KULÜP

Başkanımız Ali Koç: TFF’nin T’si Trabzon için değil Türkiye içindir!

06 Mayıs 2022 Cuma 18:46

Başkanımız Ali Koç, Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalar yaptı.
 
Yönetim Kurulu Üyelerimizin de hazır bulunduğu toplantıda Başkanımızın açıklamaları şu şekilde:
 
“Geçmiş bayramınızı kutlarım. Anlatacak çok şey var. Soru cevap da var. Arkadaşlarımın en büyük ricası ‘Çok uzatma’ diyorlar. Ama sizinle konuşacağım konularla ilgili en az 8-10 tane basın toplantısı yapabiliriz. Aylardır sistematik şekilde ortaya konan 2010-11 şampiyonluğuyla ilgili söylemler, zaman zaman eylemlerle muhatap oluyoruz. Ancak 30 Nisan Cumartesi günü oynanan maçta yaşananlar biz Fenerbahçelilerin tahammül sınırlarını zorlamış, hatta aşmıştır. Bir takımın 38 yıl sonra şampiyonluğu veya herhangi bir takımın şampiyonluğu bizi ilgilendirmez ancak hiçbir başarı, hiçbir şampiyonluk kuralları ve hukuku çiğnemeye ve başka kulüplere dil uzatma hakkını kimseye vermez. Zira kazanmanın da kaybetmenin de rekabet etmenin de bir asaleti vardır. Hayatın her alanında olduğu gibi saygı bekliyorsanız saygılı olmayı da bileceksiniz. Bu her zaman çift yönlü bir yoldur.
 
2010-11 şampiyonluğumuza göz diken kulübe ve bu konudaki garip duruşuna cevap vermeden önce konuyla ilgili 3 ayrı hatırlatma, bilgilendirme yapmak istiyoruz. İlki Sayın Cumhurbaşkanımızın konuya dair duygu ve düşünceleri. (Cumhurbaşkanımızın 3 Temmuz sürecinde Kulübümüze yazdığı mektup hatırlatılır. Mektubu okumak için tıklayınız.)
 
İkinci bilgi, 2016 yılında Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinde yayınlanan, başlığı da ’10 soruda 15 Temmuz darbe girişimi ve Fetullahçı Terör Örgütü’ olan içeriğe bakalım. Kronolojik akış var ve 15 Temmuz’a giden yolda Sözde Şike Davası da bu adımlardan biri olarak ifade ediliyor. Bu şemada göreceğiniz gibi 15 Temmuz ve 3 Temmuz bağı alenen sergileniyor. Kim tarafından? Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesi tarafından.
 
Son olarak paylaşmak istediğim başlık ise Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı tarafından basılan, ‘FETÖ Fetullahçı Terör Örgütü’ adlı, önsüzünü Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre Üyesi olan İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun yazdığı kitaptır. 95. ve 96. sayfalardan alıntı: “2010 yılında HSYK'nın yapısında yapılan değişikliklerle seçimle belirlenen üye koltuklarını örgüt ele geçirmiştir. Bu sayede Yargıtay üyelerinin büyük bir kısmını belirleyebilmiştir. Örgüt, yargı yapılanması aracılığıyla hukuksuz bir biçimde yürütülen Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV, Şike gibi kumpas davaları ile sansasyon yaratmıştır. Bu kapsamda, yargı yapılanması üzerinden ülke dinamikler örgüt lehine tasarlanmaya çalışılmıştır.” Sayın İçişleri Bakanımıza şundan da teşekkür etmemiz lazım. Kutlamalarda 38 yıl sonra gelen şampiyonluğu da ifade etmesi de aslında gerçeklerin bir kez daha devlet kademesinden teyit edilmesi olmuştur. Ne kadar bizi üzse de Kongre üyemiz olarak o görüntüler, en azından şampiyonluğun 38 yıl sonra geldiğini söylemesi de buradan çıkaracağımız pozitif bir geri bildirim olabilir.
 
MAHKEMELERİN  HEPSİNİN ORTAK PAYDASI, 3 TEMMUZ’UN FETÖ OPERASYONU OLDUĞUDUR. TEZ ZAMANDA CAMİANIZI GERÇEKLERLE TANIŞTIRIN, ONLARI GERÇEKLERE ALIŞTIRIN
 
Trabzonspor’un yöneticilerine sesleniyorum. 8 şampiyonluğunuz olduğunu ne kadar iddia ederseniz edin, hayal dünyasında yaşarken gelin size birazcık gerçekleri hatırlatayım. Önce yurt içindeki davalar var. 3 Temmuz Sözde Şike Davasında verilen Yargıtay kararı var. Fenerbahçe’ye saldıranların yargılandığı Kumpas Davasının kararları var. Devletimizin duruşu, mahkemelerin kararı hepsinin ortak paydası nedir biliyor musunuz? 3 Temmuz’un bir FETÖ operasyonu olduğudur. Bu gerçek tüm mahkemelerce kanıtlanmıştır. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanlığı, meclisi, iktidarı, muhalefeti dahil olmak üzere tüm Türkiye tarafından kabul görmüştür. Siz hariç. Bütün bunlar yetmediyse konuya bir başka pencereden bakalım. Söz konusu kulübün 10 yıl boyunca başvurdukları her kapıdan reddedildiklerini mahkeme kararıyla hatırlayalım. Kararları hatırlatmak için ekrana da koymak istedik. CAS, UEFA, FIFA, İsviçre Federal Mahkemesi kararları… Gidebileceğiniz her mahkemeye gittiniz, kapı kapı dolaştınız. Yurt içi, yurt dışı avukatlara dünyanın parasını harcadınız. Hatta tuttuğunuz avukatların bazılarının zaman içinde FETÖ’cü avukatlar olduğu da ortaya çıktı. Havaalanlarından yorgun fotoğraflarınızı servis ettiniz, camianıza sahte umut pompaladınız. Hatırlarsınız 80’li yıllarda hayali ihracatçılar vardı. Sayenizde hayali şampiyonluk vadeden yöneticiler gördük. Bakalım literatürümüze daha neler kazandıracaksınız. Kısacası hiçbir girişiminizden istediğiniz sonucu alamadınız. Neden? Çünkü haklı değildiniz. Alsaydınız o kupa bu müzede durmuyordu. Hatta 8 şampiyonluğunuzda bir kupanız eksik olacak. Yerini nasıl dolduracaksınız bilmiyorum ama fiziken o kupa sizin yanınızda olmayacak. Bugün tüm bu hukuki gerçeklere rağmen hala '2010-11 şampiyonuyuz' diyerek kendinizi kandırıyorsunuz. Size naçizane önerim, tez zamanda camianızı gerçeklerle tanıştırın, onları gerçeklere alıştırın.
 
HERKESİ ÖLDÜRMEYİ AMAÇLAYAN, BELKİ DE ÜLKEMİZİ KARIŞTIRMAYI HEDEFLEYEN , HALA FAİLİ MEÇHUL OLAN BİR SUİKAST EYLEMİNE AÇTIĞINIZ PANKARTLA SAHİP ÇIKTINIZ
 
Gelelim bugünün bir diğer konusuna. Silah namlusu ucunda Fenerbahçe’yi temsil eden bir görselle tribünlerden tüm Türkiye’ye mesaj verdiniz. 7 yıl önce içinde 39 kişiyi taşıyan Fenerbahçe takım otobüsüne hem de Trabzon il sınırında yapılan, herkesi öldürmeyi amaçlayan ve belki de ülkemizi karıştırmayı hedefleyen –bize göre burada da FETÖ’nün parmağı var ama neyse- hala faili meçhul olan bir suikast eylemine açtığınız pankartla sahip çıktınız. Bakın Türkiye’de faili meçhul olaylar var ama bu seviyede, bu önemde hiçbir faili meçhul olay yoktur. Üstüne basarak söylüyorum. Konusu suç teşkil eden, suçu ve suçluyu öven bu pankartı oraya asanlar, buna yol verenler bu cesareti nereden buluyorsunuz? Bu hadsizliği neye güvenerek yapıyorsunuz? Amacınız nedir? Kulüp yönetiminin bu durumdan haberi olmaması söz konusu değildir, örneğini birazdan vereceğim. Maçın federasyon temsilcisinin bundan haberinin olmaması, üstlerine bunu iletmemesi, bundan federasyon yöneticilerinin bilgisinin olmaması mümkün değildir. Çünkü o süreçlerin nasıl işlediğini biz de biliyoruz. Biz de Süper Lig’deyiz, biz de maç yapıyoruz, biz de aynı kurallara tabiyiz. Size uygulanmayan. Keza maçın güvenliğinden mesul olan kamu görevlilerinin de bu yakışıksız durumu amirleriyle, amirlerinin de ilgili makamlarla paylaşmış olmama ihtimali yoktur. Bu yapılan kural ve hukuk tanımazlığın, kendini ayrıcalıklı hissetmenin bir başka örneğidir.  Kendi taraftarlarına ‘silahsız sevinin’ çağrısında bulunup o maçta silahlı bir pankartı oraya asmak, sadece dizginlenmeyen Fenerbahçe kompleksinizin bir parçası değil, tam bir akıl tutulmasıdır. Hiç mi sorumlu, hiç mi aklıselim bir insan yoktu o gün orada. Hiç kimse, ‘Durun, ne yapıyorsunuz?’ diyemedi mi?

İSTANBUL’DA İSTİSNASIZ UYGULANAN KURALLAR, SÖZ KONUSU TRABZON OLDUĞU ZAMAN KURAL TANIMAZLIK… ACABA BİLMEDİĞİMİZ BİR UNSUR MU VAR? EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜMÜZÜN KURALLARI ŞEHİRLERE GÖRE FARKLI MI İŞLİYOR?

Bizim stadımızda 12 yaşında Ferdi hayranı Hollandalı bir çocuk yabancı dilde ‘Formanı alabilir miyim?’ yazıyor. Stat girişinde yabancı dilde olup bu pankartın ne dediği anlaşılamadığı için pankartın içeri sokulmasına izin verilmemiştir. Bir de bu devasa paçavra pankarta bakın. Soruyorum: İstanbul’da istisnasız uygulanan kurallar, söz konusu Trabzon olduğu zaman kural tanımazlık… Acaba bilmediğimiz bir unsur mu var? Emniyet Müdürlüğümüzün kuralları şehirlere göre farklı mı işliyor? Oradaki yetkililer, devletimizi temsil edenler kuralları uygulama konusunda çekiniyorlar mı, korkuyorlar mı? Eğer çekinip korkuyorlarsa kimden çekinip korkuyorlar?

