“Bu forma için daha fazlasını yapacağım”

31 Aralık 2008 Çarşamba 00:00

Fenerbahçe Dergisi'nin 71. sayısında yayınlanan Diego Lugano röportajının tam metnidirOyuna konsantre ve motive olması, kazanma hırsı, gösterdiği azim ve mücadele gücü ile başarılı bir defans oyuncusu olmasının yanı sıra, attığı birbirinden önemli gollerle adeta bir fenomen haline gelen Uruguaylı oyuncumuz Diego Alfredo Lugano Moreno'yla, Samandıra Kamp Merkezi'nde, tercümanımız Umut Köse aracığıyla hemen hemen her konuyu kapsayan bir söyleşi gerçekleştirdik. Bize daha da büyütmeyi planladığı ailesinden, Ocak ayında dünyaya gelecek ve Bianca ismini koyacağı kızından, İstanbul'daki yaşamından, futbol karakter ve felsefesinden bahseden Lugano, kulübümüzle sezon sonu bitecek olan sözleşmesini uzatmayı istediğini, eşi ve çocuklarının da burada bulunmaktan çok mutlu olduğunu söyledi. Saha içinde takım için yaptığı şeyleri görüp kendisini takdir eden ve bunu verdikleri destekle, alkışlarla gösteren taraftarlarımıza minnettar olduğunu belirten Lugano, bu forma için şimdiye kadar elinden geleni yaptığını, bundan sonrası için daha fazla şey yapmak istediğini ve yapacağını ifade etti. - Son 2,5 yıldır ülkenden çok uzaklardasın. Hatta 2 yaşındaki küçük oğlun Thiago burada dünyaya geldi ve burada büyüyor. Türkiye'yi, İstanbul'u ve Fenerbahçe'yi kendi cümlelerinle bize değerlendirebilir misin? Gözlemlerin neler? Ben Türkiye'de ve İstanbul'da yaşamaktan çok memnunum. İstanbul çok güzel bir şehir. Tabii baktığınız zaman; benim geldiğim yerle burası arasında kültürel olarak birçok fark var. Ancak farklı kültürlerde yaşamak, bir insanı geliştiren, çeşitlendiren, zenginleştiren bir unsurdur ve çok da önemlidir. Burada olmaktan, Fenerbahçe'de olmaktan dolayı çok memnunum. Burada insanların nasıl yaşadıklarını, nelerle mutlu olduklarını ve neleri bir birleriyle paylaştıklarını görmek beni çok mutlu ediyor. Buradaki yaşamımdan genel hatlarıyla memnunum. - Çocuklarının burada büyüyor ve büyüyecek olması seni sevindiriyor mu? Bu durum sende ne gibi duygular uyandırıyor? Farklı bir ülkede, değişik insanlarla, farklı bir kütlerde yaşamak, tabii ki benim çocuklarım için bir artıdır. Bu durum belki de onların daha fazla kendisine güvenen, daha açık bireyler olarak yetişmesini sağlayacaktır. Dediğim gibi iki ülke arasında bazı farklar var. Bu da gayet normal. Özellikle bir takım alışkanlıklar bakımından farklar var. Ama ben çocuklarımın burada yaşamasından ve daha farklı bir dünya görüşüyle büyümesinden memnunum. Çünkü biz Güney Amerika'danız, burası ise Asya olarak kabul edebileceğimiz bir yer. Çocuklarımın burada yaşamaları, farklı ve yeni şeyler görmeleri onlar için her zaman bir artıdır bence. - Bize ailenden ve çocuklarından bahseder misin? İstanbul'daki günlük yaşantınız nasıl geçiyor? Ailecek bu kentte yapmayı en çok sevdiğiniz şey ne? Dediğiniz gibi Thiago burada doğdu. Niko 8 yaşına geldi. Çocuklar burada büyüyor. Burada olmalarından memnunum. Ben çok fazla seyahat eden biri olduğum için, boş zamanlarımı olabildiğince evcimen bir şekilde, evde geçirmeye çalışıyorum. Boş zamanımı eşimle ilgilenerek, çocuklarımla oynayarak geçirmeye çalışıyorum. Zamanımız oldukça çocukları parka, bir bahçeye farklı yerlere götürerek eğlenmeye çalışıyoruz. Ayrıca zaman buldukça, Sultanahmet gibi İstanbul'un önemli tarihi ve kültürel mekanlarını gezmeyi seviyoruz. Ama esas olarak, vakit buldukça evde ailemle, çocuklarımla zaman geçiriyorum. - Ayrıca önümüzdeki Ocak ayında bir kız çocuğu sahibi olacağını öğrendik. 