğraflarla derginizde
United Nations of Fenerbahçe Adı konamaz büyüklüğü, mücadele ettiği platformlar ve yer kürenin dört bir yanına yayılmış taraftarlarıyla bir Dünya kulübü olduğunu her fırsatta dile getiren Fenerbahçemiz, bünyesinde barındırdığı antrenör ve sporcularıyla da adeta bunu ispatlıyor. Profesyonel futbol ve diğer 8 amatör şubesinde, Dünya üzerindeki 6 kıtadaki 32 farklı ülkeden sporcu ve antrenörün görev yaptığı Fenerbahçe Spor Kulübü, ’United Nations of Fenerbahçe’ unvanını almaya hak kazanıyor. Bu özel haberin detayları derginizde
Sibel Kurt - Sibel’in Sahasında konuk: Metin Serezli: "Hayatımdaki en büyük onur Fenerbahçe’de oynadığım 3 senedir" Tiyatro ile ilgili bir okul konferansına davet edilen Metin Serezli’ye, okulun müdür yardımcısı şu soruyu sorar: "Size tiyatro dışında bir soru sormak istiyorum. Fenerbahçeli olmak nasıl bir duygu?" Metin Serezli şöyle cevaplar: "Sanırım siz de Fenerbahçelisiniz bundan hiç şüphem yok" der ve devam eder "Fenerbahçeli olmak dünyanın neresinde olursanız olun, ne konuşursanız konuşun kafanızdan çıkaramadığınız bir duygudur." İşte Sayın Metin Serezli’nin Fenerbahçe sevgisini anlatmak için aslında başka söze gerek yok ama bakın bize daha neler neler anlatıyor
O’nun paralel yaşamında bir futbol yıldızı olduğunu düşünmemek elde değil. Röportajdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: Bir gün Fenerbahçe Spor Kulübü’nden genç yetenekleri futbol takımına kazandırmakla görevli iki kişi geldi. Bizi bir süre seyredip iki arkadaşıma ve bana "Fenerbahçe’de Genç Takım’da futbol oynar mısınız?" diye sordular. "Nasıl oynamayız?" dedik. Düşünebiliyor musunuz? Antrenörümüz Sabri Kiraz, kalecilerimizi de Cihat Arman çalıştırıyordu. Aslına bakarsanız Cihat Arman benim akrabamdı ama "Beni Fenerbahçe’ye al" demek aklımdan geçmemişti fakat keşfedilmiş olmak çok özeldi. Üç yılım Fenerbahçe genç takımda geçti. 02: Tiyatro festivali için hocamız Avni Dilligil’e söz vermiştim. Almanya’ya gitmemiz gerekiyordu. Szekelly’nin kapısını çaldım. "Bana antrenmanlar başlamadan önce 1 ay izin verebilir misiniz?" Kırık Türkçesiyle "Ya teatro ya futbol
O zaman git, bir daha gelme" dedi. Çok kızmıştı. Tabii artık döndüğümde genç takıma da dönemedim. 03: Söz bu sezona gelince son günler bize güzel günlerin geleceğini ve şampiyonlukla noktalanacağını vaat ediyor. 04: Mutlaka oyunun arasına maçla ilgili bir laf sokardık, maçın skorunu bizi izlemeye gelen Halit Kıvanç’a duyururduk. Mesela şimdi sapsarı görünen tarlanın ortasında bir direk var dediğimizde Fenerbahçe 1-0 önde demekti. 05: Tiyatro, çok büyük ilerleme kaydetti. Televizyon dizileri daha emekleme çağında