SÖZ KONUSU MAÇTA AÇILAN PAÇAVRADA TASVİR EDİLEN AŞAĞILIK MESAJLAR AÇIKTIR. BU CAMİA HİÇBİR ZAMAN KUDRETİYLE, GÜCÜYLE, TARAFTARIYLA BU İŞLERE MÜSAADE ETMEZ. BİZ GERİ DURMAYIZ

Bakın Fenerbahçe Spor Kulübü camiası, taraftarlarımız sizlere sesleniyorum. Bizleri en iyi sizler anlıyorsunuz. Söz konusu maçta açılan paçavrada tasvir edilen aşağılık mesajlar açıktır. Bize bu mesajı yollayanların selamını geçmişte olduğu gibi bugün de aldık, bir kenara not ettik. Merak etmesinler kendi küçük hesapları için ülkemize ve insanımıza her türlü tahribatı ev tahriki vermekten çekinmeyenler gayet iyi bilmelidir ki biz bu kavgaları vermekten geri durmayız. Bunu aklınızın bir yerine kazıyın. Bugün ben olurum, yarın başkası olur. Bu camia hiçbir zaman başında kim olursa olsun kudretiyle, gücüyle, taraftarıyla bu işlere müsaade etmez. Biz geri durmayız. Her devirde ve her kurumdan bulabildikleri kullanışlı maşaları da dahil olmak üzere hepsinin maskelerini düşürür ve dimdik ayakta kalırız. Devletimin en üst seviyesindeki insanlara sesleniyorum, artık müsaade etmeyin bu konuma gelmemize, durumların bu noktaya gelmesine. Ve kimsenin Fenerbahçe’nin izzetinefsiyle oynamasına, değerlerine hakaret etmesine de müsaade etmeyiz.
 
SİYASİLERİN TARAFSIZ DURUŞLARI SÖZ KONUSU TRABZONSPOR OLUNCA SERGİLENMİYOR

Düşünebiliyor musunuz öyle bir pankart Fenerbahçe’nin stadında açılsaydı neler olurdu? Evet, biraz da siyasilere birkaç mesaj vermek istiyorum. Ne yazık ki maçta ve kutlamalarda verilen görüntüler sanki devletimizin de bu kutlamaların bir parçası, bir tarafı gibi algılanmasına sebebiyet verdi. Ne yazık ki diyorum çünkü başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere tarafsızlığa son derece önem veren, hassasiyetle yaklaşan devletimizin siyasetçileri, bürokratları vardır. Hatırlayacağınız gibi Yüksek Divan Kurulumuza şeref verdiği zaman Sayın Cumhurbaşkanımızı, o gün maçımız vardı, davet ettik. ‘Ben sadece Avrupa maçlarına giderim. İnşallah bir Avrupa maçına gelirim.’ dedi. O inceliği, hassasiyeti gösterdi. Ya siz! Bu duruma sebebiyet veren Sayın Bakanlarımıza da birkaç sözüm olacak: Herkesin olduğu gibi siyasetçilerimizin de bir takıma gönül vermeleri gayet normaldir. Çünkü takımlara gönül verirken hangi meslekte olacağımızı zaten bilmiyoruz, çocuğuz. Ancak özellikle son yıllarda Trabzonspor’u tutan bakanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız ve devlet görevlilerinin bunu açıkça sergilemeleri, şampiyonluk dilemeleri, bu camianın kendini ayrıcalıklı hissetmesine sebep oluyor. Daha da önemlisi Türk futbolunu yönetenler üzerinde etki ve baskı yaratarak, futbolun tüm dinamiklerini alt üst ediyorsunuz. Böyle bir atmosferde Türk futbolunun başta TFF, TFF kurulları, hakemler olmak üzere tüm paydaşlarını –medyası da dahil- ve karar mekanizmalarını etkiliyor ve baskı altında bırakıyorsunuz. Türk futbolunda zaten zayıf olan adil rekabet ortamının tamamen ortadan kalkmasına sebebiyet veriyorsunuz.

BİZ TFF’NİN KÖHNEMİŞ, YOZLAŞMIŞ YAPISINA KARŞIYIZ ÇÜNKÜ ORADA BİR OPERASYON DÖNMEKTEDİR. HERKESİN BİLİP DE KİMSENİN DİLE GETİREMEDİĞİ ESAS TEHLİKE İSE SON YILLARDA TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU’NUN VE DOLAYISIYLA TÜRK FUTBOLUNUN TRABZON’UN HAKİMİYETİNE GEÇİRİLME YANİ BİR NEVİ TRABZONLULAŞTIRMA ÇALIŞMA VE ÇABALARIYLA KARŞI KARŞIYA OLDUĞUMUZDUR.

Buradan bir mesajla ayrılacaksınız şu söyleyeceklerimi lütfen kafanıza kazıyın. Bunun çok örnekleri var, birkaçını paylaşacağım. Fenerbahçe’nin son dönemdeki duruşu sırf bu sebeptendir. Bana soruyorlar, ‘Niye hakemlere sahip çıkıyorsunuz, en muzdarip kulüp sizsiniz.’ diye. Evet. En çok zarar gören kulüp biziz. Hatta o ayrılan listedeki hakemlerin arasında bize bizzat operasyon yapmış hakemler de olmasına rağmen. Biz hakemlere sahip çıkmıyoruz. Biz TFF’nin köhnemiş, yozlaşmış yapısına karşıyız çünkü orada bir operasyon dönmektedir. Herkesin bilip de kimsenin dile getiremediği esas tehlike ise son yıllarda Türkiye Futbol Federasyonu’nun ve dolayısıyla Türk futbolunun Trabzon’un hakimiyetine geçirilme yani bir nevi Trabzonlulaştırma çalışma ve çabalarıyla karşı karşıya olduğumuzdur. Deminki iki konumuz Fenerbahçe’yi ilgilendiren konuydu; 2021-11 ve namlunun ucundaki kuş. Bu söyleyeceklerimiz tüm Türk futbolunu, tüm paydaşları ilgilendiri, Süper Lig’de rekabet eden, Süper Lig’e çıkmak isteyen tüm takımları ilgilendirir. İnşallah Fenerbahçe bu mücadeleyi şu ana kadar olduğu gibi bundan sonar da yalnız vermek durumunda kalmaz.
 
Tabii ki diğer takımları tutan devlet yetkilileri var, siyasetçilerimiz var, bakanlarımız var. Ancak onların devletin sorumluluğuna ve ağırlığına yakışan, olması gerektiği gibi tarafsız duruşları ne yazık ki söz konusu Trabzonspor olduğu zaman sergilenmiyor. Aksini söyleyen varsa da söylesin. Hangi takımın bir bakanını, milletvekilini böyle gördünüz. Soruyorum size. Buradan ne çıkıyor biliyor musunuz? Uzun vadede en çok size zarar verecek, Trabzonsporlulara söylüyorum. Sanki Trabzonluların menfaati her şeyin önündeymiş gibi bir durum ortaya çıkıyor. Her şey dediğiniz zaman buna ülke menfaatleri de giriyor. Sadece Trabzon’un değil tüm Türkiye’nin bakanları olarak milyonlarca vatandaşın sorumluluğunu taşıyan, bu ülkenin hassasiyetlerini bilen sizlerin, Fenerbahçe hatta Türkiye’ye yapılan bu saldıryı, 7 yıldır failleri bulunamayan bir suikasti, Fetullahçı Terör Örgütünün yaptıklarını tasdikleyen bu pankartı, nasıl karşıladığınızı biz Fenerbahçeliler çok merak ediyoruz.

HER EYLEMİYLE TERÖR ÖRGÜTÜ KABUL EDİLEN BU YAPI, SÖZ KONUSU FENERBAHÇE OLUNCA MI MEŞRULAŞIYOR?

Diyelim maç sırasında, şampiyonluk heyecanıyla bu pankartı fark etmediniz. Sonrasında doğan infial ve milyonların rahatsızlığını herhalde fark etmişsinizdir. Neden çıkıp suç teşkil eden bu pankarta tepki göstermediniz, toplumu rahatlatacak bir adım atmadınız, bir söylemde bulunmadınız? Her eylemiyle terör örgütü kabul edilen bu yapı, söz konusu Fenerbahçe olunca mı meşrulaşıyor? Bu sorumsuzca davranışlarınızla, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere devletimizin FETÖ ile cansiperane mücadelesine gölge düşürmüyor musunuz? Yazıklar olsun. Sanki Fenerbahçe Spor Kulübü milyonlarca taraftarı yok gibi davranabiliyorsunuz. Bu kadar fütursuzca. Buna dur diyebilecek kimse yok mu Türkiye’de?
 
Ben Salı günü bayramlaşma törenimizde bir konuya dikkat çekmiştim. Bu hadisiziğin bir koruma kalkanından kaynaklandığına dikkat çekmiştim. Perşembe yapacaktık, cezalar çıksın diye bugüne aldık. ‘Perşembeyi beklemenize de gerek yok. Disiplin sevklerinden göreceksiniz’ dedim. Aynen tahmin ettiğimiz gibi çıktı. Bu kadar da kör göze parmak olur mu? Doğru rapor yazalım, ceza verelim de bu kadar kör göze parmak olmasın diyemediniz. Şaşırdık mı? Hayır.
 
TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU / SİYASET / MEDYA / KORUMA KALKANI
 
Trabzonspor’un pervasızca sergilemiş olduğu bu tutum, kural tanımazlık, hadsizlik ve şımarıklığın sahip oldukları koruma kalkanından kaynaklandığını tekrar üstüne basarak paylaşmak istiyorum. Bu noktaya nasıl gelindi? Bu noktaya bu sezon gelinmedi. Bu bir süreç. Nasıl etkin bir koruma? Bildiğiniz gibi Trabzonspor’un uzun yılllar şampiyon olmaması. 2010-2011 sezonunda kaybettikleri şampiyonluğun acısını hala hazmedememeleri. Bazı siyasetçilerimizin gücünü Trabzonspor lehinde kullanması. Son derece zayıf bir TFF mevcudiyetinden dolayı Trabzonspor lobisinin kibirli ve kuraltanımaz hale gelmesine ve bu durumun her geçen sezon büyüyerek ilerlemesine sebebiyet vermiştir. Yıllar içinde bir nevi bugünün altyapısı hazırlanmıştır. Yaklaşmışlar ama kendi panikleri, kendi hatalarından dolayı 2019-2020 sezonunda şampiyonluğu Medipol Başakşehir’e kaybettikten sonra en agresif şekilde şehrin, medyanın ve politikanın tüm gücünü en ağır şekilde kullanarak rakiplerini tebrik etmek yerine, TFF’ye, sisteme, Başakşehir’e saldırıya geçmişlerdir. (Gazete haberleri) 'MHK'nın hediyesi' diyor. Kendilerine yakın medya mecrası, bu medya mecrası da hep garip olayları çoğunluğu medyanın, bazıları gönülden bağılı oldukları için, bazıları çekindikleri için 'Turuncu bayram' devamlı sahiplenmiştir. Alehte konuları görmemizlikten glemişlerdir, ya da küçük görmüşlerdir. Lehte konuları büyütmüşlerdir. Koruma kalkanın önemli unsurlarından biri haliyle medyadır. Dönelim sürece. Ve sonrasında sistematik bir şekilde daha da sert yüklenmeye devam ederek, lobi yaparak bu sezonun altyapısı hazırlanmıştır.
 