2 erkek çocuğun üzerine, bir de kız babası olacak olman, şimdiden sana hangi duyguları yaşatıyor? Bu durumdan çok memnunum. Gerekli hazırlıkları yaptık zaten, evi ona göre süsledik, balonlarla doldurduk. Evet, Ocak ayında beklediğimiz bir kız çocuğumuz var. İnşallah sağlıklı bir şekilde dünyaya gelecek. Ben ailemin daha da gelişmesi, büyümesi taraftarıyım. İnşallah önümde zaman olur ve birkaç tane daha çocukla ailem daha da genişler. - Yeni doğacak kız çocuğunun ismi ne olacak? Bianca. - Futbolun hücum yönünün daha iyi oynandığı, forvet oyuncularının daha çok göze battığı Güney Amerika'nın en iyi defans oyuncusu olarak gösteriliyorsun. Bu durumda bir miktar İtalyan kanı taşımanın da etkisi var mı? Bu durumu İtalyan kanıyla değil de, taşıdığım Uruguay kanıyla bağdaştırabiliriz. Türkler çok iyi tanımıyor olabilirler ama Uruguay dünya futboluna yön vermiş, çok önemli futbol ülkelerinden biridir. - Uruguay'ın 2 kez Dünya Kupası'nı kazandığını biliyorum… Uruguay ayrıca Güney Amerika'da futbolda, birçok başarılara imza atmış bir ülkedir. O nedenle ben bu durumu, defansif yönümün kuvvetli olmasını daha çok Uruguay kanımla bağdaştırabilirim. Uruguay'da benim gibi çok sayıda futbolcu var. Ben sadece onlardan biriyim. Burada Uruguay'ı birey olarak temsil ediyorum. Uruguaylıların futbolda, kendilerini öne çıkarmaktan çok, takım için her şeylerini veren bir yapıda olduklarını biliyoruz. O nedenle bunu Uruguay kanıyla bağdaştırabiliriz. - Fenerbahçe defansının adeta sigortasısın. Tam da 'Adam geçse top geçmez, top geçse adam geçmez' deyimine uygun bir stilin var. Bize; kendi futbol tarzını değerlendirip, futbol felsefeni anlatabilir misin? Ben elimden geldiği kadar, bir maça çıktığımda her zaman en iyisini yapmaya çalışan bir futbolcuyum. Kulübümün tabii benden bir takım istekleri var. Onların doğrultusunda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Buraya geldiğim ilk yılda kazandığımız şampiyonluk gibi bir şampiyonluk daha yaşamak için bütün çabamı gösterip, varımı yoğumu ortaya koyacağım. Dediğim gibi ben hiçbir zaman sahanın içinde oyundan düşmeyen bir oyuncuyum. Sürekli daha iyisini, mümkün olanın en iyisini yapmak için çabalayan biriyim. Söylediğiniz deyimi ben kendime göre biraz farklı yorumluyorum. 'Adam geçer top geçmezden' çok, benim için; ben 'Top geçse de adam geçmez' diye düşünüyorum (Gülüyor). - İyi bir defans oyuncusu olmanın yanı sıra, iyi de bir golcüsün. Hatta bu sene takımın en golcü oyuncularından biri haline geldin. Özellikle, biri Galatasaray'a olmak üzere Roberto Carlos'un serbest vuruşlarından dönen toplara yaptığın hamlelerle önemli goller attın. Takımın en gerisinde oynayan bir oyuncu olarak golcülüğünü neye bağlıyorsun ve nasıl değerlendiriyorsun? Ben zaten Güney Amerika'da da oynarken; Uruguaya'da olsun, Sao Paulo'da olsun sezon boyunca 4, 5, 6 gol ortalamasıyla oynayan bir defans oyuncuydum. Tabii ki de benim buradaki ilk misyonum defanstır. Ama burada atılan goller de bizim stratejimizin ne kadar doğru çalıştığının bir kanıtıdır. Özellikle duran toplarda, faullerde, kornerle ben genellikle ileriye hareketlenen bir oyuncuyum. Orada bir pozisyon, şans yaratmak için ileriye yönlenen bir oyuncumu. Mesela Antalyaspor maçında attığım gole bakacak olursak, o pozisyonda ben orada oldum. Bu belki de Güiza olabilirdi. Bu durum da bizim stratejimizin takıma yarar sağladığını ve bir şeylerin doğru yapıldığını gösteriyor. Gerçi ben bu sene gol sayısı olarak, çok daha erken bir dönemde 4 rakamına ulaştım ama zaten geçmişe bakacak olursak da Uruguay'da ve Sao Paulo'da 4, 5, 6 gibi gol ortalamalarıyla