Güzelleri de var ama dizi izlettirme tekniği tamamen paraya dayandığı ve yanlış olduğu için iyi dizileri de giderek kaybetmek durumunda kalıyorsunuz. Yazarımız Ersin Demirel, bu ay "Hayatın İçinden Fenerbahçe"de Ahmet Güvenç’i ağırlıyor. "Ezeli rekabetin güzelliğini yaşayabilen şanslılardan biriyim" Barış Manço’nun ve Cem Karaca’nın yoldaşı, Kurtalan Ekspres’in en önemli ismi, Dönence ve Gülpembe şarkılarının yaratıcısı, Türkiye’nin en önemli bas gitar sanatçısı... Ahmet Güvenç ile birlikteyiz bu sayımızda. Kariyerine, beklentilerine ve rekabetin güzelliğine dair keyifli bir söyleşiyle. Röportajdan derlediğimiz spotlar aşağıdaki gibidir: 01: Biz sevgili Gülen Andak ile "Sanat lüks değil, ihtiyaçtır." anlayışı ile okulumuzu açtık. Konservatuarların eksik, yetersiz kaldığını düşündüğümüz için yetenekli gençleri okulumuzun çatısı altında toplamayı amaçladık. 2001’den bu yana çağdaş, Atatürkçü bakış misyonumuzla eğitimimizi veriyoruz. Buradaki herkes evladım gibidir. 02: Fenerbahçe’nin sadece Beşiktaş değil, diğer derbilerde de üstünlüğü göze çarpıyor. Sportif yönünü bir tarafa bırakırsak, ben Fenerbahçe ve Beşiktaş’a birbirlerinin varlık sebebi olarak bakıyorum. Biz, zincirin halkaları gibi güçlüyüz. Birimiz gidersek eksik kalırız. Yazarımız Alp Bacıoğlu, bu ayki "Zaman Tüneli" köşesinde; "Arena’da ilk galibiyet Fenerbahçe’nin ve ezeli rakiplerin diğer statlardaki ilk galibiyetleri" konusuna dair yazısını belgeler ve gözlemleriyle kaleme aldı. Köşe yazarlarımız Faruk Ilgaz, Sedat Hayran, Hakan Cerrahoğlu, Ayşesu Zorlutuna, Gözde Ergunal, Jak Benzonana ve İskender Songur gözden kaçmaması gereken konuları, yazılarına taşıyarak gündemi oluşturmaya devam ediyorlar. Turkcell Süper Lig’de zirvedeki yerini koruyan profesyonel futbol takımımızın geçtiğimiz ay yaptığı tüm resmi karşılaşmaların maç özetleri çok özel istatistiki bilgilerle derginizde
Futbol Altyapı ile basketbol, voleybol, yüzme, boks, masa tenisi, atletizm, kürek ve yelken şubelerimizden çok özel haberler, fikstürler, transferler, müsabaka ve şampiyona sonuçları Fenerbahçe Dergisi’nde. Fenerbahçe Spor Kulübü Spor Okulları Merkezi’nden haberler, kayıt bilgileri derginizde
Yurt içi ve yurt dışındaki tüm derneklerimizden son haberler, Fenercell ve Fenerbahçe Kart ve Premium Kart etkinlikleri derginizde. Fenerbahçe Spor Kulübü Eğitim Kurumları’na dair tüm haber ve etkinlikler derginizde. Kanarya Dergisi "Minik Kanaryalar" artık derginizde size özel bir köşe var. "Kanarya" adlı yeni köşede, şimdiden sizin sarı lacivert dünyanızı keşfetmek ve size rehberlik etmek için sabırsızlanıyoruz. Küçük muhabirimiz olup bize etrafınızda olup bitenleri anlatabilir veya kafanıza takılan soruları sorabilirsiniz. Tek yapmanız gereken bunları [email protected] e-posta adresine yollamak. "Minik Kanaryalar" resimli köşemiz de devam ediyor. Oradan da kendinizi tanıtabilirsiniz
Bu ayki 12. adamlar: Zuhal ve Selahattin Hallaç ile Cenk Sözügüzel. Fenerbahçe Dergisi, oyun, Feneroskop ve bulmaca köşeleriyle de, taraftarın hayatına renk katmaya devam ediyor. Fenerbahçe Dergisi’nin Nisan 2011 sayısı gündemi oluşturan gerçek haberler ve hiçbir yerde görmediğiniz fotoğraflarla yine dopdolu. Bayiinizden poster ekiyle birlikte istemeyi unutmayın. Keyifli okumalar