Hakemlere kimse direkt, ‘Git şunu yap, böyle maç yönet’ demez. Ancak siz sistemi istediğiniz gibi kendinize yontarsanız, TFF’nin tüm kurulları, sahadaki hakemler de dahil bilinçaltı sorunlar yaşamaya başlarlar. Gördükleri şeyleri yanlış yorumlamaya, yanlış gördüklerine inanmaya başlarlar. Onlar artık kendilerine zarar geleceğini bildikleri için yönetimin istediği kalıba girerek onları memnun edecek şekilde müsabaka yönetirler. Bugün aynen bu noktadayız. Bu sebeple Türk futbolu maalesef saha içinden ziyade saha dışındaki kurallar ve muhtelif derinliklerle yönetilmektedir. Bu  realite ve sonuçları, her geçen gün artan şekilde önümüze gelmektedir.

TFF’DEKİ KARAR SÜREÇLERİNDE TRABZON AĞIRLIĞI HERKESİN BİLDİĞİ AMA KİMSENİN KONUŞMADIĞI BİR UNSURDUR
 
Bu lobi gücünün, koruma kalkanının ne denli etkileri olabileceğini örneklerle paylaşmadan önce TFF’nin mevcut durumuna bir bakalım. Bu sezon özelinde Türkiye Futbol Federasyonu’na dair yaşananlar hepimizin malumudur. Dün akşam açıklanan cezalarda da gördüğümüz gibi attığı her adımda skandal yaratmaya doymayan ve legalliğini vicdanlarda yitirmiş bir federasyondan bahsediyoruz. TFF’nin özerkliği ve objektifliği, tartışılır hale gelmekten çok öte bir noktadadır. TFF’deki karar süreçlerinde Trabzon ağırlığı herkesin bildiği ama kimsenin konuşmadığı bir unsurdur. Bu hakimiyet, yeri geldiği zaman bilfiil Trabzonlu yöneticilerden –yani federasyondakilerden bahsediyorum- yeri geldiği zaman Trabzonlu olmayıp ama rüzgara göre hareket eden –aman kimseyi kırmayayıp, başıma bir şey gelmesin diye düşünen- yöneticiler ve profesyoneller sayesinde sağlanmaktadır. Bu hakimiyet tüm kurullarda, hakem atamalarında, ceza sevklerinde, ... kısacası pek çok konuda kendini göstermektedir.
 
Birkaç geçmiş örnek paylaşalım:
 
1-Yıl 19 Eylül 2015. Trabzonspor-Galatasaray maçı. Bu maçta bir olay yaşanıyor. Hakem Cüneyt Çakır. Trabzonspor lehine verilmeyen bir penaltı dolayısıyla, dünyanın her yerinde, her seviye maçı yöneten Türk futbolunun marka hakemi Cüneyt Çakır, 1612 gün Trabzonspor maçına atanamamıştır.  Böyle bir uygulamaya adil ve eşit bir Futbol Federasyonu nasıl izin verir? Bunu gören başka hakemler etkilenmiyor mu?
 
2-2019-20 sezonunda Trabzonspor başkanı 2-2 biten Alanyaspor maçından sonra sahaya girip rakip takımın profesyonellerine fiziki saldırıda bulunmuş, mevcut kurallar ve covid talimatları çerçevesinde aylarca –bu konudan anlayanlara göre en az 6 ay- ceza alması gerekirken sadece 15 gün ceza almıştır! Şayet bırakın diğer başkanları ben sahaya atlasaydım böyle bir şey yapsaydım Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı olarak ne kadar ceza alırdım? Veya diğer başkanlar.
 
Temsilci raporları çok önemli. Burada da talimatla temsilci raporları değiştirilmiştir. Medya bunu sorgulamadığınız zaman, diğer kulüpler bunu sorgulamadığı zaman her şey kılıfına uyduruluyor ve meşrulaşıyor. İşin daha da garibi o haftanın disiplin sevkleri 24 Haziran 2020’de yapılırken bu sevk duruma özel olarak TFF tarihinde görülmemiş şekilde bir gün sonra yapılmıştır! Bu işi bilenler diyor ki, ‘bu hiçbir zaman yaşanmadı.’ Herhalde bu konuyu kılıfına uydurmak için biraz daha süreye ihtiyaç duydular.
 
3- 27 Eylül 2021 Trabzonspor-Alanyaspor maçı. Bu maçın hakemi de daha sonra görülmemiş bir şekilde sezon içinde hakemliği bıraktırılacak olan Halis Özkahya. Maç 1-1 berabere bitiyor. Trabzonsporlu bir futbolcu ikinci sarı kartla doğru bir şekilde ihraç ediliyor. Sonrasında ne oluyor? Trabzonspor aşırı saldırgan bir açıklama yayımlamıştır. İçerisinden bir bölüm;
 
‘’Tekrar ediyoruz; bizim kavgamız hırsızları barındıran, kollayan, güçlendiren ve kullanan bu zihniyetledir. Yüzüne tükürülmesine rağmen 'Ya Rabbi Şükür' diyecek kadar yüzsüz insanlarla ve hâlâ bu insanları hakem camiası içerisinde barındıran karanlık odaklarladır. Bizler biliyor ve görüyoruz ki; Halis Özkahya bu sistem içerisinde yalnız değil. O'nu görevlendiren, O'nu harekete geçiren, O'nu yöneten ve yönlendiren birileri var. Bu karanlık sistem içerisinde kendine yer edinmiş, Trabzonspor'un yükselişine ket vurmaya çalışan ve kapalı kapılar ardına saklanıp alçakça planlar yapan birileri var.’’
 
Arkada bütün güç, medya, biz bağıralım herkes korksun yaklaşımı. Bunu niye yaptıklarını da söyleyeceğim, daha sezonun 7.haftası. Ortada fol yok yumurta yok.  Eşi benzeri görülmemiş çok ağır ithamların olduğu bu açıklamaya TFF cevap dahi veremiyor biliyor musunuz? Fenerbahçe’nin yaptığı her açıklamaya saatler içinde yeri geldiği zaman dakikalar içinde cevap veren bu korkak zihniyet cevap dahi veremiyor. Bir para cezası ve 45 günlük hak mahrumiyetiyle işi geçiştiriyorlar. Niye federasyona güvenmiyorsunuz diyorsunuz. Yani TFF, Trabzonspor’a karşı, kendi hakemini, kendi Kurulu olan MHK’yi savunma gereği duymamış ya da korkmuştur… Savunmuyor, savunamıyor ya da korkuyor.
 
Bu aslında TFF’nin kulüplere karşı olan farklı yaklaşımının pek çok örneğinden bir tanesidir. Neden böyle sert bir çıkış yapıyorlar biliyor musunuz? Çünkü bundan sonraki ilk iç saha maçları Fenerbahçe’yle. Meşhur Kim Min-Jae’nin haksız yere atıldığı maç. 1-0 önde oyunu domine ederken. Baskıyı kuruyorlar atama için. Tecrübesi son derece yetersiz bir hakem o maça atanıyor; Ali Şansalan. Ve orada neler oldu hepiniz biliyorsunuz.
 
TEMSİLCİLER KONUSU
 
Gelelim temsilciler konusuna. Benim sizden ricam Fenerbahçe’den bağımsız, her şeyden bağımsız temsilciler konusunu inceleyin. Başkanı kimdir? Abdurrahman Arıcı konusuna bu toplantıda girecektim ama o kadar malzeme çıktı ki onun için özel bir toplantı yapacağım. Burada süre yetmez. Öyle böyle değil. Ama isimlerden bağımsız temsilciler sisteminin nasıl çalıştığını çok iyi anlamanız lazım. Perde arkasında işler burada dönüyor. Bakalım nasıl çalışıyor. Hepimiz hukuk müşavirliği zannediyoruz. Aslında değil. Disiplin kararları her ne kadar hukuk müşavirliği ile ilişkilendirilse de esasen maçın temsilci raporu üzerinden temellenir. Temsilci o gece raporu yazar. Disiplin kararları her ne kadar hukuk müşavirliği ile ilişkilendirilse de esasen maçın temsilcisi raporu üzerinden temellenir. Temsilci raporu yazar. Raporda gördüklerini belgeleyecek fotoğraflar, görüntüler olduğu gibi sadece bildirimler de yer alabilir. Salı günü sormuştum o kadar olay olmuştu ki acaba, güvenlik kameralarından incelediler mi diye. Mümkün değil çünkü maç bittikten 5 dakika sonra TFF Trabzon’a tebrik mesajı yayınlıyor. Hukuk müşavirliğindeki avukatlar temsilciden gelen raporlardaki ihlali PFDK’ya sevk eder. Bir nevi sekreterya gibi. Hiç dokunmazlar, sevk ederler. Cezaların alt üst sınırları vardır. Ve esasen temsilci raporu baz alınarak hazırlanan sevklere göre cezayı PFDK belirler. Bu bağlamdan bakıldığında disiplin cezaları üzerinde maçın temsilcilerinin müthiş bir tahakkümü bulunduğu aşikardır.  Bu tahakküm adil ve eşit biçimde kullanıldığında sorunsuz ilerler. Ki durum ne yazık ki böyle değil.  Böyle olmadığı zaman ne olur? Manipülasyon olur, manipüle olduğu zaman da biraz evvel sahaya girme örneğinde olduğu gibi, cumartesi akşamki maçta vereceğim örnekler gibi  garip, standardı olmayan, saçma sapan cezalar ortaya çıkar. Şunu da söylemek istiyorum temsilci atamalarında müthiş bir torpil sistemi dönmektedir. Futbolla sporla hiç alakası olmayan insanlar oraya konmaktadır. Bu da giderilmesi gereken unsurlardan biridir. Onların hepsini Abdurrahman Arıcı’ya ayıracağımız o ayrıcalıklı günde sizlere anlatacağım.
 
Hangi takımın maçına hangi hakemlerin, yan hakemler ve VAR hakemler de dahil ne kadar atandıklarını bilmek isteseniz, bilemiyorsunuz. KVKK mazeretiyle federasyondaki o sayfa kapalı. Sezon başından beri tutuyoruz, rakamlar biz de var. Orada da çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor.
 