oynamıştım. - Bu yıl 10 olacak galiba. (Gülerek) Sanmıyorum, 10 çok fazla. - Bence eleştirilebilecek tek yönün sık gördüğün kartlar ve bu kartlar yüzden sahada takımı eksik bırakman veya takımdan ayrı kalman. Bu durumda bence oyun karakterinin de etkisi var. Ancak senin de zaman zaman demeçlerinde şikayet ettiğin bu kartlar hakkında neler diyeceksin? Bu durum elbette ki benim oyunumun, karakterimin bir parçası. Ben bir defans oyuncusu olarak, rakibin yaptığı o son ataklarda biraz agresif olmak zorundayım ve bunları kesmek için elimden geleni yapıyorum. Zaten bir oyuncu kart yemese şöyle düşünülebilir: Bu oyuncu çok fazla oynamıyor, çok fazla mücadele etmiyor, etliye sütlüye fazla karışmıyor gibi düşünülebilir. Ama kart görmem benim futbolumun, oyun karakterimin bir parçası. Bir de Türkiye'de bazen çok kolay kart çıktığı durumlar oluyor. Ben elimden geldiği kadar kart görmemeye çalışıyorum. Ama tabii ki de yaptığım hareketlerin bir bedeli oluyor ve ben de bunların cezasını çekiyorum. - Oyun içindeki nizami sertlikler açısından Latin ve Avrupa futboluyla, Türk futbolunu kıyaslar mısın? Ben Güney Amerika'da Uruguay ve Brezilya'da oynadım. O iki ülkeyi değerlendirecek olursa Uruguay'da daha fazla kontak, daha fazla mücadele ve daha fazla baskı vardır oyun içinde. Urugay'da 2-3 tane büyük takım var. Uruguay'da 2-3 tane takımın aralarında değişerek şampiyon olmaları hemen hemen bir kuraldır. Diğer küçük takımlar daha kötü sahalarda ve daha kötü şartlarda oynarlar. Sertlik bakımından Uruguay Türkiye'ye benziyor. Uruguay'da da futbol yüksek tansiyonda ve sert oynanır. Ama Brezilya'ya baktığınız zaman 10-12 takım şampiyonluk mücadelesi veriyor ve hepsinin de şampiyon olma şansı var. Orada ise yetenek daha fazla ön planda ve daha sakin ve daha durgun oynanıyor. Kontak daha az. Daha yetenekli oyuncular olduğu için, çok fazla mücadele ve sertlik olduğu söylenemez. Ancak sertlik bakımından Uruguay ve Türkiye benzerlik taşıyor. - Edu'yla uyumlu, iyi bir ikili oluşturuyorsunuz. Oyun tarzlarınız mı bir birini tamamlıyor? Yoksa aynı coğrafyadan ve aynı ekolden gelmeniz mi bunda etkili? Ben Fenerbahçe'ye geldiğimden beri birlikte oynuyoruz. Bu birkaç maçlık bir uyum değil. Artık yıllara dayanan bir birliktelik ve uyum olduğunu söyleyebiliriz. 2,5 yıldır burada olmamın verdiği bir güven ve arkadaşlık ortamı bunda etkilidir sanırım. Edu kadar değerli, o seviyede bir oyuncuyla oynamak, benim de saha içindeki işlerimi kolaylaştırıyor. Ben Fenerbahçe'de onunla oynamaktan çok memnunum. Dil de çok büyük bir etken tabii ki ama bundan ziyade Edu'nun seviyesi ve kalitesinin bunda büyük bir etkisi var. Onunla birlikte olmak ve onunla oynamak benim de işimi kolaylaştırıyor. Aramızdaki uyumu, onun iyi ve yüksek seviyeli bir oyuncu olmasına bağlayabiliriz. - Biraz da takımdan konuşalım. Bu sene Fenerbahçe'nin Avrupa'da aldığı başarısız sonuçları neye bağlıyorsun? Avrupa'da aldığımız bu sonuçlardan dolayı biz oldukça üzgünüz. Çünkü geçen sene alınmış iyi bir derece vardı. Biz bu sene onun tekrarlamak istiyorduk. Bütün çabamız buydu, ama olmadı. Bu durumda bu ligin çok mücadeleci ve iyi takımlarla oynanmasının da etkisi var. Özellikle de bizim takımımızdaki uluslar arası deneyimi olan Alex, Vederson, Deivid, Emre, Edu ve Semih gibi birçok ilk on bir oyuncusunun sakatlıkları da bu sonuçlarda etkili oldu. Bunlar takım için çok önemli oyuncular ve bu oyuncularla devamlı birlikte oynayamadık. Sürekli birlikte oynayamamamızın da Avrupa'da aldığımız sonuçlarda etkisi oldu. Bu tip dış etkenlerden dolayı biz de kapasitemizin % 100'ünü bu maçlara yansıtamadık. Ama sonuçlardan dolayı çok üzgünüz ve mutsuzuz. - Fenerbahçe'nin önünde bu sezon için artık lig şampiyonluğu ve Türkiye Kupası hedefleri kaldı. Bu hedefler için neler diyeceksin? Önümüzde sadece iki kulvar kaldığının farkındayız. Çok da isteğimiz var. Fenerbahçe taraftarına hem kupa, hem de lig şampiyonluğuna armağan etmek bizim şu andaki en büyük amacımız. Ayrıca iki kupa kaldırma arzusu kendimize de büyük bir motivasyon olacaktır. Artık bundan sonra tamamen bu kulvarlara yoğunlaşacağız. Bu hedeflere ulaşmak için olabildiğince, elimizden gelenin en iyisini yapacağız. - Fenerbahçe ile sözleşmen sezon sonunda bitiyor. Fenerbahçe'de kalman konusunda sen ve ailen neler düşünüyor? Bu konu tabii ki, masaya oturularak, yönetimle karşılıklı görüşülecek, iki tarafın da karşılıklı isteklerinin olduğu bir iş. Ben sözleşmemi yenilemek isterim. Ama tabii ki o zamanki şartlar neyi gerektirecek, ona zamanı geldiğinde bakacağız. Ailem burada olmaktan çok memnun, çok mutlular. Açıkçası Türkiye'ye gelmeden önce bizim kafamızda, 'Nasıl bir hayatımız olacak? Nasıl vakit geçireceğiz?' diye soru işaretleri vardı. Ancak bizim için çok iyi oldu. Burayı iyi bir şekilde algıladık. O nedenle ailem burada kalmak konusunda tamamen memnudur. - Futbol camiasının dışında Türkiye'de, Türk dostların var mı? Tabii ki de burada benim edindiğim bir takım arkadaşlıklar ve dostluklar var. Özellikle de Brezilyalılarla evlenen Türklerle, ya da Latinlerle evlenen Türklerle kurduğumuz arkadaşlıklar var. Ben bu insanlarla bir araya geldiğim zaman daha da sosyalleşiyorum. Bu arkadaşlıklar, dostluklar benim sosyal hayatıma katkıda bulunuyor. - Sen aynı zamanda Uruguay Milli Takımı'nın da kaptanısın. Uruguay Milli Takımı hakkında neler söylemek istersin? Milli Takım, Uruguay'da çok önemlidir, her şeyin üstünde olan bir mevkidedir. Uruguay'da doğan her çocuğun, futbolla ilgilenen her kişinin en büyük hayalidir Uruguay Milli Takımı'nın kaptanı olmak. Şu anda orada Dünya Kupası finallerine katılabilmek için elemelerde mücadele ediyoruz. Ben de bütün enerjimi, bütün konsantrasyonumu, oraya maçlarla gittikçe onlarla paylaşıyorum. Bizim hedefimiz Afrika'daki Dünya Kupası'nda oynamak. Eğer bu gerçekleşirse, tüm ülke olarak çok mutlu olacağız. - Oyunculuk kariyerindeki ve futbolu bıraktıktan sonra gelecek hedeflerin, planların neler? Elbette düşündüğüm, tasarladığım bazı şeyler var ama bunlar tam olarak bir netlik kazanmadı. Onları henüz net bir hale getiremedim. Ama futbol camiasında, futbol ailesinin içinde kalmak isterim. Bu antrenörlük mü olur, yoksa farklı bir pozisyon mu olur? Bu bilinmez ama futbolun içinde kalmak isterim. - Son olarak eklemek istediğin bir şey, taraftarlarımıza vermek istediğin mesajlar neler? Beni izleyen taraftarlarımıza şunları söylemek istiyorum: Beni şu güne destekledikleri için, yaptığım şeyleri ve gösterdiğim çabayı görüp bunun karşılığını alkışlarla ve destekler verdikleri için onlara minnettarım, onlara çok teşekkür ediyorum. Zaten bir oyuncunun formasıyla özdeşleşmesi ve takımın bir parçası olduğunu bilmesi çok önemli. Bunu da seyircilerden benim görmem bana da ayrı bir güç veriyor. Burada bulunduğum süre boyunca bu forma için elimden geleni yaptım. Bana gösterilen ilgi, destek ve sevgi karşısında, tüm taraftarlarımız için bu forma için şimdiye kadar yaptığımın daha fazlasını yapmak istiyorum ve onlara söz veriyorum; bu forma için daha fazlasını yapacağım. https://cdn.fenerbahce.org/pic_lib/2008-12-30_db6.jpg https://cdn.fenerbahce.org/pic_lib/2008-12-30_db7.jpg