Özetle;
 
Hukuk kurullarına gelene kadar yıllardır disiplin cezalarını (daha maç devam ederken dahi) etkileyebilecek bir düzenden bahsediyorum. Düzen olabilir değil, böyle bir düzen vardır. Türk futbolunun en büyük tehditlerinden biri de budur.
 
Ne yazık ki ülkemizde temsilci raporları sisteme girmeden önce temsilci işleri direktörü, bazıları tarafından TFF’nin kara kutusu olarak bilinen, Baki Şahin’in onayından geçmektedir. Yani müdahaleye ve manipülasyona açıktır!  Arkadaşlar lütfen bunları inceleyin. Araştırın, deşin. İnanın bu sistemden bıkmış insanlar da var. İyi ve dürüst insanlar sizlerle bilgi paylaşacak. Bu ne demek? Raporlar sisteme girmeden önce birinin fitresinden geçiyor demektir. Bize göre de bu manipülasyona ve müdahaleye açık demektir. Yani söylemek istediğim futbolumuzun pek çok noktasında olduğu gibi hukuki tarafında da işin görünen değil, perde arkasında kalan klikler probleme neden olmaktadır. Ve görünmedikleri için ne kadar reform yapılsada kara düzenlerini devam ettirmektedirler. Ve bundan ne yazık ki yararlanmaya çalışan kulüpler de söz konusudur. En azından kulüpler demeyeyim, kulüp. Bir tanesini biliyorum, eminim başkaları da vardır.
 
TEMSİLCİLERE HAKİM OLMAK BUGÜNÜN TÜRK FUTBOLUNDAKİ KONJONKTÖRÜNDE MÜTHİŞ REKABET AVANTAJI SAĞLAMAKTADIR
 
TFF’ye kayıtlı 311 temsilci var.  Bunların 107’si emniyet müdürü. Emniyet müdürlerinin dışında devlet kademelerinde olmuş, milletvekilliği yapmış insanlar da var. Bu 107’nin dışında. Tabii o tabloları gördüğümüz zaman; fotoğrafları, kutlamaları, söylemleri sonuçta emniyet müdürlüğünden memur olan insanlar da rapor yazarken 30 kez düşünmek durumundadır. O yüzden cezalar böyle çıkmaktadır. O temsilcilerin raporları PFDK’ya sevk ediliyor. O raporlara göre çıkıyor. Temsilcilere hakim olmak bugünün Türk futbolundaki konjonktöründe müthiş rekabet avantajı sağlamaktadır.  İki tane örnek vereceğim. Şimdi temsilciler kurulunun bir başkanvekili var.  2015 yılında Trabzonspor’da yönetici. Olabilir, olmaması daha iyidir ama olabilir. Ama şu söyleyeceklerim olmaz. Bu arada Yönetim Kurulu üyesi iken Trabzonspor - Gaziantep maçından sonra o meşhur hakem alıkoyma olayını hepiniz bilirsiniz, soyunma odalarında. O olayda aktif rol oynamış ve hakemleri saatlerce soyunma odasında rehin tutması nedeniyle bir kulübün isim önemli değil, bir kulübün yöneticisi bir maç sonunda TFF hakemlerini saatlerce kendi stadının soyunma odasında saatlerce esir tutuyor, bundan 28.10.2015 tarihinde 1 yıl men ve 200 bin TL para cezası alıyor. Ve bugün olduğu konuma bakın. Daha da kötüsü, facia olay.  Disiplin talimatlarına göre 6 aydan fazla ceza almış hiç bir kişinin hiçbir kurulda görev alma yetkisi yoktur. Görev alması yasaktır. Bu arkadaşı atıyorlar, sonra kılıfına uydurma. Bu kişi sonrasında yeniden yargılama için federasyona başvuruyor, sessiz sedasız bu kişinin dosyasını temizliyorlar.  Şimdi bu arkadaş bundan sonraki başkan olarak düşünülüyor. Orada biri daha var. Yine bu kişilere yakın. Bu olay başlı başına skandal iken, bırakın o skandalı daha da büyük skandalla, başkan için düşünenler var.  Niye? Temsilciler kuruluna hakim olmak için.
 
FENERBAHÇE BU İNSANLARLA NASIL REKABET ETSİN?
 
Kurulda bir kişi daha var. 2018 yılına kadar yani kurul üyesi olana kadar, ‘Fenerbahçe şike yapmıştır’ diye sosyal medya paylaşımlarda bulunan biri; temsilciler kurulu üyesidir.  Fenerbahçe bu insanlarla nasıl rekabet etsin? Küçük, küçük örnekler veriyorum daha ne örnekler var. Bu kişileri oraya tavsiye eden insanları söylesem size hayret edersiniz. Abdurrahman Arıcı’ya gelince oraya da geleceğiz. Bu kişi aynı zamanda bir bakanımızın da iletişim danışmanıdır! Daha ne diyeyim.

BU TEHLİKE SADECE FENERBAHÇE’YE KARŞI OLAN BİR TEHLİKE DEĞİLDİR
 
Sadece Fenerbahçelilere değil tüm taraftarlara sesleniyorum. Sizler bunları yansıtırsanız diğer taraftarlar da ne demek istediğimi anlayacaklar. Çünkü tehlike sadece Fenerbahçe’ye karşı olan bir tehlike değil. Tabii sizler (basın mensupları) ne kadar yansıtabileceksiniz o da büyük bir soru işareti. Sizin nelerle uğraştığınızı gayet iyi bilmekle beraber manevra alanınızın da son derece kısıtlı olduğunun farkındayım. Temsilciler kurulunda hakimiyet sağlamanın bu kadar büyük bir rekabet avantajı yarattığı bir dönem Türk futbolunda olmamıştır.
 
Gelelim günümüzün örneğine;
 
Durumun vahametini anlamak için sadece geçen haftaki maça bakmak dahi yeterli olacaktır. Maçın bitimine birkaç dakika kala rakip takım baskısını arttırmışken, maç kafa kafaya gidiyordu. Rakip takım da kazanabilirdi. Bir hafta evvel Adana Demirspor maçında yaşananları hatırlayın. Bu nedir biliyor musunuz? Yılların taşıdıkları bagaj diyelim ve paniklemenin ürünüdür. '11 kaldı, 8’e inecek, 4 hafta var. Zaten hoca geçmişte açık ara önde olduğu zaman şampiyonluk kaptırdı. Biz de şampiyonluğa en yakın olduğumuz dönem hep Fenerbahçe’ye kaptırdık.' Bunu sağlama alalım’ın, refleksidir. Belki bundan Trabzonsporlu yöneticilerin haberi bile olmayabilir. Bu bahsettiğim koruma kalkanının işi olabilir. 3 hafta kala 8 puan 6 puana inecekti. Adana Demirspor maçındaki penaltıya bir kişi penaltı diyemez. Neyse gelelim cumartesi günkü maça. Rakip takım baskısını arttırmış maçın bitmesine birkaç dakika kala taraftarlar sahaya dalıyorlar. Antalyaspor başkanının söylemlerine göre birkaç futbolcusu darp ediliyor. Normalde hakeminin soyunma odasına giderek maçı tatil etmesi gerekir. Normalde tatil etse, kimse bir şey diyemez. Ama normal bir yerde yaşamıyoruz. Tatil edilmesi gereken maç tabii ki içinde bulunduğumuz konjonktür vesilesiyle tatil edilemiyor. Düşünebiliyor musunuz, son dakika Antalyaspor gol atsa o sahada neler yaşanacak. Veya 2, 2.5 dakika maç oynandı. Antalyalı futbolcular binlerce insanın arasında kaldığı zaman nasıl bir psikolojide o 2, 2.5 dakikayı oynamışlardır. Gol atacağı varsa, atmaz. Antalyaspor’u da kutluyorum. Dik duruşlarını… Müthiş mücadele ettiler. Belki de Türk futbolunu büyük bir kaosun eşiğinden döndürdüler. Ne yazık ki burada doğruyu yapmak kaos yaratacaktı ama doğrusu oydu. İçinde bulunduğumuz futbol konjonktüründe maçı tatil edebilecek bir tane hakem var mı, Türkiye’de? Örnekler verelim, geçmişte de oldu. 2013-14 Beşiktaş – Galatasaray maçı. Seyirciler müsabakada sahaya girmesi nedeniyle müsabaka hakemi maçı tatil ediyor. Beşiktaş’a 4 resmi müsabakayı kendi sahasında seyircisiz oynama cezası veriyor. Para cezası da veriliyor. Bir de hükmen maçı kaybediyorlar.
 
İkinci maç, meşhur buradaki kupa maçı. Yine saha olayları nedeniyle maç iptal ediliyor, tekrar oynanmak üzere. Fenerbahçe’ye 3 resmi maç kendi sahasında seyircisiz oynama veriliyor ve 1 milyon TL, o zamanın 1 milyon TL’si ceza veriliyor. Örnekleri var. Hangi babayiğit kuralları uygulayabilirdi bu ortamda. Tekrar Antalyaspor’a geldim. Duruşlarından dolayı ve sahada verdikleri mücadeleden dolayı tebrik ediyorum. Ben olsam sahadan çekerdim ama bunu bugün söylemek kolay, o ortamda haksız da değiller. Orada yaratılan atmosfer ve psikolojik baskı zaten ortada. Oyuncuları darp edilmesine rağmen sahadan ayrılmıyorlar.  Zaten başkanı diyor ki, “Oyuncularımız darp edilmesine rağmen Türk futbolunu kaosa sürüklememek adına takımı sahadan çekmedik.” diyor.  Bana sorarsınız rakip takımın da sahadan çekilmesine gerek yok, hakemin bitirmesi, iptal etmesi gerekirdi.

BÖYLE BİR SKANDAL DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE YOKTUR

İşin daha da vahim tarafı, hakikaten okudukça içim daralıyor. Biliyorsunuz Beşiktaş’ın Trabzonspor maçıyla ilgili kural hatası başvurusu var. Çizgide yapılan faul, bir pozisyonda iki kural hatası var. Veya bir kural, bir hakem hatası. Nasıl yorumlarsanız. Beşiktaş’ın başvurusu reddedildi. 7 gün Tahkim süresi var. Bu maç oynandığı zaman Tahkim süresi dolmamıştı. Dolayısıyla Tahkim’den sonuç çıkmadan ligi tescil edemezsin. Tekrar söylüyorum, Beşiktaş’ın yapmış olduğu başvuru sonuçlanmadan bir de üstüne o gece oynanan maçta yaşananlarla ilgili daha temsilci raporlarına dahil bakılmadan, ya böyle bir skandal dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Temsilci raporlarına bakılmadan yangından mal kaçırır gibi TFF maç bittikten tam 5 dakika sonra şampiyonluk kutlama mesajı yayınlıyor. Trabzon kendi mesajını 22.38’de, TFF 22.40’da giriyor. Şimdi bizler, normal insanlar burada kayırma var, burada çiftte standart var, burada haksızlık var, burada adil rekabetten yoksunluk var desek, yanlış mı söylüyor oluruz. Bu ne cüret, bu ne skandal, tabii ki kutlayacaksınız. Aynı şey köprüdeki bayrak. Hangi lig bitmeden oraya bayrak asıldı. Göreceksiniz en erken asılan bayrak en uzun süre kalan bayrak olacak. Bana sorarsanız İstanbul dışındaki hiçbir takımın bayrağı İstanbul’da asılmamalı.  Ben bunu ilk seçildiğimde de söylemiştim, başkanlara. Bizim bayrağımızı, İstanbul’da şampiyon olan takımın bayrağını Eskişehir’de çekiyor muyuz? Trabzon’da, Bursa’da çekiliyor mu? Bu da kendi başına her şeyi deşifre eden bir olaydır. Bunlar o kadar korkak ve akılsız ki bunu bile hesaplayamıyorlar. Zaten her adımları, her kararları şaibe, olay...
 
FENERBAHÇE’DEN BAŞKA KİMSE RAHATSIZ OLMUYOR. BİZ ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ FAZLASIYLA YAPIYORUZ. DOLAYISIYLA BU SUÇUN ORTAĞI DEĞİLİZ.
 
Salı günü Trabzonspor maçında yaşananlara nasıl komik ceza verileceğini takip edin, demiştim. Sizce normal mi? Dün gece cezalar açıklandı ve olaylı maçın karşılığı olan cezaları hepimiz gördük! Geçmişte büyük takımlara verilen cezaları söyledim. Salı günü temsilci raporlarının eksik olacağını söylemiştim. Eksikti. O maçın temsilcilerinden biri eski milletvekili. Galiba biri Rizeli eski emniyet müfettişi, baş müfettiş. Biri de Kocaeli’nden bir iş insanı. Ama işin garip tarafı nedir, biliyor musunuz? Fenerbahçe’den başka kimse rahatsız olmuyor. Kimse sesini çıkarmayınca da meşrulaşıyor. Dünyadaki en tehlikeli olay bir toplumdaki yanlışı, kuralsızlığı, haksızlığı kanıksayarak anormal durumu normal hale getirip, hayatın bir normu haline getirmektir. Biz üstümüze düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Dolayısıyla bu suçun ortağı değiliz. Çorbada tuzun bir parçası değiliz. Herkese sesleniyorum, herkes kendi muhasebesini yapsın. Ne yazık ki dün açıklanan cezalardan sonra haklı çıktığımızı bir kez daha gördük.
 
Düşünebiliyor musunuz, pazar günü Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi var. Yenikapı’ya Trabzonspor kutlaması konuyor. Bu nasıl bir zihniyet. En azından polisimize acıyın. Polisimiz hangi yere, hangi maça yetişecek. Hadi bizim taraftarımız maça gelmiyor. Beşiktaşlılar maça gelirken karşı karşıya gelinirse ne olacak! Cumartesi günü, pazartesi günü yapamaz mıydınız? Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Aklınızı mı yediniz. Biz burada seyircisiz maç bekliyorduk. 8-10, 6-8 maç gelir. Tahkim’e gider. 4-5-6 maça düşer falan. Sondan ikinci maçını İstanbul’da oynamak istiyorlar. Bu tahrik, provokasyon değil midir? Beşiktaş şampiyon olacak, diyor ki ‘ben son maçımı Trabzon’da oynayacağım.’ Galatasaray şampiyon olacak diyecek ki ‘Ben son maçımı Eskişehir’de oynayacağım.’  Fenerbahçe diyecek ki ‘Bursa yakın bana.’ Böyle bir şey var mı? Bunun düşünülmesi bile abesle iştigal.

HALA 2010-11 SÜPER KUPA MAÇINI OYNAMA TALEBİMİZİN CEVABINI VERMEDİLER

Federasyonun durumunu size biraz evvel söyledim. Başındaki kişi  devam etmek için her şeyi yapmaya hazır. Hala bizim 2010-11’in Süper Kupa oynanasının cevabını veremediler. Beşiktaş başvurdu, biz başvurduk. Korkuyorlar. Niye? Biz buna evet dersek o zaman 2010-11 şampiyonu Fenerbahçe diye…Zaten sitende öyle. Hakikaten yazıklar olsun. İnşallah tez zamanda oradan ayrılırsınız, hepiniz. Yaşananlar bizim stadımızda olsaydı acaba neler olurdu!

TFF’NİN T’Sİ TRABZON İÇİN DEĞİL TÜRKİYE İÇİNDİR

Şunu üstüne basa basa hatırlatmak istiyorum. TFF’nin T’si Trabzon için değil Türkiye içindir. Artık bunu hatırlayın. Federasyondakiler de icraatlarını, hareketlerini, adımlarını, kararlarını buna göre alsınlar.  

BAŞKANIMIZ CAMİAMIZA SESLENDİ: BUNLARIN ANLAYACAĞI TEK BİR DİL VARDIR. O DA CAMİANIN GÜCÜDÜR. ONUN İÇİN 3 TEMMUZ’A DÖNME ZAMANI DEDİM

Kendi camiama sesleniyorum: Kongre Üyelerimize, YDK Üyelerimize, derneklerimize ve özellikle taraftarlarımıza sesleniyorum. Başta şahsım olmak üzere bu kulübün her bir ferdine iş düşmektedir. Size anlattıklarım, mesajlarım, desteklemek için verdiğim örnekler; artık bunu çözmeye niyetli bir federasyonun olmadığını yaşayarak görüyoruz. Bunların anlayacağı tek bir dil vardır. O da camianın gücüdür. Onun için 3 Temmuz’a dönme zamanı dedim. Buraları o yüzden iyi dinleyin.
 
Bunları niye sadece biz dile getiriyoruz, hakikaten anlamakta güçlük çekiyoruz. TFF’yi başka bir kulübün hakimiyetinden kurtarmak için canımız çıktı. İş oradan kaydı, başka yere geçiyor şimdi. İçinde bulunduğumuz durum sadece Fenerbahçe’nin değil tüm Türk futbolunun sorunudur.  

Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, Trabzonspor yönetim kurulu ve kimlikleri tarafımızca henüz tespit olunamayan ancak savcılık makamı tahkikati ile ulaşılabilecek meçhul faillere dair, bu konuda ne yazık ki Trabzon’daki yargı mercilerine çok güvenmiyoruz. Çünkü oradan hiçbir şekilde Trabzon aleyhine kararlar çıkmıyor. Zaten kameraların incelenmediğini biliyoruz. Duyduğumuza göre sadece 200 kişi sahaya girdi, demişler. 200.
O yüzden tespit olunamayan ama olunacağını ümit ettiğimiz kişiler hakkında  6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun şu maddeleri çerçevesinde suç duyurusunda bulunduk: 

6222 sayılı kanunun 22.maddesi olan: şiddete neden olabilecek açıklamalar
Türk ceza kanununun 215.maddesi olan: suçu ve suçluyu övme
Türk ceza kanununun 213.maddesi olan: halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit 
Türk ceza kanununun 214.maddesi olan: suç işlemeye tahrik 
Türk ceza kanununun 216.maddesi olan: halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama 
Türk ceza kanununun 125 ve 217. maddeleri olan: kanunlara uymamaya tahrik ve hakaret
6222 sayılı kanunun 14.maddesi olan: tehdit veya hakaret içeren tezahürat, maddelerinden suç duyurusunda bulunduk. 

Etkin soruşturmanın yapılabilmesi, fiil ve faillerin tespit edilebilmesi amacıyla yaptığımız başvurumuza ilişkin örnek dilekçelerimizi resmi internet sitemizde sizlerle paylaşıyoruz.

Şu ana kadar Fenerbahçe Spor Kulübü ve Fenerbahçe camiası olarak bu derneklerimiz, taraftarlarımız olur; 20 ilde toplam 100’ün üzerinde suç duyurusunda bulunuldu. Bu rakam önümüzdeki günlerde daha da artacaktır.

Sizlerden, taraftarlarımızdan ricam; Kulübümüzün attığı hukuki adımlari takip edip, her bir üyemizin, derneklerimizin, taraftarımızın başvuru / şikayet her adımda Fenerbahçe’ye destek olmalarını özellikle şu dönemde rica ediyorum. Sizlerde münferiden bu çalışmalara katılarak destek verebilirsiniz.  

Trabzonspor Kulübü Başkanı Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı olduğu müddet boyunca Kulüpler Birliği çalışmalarına katılmıyoruz. Haziran’da yapılacak genel kurulda çıkacak karara göre de üyeliğimizi devam edip, ettirmemeği kararlaştıracağız. Ahmet beyin şahsına karşı bir şeyim yok ancak baştaki kişi odur. Mesuliyet ondadır. Böyle bir pankarta izin veren kimsenin kulüplerin başında olması söz konusu olmamalıdır.

Ülkemizin birlik, beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğu bu dönemde bu yapılan ayrıştırmayı, 25 milyonluk camianın sinir uçlarına dokunmayı, tüm yapılanları, nasıl yapıldığını, kimler tarafından yapıldığını, hangi süreçler içinde yapıldığını Ankara’da bu ülke için mesai veren sağduyulu, toplumun hassasiyetlerine hakim tüm devlet büyüklerimize anlatacağız. İnanın demin çizdiğim profildeki devlet büyük sayımız, demin çizdiğim profilden çok çok çok daha fazladır. Buna da inanın. Emin olun, biz eminiz. Toplum içine nefret tohumları eken, ayrıştıran, parçalamayı amaçlayan, toplumsal gerginliğe ve şiddete zemin hazırlayanlara, Fenerbahçe camiasının gücüyle, gücümüz yettiğince mücadelemizi sürdüreceğiz.

Son olarak bu suç unsuru taşıyan pankart vesilesiyle, devletimize de çağrıda bulunuyorum:  Bu pankartta FETÖ ağızıyla 2010-11 şampiyonluğunun kullanılmasına dair gerekli işlemlerin başlatılmasını ve 4 Nisan suikast girişiminin faillerinin bulunmasını devletimizden önemle talep ediyoruz. 

Bu sadece Fenerbahçemizin değil, ülkemizin sorumluluğudur! Faili ya da failleri muhakkak bulunmalıdır. Ve bulunmaması devletimizi zayıf göstermektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kudretli ve kuvvetlidir. İstediği zaman bu konunun da dibine inebilir.

28 ŞAMPİYONLUK VE DİĞER BAŞVURULAR HAKKINDA

Biliyorsunuz 28 şampiyonluk konusunu. 427 gündür cevap alamadık. Başka başvurularımız da var, cevap alamadığımız. Federasyonla monolog yapıyoruz. Birinci başvurumuz 6 Mart 2021, 28 şampiyonlukla ilgili. Süper Kupa başvurusu yaptık. Beşiktaş’ta sağ olsun, başvuru yaptı. 30 Aralık 2021. Üzerinden 127 gün geçti. Ki aralarında bu en basiti. Çat diye kararı verebilecek ama veremiyorlar. Korkuyorlar. Veya oradaki yönetim kurulundaki ağır top, hakimiyet, sayısal kastetmiyorum. Ne yazık ki başka bir kulübün yanında. Bahsettiğimiz kulübün yanında. Trabzonspor resmi internet sitesinden 2010-2011 sezonu şampiyonluğunu kaldırılması için 31.01.2022’de başvuruda bulunduk. 95 gün üzerinden geçti…Bari yapamıyoruz, yapmayacağız deyin. Bizim sorumluluk alanımıza girmiyor, deyin. Bir şey deyin. 27 Nisan 2022’de tekrar 28 şampiyonluk için hatırlatma yazısı yazıldı.
 
Hazirana kadar bu yönetim devam edecek. İnşallah haziranda gider. Gitmemesi için, mevcut başkanın devam etmemesi içinde başta bazı kulüpler olmak üzere lobiler olduğunu da biliyoruz. Buna ciddi anlamda karşı olan kulüpler olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla topal ördek konumunda olan bu federasyonun bu kararı çıkarmayacağını söylemek, son derece gerçekçi yaklaşım olur. Bütün belge ve kanıtlarla başvurumuzu yaptık. TFF’nin resmi internet sitesinde ulusal şampiyonaların 1924’te başladığı yer alıyor. UEFA’nın sayfasında da Türkiye ulusal liglerin başlangıç tarihi olarak 1924 net bir şekilde ifade ediliyor. 2014 yılında dönemin Spor bakanının TBMM’ye verilen soru önergesinde cevabı şu olmuştur: ‘Takımların şampiyonluk kabul kıstası düzenlenen turnuvaların milli ve ulusal olmasıdır.’ Bizim de başvurumuz tam da bu çerçevede. Milli ve ulusal şampiyonluklarımızın resmen tanınmasıdır. Avrupa liglerinde bir sürü örnek ortadadır. Ancak buna rağmen halen cevap yok. Dolayısıyla yönetici arkadaşlarım, yeni de başkan belirlenmiş, bir hatırlatma yapmak için geçen hafta ziyarette bulundular. Konuyu sordular ve şu gerçekle yüzleştik. Tüm başvurularımıza ve kamuoyundaki söylemlerimize rağmen, tüm gerçeklere rağmen TFF tarafından bu konuya dair tek bir adım bile atılmamış. Komisyonlar kurulsun, tarihçiler gelsin, tezler savunulsun lehte aleyhte.. Sıfır.  Şimdi TFF’ye sesleniyorum: Kime sesleniyorum, onu da bilmiyorum. 2023, sizin de 100. yılınız. Türk futbolunu anlatan 100. yıl belgeseli yapacaksınız. Bu belgesel acaba 1959’dan mı başlayacak? Nereden başlayacak? Fenerbahçe’nin ve diğer takımların şampiyonluklarını, Türk futbolunun tarihini yok mu sayacaksınız? Bir kez daha test etmek için belgeselde göreceğiz. Bugün; şunu söylemek istiyorum; TFF’nin düştüğü durum, adaletle zerre ilgilerinin olmadığı ortadayken “bizim haksızlardan hak bekleyerek kaybedeceğimiz bir günümüz dahi yok!” Bunu açık ve net şekilde ifade etmek istiyorum. Bunlardan bir medet ummuyoruz. Çünkü o yürek ve cesaret yok. İnşallah yeni gelecek veya yapılacak seçimde ileriye dönük olarak tünelin ucunda bir ışık, yeni sayfa açılacak bir zemin oluşturulabilir. Bunun için en önemli unsurlardan biri de seçin yerine seçim yapmak.  
 
2023-24 SEZONUNDAN İTİBAREN FORMAMIZDA 5 YILDIZ OLACAK
 
Hukuki mücadelemizi vermeye devam edeceğiz, ama 2023-24 sezonundan itibaren armamızda bu sezonun formaları çoktan ısmarlandı. Armamızda 5 yıldızı koyacağız. Siz ne yaparsanız yapın, koyacağız. Fenerium’da diğer ürünlerde şimdiden başlayacağız. Bir sezon size mesaj olsun diye 3 yıldızı çıkarttık. Anlamıyorsunuz, anlayamıyorsunuz. Anladıklarınızı da yapamıyorsunuz. Her adımda bu gerçeği resmen kullanacağız, duyuracağız. Biz bunu Lefterlere, bizi şampiyon yapan bütün sporculara borçluyuz. Biz burada artık sessiz kalırsak onlar bize hakkını helal etmemiş olur. Medeni şekilde başvuru yaptık, her şeyi sunduk. Tahammül sınırlarının ötesinde bekledik, sabrettik, acelemiz yok dedik. Siz arpa boyu kadar çalışma yapmamışsınız. Size yazıklar olsun. Acaba şu an beni seyrederken nasıl bir konuşma kaleme alıyorsunuz. Trabzon’a geç kalmışsınız, 5 dakika sonra (kutlama mesajı) yayınlamışsınız. Ne olur bu gecede benim için, bizim için, Fenerbahçe için bir mesaj girin. Girmezseniz sonra kendimizi değersiz hissederiz.

Size çok çok teşekkür ediyorum. İnşallah bugün paylaştıklarım sizin de bugün buradan ayrılırken aklınızda bazı konuları daha net bir şekilde görülmesini sağlayabilir. Sağ olun var olun. Bizi seyreden tüm taraftarlarımızı da saygıyla selamlıyorum. Yarın taraftarlarımızla burada buluşmamız olacak. Tüm taraftarlarımızı bekliyoruz. Mecburen passolig sistemini yaptık. Oraya sembolik bir lira kondu. Bana sorarsanız Passolig'i olmayanlar da gelsinler. Herkes gelsin, bekliyoruz. Takımımıza moral ve motivasyon verelim. Onları güzel bir şekilde uğurlayalım. Meşalelerimizi yakalım. Mesajlarımızı pankartlara yansıtalım.Hep beraber yek vücut yarın burada idmanımızı yapalım."
 
Başkanımızın basın mensuplarının sorularına verdiği cevaplarla basın toplantısı tamamlandı.

Başkanımız, söz konusu pankart nedeniyle Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı ile görüşmenin olup olmadığı yönündeki soruyu, “Sayın Cumhurbaşkanımıza ve tüm devlet büyüklerimize gideceğiz. Kongre Üyemiz olan Sayın Soylu bizimle görüşmek isterse ona da gideceğiz.” şeklinde cevaplarken; Trabzonspor Başkanı Ağaoğlu’nun ‘8. şampiyonluk’ söylemi ile bağış toplayarak bir anıt yapma projelerine dairse, “Gelelim 8.şampiyonluk.. Şampiyonluk atmosferinde bir kaynak yaratmak için önemli bir fırsattır. Bunu böyle bir anıtla yapmaları biz Fener Ol zamanında da bir anıtı yapsak nasıl olur diye düşünüyorduk, yani kaynak yaratmak için.. Gayet doğaldır ama kendileri hayal dünyasında yaşayıp sekizinci diyeceklerse o kendi bilecekleri iş, çünkü o hiçbir zaman değişmeyecektir. 8 kupası, 8. şampiyonluk kutlayanın müzesinde 8 tane kupası olur.” değerlendirmesinde bulundu.

3 Temmuz ruhuna geri dönülmesine dairse Başkanımız, “3 Temmuz ruhu, pes etmeme ruhudur, isyan etme ruhudur; takımı korumak için, takıma sahip çıkmak için. O ruh bizim DNA’mızda her zaman vardır. Ama gerek duyulduğu zaman ortaya çıkar. O ruha şu an tekrar gerek duyulmaktadır. Onu ifade etmeye çalıştım. O her zaman bizim DNA’mızda var. Fenerbahçe’yi farklı kılan da budur zaten. Tarihine baktığınıza zaman sadece 3 Temmuz süresince Fenerbahçe’ye saldırılar olmamıştır. Geçmişe giderseniz pek çok dönemde olmuştur ve Fenerbahçe’de pek çok dönemde de sokaklara çıkıp takıma sahip çıkmışlardır. Dolayısıyla son dönemde ise iki kere bizim mevcudiyetimize kast edilmiştir. Bir tanesi FETÖ saldırısıyla, kumpasıyla; öbürü de Trabzon’daki suikast girişimiyle! Dolayısıyla o olan ruhun canlanmasından bahsediyorum.” dedi.

Söz konusu pankartın ardından Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu ile iletişime geçip geçmediği yönündeki soruya Başkanımız Ali Koç, “Ben şahsen maça bakmıyordum (Trabzonspor-Antalyaspor). Bu pankart konusu gündeme getirildi. Ne oluyor, ne bitiyor diye bir baktım. Maç bittikten sonra bir iki başkan tebrik girdi. Kulüpler Birliği Vakfı’nın WhatsApp grubu var, ben de oraya şu mesajı girdim: ‘Ben de tebrik etmek isterdim ancak kesinlikle etmeyeceğim. Zira 4 Nisan 2015’te Rizespor maçı sonrası havalimanına giderken kurşunlanan ve bugüne kadar suçluları tespit edilmeyen olay halen hafızalarımıza kazınmışken bunu bir şampiyonluk maçında pankartlara yansıtarak alay konusu yapmalarını hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimizi ve buna müsaade eden bir başkan ile aynı masada olmayacağımızı belirtirim. Herkes, her şeyin farkında, sevgileri, saygılar’.  diye konuştu.

Başkanımız yabancı hakem konusuyla ilgiliyse “Bu soru bana çok kez soruldu. En son ‘Bu kadar 80 milyonun yaşadığı yerde yabancıya mahkum olmak canıma dokunuyor’ demiştim ama benim gibi düşünen biri bile artık, ben de bu noktaya geldim. En azından geçici bir süre için hiç zararı olmaz, faydası olur.” ifadelerini kullandı.

Başkanımız, geçtiğimiz aylarda MHK’nın aldığı kararların ardından düzenlediğimiz basın toplantısında Trabzonspor ile ilgili yaptığı açıklamalar konusunda düşünlerinde değişiklik olup olmadığı yönündeki soruya şu şekilde cevap verdi:

“Teşekkür ederim bu soru için, yeri ve zamanıdır. Bu konuyu iyi dinlemenizi istiyorum. Yine medya! Bakın seçici algı... Ben üç tane şey söyledim dikkat çeken ve onları bilhassa söyledim. Sadece birinin yansıyacağını bilerek de söyledim, bugünlere geleceğimizi hesaplayarak da söyledim. Dedim ki ‘Evet, iyi top oynuyor, iyi transferler yaptı, doğrudur. Ama ben şu soruya vereceğim cevapları dinlerken hepinizi ve televizyondaki herkesi 2020 Ocak ayında Antalya kampında söz konusu kulüp ile ilgili açıklamalarım olmuştu. Sizden rica ediyorum, özellikle taraftarlarımızdan rica ediyorum, dönün o açıklamalara bakın. Ocak 2020, Antalya devre arası kampında yaptığım açıklamalar.. Şimdi evet, iyi takım kurdular, çoğunlukla daha iyi top oynadılar, son çeyreğe girdiğimizde yoruldular mı, şampiyonluk rehaveti mi, baskısı mı… tökezlemeye başladılar ama averaj yaşından dolayı da olabilir. Ama genelinde iyi top oynadıklarını söyledim, iyi transfer yaptıklarını söyledim. İyi oynamadıkları günlerde de size şuradan paylaşacağım, hepinizin de çok iyi hatırlayacağı maçlar da sihirli değnek bir şekilde yardımcı oldu. Tekrar ediyorum, varsa da düzeltin lütfen; bu senenin liginde Trabzonspor ‘un hakem hatalarından kaybettiği puan var mı, lütfen bana hatırlatın. Çalıştık ama atlamış olabiliriz, sizin gözünüzden bakmamış olabiliriz, objektif olamamış olabiliriz, ben genelde madalyonun iki yüzüne bakarım, bakmaya çalışırım. Bizimle oynanan iki maç! Bizimle oynanan iki maçta, maçın ilk çeyreğinde kırmızı kart görmemiz, en önemli oyuncularımızın kırmızı kart görmesi. Bunları dile getirirken şuna da üzülüyorum; evet, futbolcuların da hocanın da verdiği bir emek var. Onu da göz ardı ettiğimi sanmayın ama büyük resme baktığımız zaman oraya duyduğum saygıyla, buraya duyduğum kızgınlık, rahatsızlık, kabul etmeme ve isyan çok çok daha, mukayese dahi edilemez. Bakın, 6 Kasım’da İstanbul’da oynanan Beşiktaş maçında.. Hatırlarsınız o maçta neler olduğunu: Berat, Rachid Ghezzal’ın ayağına bastı ama Beşiktaş’a penaltı verilmedi. 22 Kasım Trabzon’la oynanan Gaziantep maçı; 4. dakikada daha kırmızı kart olması gerekiyordu, olmadı. 44’te penaltı verilmesi gerekiyordu, verilmedi dönen top gol oldu. 7 Ocak’ta Trabzon’da oynanan Malatyaspor maçının 5. dakikasında Perez rakibin suratına vurdu.  6 Mart’ta bizim Stadımızda oynanan maçta İrfan Can’ın durumunu biliyorsunuz. 23 Nisan Adana Demirspor maçı, az önce söylediğimiz, penaltı yaratıldı! Ama soruya dönersek ben o toplantıda iki tane daha şey söyledim ama sağ olun,  ya atladınız ya yazamadınız… Dedim ki ‘Liyakatin yerine biatin talep edildiği, hakemlerin performansının yerie kullanılışlık oranına göre değerlendirildiği, biat etmeyenlerin ister hakem ister kulüp olsun büyük sorunlar yaşadığı/yaşayacağı, vasatlığın meşrulaştırıldığı, kanıksandığı ve burada ülkenin bir şehrinin tüm ülkeden büyük sayıldığı pek çok odağın bu çerçevece belirlendiği bir düzen içerisindeyiz’ dedim size, aynı gün! Ama onlara hiç bakmadınız! Bununla beraber dedim ki ‘Türkiye, Trabzon’dan büyüktür’. Dolayısıyla ben ne dediğimi gayet iyi biliyorum. Arkasında da duruyorum. Bu soruyu sorduğun için de çok teşekkür ederim.”
 
Fenerbahçe’nin mevcut bir federasyon başkan adayının olup olmamasına dair soruyu ise Başkanımız şu şekilde cevapladı:
 
“Sistem hatalıysa sistemi kişiler yaratıyor, kişiler yönetiyor. Dolayısıyla benim kafamda öyle bir aday yok. Biz, bugüne kadar bu işlerin içine girmedik, Fenerbahçe’yi temsilen üyeler vermedik,  Fenerbahçe’yi temsilen oraya alındığı söylenen üyelerle hiçbir hukukumuz, muhatabımız olmadı ki zaten en çok oralardan zarar gördük! Geçmişte de bugün de… Benim için süreç önemli, süreç yönetimi önemli. Seçin mi? Seçim mi? Ben, bu güzel ülkemizin en çok ilgi gören, en yoğun şekilde insanları meşgul eden futbolunun ve sadece insanları meşgul etmesi değil; bir ülkenin marka değerine en çok hitap eden, edebilecek, geliştirecek spor olan futbolun artık bu şekilde, bu saiklerle yönetilemeyeceğini daha evvel de söyledim, tekrar da söylüyorum ve inanıyorum ki bir gün bu değişim olacak. Önemli olan değişimi tercihen mi yapacak bu ülke, mecburen mi? Futboldaki değişimi biz mecburen yapacak hale gelirsek bilin ki toplumsal sıkıntı olur! Yol yakınken, yol yakınken doğru yolu hep beraber aklıselim bulmalıyız.”
 
Başkanımız Ali Y. Koç, Beşiktaş ile oynayacağımız derbi maçına gidip gidemeyeceği ile maçın hakemi ve federasyona karşı güveninin olup olmadığı yönündeki soru üzerine şöyle bir açıklamada bulundu:
 
“Derbiden bağımsız artık siz güvenim olmadığımı anlayın. Güvenim var dersem size yalan söylüyor olurum. Benim değil vicdanlarda legalliğini yitirmiş bir federasyondan bahsediyoruz. Pazar günü maça gidecek miyim? Gideyim mi? (Gülerek) Bu artık evde de konu olmaya başladı, ben ilk bunu başlattığım zaman ‘delisin’ diyorlardı, annem bile arayıp ‘Aman oğlum bugün maça gitme ne olur biraz daha’. Geçen gün annem  ‘Ne yapıyorsun?’ dedi, ‘Maça gidiyorum’ dedim, ‘Aman oğlum biraz daha sabret’ dedi. Hayır gitmeyeceğim.”

Önümüzdeki sezon ile ilgili soru üzerine Başkanımız Ali Koç, “Soru içinde öyle hassas noktalar var ki… Bu nosyonun değişmesi lazım; Jose Mourinho'yu da getirsen, Pep Guardiola'yı da getirsen bu sistemle hiçbir şey yapamazsın. Nosyonun değişmesi lazım! Bu haksız bir inanç değil, haksız bir düşünce değil, ne yazık ki böyle. Ben daha evvel de söyledim. Geçen sene 17 hoca ararken dördü ‘Türkiye’de sahada şampiyonluk kazanılmıyor’ deyip hiç ilgilenmediğini de söyledim. Biz, söylemeye devam edeceğiz. İmkanlarımız çerçevesinde en iyiyi yapması için, en iyiyi yapmak için mücadele edeceğiz, uğraşacağız, çabalayacağız ve hiçbir zaman kaybetmek istemediğimiz ‘ilahi adalet vardı’ inancını da aklımızda canlı tutmaya çalışacağız. Ondan sonra da ‘gerisini Allah bilir’ diyeceğiz. Ama sana tamamen katılıyorum. Bak daha seçimler yapılacak, henüz seçimler yapılmadan hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünüyorsun, ben de sana katılıyorum. Ama belki bu isyanlar sayesinde yeter artık, oyuncak haline getirmeyin futbolu, bırakın futbol, futbolu bilenler tarafından, futbol için gerçekten futbolun çıkarlarını düşünen insanları tarafından yönetilecek konuma gelir!” diye konuştu.
 
FETÖ gibi sapkın bir yapıya başkaldırmış Fenerbahçe’nin şu andaki mevcut sisteme daha yüksek sesle başkaldırıp kaldıramayacağı yönündeki soruyu Başkanımız, “Bazen bir insanı 30 yıl tanırsın ama hiç  tanımadığını anlarsın; bazen bir insanı 3 ay tanırsın 30 yıllık sanki dostunuz varmış gibi konuma gelirsin. Burada da böyle bir şey var.  Biri 40 yıldır devam ediyor, öbürü  4-5 senedir devam ediyor. Lineal bir durum yok, 4-5 senede kat edilen mesafe ciddi bir mesafedir. Dolayısıyla burada şunu çok önemli bir şekilde ayrıştırmam lazım. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir politikası filan değil, iktidarımızın bir politikası değil; bu belli başlı, bilinen görünen ama sanki tüm devletin gücü bir takımın arkasındaymış gibi hava yaratılmasına sebebiyet veren insanlardan bahsediyorum. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin ne yapıp ne yapamayacağını zaman içinde göreceğiz. Ama şunu söylemek istiyorum: Bu artık bıçak kemiğe dayanmış bir vaziyette! Şu an Fenerbahçe bunu bile getiriyor. İnanın başka kulüpler de çok rahatsız. Ben rahatsız olmayan bir Beşiktaşlı, Galatasaraylı bir taraftar olduğunu düşünmüyorum. Niye girmediler tebrik? Hadi bizim şeyi var; kuştu, 2010-2011 vs. Niye tebrik girmediler? Soruyorum size! Hadi Ali Koç Fenerbahçe Don Kişot, sisteme isyan… Niye onlar ve pek çok takım girmedi? Değişecek, inşallah değişecek.” şeklinde cevapladı.

Mevcut sistemin devam etmesi halinde önümüzdeki sezon alınacak radikal kararların ne olduğuna dair yöneltilen soruya Başkanımız Ali Koç, “Diyorsun ki, ‘Burada konuşuyorsun konuşuyorsun, bir eylem yapmayacaksan ne olacak?’. Konumuna geliyorsun… Şimdi 28 Şampiyonluk ile ilgili eylemimizi söyledik. Mahkemeler nezdinde girişimlerimizi söyledik. Belki 3 Temmuz’dan beri ilk defa böyle kapsamlı, bu kadar geniş pek çok ilde, pek çok konuda dava(lar) açıyoruz. İlk defa bıçağın kemiğe dayanma hissiyatıyla artık ‘biz kardeşim, sorumluluğumuzu yapacağız, elimizden gelen mücadeleyi vereceğiz ama devlet, devletimiz siz de bunları bilin. Ne kadarını biliyorsunuz, ne kadarını bilmiyorsunuz, ne kadar hassassınız ama sorumluluk bizden çıksın. Alın dosyaları, durum budur, bu budur, bu şudur, temsilcileri şu şunu atamıştır, bu bunu atamıştır, bu adam imtihanlarda kural değişikliği alıp bir hakeme verdiği için istifa etmek zorunda kalmıştır ama şu an şuradadır, bir diğeri hakem kitlemiştir. Şu öyledir, bu böyledir… gidip anlatacağız. Boş durmayacağız. Ne kadar netice alırız, nasıl mesafe kat ederiz, bilmiyorum. Ama biz taraftarımızı canlı ve diri tutacağız. Canlı ve diri tutmak sadece Bağdat Caddesi’nde yürüyüş yapmak değil. Bunun CİMER’i var, BİMER’i var, sosyal medyası var… Dolayısıyla siz Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimini bir yere kadar ciddiye alıyorsunuz. Siz Federasyonda kimi haklı bulup bulmamak önemli değil,  rüzgarın nereye estiğine göre hareket ediyorsunuz. Öyle mi? Biz de o zaman o rüzgarın başka türlü esmesi için girişimlerimizi yapacağız. Ama hiçbir zaman sistem böyledir, biz de kuralı buna göre oynayıp bu işten medet ummayacağız. En kötü bir başkan gider Fenerbahçe’de yeni bir başkan gelir. Onun da yoğurt yiyişi farklı olur, belki sisteme ayak uydurur vs. vs.” dedi.
 
Yapılması gerekenlerle ilgili soruya Başkanımız, “Bunu önlemenin tek yolu hakemlerle de seni alt edemeyeceği bir takım oluşturabilmek. Oluşturabildiğin kadar. Evet, kırılgan olduk. Bir türbülansa girdik, çıkamıyoruz. Geçen sene söylediklerime de dikkat ederek şu an geldiğimiz noktada sahada güven veren, ışık veren bir takım var. Bunun mümkün olduğu kadarını korumamız lazım. Birkaç oyuncuya büyük gelebilecek teklifler de var. Ne kadar cephanemiz var bilmiyoruz. Mart ayında UEFA’ya gidecektik, hala UEFA’yla gördük geçenlerde çok sıkıntılı kulüpler var. ‘Sizinle online yapacağız’ dendi. UEFA durumumuz ne olacak bilmiyorum. Bir kanun çıktı; Spor Yasası. Şu anki bütçelerle bütün büyük kulüplerin hapse girmesi gerekir. Spor Yasası var, bütçeni tutturacaksın diyor, tutturamazsan cebinden vereceksin sonra hapse gireceksin diyor. Peki soruyoruz, bütçeyi yaptık. Sonra ballı yayıncı kuruluş, himayesindeki yetkililer tarafından 100 milyon Euro’luk indirim aldı. Kurlar %30 çıktı. Üstüne covid geldi, statlar kapandı. Yasada buna göre bir şey yok, biz hapse giriyoruz. Dolayısıyla değişkenler çok fazla; FFP, Türkiye Harcama Limitleri… Bu kurlarla harcama limitlerini nasıl hesaplayacaklar bilmiyorum. 5-6 ay evvel söyledim, ‘Nihat Bey, harcama limitleriyle ilgili bir çalışma yapalım, nasıl olacak yeni sistemde bu kur artışlarıyla? Bunu bize anlatın, son dakikaya bırakmayın.’ Tık yok. Şu anki imkanlarımız çerçevesinde en iyi takımı kurabilmek, sahada iyi top oynamak, saha dışında da bu insanlara gücümüzün yettiği kadar göz açtırmamak, manevra alanlarını daraltmak. Farkındalık yaratmak, tehlikeli gidişata dikkat çekmek… Daha ne yapacağız. Bu kadar sıkıntı yaşıyorum, -futbolcularımıza da mesaj olsun- bir kere çıkıp futbolcuları hedef almadım. Hep korudum. ‘Ne oluyorsa sorumlusu benim, sonra yönetim kurulum.’ dedim. Bizim takımımız iyi bir takım. İddia ediyorum şu kurduğumuz takım Türkiye’nin en iyi veya ikinci takımı. Beşiktaş’ta biraz şöhretli isimler var. Biz kötü takım kurmadık ve bu imkanlar çerçevesinde bu takımı kurduk. Herkes atıyor, tutuyor, sallıyor… Elimizden geldiği kadar, imkanlarımız yettiği müddetçe takımımızı muhafaza edip üstüne 3-4 eklemeyle –İsmail hoca da aynı şekilde düşünüyor- önümüzdeki senenin bizim için daha iyi olacağını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılın Fenerbahçe’ye yakışacağını, bu ülkenin kuruluşunda ve kurtuluşunda rol almış, bir spor kulübünden çok daha ötesinde bu vatan için şehitler, gaziler vermiş bu kulübün şampiyon olması en çok yakışanıdır.” cevabını verdi.

Başkanımız Ali Koç sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Güçlü olmak için lobinizin güçlü olması gerekir. Medyada güçlü olmanız gerekir. İnşallah federasyon seçimlerinde ve ondan sonra oluşabilecek… Haklısınız sadece saha içinde olmuyor. Bakın dün Frankfurt maç oynandı. Almanya’da dar ettiğimiz, burada berabere kaldığımız takım –onları da tebrik ediyorum, onlarla da dostluklarımız oluştu- finale kaldılar. Maç bittikten sonra sahaya insanlar girdi, taraftar girdi. Bakalım UEFA ne ceza verecek. Sonra da bizimkilerle karşılaştıralım. Dolayısıyla bizim hem UEFA nezdinde hem TFF nezdinde hem de Ankara nezdinde biraz daha fazla dinlenen bir takım konumuna gelmemiz lazım. Bugüne kadar biz işi sportif tarafta, spor anlamında odaklandık. Federasyonla her zaman açık ve net konuştuk. Federasyonlarla ilgili düşüncelerimizi sizlerle açık ve net şekilde paylaştık, onun pek netice vermediğini yaşayarak gördük. Dolayısıyla çok daha proaktif olacağımızı ve bizim çok daha fazla dinlenecek bir konuma geldiğimizde size söyleyebilirim şu aşamada. Seçim süreci önemli. Seçimde ne yapacağız? Birkaç aday mı çıkacak? Yoksa ‘şunları seçin’ mi olacak. TFF yönetim kurulu içinde futbolla alakası olmayan çok insan var. O yapının da insan sermayesinin kalitesinin artması gerekiyor. Futbol için hassasiyet duyan, futbolun geleceğini düşünen insanlardan oluşması gerekiyor. Değişik disiplinlerden oluşması gerekiyor; iletişimci olur, hukukçu olur, sporcu olur… Hamit Altıntop’un orada olması çok önemli, çok değer veriyorum. Biz doğru bildiklerimizi yapmaya devam edeceğiz. İnşallah başka kulüpleri de yanımıza çekebiliriz. İnşallah Türkiye açısından hayırlı bir TFF seçimi olur. 1 yıllı bir seçim olacak biliyorsunuz. Sahada da kora kor bugün yaptığımız gibi çıktığımız maçlarda özgüvenimiz ne kadar arttı görüyorsunuz. Bu yolda devam edeceğiz.”

Trabzonspor’dan bir özür mesajı ya da telefonu gelip gelmediği yönündeki soruyu, “Hayır kesinlikle gelmedi. Bir başkan Ahmet Beyle görüştüğünü söyleyip Ahmet Beyin bu konudan (pankarttan) haberi olmadığını ifade etti. Bu kadar.” şeklinde yanıtlayan Başkanımız, “Fenerbahçe’yi ‘böl parçala’yı biz zaman zaman kendi içimizde yapıyoruz. Trabzonspor falan bizi bölüp parçalayamayaz ya da herhangi bir takım yapamaz. En fazla kenetler. Orada endişe edecek bir durum yok. Fenerbahçe kudretlidir, kuvvetlidir. O kudreti göstermenin zamanı geldi.” dedi.

28 şampiyonluğun onaylanması durumunda gelirlerle ilgili geriye dönük bir çalışma olup olmayacağı sorusuna ise Başkanımız, “Biz işin maddi tarafında değiliz. Biz hakkımızın bize verilmesi tarafındayız. Bunun onaylanmamasının sebebi 2010-2011 şampiyonluğunun tam anlamıyla tescillenecek olması bize göre.” cevabını verdi.

Başkanımız sözlerini şu şekilde tamamladı: “Son olarak şunu söyleyeceğim, öncelikle siz eve televizyona çıkarak saatlerce futbol konuşan arkadaşlara. Bu kulübün adeta kendi medyası gibi hareket eden medya grubuna ve o medya grubuna yakın hareket eden o veya bu nedenle diğer medya gruplarına. Sakın, ‘Ali Koç çıktı, başarısızlığını örtmek için böyle böyle yaptı, şu gün şunu demişti, çark etti…’ Sakın o noktaya girmeyin. Çünkü önce kendinizi kandırırsınız sonra da okurlarınızı, izleyicilerinizi. Ben Türk futbolunu temelinden sarsan ve böyle gittiği takdirde de belki de temelinden sallayacak, yıkacak tehlikelere dikkat çekmek için karşınızda örnekleriyle, kronolojisiyle, argümanlarıyla bir şeyler sundum. Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir alışkanlığı vardır. Federasyondakilere sesleniyorum; bir kendinize gelin, silkelenin, ‘Ne diyor bu arkadaşlar?’ deyin. İnsan utanır. Dünkü açıklamalarınızdan insan utanır. En dikkat ettiğim olay, hiçbir camiaya saygısızlık yapmamak. Ama birine saygısızlık yapmayacağım diye kulübümün haklarını, menfaatlerini korumaz duruma da gelmem. Biz zalim değiliz ama zulme de ses çıkarırız. Bunu iyi anlayın. Bir gün sizin istediğiniz olur ama er ya da geç bitecek bu. Böyle gitmeyecek. Bunun en çok zararını siz göreceksiniz. Böyle davranmaya devam ettiğiniz müddetçe de başkalarına zarar vereceksiniz. Bahsettiğimiz sadece futbol. Bir spor, bir oyun. İnsanları bu kadar tahrik ettiğiniz için bu kadar saymadığınız, saygısızlık yaptığınız için yazıklar olsun size. Bugün söylediklerimi doğru dürüst kamuoyuna aktarmayacaklara yazıklar olsun çünkü mesleğinize ihanet ediyorsunuz. Sevgi ve saygıyla kucaklıyorum.”


Basın Fotoğrafları